Sivas'ta 2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan Madımak katliamından 3 gün sonra gerçekleşen ve 33 kişinin öldürüldüğü Başbağlar baskını da hâlâ aydınlatılamadı. Katliamı yapanlar, cesetlerin yanına 'Sivas'ın intikamı alınmıştır' notu bırakmıştı. Her iki saldırı da, bölgede Alevi-Sünni çatışması hedeflendiğinin açık bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Katliamdan yaralı kurtulan Başbağlar Köyü Muhtarı Ali Akarpınar, yıllarca birlikte yaşadıkları Alevi köylerinin hedef gösterilmek istendiğini belirtiyor. Tanıklardan Necati Aydınoğlu ise, "Olaydan sonra jandarma bazı isimlere silah verdi, tanımadığım kişiler de gelip Alevi köylerini basmayı teklif etti." diyor. Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyü, bundan tam 20 sene önce terörist kıyafetli ve silahlı bir grup tarafından basılmıştı.

Sivas Katliamı ve Başbağlar katliamı ile ilgili görsel sonucu

Akşam namazı vakti gelen saldırganlar, tüm köylüleri önce camide topladı, sonra da meydana götürdü. Daha sonra ise köydeki tüm evleri ateşe verdiler. Teröristler, Dersim (Tunceli) ve Çorum'daki olaylar ile daha birkaç gün önce yaşanan Sivas katliamını anlatarak propaganda yaptı. Grup daha sonra ise köylülerin üzerine ateş açtı. 33 köylü, hunharca katledildi. Zaman'ın haberine göre baskından yaralı kurtulan Muhtar Ali Akarpınar, "Uzun yıllar birlikte yaşadığımız Alevi köyleri hedef gösterilmek istendi." diyor. Katliamdan 10 gün sonra Tunceli'nin Ovacık ve Hozat ilçelerindeki 7 köyden 17 kişi, Başbağlar katliamıyla ilişkileri olabileceği iddiasıyla tutuklandı. Ağır yaralı olarak uzun süre hastanede tedavi gören Mehmet Ali Dikkaya, "Tunceli'de tutuklanan köylülerin birçoğunu tanıyorduk. Fakat sanıkların hiçbirini olay günü görmedik." bilgisini veriyor. Dikkaya, soruşturma esnasında ve mahkeme sürecinde söz konusu köylülerle hiçbir zaman yüzleştirme yapılmadığını belirtiyor ve şu ifadeleri kullanıyor:Sivas Katliamı ve Başbağlar katliamı ile ilgili görsel sonucu

"Katliam sonrasında bir 'Ali Cengiz' olayı döndüğünü şimdi daha iyi anlıyoruz. Uzun yıllar birlikte yaşadığımız Aleviler bize hedef gösterilmek istendi. Fakat bu oyuna gelmedik." Başbağlar katliamı tanıklarından Necati Aydınoğlu ise o akşam teröristlerin elinden saklanarak kurtulduğunu dile getiriyor. Köylülere kurşun yağdıran teröristlerin de düzgün şiveli konuştuklarını aktarıyor. Aydınoğlu, o dönemde provokasyon ortamı oluşturulmasına zemin hazırlayan gelişmelere de şahit olmuş. Katliamdan 15 gün sonra Alevi-Sünni çatışması oluşturmak için teklif edilenleri şöyle anlatıyor:  "15 gün sonra Kemaliye İlçe Jandarma Komutanlığı'nda bana 6 adet Kalaşnikof silah verdiler. Bu silahlarla ne yapacağımı sorduğumda belki lazım olur kullanırsınız, dediler. Bu teslimattan, dönemin Kemaliye Kaymakamı Atilla Şahin, ilçe Jandarma Komutanı İzzet Ağdere ve Başpınar Köyü Jandarma Karakol Komutanı Başçavuş Nafiz Canboz'un da  bilgisi var. Daha sonra 30 adet Kalaşnikof daha gönderildi. Fakat ben bu kadar silahı nasıl muhafaza edeceğimi bilmediğim ve bu işten şüphelendiğim için kabul etmedim. Silahları teslim aldıktan sonra tanımadığım kişiler, köy telefonunu arayarak katliamdan sonra tutuklanan Alevilerin köylerini basmayı teklif etti. Teslim aldığım 6 silahı ise mühimmatlarıyla birlikte 1993'ün Kasım ayında iade ettim." Necati Aydınoğlu, Başbağlar olayında sadece terör örgütünün olmadığına inanıyor ve "Bugün kamuoyu tarafından da bilinen Ergenekonvari derin bir yapı var. Anlattıklarımın hepsini ve daha fazlasını dönemin askeri yetkilileri biliyor." şeklinde konuşuyor.
Başbağlar Köyü Derneği eski Başkanı Mehmet Ali Dikkaya, o dönem yaşananları şu sözlerle özetliyor: "Katliamda karıştığı iddiasıyla tutuklanan sanıkların hepsi, evlerimizde misafir ettiğimiz insanlardı. Jandarmanın neye dayanarak bu insanları tutukladığını bilmiyoruz. Bu köylüler, mahkemedeki ifadelerinde işkence altında ifade verdiklerini söyleyerek berat etti. Ortaya çıkan yeni bilgilere bakıldığında Alevi köylülerin, bize karşı yem olarak kullanıldığı ortada. Alevi-Sünni çatışması çıkartmak istedikleri anlaşılıyor. Bize, Alevi köylülerine saldırmaya, onlara zarar vermeye yönelik ne kadar teklif gelmişse de sağduyulu yaklaştık ve bu oyuna gelmedik." Erzincan'ın Kemaliye'ye bağlı Başbağlar köyünde 28 kişinin kurşuna dizilip öldürülmesi, 5 kişinin ise ateşe verilen evlerin içerisine atılarak yakılmasının üzerinden 20 yıl geçti. Kemaliye Kaymakamlığı ve Başbağlar köylüleri, katliamı unutturmamak ve şehit olan 33 vatandaş için dün köy meydanında anma programı düzenledi. Programa Erzincan Valisi Abdurrahman Akdemir, AK Parti Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle, CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap ve parti temsilcileri katıldı. Törende konuşan Başbağlar Köyü Muhtarı Ali Akarpınar, siyasetçi ve devlet adamlarından olayın aydınlatılmasına yardımcı olmaları temennisinde bulundu. AK Parti adına konuşan Sebahattin Karakelle, 33 insanın katledilmesi olayının basit bir terör olayı olmadığını, aksine insanları kutuplaştırmayı hedefleyen bir organizasyon olduğunu vurguladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap ise halkın sağduyulu yaklaşmasıyla Alevi-Sünni çatışması provokasyonunun tutmadığını dile getirdi. Anma programından sonra köy meydanına yapılan Kültür Evi'nin ve halı sahanın açılışı da gerçekleştirildi...

Başbağlar katliamı, Madımak

Bugün 5 Temmuz..

Başbağlar katliamının yıldönümü..

Aydın Doğan’ı her gün yazarız.

Onda bunca usulsüz işler..

Bizde “yanlışa itiraz etme” dirayeti olduktan sonra..

Doğan’ı her gün yazarız..

Başbağlar’da ne olmuştu?

Sivas’ta 37 insanın ölümü ile sonuçlanan Madımak olaylarının sonrasında..

Sonrası yanlış olur.

Hemen 3 gün sonra..

Olayın hazırlığını falan da düşünürseniz..

Madımak olayı olur olmaz.. 2 Temmuz akşamı hemen katliam için kolları sıvamış olmalılar.. (Şu ihtimali de, da tamamen gözden ırak tutmayın; 2 Temmuz öncesinde, derin güçler toplanıp.. “2 Temmuz’da Madımak’ta, 5 Temmuz’da Başbağlar’dayız” demiş olabilirler!)

Başbağlar; Tunceli’ye sınır bir Erzincan köyü..

Alevi-Sünni çatışması çıkartılmaya müsait bir zemin..

Alevi köyleri tarafından gelen eli silahlı bir terörist grup..

Sünni Başbağlar halkından 33 insanı öldürüyor..

Öldürürken de, açık açık söylüyorlar, “Sivas’ın intikamı” diye..

Aralarında sadece üç gün fark olan bu iki ayrı olayla ilgili olarak, kısa bir karşılaştırma yapalım..

İlgili resim

Sivas olaylarının yargılaması, normalde Sivas’ta olması gerekirken.. Ankara’da taşındı.. Ölenlerin yakınları, çoğunlukla Ankara’da idi.. Davayı takip etmeleri, mahkemeyi etkilemeleri için, dava onların ayağına götürüldü.. Şüphelilerin tamamının Sivas’ta oturan insanlar olduğu dikkate alındığında, şüphelilerin ve ailelerinin de savunma haklarının kısıtlandığı, Sivas’ı bilmeyen/görmeyen hakimler tarafından yargılama yapılarak mağduriyetlerin yaşandığı açık..  

Başbağlar’da ise.. Erzincan’da dava görülmesi gerekirken.. Dava hiç ilgisi yok iken, İzmir’e taşındı.. Oysa ölenlerin yakınları, bir kısmı Erzincan’da, bir kısmı da İstanbul’da idi.. Erzincan’da da görülse olurdu.. Taşınacak ise de, İstanbul’a getirilebilinirdi.. Sonuçta ölenlerin yakınları, duruşmalara katılamadılar.. Şüphelilerin yakınlarının, zaten davayı takip etme diye bir dertleri yoktu.. Olay yerinden uzak bir ildeki davada da, bir karar çıkmadı.. Dava örtbas edildi.

Sivas’ta (otel görevlisi ve Sivas’ın yerlisi olan dört kişiyi çıkartırsak), “ölen 33 kişi”ye karşılık, 33 şüpheli için idam cezası verildi. Her ölen için, farklı birer kişiye idam cezası verildi. Resmen intikam mantığı güdüldü.

Başbağlar’da ise, hiç kimseye idam cezası da, müebbet hapis cezası da verilmedi. Başbağlar faili meçhul olarak kaldı..

Medyada öyle bir orantısız propaganda yapıldı ki! Madımak hep gündemde tutuldu.. Başbağlar ise unutturulmak istendi..

Google’a girin, “Sivas katliamı” yazın..  859 bin netice çıkıyor.. Aynı anlamda “Madımak katliamı”nı da buna eklerseniz.. 218 bin  ile toplamanız gerekir.. Yani toplam netice, 1 milyon 77 bin! 

Bir de “Başbağlar katliamı” yazın.. Çıkan netice, 30 bin.. Yani 1’e karşı 35! Oysa her iki olayda da ölen sayısı aynı. 

Daha vahimini söyleyeyim..

Sivas’taki olayda.. En başta bir tahrik var. Aziz Nesin’in dine hakaretleri var.. Bu hakaretler insan öldürmek için gerekçe olmaz.. Buna katılırım.. Ama zaten kasten bir öldürme yok.. Saatler süren gösteri sonrasında, bir provakasyon ile çıkartılan yangında, ölümler var.. Silahlı öldürme söz konusu değil.. Bu eylem, olsa olsa, “kusurla insan öldürme” olarak tanımlanabilir.. İşin hukuki gerçek tanımı bu..

Başbağlar’da ise..

Tahrik falan yok.. Başbağlarlılar hiçbir kişiye, hiçbir şey yapmamışlar. Ölümler, bir kaza ile.. Kastı aşan bir sonuç ile değil.. Kasten, taammüden yaşanmış.. Çünkü ölümlerin 28 tanesi zaten silah ile, beş tanesi de adeta Madımak ile birebir misilleme olsun diye, yakılarak yaşatılmış.. 

Sivas’taki ölümler kusurla.. Başbağlar’daki ölümler kasıtla işlenmiş olduğu halde..

Başbağlar’daki ölenlerin hepsinin, Madımak’ta ölen bir kişi kadar değeri yok..

Somut örnek..

HDP, Sivas ile ilgili hemen bir basın açıklaması yaptı..

Başbağlar için de dün bekledim.

Açıklama falan yok.

HDP milletvekili seçilen Diyarbakır müftüsü ile başörtülü insan hakları savunucusu ne der bilmem ama..

Ölüler arasında bile ayrımcılık yaptıkları ortada..