SON DAKİKA: CHP Antalya’daki çıplak travesti eylemi için...

SON DAKİKA: CHP Antalya'daki çıplak travesti eylemi için açıklama yaptı: Provokasyon

Son dakika haberi! Dün gece Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı'na göre Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden ayrıldı. İstanbul Sözleşmesi'nin kabul edildiği günden bu yana yıl yıl kadın cinayetlerinin arttığı ortaya çıktı. Peki Türkiye neden bu adımı attı? İşte kafa karışıklığı yaşayanlar için madde madde Türkiye'yi sözleşmeden çıkmaya iten o nedenler.

26 Mart 2021 - 13:14

SON DAKİKA:  'daki çıplak travesti eylemi için açıklama yaptı: Provokasyon

Giriş Tarihi: 26.03.2021  11:37 Güncelleme Tarihi: 26.03.2021  12:46

Son dakika haberi: 'nin 'nden çekilmesini protesto etmek isteyen 'liler 'da toplanarak eylem yaptı. Bu sırada bir travesti üstsüz bir şekilde objektiflere poz verdi. CHP'den gelen son dakika açıklamasında ise olayın provokasyon olduğu belirtildi.

CHP'den travestili çıplak eyleme açıklama geldi

Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedildi. Karar, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 3. maddesi gereğince alındı.

CHP'DEN TRAVESTİLİ ÇIPLAK EYLEM
Antalya'da bir araya gelen bir grup CHP'liler ve İYİ Partililer ise İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine tepki gösterdi. Bu sırada bir kişi üstünü çıkararak üstsüz bir şekilde basın mensuplarına poz verdi.

"PROVOKASYON"
Aynı eylemde konuşmacı olarak yer alan CHP Antalya İl Kadın Kolları Başkanı Nilüfer Deveci, "Antalya, tek ses olarak Türkiye'nin sözleşmeden ayrılmasına tepki göstermiştir. Biz eylemimizi gerçekleştirdik ama bir provokasyona uğradık. Üzüntü duyuyoruz." dedi.

ADLİ VE İDARİ İŞLEM BAŞTILDI
Öte yandan adının Seda U. olduğu öğrenilen kadın hakkında adli ve idari işlem başlatıldığı öğrenildi.

CHP'den travestili çıplak eylem

Antalya'da bir araya gelen bir grup CHP'liler ve İYİ Partililer ise İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine tepki gösterdi. Bu sırada bir travesti üstünü çıkararak çıplak bir şekilde basın mensuplarına poz verdi.

CHP "provokasyon" dedi

Aynı eylemde konuşmacı olarak yer alan CHP Antalya İl Kadın Kolları Başkanı Nilüfer Deveci, "Antalya, tek ses olarak Türkiye'nin sözleşmeden ayrılmasına tepki göstermiştir. Biz eylemimizi gerçekleştirdik ama bir provokasyona uğradık. Üzüntü duyuyoruz." dedi.

Öte yandan adının Seda U. olduğu öğrenilen kadın hakkında adli ve idari işlem başlatıldığı öğrenildi.

Türkiye neden İstanbul Sözleşmesi'nden çıktı?

TÜRKİYE NEDEN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN ÇIKTI?

İşte madde madde Türkiye'yi sözleşmeden çıkmaya iten o nedenler:

İstanbul Sözleşmesi'nin LGBT ideolojisi savunuculuğuna indirgenmesinin; LGBT'nin bazı kesimler tarafından meşru evrensel hukuk normu şeklinde dayatılmasının önüne geçmek.

Milli ve manevi değerler, Türk aile yapısında LGBT propagandasının oluşturduğu rahatsızlığı gidermek.

LGBT ideolojisi üzerinden inşa edilmek istenilen diplomatik ve siyasi baskıyı engellemek.

Kadın hakları meselesini LGBT odaklı tartışmaların tahakkümünden kurtarmak.

Sözleşmenin toplum değerleri ile bağdaşmayan kısımlarının, Türkiye'nin kadına şiddet ile mücadelesine ve kadın hakları konusundaki adımlarına gölge düşürmesini engellemek ve LGBT'yi işaret eden ifadeler sebebiyle rahatsızlık duyan kesimlerin kadına yönelik şiddete karşı desteğinin konsolide edilmesine olanak sağlamak.

Bir devlet politikası olan kadına şiddet ile mücadelede iç hukuka dayalı uygulamaların iyileşmesine odaklanmak için gerekli olan zihinsel paradigma değişikliğinin önünde engel olan cinsel yönelim unsurunu ortadan kaldırmak.

Reform paketleri içerisinde kadına şiddet ile mücadele ve kadın haklarının iyileştirilmesi ile ilgili bölümlerin ön plana çıkarılması.

SON DAKİKA:  neden feshedildi? İşte madde madde cevabı! Kabul edildiğinden beri artıyor

Son dakika haberi! Dün gece Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı'na göre Türkiye, 'nden ayrıldı. İstanbul Sözleşmesi'nin kabul edildiği günden bu yana yıl yıl kadın cinayetlerinin arttığı ortaya çıktı. Peki Türkiye neden bu adımı attı? İşte kafa karışıklığı yaşayanlar için madde madde Türkiye'yi sözleşmeden çıkmaya iten o nedenler.

takvim.com.tr

İstanbul Sözleşmesi neden feshedildi?

LGBT lobisinin sığınağı haline gelen İstanbul Sözleşmesi'nin Türkiye tarafından feshedilmesinin sebebi belli oldu. Sözleşme Türkiye'de aile yapısına büyük zarar veriyordu.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedildi.
Karar, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 3. maddesi gereğince alındı.



İşte madde madde Türkiye'yi sözleşmeden çıkmaya iten o nedenler:

  1. İstanbul Sözleşmesi'nin LGBT ideolojisi savunuculuğuna indirgenmesinin; LGBT'nin bazı kesimler tarafından meşru evrensel hukuk normu şeklinde dayatılmasının önüne geçmek.
  2. Milli ve manevi değerler, Türk aile yapısında LGBT propagandasının oluşturduğu rahatsızlığı gidermek.
  3. LGBT ideolojisi üzerinden inşa edilmek istenilen diplomatik ve siyasi baskıyı engellemek.
  4. Kadın hakları meselesini LGBT odaklı tartışmaların tahakkümünden kurtarmak.
  5. Sözleşmenin toplum değerleri ile bağdaşmayan kısımlarının, Türkiye'nin kadına şiddet ile mücadelesine ve kadın hakları konusundaki adımlarına gölge düşürmesini engellemek ve LGBT'yi işaret eden ifadeler sebebiyle rahatsızlık duyan kesimlerin kadına yönelik şiddete karşı desteğinin konsolide edilmesine olanak sağlamak.
  6. Bir devlet politikası olan kadına şiddet ile mücadelede iç hukuka dayalı uygulamaların iyileşmesine odaklanmak için gerekli olan zihinsel paradigma değişikliğinin önünde engel olan cinsel yönelim unsurunu ortadan kaldırmak.
  7. Reform paketleri içerisinde kadına şiddet ile mücadele ve kadın haklarının iyileştirilmesi ile ilgili bölümlerin ön plana çıkarılması.

Türkiye'nin sözleşmeyi feshetmesi sonrası aile yapısını dikkate alan yeni bir model üzerinde çalışması bekleniyor.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ İMZALADILAR AMA YÜRÜRLÜĞE KOYMADILAR
İstanbul Sözleşmesi, aileyi ve kadını güçlendirmeye odaklı olan sonrasında ise küresel LGBT lobilerinin ve bunlarla eşgüdümlü finans ve teknoloji şirketlerinin ülkemiz üzerinde düşünce ve ifade özgürlüğünü baskılayıcı, aile ve toplum değerlerimizi yozlaştırıcı politik bir baskı aracı olarak kullanmaya başlamalarından dolayı dün alınan bir son dakika kararı ile İstanbul sözleşmesi feshedildi.

AB'YE ÜYE 6 ÜLKE İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ YÜRÜRLÜĞE ALMADI
Avrupa Birliği içerisinde 6 üye ülke (Bulgaristan, Macaristan, Çekya, Letonya, Litvanya, Slovakya) sözleşmeyi imzalamasına rağmen yürürlüğe koymamıştır. Polonya, LGBT topluluğunun kendi cinsiyet anlayışını İstanbul Sözleşmesi üzerinden bütün topluma kabul ettirmeye çalıştığını öne sürerek sözleşmeden çekilmek için yasal süreci başlatmıştı.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE ÇEKİNCE KOYAN AB ÜLKELERİ
Yunanistan, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Hırvatistan, İsveç, Fransa'nın ise sözleşmeye çekince koyduğu ortaya çıktı. İstanbul Sözleşmesi'nin hiçbir caydırıcı etkiye sahip olmadığı AB'den gelen verilerle de ispatlanmış durumda.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE RAĞMEN AB'DE ŞİDDET EKSİK OLMADI

  • Avrupa'da her hafta aile içi şiddetten 50 kadın ölüyor.
  • Her 3 kadından biri 15 yaşından beri fiziksel/cinsel şiddete uğruyor.
  • Üst düzey yönetici kadınların% 75'i işyerinde cinsel tacize uğruyor.
  • Her 4 kadından 1'i hamilelikte fiziksel/cinsel şiddete uğruyor.
  • İstanbul sözleşmesini 2014'de onaylayan Fransa'da her iki kişiden biri taciz ya da cinsel saldırıya uğradı, aile içi cinayetler 2019'da % 16 arttı ve 173 kurbanın % 80'i kadındı.

SÖZLEŞME İMZALANDIĞINDAN BU YANA ARTAN KADIN CİNAYETLERİNİ GÖRMEZLER
Öte yandan konuyu daha önce defalarca köşesine taşıdığını belirtan Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak kadına yönelik şiddetin İstanbul Sözleşmesi ile önlenemeyeceğini belirterek, "#İstanbulSözleşmesi yaşatır" diyen mor halkalı arkadaşlar, maalesef ilk kötü hadisede "sözleşmeden çıktık, böyle oldu" diyecekler

Ama sözleşme imzalandığından bu yana artan kadın cinayetlerini görmezler!" ifadelerini kullandı.

Kaplan paylaştığı tweete 2011 yılından bu yana işlenen kadın cinayetlerini aktardığını yazısını da ekledi.



İşte o yazının bir bölümü;

İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında imzalandı ve 6284 sayılı kanun 2012'de yürürlüğe girdi. Kanunun, 2014'ten itibaren bürokratik süreçlerce benimsendiği ve her sene artan şekilde uygulandığı savunuluyor.

Şimdi bu tarihlerle paralel olarak, "Kadın Meclisleri"nin verilerine göre yıl yıl işlenen kadın cinayetlerine bakınız:
2011: 121
2012: 210
2013: 237
2014: 294
2015: 303
2016: 328
2017: 409
2018: 440
2019: 474

Sadece bu tabloya bakarak bile, tartışmanın "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" sloganına indirgenemeyeceğini görürüz. Yeri gelmişken, "İstanbul Sözleşmesi öldürür" sloganı da en az ilki kadar absürttür. Kadın cinayetlerinin sosyolojik, kültürel ve ekonomik açıdan analizi, Avrupa Konseyi bağlantılı bir sözleşme ve onun uzantısı tek bir kanun ile açıklanamaz.



6284 sayılı kanunun revize edilmesini ve aileyi her anlaşmazlıkta polisin müdahalesini davet eden bir yapı olmaktan kurtaran bir yasa düzenlemesini talep eden bizler, mevzunun hakikatini ısrarla anlatmayı ve samimi olarak kadın cinayetleri gerçeğiyle mücadele etmeyi sürdürmeliyiz.

Örneğin AK Parti, 2002'de 11 olan Kadın Konukevi sayısını 18 yıl içinde 14'e katlayarak 145'e çıkardı. Ya da 2013'e kadar kurulmamış olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri bugün 81'e ulaşarak, sadece geçtiğimiz sene toplamda 164.945 kadın, 19.012 çocuk ve 9.494 erkeğe evsahipliği yaptı. Bu rakamların hepsi, Avrupa Birliği ülkelerinin büyük çoğunluğundan fazladır. Ancak aile içi şiddetle mücadelede önleyici uygulamaları artırmak ve şiddet mağdurunu korumak adına daha etkin icraatların sağlanması elimizde.

BAŞKAN ERDOĞAN: AİLE KURUMUNU ZAYIFLATACAK HİÇBİR İŞİN İÇİNDE YER ALMAYACAĞIZ
Başkan Recep Tayyip Erdoğan da ailenin temelinin hedef alındığına dikkat çekerek bir konuşma yapmıştı.

Erdoğan, "Ailenin temeline dinamit koyan hiçbir anlayış, hiçbir düzenleme, hiçbir ideoloji insani olmadığı gibi meşru da değildir. Kadınlarımıza sahip çıkmada geri duracak olursak hiçbir zaman bu dünyada da ebedi alemde de Rabb'imize hesabını veremeyiz. Kadınlarımız lehine yaptığımız bunca düzenleme varken, tartışmayı değerlerimize düşmanlık aracı haline dönüştürmeye çalışan bir avuç sapkına da meydanı bırakmayacağız. Milletin millet, ailenin de aile olmasını zedeleyecek anlayışlarla sonuna kadar mücadele edeceğiz. Aile kurumunu zayıflatacak hiçbir işin içinde yer almayacağız.

Ne kadına şiddetle mücadelemizin zafiyete uğratılmasına ne de bir avuç marjinalin aile değerlerimizi zedelemesine izin veririz. Türkiye, bin yıllara dayanan medeniyet birikimiyle insanı ve insan onurunu yücelten, aileyi merkeze alan toplum dokusuyla uygun, özgün ve öncü metinler çıkarma potansiyeline sahiptir. Şimdiye kadar oluşan uluslararası külliyatından da istifade ederek tercüme metinler yerine artık kendi çerçevemizi kendimiz belirlememiz gerekiyor. Hani diyordum ya 'Kopenhag kriterleri' diyeceğimize 'Ankara kriterleri' der ve yolumuza devam ederiz.

KADINA ŞİDDETLE MÜCADELEDE BİR ADIM BİLE GERİ GİDİLMEYECEK
Enerjimizi ve vaktimizi heba eden son tartışmanın kasıtlı bir şekilde alevlendirildiğini, bazılarının da bilerek veya bilmeyerek bu ateşe odun taşıdığını düşünüyorum. Bu ateşi körükleyenler kadına şiddetle mücadeleden veya kadınların insan haklarını tesis etmekten bir adım olsun geri gideceğimizi sanıyorlarsa şimdiden bilsinler ki hüsrana uğrayacaklardır." ifadelerini kullanmıştı.

ANAYASA GÜVENCESİ
Anayasa'nın 10. maddesi ile herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Madde, hem yasal (de juro) hem de fiili (de facto) eşitliği güvence altına almaktadır.

Anayasa'nın 41. maddesinde de ailenin eşler arasında eşitliğe dayandığı kabul edilmiştir. Maddeye göre, devlet ailenin huzur ve refahı için gerekli tedbirleri almakla ve çocukları her türlü istismara ve şiddete karşı korumakla yükümlüdür.

TÜRKİYE'NİN TARAF OLDUĞU ANLAŞMALAR
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1979 yılında kabul edilmiş ve Türkiye tarafından 1985 yılında onaylanmıştır. 187 ülke CEDAW'ı onaylamıştır. CEDAW, sözleşmeye taraf olan ülkelerde kadın haklarının güvence altına alınmasını ve geliştirilmesini hedeflemektedir. CEDAW, sözleşmeyi imzalayan devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve toplumsal cinsiyete dayalı basmakalıp yargıları değiştirmek üzere taahhütlerde bulunmasını sağlamaktadır.

MEDENİ KANUN
Medeni Kanun, ayrımcılık içeren maddeleri ayıklanarak 2002 yılında tümden değiştirilmiştir.
Aile, kadın ve erkek arasında eşitlik temeline dayalı bir ortaklık olarak tanımlanmış, "karı" ve "koca" kavramları yerini "eşler" kavramına bırakmıştır.
Evlilik iki tarafın karşılıklı rızası ile gerçekleşir, kimse evlenmeye zorlanamaz. Zorla evlendirme gerçekleştiği şartlara göre Ceza Kanunu'nda yer alan cinsel saldırı, çocuk istismarı, hürriyeti tahdit, tehdit, yaralama vb. suçları oluşturur.
162. madde ile eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
162. madde ile eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

CEZA KANUNU
Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişinin, mağdurun şikâyeti üzerine cinsel saldırı suçundan beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmektedir.

Kanuna göre, evlilik içi cinsel saldırı/tecavüz de suçtur.

Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

Çocukların cinsel istismarı suçtur.

6284 SAYILI KANUN
Kanun gerekçesi "kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadının insan haklarının teminat altına alınması devletlerin sorumluluğundadır." İbaresine yer vermektedir.
Kanunda kadına yönelik şiddet; kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranış olarak ele alınmıştır.
Kanun mağdurları korumak mülki adına amirin takdiri ile bezerlerinin de uygulanabileceği koruma tedbirlerini belirlemiştir:
Korunan kişinin kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanır.
Geçici maddi yardım yapılır.
Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilir.
Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde geçici koruma altına alınır.
Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere kreş imkânının sağlanır.
Hâkim kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak maddede yer alan koruyucu tedbirler uygulanabilir:
İşyerinin değiştirilmesi sağlanır
Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenir
Medeni Kanun'daki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulur.
Şiddet uygulayanların;
Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,
Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,
Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması,
Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,
Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,
Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi sağlanır.
İkincil mevzuat ve kadına yönelik şiddetle mücadeleyi destekleyen diğer belgeler
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un (6284 sayılı Kanun) Uygulama Yönetmeliği
Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulamasına Dair Genelge
Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler konulu 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi
Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Koordinasyonu konulu 2007/6 sayılı İçişleri Bakanlığı Genelgesi
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı arasındaki Protokol,
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Raporları
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Raporları

Giriş: 20.03.2021 09:11 Son Güncelleme: 20.03.2021 09:11

Son dakika: Türkiye 'nden ayrıldı! Karar 'de yayımlandı

Son dakika haberi... 'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, 'nden ayrıldı. İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmıştı. Kadın milletvekilleri İstanbul Sözleşmesi kararının ardından, sosyal medyadan destek mesajları verdi.

Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden ayrıldı.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasını taşıyan kararda şu ifadeler yer aldı:

"Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3'üncü maddesi gereğince karar verilmiştir."

İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldığı için kamuoyunun gündeminde "İstanbul Sözleşmesi" olarak yer alıyordu.

"GÜÇLÜ KADIN GÜÇLÜ TÜRKİYE DİYECEĞİZ"


İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrıldığını bildiren Cumhurbaşkanı kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından Twitter hesabından açıklamada bulundu. Altun mesajında, "Dünden bugüne Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde kadınların toplumsal, ekonomik, siyasi ve kültürel hayata daha fazla katılmaları için verdiğimiz mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyoruz. Kadınlar, hayatın nesnesi değil öznesidir. Her zaman güçlü kadın güçlü Türkiye diyeceğiz" ifadelerine yer verdi.

"ŞİDDETLE MÜCADELEMİZİ KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ"


Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk resmi sosyal medya hesabı Twitter üzerinden yaptığı açıklamada "Kadın haklarının teminatı, Anayasamız başta olmak üzere, iç mevzuatımızdaki mevcut düzenlemelerdir." dedi.

Zümrüt ayrıca "Şiddetle mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de yarın da 'sıfır tolerans' ilkesi ile kararlılıkla sürdüreceğiz." şeklinde konuştu.

Kadın milletvekilleri İstanbul Sözleşmesi kararının ardından, sosyal medyadan destek mesajları verdi.

Kadınlarımızın toplumsal itibarını ve saygınlığını yükseltmek için verdiğimiz mücadeleyi toplumsal dokumuzu özenle koruyarak daha ileri noktalara taşıyacağız. Gücümüz birliğimizdir.



Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan Sevgili Peygamberimiz, (SAV) "El-Cennetü tahte akdâmi'l-ümmehât; cennet annelerin ayakları altındadır" diyor. Babaların değil. Onun için gençler, anneleriniz hayattaysa ayaklarının altını öpmekten çekinmeyin.

"Güçlü kadın ve güçlü aile, büyük Türkiye için vazgeçilmezdir" "Kadınların sorunlarını çözecek çalışmalar hükümetimizin ana gündemi olmaya devam ediyor"


DAHA İLERİ NOKTALARA TAŞIMAK AZMİNDEYİZ
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Türk kadınının toplum içindeki itibar ve saygınlığını layık olduğu seviyelere çıkartmak adına verdiğimiz samimi mücadeleyi, geleneksel toplumsal dokumuzu da muhafaza ederek daha ileri noktalara taşımak azmindeyiz." ifadelerini kullandı.

Oktay, sosyal medya hesabından, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:

"Türk kadınının toplum içindeki itibar ve saygınlığını layık olduğu seviyelere çıkartmak adına verdiğimiz samimi mücadeleyi, geleneksel toplumsal dokumuzu da muhafaza ederek daha ileri noktalara taşımak azmindeyiz. Bu yüce gaye için de çareyi dışarılarda aramaya, başkalarını taklit etmeye gerek yoktur. Çözüm bizatihi gelenek ve göreneklerimizde, özümüzde mevcuttur."

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Resmi Gazete'de 8 Mart 2012'de yayımlanan İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi üye devletleri ile bazı ülkeler tarafından imza altına alındı. Sözleşme, onay yeter sayısına (10) ulaştığı 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.

Sözleşmede, "kadına karşı şiddet", "aile içi şiddet", "toplumsal cinsiyet", "kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet" ve "mağdur"un tanımı ayrı ayrı ele alınırken, "kadın" teriminin 18 yaşından küçük kızları da kapsadığı ifade edildi.

Sözleşmedeki bazı kavramlar ve tanımlamaları şu şekilde geçiyor:

"Kadına karşı şiddet: Kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır.

Aile içi şiddet: Eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır.

Toplumsal cinsiyet: Herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır.

Kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet: Bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır.

Mağdur: A ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs olarak anlaşılacaktır.

Kadın: 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır."

12 BÖLÜM 81 MADDE

Amacı, "Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmayı hedef edinmek" şeklinde belirlenen İstanbul Sözleşmesi, 12 bölüm 81 maddeden oluşuyor.

Şiddete maruz kalanlara yönelik destek ve buna karşı tedbir alma, cezalandırma gibi birçok konuda tarafları yükümlülük altına alan sözleşmede, kadınlarla erkekler arasında "de jure" ve "de facto" eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına karşı şiddetin önlenmesinde temel bir unsur olduğuna işaret ediliyor.

Sözleşmede, kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığı belirtilerek, kadına karşı şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığı gibi birçok konuda taraf ülkelerde görüş birliği oluştuğu vurgulanıyor.

Sözleşme, "kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi" üzerine şekillenirken içeriğindeki bazı maddelerde yer alan terimler, bazı STK, akademisyen, gazeteci ve hukukçuların tepkisine neden oluyor.

İstanbul Sözleşmesi'nin "Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması" konusunu düzenleyen 4. maddede geçen "cinsel yönelim" ve "toplumsal cinsiyet kimliği" ifadeleri, özellikle kamuoyunda tartışmaların odağındaki konular arasında yer alıyor.

Sözleşmeye karşı çıkan ve Türkiye'nin bu sözleşmeden çekilmesini isteyenler, İstanbul Sözleşmesi'nin toplumsal desteğini kaybettiğini, aile kurumu ve eşler arası ilişkilerde problemlerin ortaya çıktığını savunuyor.

İstanbul Sözleşmesi'nin 6 yıllık uygulamasında aile yapısının güçlenmediğini ve kadın cinayetlerinin de devam ettiğine dikkat çekilen bu görüş, ayrıca sözleşmeyi kendisine kalkan yapan LGBT ve bazı marjinal grupların, gelecek kuşakları riske attığını da ifade ediyor.

Bu görüşlerin karşısında yer alan kesim ise İstanbul Sözleşmesi'nin kadınların en başta yaşam hakkı olmak üzere toplumdaki konumunu koruduğuna ve yükseltmeyi amaçladığına vurgu yaparak sözleşmeyi sahipleniyor.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN TARTIŞILAN MADDELERİ
İstanbul Sözleşmesi'nde bulunan, Türk toplum yapısına uymadığı gerekçesiyle eleştirilen kavramlar ve bu terimlerin geçtiği maddelerden bazıları şunlar:

"Madde 2/2: Taraflar bu sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.

Madde 4/3: Taraflar bu sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.

Madde 14/1: Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır."

Bu haber 904158 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
36 bin sözleşmeli sağlık personeline istihdam! Resmi Gazete'de yayımlandı
36 bin sözleşmeli sağlık personeline istihdam! Resmi Gazete'de...
ALLAH (C.C.)
ALLAH (C.C.)