AB cazibesini kaybetti
Giriş Tarihi: 02.04.2018 04:13 Güncelleme Tarihi: 02.04.2018 08:23
ABD 2008'den bu yana varoluşsal krizler yaşıyor. Artık cazibesi azaldı. Birliğin dağılması üzerine yapılan tartışmalar, tartışma olmaktan çıktı ve somut bir zemine kaydı. Yine de Türkiye’nin gündeminde AB sürecini bırakmak gibi bir durum söz konusu değildir


Türkiye AB ile uzun süre sonra Varna'da bir araya geldi. Nasıl bir sonuç çıktı, önemi nedir?
Varna Zirvesi, zor bir dönemden geçen Türkiye-AB ilişkilerinde güven tazelemek açısından faydalı olmuştur.
Türkiye-AB birlikteliğinin öneminin liderler tarafından teyit edilmesi, özellikle genişleme politikasının yeniden AB'nin gündemine alındığı bir dönemde ülkemizin adaylığının en üst düzeyde vurgulanması bizim açımızdan önemlidir.
Türkiye AB'den özellikle neleri istiyor?
Türkiye-AB ilişkilerinin bel kemiğini oluşturan katılım müzakerelerinde ilerleme sağlanmasını, Gümrük Birliği'nin güncellenmesini, vize serbestisi diyaloğunun ile vatandaşlarımıza vize muafiyeti tanınmasını, Gönüllü İnsani Kabul Planı'nın uygulanmasını, ülkemizdeki Suriyeliler'e kaynak aktarılırken daha esnek ve hızlı yöntemler benimsenmesini istiyoruz.
Gümrük Birliği'nin güncellenmesi komisyona kadar geldi ve çıkan krizle birlikte donduruldu. Gümrük Birliği güncellenebilecek mi?
Gümrük Birliği'nin güncellenmesi her iki tarafın da üzerinde mutabık kaldığı ve her iki tarafın da çıkarına olacak bir süreç. Türkiye ile AB arasındaki mevcut ticari entegrasyonu ve yüksek ticaret hacmini artırmak, uygulamadaki sıkıntıları gidermek ve yeni alanların dâhil edilmesi suretiyle ticari entegrasyonu daha derinleştirmek amacındayız.
Yapılan etki analizi çalışmaları da güncellemenin faydalarını somut bir şekilde ortaya koyuyor zaten.
Gümrük Birliği'nin güncellenmesinden sonra Türkiye ekonomisi nasıl etkilenecek?
2017 yılı itibarıyla Türkiye, AB'nin en büyük 5. ihracat ortağı, en büyük 6. ithalat ortağı, toplamda ise en büyük 5. ticaret ortağı konumunda. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ile bu ilişkilerin daha da güçlenmesini bekliyoruz. Güncellemenin hem AB'de hem Türkiye'de reel hasıla ve ekonomik refah üzerinde olumlu etkilerinin olacağı ifade ediliyor.
AB'nin geleceği hakkında neler söyleyeceksiniz?
Birlik, 2008'den bu yana adeta eşzamanlı varoluşsal krizlerle birlikte yaşamaya başladı. AB, artık günümüzün çok kutuplu sisteminde kendi cazibesinin giderek azaldığının ve kendi gücünün sorgulanır noktada olduğunun farkında, dolayısıyla geleceğine ilişkin yapılacak tartışmaları kendisi şekillendirmek istiyor. Birliğin geleceği ve dağılması üzerine yapılan tartışmalar, artık tartışma olmaktan çıktı ve daha somut bir zemine kaydı.
Avrupa'nın geleceği nasıl devam edecek?
Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker 13 Eylül'de Avrupa Parlamentosu'na hitaben her yıl yaptığı konuşmada, Fransız-Alman güç ekseninin ve mali birliğin güçlendirilmesi ile Avrupa'nın istikametini çevirmeye çalıştıkları federal bir gelecek tasarlandığını söyledi.
Önümüzdeki dönem AB'nin, siyasi bütünleşmesini ileriye taşımak yerine, tek bir AB mimarisine dayanmayan esnek bütünleşmeye doğru bir gidişatın sinyallerini vermektedir. Genişleme politikasını da içerecek bir esnek bütünleşme, AB'nin bölgede bir barış projesi olma vasfını da pekiştirecektir.
AB'de son yıllarda ırkçı partiler iktidara geliyor.Bunun nedeni nedir?
Merkez siyasetin çözüm bulamadığı eşitsizlik, işsizlik, adaletsizlik, yabancılaşma gibi yapısal sorunlara eklenen güncel gelişmeler merkez siyasetin, liberal kurumların ve değerlerin itibar kaybetmesine, buna paralel olarak popülist siyasetin yükselmesine ve hayal kırıklığı içindeki geniş kitlelerin tepkisinin bu şekilde siyasallaşmasına neden oldu. Geçmişten farklı olarak bugünün aşırı sağ ve popülist partilerinin küçük bir azınlığa değil, çok geniş halk kitlelerine hitap ettiğidir.
Türkiye'de zaman zaman 'AB sürecini bırakalım' söylemi oluşuyor. Bu mümkün mü?
Şu an için Türkiye'nin gündeminde AB sürecini bırakmak gibi bir durum söz konusu değildir. Nitekim gerek Varna Zirvesi gerekse diğer platformlarda yapıcı bir ilişki tesis etmek için gösterdiğimiz çaba, sürece kararlılıkla devam ettiğimizin en somut göstergesidir. Ancak bu adımlara AB tarafından her zaman samimi karşılık verilmediğine ve halen Türkiye'ye tarihe bağlanmış somut bir AB'ye üyelik perspektifi sunulmadığını görüyoruz.
Türkiye'nin Rusya ve Çin ile bir araya gelip bir ekonomik model oluşturmasından söz ediliyor...
AB üyeliğimiz henüz gerçekleşmemiş olsa da NATO ve OECD başta olmak üzere batılı uluslararası örgütlerin üyesiyiz.
Türkiye, aynı zamanda hem Rusya Federasyonu hem Çin Halk Cumhuriyeti ile yoğun siyasi ve ekonomik ilişki içindedir. Türkiye çapında bir ülkenin ne AB'den kopması, ne de Rusya ve Çin'e arkasını dönmesi söz konusu olabilir.
Suriye ve terörle mücadelesi konusunda AB'nin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
DEAŞ'le mücadelede her türlü tedbir alınırken PKK ve FETÖ için aynı hassasiyetin gösterilmemesi, terörizmle mücadelede AB'nin ve AB ülkelerinin samimiyeti bakımından ciddi sorulara ve şüphelere yol açıyor.
Varna Zirvesi'nde AB, 15 Temmuz Darbe Girişimi konusunda günah mı çıkardı?
Darbenin hemen ardından AB'den gelmesini beklediğimiz tepkiler, ya çok geç ve düşük yoğunlukta geldi ya da hiç gelmedi. Varna Zirvesi'nde Komisyon Başkanı Juncker bir bakıma özeleştiri yaptı ve 15 Temmuz'dan hemen sonra Türkiye'ye gelmediğine pişman olduğunu ifade etti.
Yine de Türkiye'nin içinde bulunduğu olağanüstü durumun yeterince anlaşılmadığını görüyoruz.
VİZE SERBESTİSİNDEN UMUTLUYUZ
Türkiye'nin Vize Serbestisi sorunu çözülecek mi?
Türkiye-AB arasında 2015 sonunda başlayan işbirliği, Vize Serbestisi Yol Haritası'nda yer alan 72 yükümlülükten 65 tanesinin ülkemizce karşılandığı zaten Avrupa Komisyonu tarafından daha önce teyit edilmişti. Geriye kalan 7 yükümlülük konusunda hazırladığımız çalışma kâğıdını da 7 Şubat 2018 tarihinde komisyona ilettik. Birkaç hafta sonra komisyon ile Ankara'da teknik görüşmeler yapacağız.
TÜRK HALKI AB'Yİ İSTİYOR
Türkiye'nin bütün bu gelişmelerden sonra AB hedefi, umudu, heyecanı kaldı mı?
Tüm zorluk ve engellere rağmen kamuoyu araştırmalarına baktığımızda Türk halkının AB üyeliğini hale desteklediğini ve üye olmayı arzu ettiğini görüyoruz. Halkın iradesini ortaya koyan bu destek düzeyi hükümetimiz için de bir mesaj niteliği taşıyor.
Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz şartlarda gerçek demokratik değerlere dayanan, bu değerler etrafında konsolide olmuş bir Avrupa Birliği için Türkiye'nin tam üyelik perspektifi aynı şekilde devam etmektedir. Şunun altını çizmek isterim ki mevcut uluslararası konjonktürde AB süreci, tüm olumsuzluklara rağmen bizim için halen önemli, öncelikli ve öngörülebilir olma konumunu koruyor.
BREXİT AVRUPA'YA TEHDİT
Brexit'ten sonra AB'nin Türkiye ile yakınlaşması bekleniyordu. Ama tersi oldu...
AB şu anda 'Birleşik Krallık niye çıktı, başka üye ülkeler de çıkmak isteyecek mi?' gibi durumları engellemenin derdine düşmüş. Brexit, Avrupa bütünleşmesini ciddi biçimde tehdit etmektedir. Orta ve uzun vadede yeni ittifak için bizimle daha yakın bir diyalog geliştirmek isteyeceklerdir.

Avrupa Birliği çözülmeye doğru giderken Batı Balkanlar'da yeni bir "büyük güçler" oyunu sahne alıyor. Dış siyasette ciddi sorunlarla karşı karşıya olan AB, Batı Balkanlar'daki "stratejik kartı"ndan vazgeçti ve geçici yönetimsel bir siyaset izleme yoluna gider oldu.
Batı Balkanlarda çözüme ulaştırılmamış çatışmalar ve zayıf kurumlar AB'nin dönüştürücü gücü karşısındaki önemli zorluklardı.
AB'nin uzun süredir yaşadığı krizler Avrupa'nın bölgedeki itibarını ve çekiciliğini yitirmesine ve gücünü yaymasına engel oldu.
TÜRKİYE VE RUSYA İÇİN CAZİBE MERKEZİ
AB'nin Batı Balkanlar'daki itibar kaybı, Rusya'nın yanında Türkiye, Çin ve Körfez ülkeleri için bölgeyi cazibe merkezi haline getirdi.
Rusya, Sovyetler sonrası bir çok bölgede olduğu gibi burada da farklı siyasetler izliyor: Bosna, Makedonya ve Karadağ'da bölücü bir siyaset izlerken Sırbistan ve bölgenin diğer Hıristiyan Ortodoks yerlerinde siyasi elitler ve milliyetçi gruplar ile ortak zemin oluşturmaya çalışıyor.
Türkiye, bölgenin Müslüman halkı ve Arnavutlar arasında etkili olma yoluna gidiyor.
Rusya ve Türkiye etkisine sosyo-ekonomik durağanlı, beyin göçü ve vizyon eksikliği de eklenince bölgede reformlara karşı güçlü direnç ve otoriterliğin yükselişine zemin hazırlanıyor.
AB NE YAPMALI NE YAPMAMALI
Bölgede artan Rusya ve Türkiye etkisini kırmak için AB, her zaman yaptığı gibi sadece ticari ilişkilere bağlı kalmamalı.
Genişleme siyaseti özellikle de bu siyasetin AB içinden ve dışından sarsıldığı bir dönemde tek başına yeterli olmayacaktır.
Mülteci krizi, AB'nin Batı Balkanlara yeniden yönelmesi için önemli bir fırsattır. Bu ülkeler, mülteci krizinin çözülmesinde karar verme mekanizması da dahil olmak üzere yürütülecek siyasi sürece dahil edilmeli. Bunun yanında üyelik şartlarının kesin köşeleri törpülenerek Enerji Birliği gibi projelerle bu ülkelerin stratejik entegrasyonu sağlanmalı.
AB ve üye ülkeler Batı Balkanlar'daki kilit bölgelerde özellikle sağlam bir siyaset izlemeli.
Batı Balkanlar'da artan otokratik eğilimlere karşı AB demokrasi ve insan haklarının merkeziliğini vurgulayan bir yol takip etmeli.
TÜRKİYE VE RUSYA'YA KARŞI STRATEJİK ENTEGRASYON
Bölge ülkelerindeki devlet adamlarının Rusya ve Türkiye gibi güçlerle ittifak yapmalarının önünü almak için onlara stratejik entegrasyon teklif edilmeli. Ancak diğer yandan bu ülkeler AB'nin dış siyaset amaçlarına da bağımlı hale getirilmeli.
Jeopolitik gerilimlerin, istikrarsızlığı ve melez siyaset kampanyalarının arttığı bir dönemde AB ülkeleri mevcut güvenlik durumunun bozulmaması için Batı Balkanlar'a daha fazla yatırım yapmalı.
Ukrayna krizinin ardından oluşturulduğu gibi karşı propaganda araçları tesis edilmeli.
Bu haber Melahat Kemal tarafından TIMETÜRK için Türkçe'ye çevrilmiştir.
25.06.2016 13:29:08
YORUMLAR