Eklenme: 09 Mayıs 2014 08:06 Son Güncelleme: 06 Mayıs 2017 08:10
'Erdoğan Ayasofya'da namaz kılacak'
İngiltere'de yayınlanan haftalık Economist dergisi, Ayasofya'nın tekrar ibadete açılıp açılmayacağı yönündeki tartışmalara yer ayırdı.
'Erdoğan Ayasofya'da namaz kılacak'
İngiltere'de yayınlanan haftalık Economist dergisi, Ayasofya'nın tekrar ibadete açılıp açılmayacağı yönündeki tartışmalara yer ayırdı.
(1934 Yılında Kabine üyesi MEB. Ayasofya'nın İbadet alanının kapatılmasıya ilgili Kararname sunuyor,Atatürk kararnameyi imzalamıyor daha sonra 1947 yılında aynı kararname Atatürk'ün Islak imzası taklit edilerek yürürlüğe konuyor.)

Derginin yazısı şöyle başlıyor:
"20 Mayıs 1453'te Sultan II. Mehmet uzun zamandır arzuladığı şehre girdi ve bir avuç toprak almak için yere eğildi. Artık Hagia Sophia katedrali Ayasofya camii olmuştu. Türkiye'nin dindar Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fethin 561'inci yıldönümünde Ayasofya'da namaz kılacağı söylentilerinin çıkması, 1453'teki sahnenin tekrarlanacağı yönünde ümitleri artırdı."
Economist'in makalesinde, her ne kadar hükümetin bu planları "fantazi" olarak nitelediği belirtilse de, "Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) içerisinde eski Bizans katedralinin camii olarak tekrar ibadete açılması gerektiğini açık biçimde dile getirenler var" deniyor.
HRİSTİYANLAR VE İSLAMCILAR'IN GÖRÜŞLERİ
Yazı şöyle devam ediyor:
"Ancak bu söylentilerin ortaya çıkması dahi Ortodoks Kilisesi'ni rahatsız ediyor. Patrik Bartolomeo, 'Ayasofya katedrali Hıristiyanlığın bir sembolü olarak inşa edilmişti. Eğer ibadete açılacaksa bu Hıristiyanlık'tan başka bir din için olamaz' diyor. İslamcılar ise, Ayasofya'nın camii olarak açılmasının yasal dayanağı olduğu görüşünde. Binanın Sultan II Mehmet'e ait olduğu hatırlatılıyor ve Sultan'In vasiyetinde 'Ayasofya ahirete kadar camii olarak kalacak' dediği hatırlatılıyor."
"GÜLEN'İN YENİ HAMLESİ Mİ?"
Makalede Ayasofya tartışmalarının güncel siyasi bir ayağı olduğu da vurgulanıyor ve "İlginç bir şekilde Fethullah Gülen hareketine yakınlığı ile bilinen Milletvekili Hami Yıldırım 3 Mayıs'ta Ayasofya'nın camii olarak ibadete açılması için bir yasa
Economist'in yazısı şöyle sonlanıyor:
"Yargıdaki
(1934 Yılında Kabine üyesi MEB. Ayasofya'nın İbadet alanının kapatılmasıya ilgili Kararname sunuyor,Atatürk kararnameyi imzalamıyor daha sonra 1947 yılında aynı kararname Atatürk'ün Islak imzası taklit edilerek yürürlüğe konuyor.)
Atatürk’ün ölümünden bir gün sonra,11 Kasım 1938 yılında İsmet Paşa Cumhurbaşkanı oldu, ve en önemli icraatı, Ülkemizdeki Tüm Mason Localarının açılmasını, Faaliyetlerini izin vermesi oldu, bu mason locaları mahkeme kararıyla Halk evlerine devredilen mal varlıklarını da geri aldılar.-1940 Yıllarında ise, Türkçülerin Lideri Nihal Atsız, hapiste, Büyük İslam Alim’i Bediuzzaman ve Gönenli Mehmet efendi hapiste, Koministlerin Lideri Nazım Hikmet hapiste
27 Mayıs 1960 yılın da ise Kabine üyelerine yapılanlar ise, milletin büyük çoğunluğunun vicdanı sızlamakta, Mason olmadıkları için,Başbakan Menderes,Maliye bakanı Polatkan, Dışişleri bakanı Zorlu, İdam edildiler -12 Mart 1971- 12 Eylül 1980 – 28 Şubat 1997- 27 Nisan 2007 E bildirgesi.
Devrim ve İhtilaller yapıldı, kurulan,İhtilal Hükümetlerinde haksızlık,Mahkemelerde zulüm ve adalet yoksulluğu,yaşı büyütülerek idam edilenler,faili meçhuller,azgınlık ve ölçüsüzlük,her insan diğerinin gözünde suçlu,Dinsizliği dindarlığın yerine oturttular.
Bugün yaşadıklarımız,Adalet ve Kalkınma Partisine yapılanlar,tarihin tekerrürü, ancak AKP ye yapılan kapatma davası ve 12 Eylül 2010 Referandumunda, Tüm partilerin ve İllegal güçlerin bir blok halinde, Başbakanımız Erdoğan’a karşı çirkin ve alçakça iftira kampanyası başlattılar, Vatan hainliği,bölücülük, her türlü hakaret yüce divan tehdidi, Tam bir siyasi üslup kirlenmesi yaşandı suçlamaları geçmişte yaşananlardan çok daha ağırdı.
Başbakan Erdoğan ise geri adım atmadı, Hakim-i mutlak Allah’tır, deyip dik durdu diklenmedi, benim beyaz gömleğim üzerimde dedi, Halkımız da Referandumda % 70 yakın oy verdi, 12 Haziran 2011 Millet vekili seçimlerinde ise % 50 açıklansa da gerçekte %55 oranında.Bugün seçim olsa,AKP Oy oranı %58 ila %62 arası, Bütün bu İllegal Propagandalar, Adalet ve Kalkınma Partisinin Yükselişini durduramadı.
İşte Ayasofya'nın tapu senedi ilk defa!
Ayasofya'nın ibadete açılması isteğini dillendirmek çok mu ayıp, çok mu ufuksuz bir istek? Ayasofya sadece kanun hükmünde bir kararname ile müze yıllardır!
Ayasofya’nın Ramazan süresince TRT’de her gün arz-ı endam etmiş olmasına sevinmeli miyiz? Bu zamana kadar unut(tur)ulan bir mekanı TRT’nin hatırlamasına sevinmeliyiz belki. Belki seyretmişsinizdir; TRT’nin sahur programları Ayasofya Camii’nde yapılıyordu. Hem de canlı olarak. İlk gün Dursun Ali Erzincanlı’nın konuğu Emin Işık hoca idi. Erzincanlı belki boş bulundu da sordu belki sormadı demesinler diye şöyle bir değindi. Orasını bilmiyorum. Emin Işık’a, Ayasofya ibadete açılsa iyi olmaz mı gibi bir dilekçik cümlesi idi bu. Emin Işık, TRT’de bulunduğunu, durumun gayet nazik olduğunu unutmadı ve bunlar siyasi işler deyip meseleyi kapattı.
Meseleyi kapatmıyorum
Belki ben de kapatabilirdim ama 16 Ağustos 2011 tarihli Hürriyet gazetesi kapatmama fırsat vermedi. DHA muhabirleri Ömür Avcı, Osman Şişko, Hayati Yalçın bildiriyor. Özetliyorum:
Trabzon’un Maçka İlçesi’ndeki tarihi Sümela Manastırı’nda 88 yıl aradan sonra geçen yıl ilk kez düzenlenen ayin ardından ikinci ayin (15 Ağustos 2011) yapılmış. Geceyi Maçka İlçesi’ndeki otelinde geçiren Fener Rum Patriği Bartholomeos, Sümela Manastırı’na giden patika yolun başına gelmiş ve manastıra yürümüş. Sümela Manastırı’na girdiği anda alkışlarla karşılanan Bartholomeos, dini ritüellerin yerine getirilmesinden sonra sunağa çıkmış ve manastırdakileri kutsamış. Bartholomeos, önce Yunanca sonra da Türkçe yaptığı konuşmasında, şunları söylemiş:
Başbakan’a şükran
“Sevgili Müslüman kardeşlerimiz. Tarihi Sümela Manastırı’nda bu sene de gelip dua etmeyi bize nasip eden Allah’a hamdolsun. Bu konuda anlayış ve hassasiyetleri için hükümetimize ve özellikle sayın Başbakanımıza, Sayın Kültür ve Turizm Bakanımıza şükranlarımızı sunmayı borç biliyoruz.”
Hırıstiyanlar Sümela Manastırı’nda Meryem Ana’nın göğe yükseldiğine inanıyorlarmış. 15 Ağustos’ta düzenlenen ayine, seksen sekiz yıl aradan sonra ilk kez geçen yıl izin verilmişti. Saat 10.15’te Bartholomeos’un manastıra girmesiyle başlayan ayin iki saat sürmüş. Sümela Manastırı’na giremeyenler için sosyal tesislerin çevresine dev ekran kurulmuş. Ekranın çevresinde biriken yabancı konuklar, mum yakmışlar, Patrik Bartholomeos’un yönettiği ayini dev ekrandan izlemişler.
Ayasofya'da namaz kılabildiğimiz zaman
Biz de teşekkür etmek istiyoruz Başbakanımıza. Ne zaman mı? Ayasofya’da ezan okunursa ve namaz kılabilirsek… (GYY'ni notu: Ayasofya'da ezan okunuyor, göstermelik namaz da kılınıyor. Arka tarafta küçük bir bölümde kılınabiliyor namaz, yıllardan beri hem de!)
Ayasofya’da ezan ve namaz dendi mi bir kısım insanlar İstanbul’da cami mi yok, sanki bütün camiler doldu taştı da Ayasofya mı dolacak gibi lakırdılar söylüyorlar. Ayasofya’dan ezan okunması, orada namaz kılınması neden önemli, isterseniz bunu benden değil; Yahya Kemal’den dinleyin: (Aziz İstanbul s. 120)
Ayasofya Camii'ni müzeye çeviren kararname!
İşte bunun için önemli Ayasofya'da ezan ve namaz. Ancak 1934'ten beri ezan sesine ve secde eden mü’minlere hasrettir Ayasofya. O artık turistik bir mekân ve program çekim yeri. Ayasofya’nın başına bunlar nasıl geldi bir de ona bakalım: 1934'te Ayasofya Camii’ni Müzeye Çeviren Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nin metni şöyle:
“Kararname
Sayı: 2/1589
Maarif Vekilliğinden yazılan 14.11.1934 tarih ve 94041 sayılı tezkerede; Eşsiz bir mimarlık sanat âbidesi olan İstanbul'daki Ayasofya câmiinin tarihi vaziyeti itibarile müzeye çevrilmesi bütün şark âlemini sevindireceği ve insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı cihetle bunun müzeye çevrilmesi, çevresindeki evkafa ait dükkânların yıktırılması ve diğerlerinin de evkafça istimlâk edilmesi suretile güzelleştirilmesi ve tamiri ve daimî muhafazası masraflarına karşılık da evkafça bu sene ve gelecek seneler bütçelerinden muayyen bir para ayrılması hakkında bir karar ittihazı istenilmiş ve Evkaf Umum Müdürlüğünden yazılan 7.11.1934 tarih 153197/107 sayılı mütalâanamede, bu Camiin Bizanslılardan kalma bir eser olması hasebile hiç bir vakfı olmadığı ve her ne kadar cami olduktan sonra Sultanlar ve halk tarafından bazı gelirler bağlanmışsa da bunlardan âşâr olarak bağlanan Sultan gelirlerinin kaldırılmış olduğu ve halk tarafından bağlanan gelirler ise Kur'an okumak ve buna benzer belli ve nerede olursa olsun yapılabilir dinî emekler için olup müzeye çevrilmesi ve korunması için verilecek bir geliri bulunmadığı ve şimdiye kadar tamiri, gelirine bakmadan diğer vakıflarla bir arada yapılabilmekte olan bu bina cami olmaktan çıkınca artık buna da imkân kalmayacağı ve bütçelerinin bugünkü vaziyeti herhangi bir yardıma da yol bırakmamakta olduğu ve çevresindeki yapılardan evkafa ait olanları yıkmak ve kaldırmak elden gelirse de, ötekine berikine ait olanların evkafça satın alınmasına imkân bulunmadığı bildirilmiştir.
Bu iş icra vekilleri heyetinde 24.11.1934’te görüşülerek, camiin çevresindeki evkafa ait binaların Evkaf Umum Müdürlüğünce yıktırılarak temizlettirilmesi ve diğer binaların istimlâk, yıkma ve binanın tamir ve muhafazası masrafları da Maarif Vekilliğince verilmek suretile Ayasofya Câmiinin müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunmuştur.
24.11.1934
Reisicumhur K. Atatürk
Başvekil Ad. V. M.M.V. Da. V .
İ.İnönü Ş. Saraçoğlu Z. Apaydın Ş. Kaya
Har. V. V. Maliye V. Mf. V. Na. V.
Ş. Kaya F. Agralı A. Özmen A. Çetinkaya
İkt. V. S.İ.M.V. G İ.V. Zr. V.
C. Bayar R. Saydam A. R. Tarlan M. Erkmen
Görüldüğü gibi bu bir Anayasa hükmü değil. Kanun hükmünde bir hükümet kararnamesi. Hükümet isterse bunu yürürlükten kaldırabilir. Anayasa değişikliği değil ki CHP, Anayasa Mahkemesine gitsin. Tıpkı Menderes’in ezanın Arapça okunmasını yasaklayan kararnameyi hükümsüz kılması gibi. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Başbakan Yardımcısı bu mevzuya öyle sanıldığı kadar uzak değil. Çocuklarına Fatih adını vermiş kişilerden bahsediyoruz. “Zincirler Kırılsın, Ayasofya Açılsın” diye miting yapmış, Ayasofya’da namaz kılmış kişilerden bahsediyoruz. Okuyalım :
Ayasofya mitinginde Erdoğan da var mıydı?!
“Papa VI. Paul gelir, Ayasofya'da ibadetini yapar, Müslümanlar girip namaz kılamazlar. Artık Batı’ya sunulan bunca faturalara son vermek gerekirdi. İstanbul'un Fetih Yıldönümü yaklaştıkça M.T.T.B.'li gençlerin yüreklerindeki ızdırap artar... Çünkü Ayasofya mahzun...7 Mayıs 1975 Cuma.. Sabah çeşitli fakülte ve yurtlardan M.T.T.B.'li gençler bir ziyaretçi gibi bilet alıp Ayasofya'ya girmeye başlarlar. Saat 11.00 için sözleşmişlerdir. Saat 11.00: İçeri giren gençler bir araya gelir, yanlarında getirdikleri temiz kâğıtları sererek saf olurlar ve iki rekat namaz kılarlar. İçeri basın mensupları da gelmiştir. Fotoğraflar çekilir. Namazı müteakip grup temsilcisi olarak Ahmet Eskinus, oradakilere, «Biz Ayasofya'nın tekrar camii haline dönüştürülmesini istiyoruz. Fatih burayı cami haline getirdi ve vakfiyesinde bunun değiştirilemiyeceğini kaydetti. Fatih'in torunları olarak Ayasofya'ya sahip çıkıyoruz ve yetkilileri uyarıyoruz.» açıklamasını müteakip gençler sessizce dağılırlar.”
Bu metni 53.Dönem (1975-76) MTTB yıllığından aldım. (s.199-202) Bu yıllıktan öğreniyoruz ki 1975’te Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, MTTB’nin Kültür Müdürü’dür. Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ömer Dinçer de 1976’da Erzurum MTTB’de musahiptir. Demek ki hem Başbakanımız hem Milli Eğitim Bakanımız benim 76’da dahil olduğum MTBB’de idarecilerim imiş. Çok kuvvetle muhtemel resimde namaz kılanların arasında Başbakanımız da vardır.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız, Sayın TBMM Başkanımız, Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız, Sayın Milli Eğitim Bakanımız, Sayın Vakıflar Genel Müdürümüz, Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız... Sizlerin bildiğini sandığım Ayasofya Camii’nin tapusunu tekrar dikkatlerinize sunuyorum.
Her şey o kadar müsait ki!
Her şey o kadar müsait de bu sonuç ne, diyenlere cevap olarak aklıma şunlar geliyor:
Başbakan herhalde gözünü kamuoyuna dikmiş, bir talep gelsin diye bekliyor. Bekliyor ki gençler, Türkiye, Ayasofya ibadete açılsın diye platformlar oluşturulsun, imza kampanyaları düzenlensin, STK'lar Vakıflar Genel Müdürlüğü'nü, Müzeler Genel Müdürlüğü'nü, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı, TBMM'yi ziyaret etsinler. Böyle olmalı herhalde. Bunlar gerçekleşirse; halkımız Fatih’in mirasına sahip çıkılmasını, Ayasofya’nın ibadete açılmasını talep ediyor, biz de halkın sesine kulak vermiş bir iktidar olarak ve halkın yüzde ellisinin oyunu, desteğini almış bir parti olarak halkımızla ters düşemeyiz deyip buna göre karar almak istiyor. Böyle sanıyorum. Seçim zamanında CHP’nin camileri kapattığını, ahır yaptığını sık sık hatırlatan Sayın Başbakan, bu sözü ile Ayasofya’yı da ima etmedi mi?
Bize göre etti. Bunu ima eden bir Başbakan, daha fazla bu yanlışa ortak olmayacaktır. Ancak talep halktan gelmeli. Acaba sırf bunun için bir platform kurulamaz mı ?
Şunu açıkça söyleyelim. Ayasofya açılmadıkça İstanbul fethedilmiş sayılmaz. Boşunadır o stadyumların doldurulması, gemilerin yürütülmesi, mehter vs. İstanbul yeniden fethedilmelidir ve Kerkoporta Kapısı açıktır. O kapı da Ayasofya’nın kapısıdır.
Sayın Başbakanımız, size teşekkür etmek istiyoruz. Sadece teşekkürle yetinmeyiz; dua da ederiz.
Kâmil Yeşil yıllardır süren çağrıyı yineledi
Yorum
Sayin kamil bey böyle ifade etmis.fakat bende kendisine sormak istiyorum?
Kamuoyu istedi diyemi azinliklarin vakif mallari basbakan tarafindan iade edildi?
İznik Ayasofya Camii’nin yaklaşık bin yıldır tüm hüviyetiyle cami olduğunu unutmuş olan restorasyon ekibi bu mabedin ortasını camii şeklinde oluşturmuşlar, yan tarafları ise müze ve kilise şeklinde... Ömer Faruk Deliktaş yazdı..
İstanbul’un, günümüze kadar gelen eserleriyle insanı sürükleyen tarihi serüveniyle hemhal olmak bazen insanı yorabiliyor da... Ben de biraz olsun dinlenebilmek için çareyi kendimi başka tarihlere atmakta buldum. Ve hemen birden uzak diyarlara kaçmayalım, adım adım Dersaadet’ten, sevgiliden, güzel diyardan ayrılalım derken bir de baktım İznik gizemli tarihiyle beni kendine çağırıyor.
İznik küçük bir ilçe diyebiliriz. Ama tarihiyle hem büyük hem de büyüleyici bir yerleşim. Hâlâ büyük bir kısmı ile varlığını devam ettiren Bizans’dan kalma surlar var. İznik’te büyük bir gölün bulunması yöreye yumuşak bir iklim katmış.
Öncesinde birçok kez işgal edilen İznik birçok defalar farklı devlere başkentlik vazifesini yüklenmiş. Ve Osmanlı tarih sahnesine çıktığında da Orhan Gazi tarafından İznik fethedilmiş. İlk kadı olarak Çandarlı Kara Halil atanmış ve böylece Çandarlı sülalesinin Osmanlı’da ismi anılmaya başlanmış. Orhan Gazi, İznik’i fethinden sonra Ayasofya Kilisesi’ni camiye dönüştürmüş. O tarihten sonra Orhan Camii diye de anılır olmuş burası. İznik’te ilk namazın kılındığı bu camide, hatipler hutbeye kılıçla çıkarlarmış. Mimar Sinan’dan da bir nefes vardır bu yapıda; minare ve mihrabı yadigar bırakmıştır bu camiye.
Dünya çapında 10 tane Ayasofya adını taşıyan mabed vardır. Bunların 4 tanesi Türkiye sınırları haricinde bulunuyor. 6 tanesi ise Türkiye’de muhtelif yerlerde, bu toprakların hamisi olduğumuzu remzen mevcut haldeler. Tabi bunların en eskisi ve en büyüğü İstanbul Ayasofya’sıdır. Geneli düşünerek ehemmiyet sırasına koyduğumuzda ise İznik Ayasofya Camii, İstanbul Ayasofya’sından hemen sonra geliyor.
Hristiyanlıkla ilgili önemli kararların alındığı 7. konsül 325 yılında bu kilisede toplanmış. Teslisi reddeden, İslam’ın geleceğini müjdeleyen Barnabas İncil’i İznik Konsilinde yasaklanmış ve yok edilmiş. Bu yok edilme kararı sadece Barnabas İncil’i için değildir. Toplanılan üç yüz farklı İncil’den teslis inancını benimseyen dört tanesi seçilmiş ve geri kalan bütün inciller tıpkı Barnabas İncil’i gibi yok edilmiş. Bu konsülde alınan kararlarla İznik ve Ayasofya, Hiristiyanlık’ın önemli merkezlerinden birisi haline gelmiş.
Hem cami hem kilise hem müze olur mu?
Harap vaziyette çok uzun yıllar duran yapıda, 90 yıl aradan sonra 2011 yılında bir Bayram namazı ile yeniden tekbir sesleri arşı inletti. Ayasofya Camii’nin şu anki durumuna değinecek olursak… Aslında ne camii ne müze ne de kilise… Maalesef buranın yaklaşık bin yıldır tüm hüviyetiyle cami olduğunu unutmuş olan restorasyon ekibi bu mabedin ortasını camii şeklinde oluşturmuşlar, yan tarafları ise müze ve kilise şeklinde. Gelen turistler de, ibadet için girenler de aynı kapıdan ayakkabı ile içeri girmekte, namaz kılmak isteyen, önündeki merdivenden sonra Bizans kilisesi kalıntısı olarak büyükçe etrafı çevrilen mozaiği geçip, daha sonrasında kendisi için ayrılan halıyla döşenen kısma varmakta. Bir çatı altında Müslüman namaz kılar iken turistler de bütün dikkat dağıtıcılıklarıyla camiyi hasretle geziyorlar. Müze/kilise kısmında neler mi var: Vaftiz havuzu, birkaç noktada ortaya çıkartılmış haç işaretleri (veya daha sonrasında tahribat olarak oraya kazınmış da olabilir.) freskler ve ayinlerin yönetildiği merdivenlerle çıkılan mekan muhafaza edilmiş.
Arzumuz yüce dinimize hizmet eden bu mekanın üç hususiyetine ayrı ayrı göz kırpmaktan vazgeçilip, diğer mekanlar muhafaza da edilse ibadethanenin bin yıllık aslına saygı ve hürmet gösterilerek camiye dönüştürülmesidir. Dönüştürülmüş gibi anlatılmakta fakat işin aslı öyle değildir. Ayasofya Camii, tam anlamıyla bir cami hüviyetine bürünmelidir.
Ömer Faruk Deliktaş yazdı
İlgili Konular
Ümmet Ayasofya Camii için kıyamda
Sultanahmet Meydanı'nda toplanan çeşitli sivil toplum kuruluşlarının üyeleri, Ayasofya Camii'nin yeniden ibadete açılması talebi ve Mısır'da darbeyle görevinden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin idama mahkum edilmesine tepki için yürüyüş yaptı.
Sultanahmet Camisi'nin kapısında "Büyük Ayasofya Yürüyüşü" için öğle namazının ardından bir araya gelen sivil toplum kuruluşlarının üyeleri, ''Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın'', ''Diren Mursi, Türkiye seninle'' ve üzerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafının da yer aldığı ''Dünya 5'ten büyük'' yazılı pankartlar açtı.
Mehter takımının çaldığı marşlarla yürüyüşe başlayan topluluk, ''Defol Sisi, seninleyiz Mursi'', ''Diren Mursi, Türkiye seninle'', İslam kanımız, feda olsun canımız'', "Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın'' şeklinde sloganlar atarak, Ayasofya Camii'nin önüne geldi.
Burada topluluğa hitap eden Dr. İhsan Şenocak, Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Han'ın siyasetin merkezine vurduğu bir fetih ve izzet mührü olduğunu belirterek, Ayasofya ve bütün mabetlerin İslam ümmetinin namusu olduğunu aktardı.
Küresel, eski ve yeni güçlerin Çanakkale'yi aşmak isterken ''Ayasofya'ya gideceğiz, Sultanahmet’e gideceğiz. Orada ayin yapacağız'' dediklerini anlatan Şenocak, ''Mehmet Akif de küresel güçlere, dünyaya, 'Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli' diyordu. Ayasofya açılacak ki onun minberindeki mihrabındaki namahrem eller kırılacak. Rumeli'deki Devleti Aliyye'nin fethettiği bütün şehirlerde, büyük kiliseler camiye çevrilir. İslam'ın izzetinin sembolüdür bu. O camilere Ayasofya adı verilir. Allah'ın izniyle Ayasofya'nın zinciri kırılınca, Rumeli'deki tutsak bütün Ayasofyaların kilidi kırılacak. Sabah olunca gece yok olur. Hak gelince batıl yok olur. Ayasofya hakkın sembolüdür. Kilisenin çan sesleriyle kapattığı Allah yolunu Allahuekberle açmanın adıdır. Bu milletin gözyaşını dindirmek için Ayasofya mutlaka açılmalıdır'' diye konuştu.
"AYASOFYA BU ÜMMETİN ŞEREFİDİR"
Amerika'dan mimarlar getirildiğini ve onlara ''Biz Ayasofya'yı müze haline getirdik. Bundan sonrası size ait. Bundan sonra onu kilise yapmak sizin vazifeniz'' denildiğini söyleyen Şenocak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Artık bu zihniyetin, yanlışlığın anlaşılması için Ayasofya mutlaka açılmalıdır. Ayasofya'yı, Allah'ın kalbini mühürlediği adamlar kapattılar. Artık kalbi mühürlenen adamların mühürlerinin bir hüküm ifade etmediğinin ilan edilmesi için Ayasofya mutlaka açılmalıdır. Anadolu'dan, Ağrı'dan Hakkari'den buraya gelen kardeşlerim. Buraya kadar geliyorlar ama içeri giremiyorlar. Neden giremiyorlar? Çünkü Sultan Mehmet Han hazretleri 'Kim Ayasofya'yı bundan sonra başka bir amaç için kullanırsa, camiden başka bir amaç için kullanırsa Allah'ın, meleklerin, enbiyanın laneti onun üzerine olsun demiştir.' Anadolu'nun mübarek evlatları, Ayasofya'ya bakıyorlar. 'Eğer biz bu halde Ayasofya'nın içine girersek, yarın Sultan Fatih Mehmet Han'ın yüzüne nasıl bakarız kıyamette' diyorlar. Anadolu çocuklarının abdestleriyle girmesi için Ayasofya mutlaka ve mutlaka açılmalıdır. Ayasofya'yı kalbi mescide bağlı olan İslam'ın çocukları açacaklar."
Şenocak, Ayasofya'yı açmak kadar açık tutmanın da önemli olduğunu vurgulayarak, "Çünkü Ayasofya, İslamın, küresel güçlere karşı galibiyetinin sembolüdür. Ayasofya açılınca Gezi'nin eşkıyaları yeniden yola çıkacaklar. Ayasofya namusumuzsur. Ayasofya, bu ümmetin şerefidir. Ayasofya sonsuza kadar açılacaktır'' ifadelerini kullandı.
Mısır'daki Muhammed Mursi'nin de aralarında bulunduğu 122 kişi hakkında verilen idam kararlarına da değinen Şenocak, ''İdama mahkum olan Mursi ve arkadaşları, 'Eğer sizin arkanızda küresel eşkıya varsa, dünya varsa, bizim de Allah'ımız, Rabbimiz var' diyorlar. Buradan diyoruz ki bütün Mursileri idamla yargılasalar, bütün ezanları sustursalar, bütün Müslümanları darağacına gönderseler, Allah'ın sevgisini söndüremeyecekler. İlelebet komutanımız Hazreti Muhammed, kitabımız Kuran'' dedi.
Özköse: "Sultan Abdülhamit Han'ın torunlarıyız"
Gazeteci yazar Adem Özköse de İslam'ı, Kuran'ı ve başörtüsünü bu memleketten silmek isteyenlerin Ayasofya'yıkapattıklarını, Ayasofya'daki hilallerin yerine haçları diktiklerini söyledi.
Fatih Sultan Mehmet'in ''Ayasofya'yı kapatan ahirette rahat yüzü görmesin. Ayasofya'nın kapatılmasına rıza gösteren Müslümanlar da ahirette rahat yüzü görmesin'' vasiyetinde bulunduğunu anımsatan Özköse, ''Buna rağmen Ayasofya'yı kapattılar. Şimdi ben buradan Ayasofya'yı kapatanlara sesleniyorum. Biz, Filistin'i satmadığı için devirdiğiniz Sultan Abdülhamit Han'ın torunlarıyız. Biz, Ayasofya'yı mescide, camiye çeviren Fatih Sultan Mehmet dedemizin torunlarıyız. Biz, İstiklal Mahkemelerinde astığınız Şeyh Sait'lerin torunlarıyız. Biz, 'Allah'a itaat etmeyene itaat edilmez' diyen Said-i Nursi'lerin, Necip Fazıl'ların evlatlarıyız. Biz, 'ümmetten ulus yarattık' diyerek bu coğrafyanın Müslümanlarının alemi İslam ile bağlarının koparılmak istendiği bir dönemde, ulus paradigmasını yerle bir ederek, bu millete ümmeti öğreten Erbakan Hoca'nın evlatlarıyız'' diye konuştu.
Mısır'da hakkında idam kararı verilen İhvan üyesi Ahmet Elhurkey de yaptığı konuşmada, Mısır'da İhvan'ın bugüne kadar hep baskı altında tutulduğunu ifade etti.
Mısır'da yaptıkları kavganın hak ve hukuk kavgası olduğunu anlatan Elhurkey, ''Bütün dünya bizim karşımızdaydı. Mısır'da İhvan'ın 12 bin üyesi cezaevinde ve şu ana kadar 10 bin kişi de öldü'' dedi.
Elhurkey, İhvan'a destek veren tek ülkenin Türkiye olduğunu, bu nedenle Türkiye'ye müteşekkir olduklarını dile getirdi.
Konuşmaların ardından ''Büyük Ayasofya Yürüyüşü" sona erdi.
Yürüyüşe, Ayasofya Derneği, Ayasofya Dergisi, Genç İHH, Kardeşler Cemiyeti, Hüküm Dergisi, Seviye Dergisi, Alperen Ocakları Eğitim ve Kültür Derneği, Osmanlı Eğitim ve Kültür Derneği, 23 Şubat Gençlik Hareketi ve Müslüman Anadolu Gençlik Derneği üyeleri katıldı.
YORUMLAR