Atatürk’ün herkes tarafından bilinmeyen 24 özelliği

Atatürk'ün herkes tarafından bilinmeyen 24 özelliği

En sevdiği yemek kuru fasulye ve pilavdır: Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi. Asırlık çınarlar Cumhuriyet'i anlattı Yaşları bir asra ulaşan nine ve dedeler, emeklemeye birlikte başladıkları Cumhuriyet'i anlattı. 100 yaşındaki Hadice Uğurlucan, "Bize 'Cumhuriyet kurulacak, Cumhuriyet Bayramı olacak' dediler. Şenlik oldu,

30 Ekim 2016 - 08:21 - Güncelleme: 30 Ekim 2016 - 09:06

Atatürk'ün herkes tarafından bilinmeyen 24 özelliği

1. "Ata" lafını sevmezdi: "Atatürk" lafını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal'de çok beğenerek soyadı olarak almıştı. Kendisine "Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.

1/24

2. En sevdiği yemek kuru fasulye ve pilavdır: Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.

2/24

3. En büyük hayali dünya turuna çıkmaktı: Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.

3/24

4. Başucu kitabı Çalıkuşu'ydu: Binlerce kitabı vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin´in ünlü "Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden acar, birkaç sayfa okurdu.

4/24

5. Kabul salonundaki at yavrusu: Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği, Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.

5/24

6. Tam bir salon adamıydı: En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

6/24

7. Gömleklerinin tümü beyazdı: Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçrede özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlunda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.

7/24

8. Lacivert takım elbise giymezdi: Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.

8/24

9. Beden ölçüleri: Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46´ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.

9/24

10. Rumeli şivesi: Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.

10/24

11. Hazin bir hikaye: Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemalin evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanımın mezarının nerede olduğu bilinmiyor.

11/24

12. Cumhurbaşkanlığından sıkılıyordu: Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.

12/24

13. Kendi başına traş olmazdı: Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.

13/24

14. Düzen takıntısı vardı: Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.

14/24

15. Hoşgörülüydü: Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış, "Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.

15/24

16. "Bu nasıl halkçılık?": Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu. Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.

16/24

17. Kurbanları bağışlardı: Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.

17/24

18. Yabancı dile meraklıydı: Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca´yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.

18/24

19. Kan görmeye dayanamazdı: Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.

19/24

20. Bilardo ve yüzme sevdası: Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo oynardı.

20/24

21. En başarılı olduğu ders matematikti: Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.

21/24

22. Yağcılara çok kızardı: Yağcılara çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.

22/24

23. Son yılbaşı gecesi: 1937yi 1938e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.

23/24

24. Köşkteki güvercinlik: Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.

24/24

Asırlık çınarlar Cumhuriyet'i anlattı

Yaşları bir asra ulaşan nine ve dedeler, emeklemeye birlikte başladıkları Cumhuriyet'i anlattı. 100 yaşındaki Hadice Uğurlucan, "Bize 'Cumhuriyet kurulacak, Cumhuriyet Bayramı olacak' dediler. Şenlik oldu, çalgılar oldu, şiirler okundu" dedi.

1/16

Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesinde 1 Haziran 1916'da doğduğunu ve hiç okula gitmediğini ifade eden Hadice Uğurlucan, "Ayıptı, kızlara okul yoktu. Onun için okul yazarlığım yok. Teyzemin oğluyla evlendim. Üç günlük nişanlıyken askere gitti." dedi.

2/16

Uğurlucan, eskiden yeni doğan çocukların nüfusa hemen kaydettirilmediğini anımsatarak, kardeşinin ve kendisinin nüfusa kayıt ettirilme hikayesini şöyle anlattı:

3/16

"Bizim oraya mektep açılmış, öğretmen gelmiş. Okumayan çocukları orada okutmak istemişler. Kardeşim bir gün eve geç geldi. Babam 'Nerede kaldın oğlum?' diye sordu. 'Baba buraya mektep açılmış. Ben oraya gittim seyrettim. Yarın gidip kayıt olacağım, okuyacağım' dedi.

4/16

Babam, 'Ne mektebi oğlum? Oraya gitmeyeceksin' diyerek kızdı. Ertesi gün gitmiş, kayıt olmuş. 'Beni babam öldürse de gider okurum' demiş. Babam da bizi nüfusa kaydettirmeye gitmiş. Beni büyük, onu küçük yazdırmak istemiş. Nüfus memuru, 'Bu, kızı evlendirmek için büyük yazdırıyor' demiş. Nüfus memuru, bizi mahkemeye verdi, nüfusumuzu vermedi. Üç defa mahkemeye çıktık. En son üç şahit istediler. Bir de doktor raporu istediler."

5/16

Ailesinin anlattığına göre 17 yaşında evlendiğini belirten Uğurlucan, "Bize 'Cumhuriyet kurulacak, Cumhuriyet Bayramı olacak' dediler. Öğretmenler, çocuklara giymeleri için elbise verdi. Şenlik oldu, çalgılar oldu, şiirler okundu. Ama ben gitmedim, duydum. Şimdiki gibi tören yaptılar. 'Neyin nesi bu?' diye sorulduğunda 'Artık bundan sonra Türkiye'de Cumhuriyet Bayramı her sene olacak' dediler. Onu hatırlıyorum." dedi.

6/16

Uğurlucan, o dönemde haberlere ulaşmakta yaşadıkları sıkıntılara değinerek, Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde ikamet ettikleri zamanlarda askeriyenin radyosunu dinlemeye giden eşinin, evde kendilerine anlattıklarını anlamakta güçlük çektiklerini dile getirdi. Eşinin haberleri, evde kendilerine anlatmasını o zamanlarda tuhaf karşıladığını belirten Uğurlucan, şimdi haberleri kaçırmamak çaba sarf ettiğini vurguladı.

7/16

Mustafa Kemal Atatürk'ü görme şansının olmadığını ancak eşinin askerde Atatürk ile bir arada bulunduğunu kaydeden 100 yaşındaki Uğurlucan, 10 Kasım 1938 gününe ilişkin, "Evin karşısında askeriye vardı. Baktık, bayraklar yarıya indirilmiş. Beyime 'Bu bayraklar neden yarıya indirilmiş?' diye sordum. 'Atatürk, ölmüş. Onun için bayraklar yarıya indirilmiş' dedi. Herkes matemdeydi, üzüntülüydü." ifadelerini kullandı.

8/16

"Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak da arabanın üstünde milleti selamlarlardı" Bala’nın Tolköy köyünde 1921 yılında doğduğunu belirten Mehmet Kılıç, babasının iyi bir hafız, annesinin ise hayvanlarla ilgilenen bir ev kadını olduğunu söyledi.

9/16

Kılıç, köylerinde öğretmen olmamasından dolayı okuma yazmayı ancak askerde öğrenebildiğini ifade etti.

10/16

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet'in ilanının ardından Mustafa Kemal Atatürk’ün her yıl aynı günün Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanmasını istediğini belirten Kılıç, katıldığı bir Cumhuriyet Bayramı kutlamasında Atatürk’ü görme anını şöyle anlattı:

11/16

"Hipodrom'da gördüm. Cumhuriyet Bayramı vardı. Başka nerede göreceğiz Atatürk’ü? Köyden eşeklerle yola çıktık. Yarım çarık, yarım ayakkabı ile kimi de ayaklarına keçe dolardı. Azıklarını alırlardı. Elmadağı’na çıktıklarında akşam olurdu. Yağbattal’ın üstünde kalırlardı. Hoca ezan vermeden evvel kalkardık. Ankara’ya girerdik, güneş doğardı. Eşekleri Ahmet Çavuş’un hana koyarlardı, doğru Hipodrum’a giderlerdi Atatürk’ü görmek için. Ordu geçerdi, sonra Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak da arabanın üstünde milleti selamlarlardı. Millet ayağa kalktı, heyecanlandı. Atatürk’ü görünce gözyaşı döktüler. Nerede o Atatürk, nerede o Cumhuriyet? Millet tezahürat yapardı ‘Şa şa şa çok yaşa Kemal Paşa’ diye. Çok sevilen bir adamdı. Allah rahmet eylesin. Bir tek orada gördüm.”

12/16

O günü Hipodrom’da geçirdiklerini ifade eden 95 yaşındaki Kılıç, “Ordu olmasaydı işimiz haraptı. Allah razı olsun sahip olan ordumuzdan, Allah güç kuvvet versin. Onların sayesinde şimdi biz ekmek yiyoruz. Yoksa bu silah tutanların ellerine kalsaydık, halimiz nice olurdu Allah korusun. Yine Allah milletten razı olsun memleketine, devletine sahip çıktı. Ne yapacak daha millet?” diye konuştu.

13/16

Kılıç, haberlere köylerine çok nadir gelen gazetelerden babasının okumasıyla ulaştıklarını söyleyerek, Atatürk’ün fabrika kurduğunu, orman çiftliğini kurduğunu, yeni motor aldığını babasından dinlediklerini kaydetti. Kılıç, imkansızlıklar içindeki insanların Cumhuriyet'e olan sevgilerinin kaynağının "Atatürk" ve "ordu" olduğunu belirtti. Cumhuriyet öncesi döneme ilişkin yakınlarından en çok Çanakkale Savaşı hikayeleri duyduğunu ifade eden Kılıç, köylerinde hane sayısının 80’den 5’e düştüğünü ve kocasız kalan kadınların perişan olduklarını anlattı.

14/16

"Kara sabanla sürdüğümüz tarlalar, gözümün önünden gitmiyor" Kılıç, Atatürk’ün Ankara’ya ilk gelişinde Hacı Ali Rıfat Tolluoğlu, Cafer Tayyar, Fuat Börekçi ve Ankara’nın birkaç ileri geleni tarafından Dikmen’de karşılandığını anımsatarak, şöyle devam etti: “Atatürk, ikametini Bala’dan alıyor. İlk geldiğinde, Beynam köyünde kalıyor. Atatürk demek Cumhuriyet demek, Cumhuriyet demek Atatürk demek. Bundan ötesi yok ki. Cumhuriyet denilince aklıma eski günler geliyor. Kara sabanla sürdüğümüz tarlalar, hiçbir zaman gözümün önünden gitmiyor. Çift sürerdik, tohum ekerdik, akşam eve geldiğimizde hayvanların bakımını yapardık.”

15/16

 

Bu haber 22393 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Başkan Erdoğan'dan NATO Zirvesi'nde İsrail'e tepki dünyaya çağrı:
Başkan Erdoğan'dan NATO Zirvesi'nde İsrail'e tepki dünyaya...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump NATO Zirvesi'nde görüştü: Gazze trajedisi sona ermeli
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump NATO Zirvesi'nde görüştü:...