PKK’lı kadın teröristten kan donduran itiraf

PKK'lı kadın teröristten kan donduran itiraf

TSK'nın operasyonlarıyla köşeye sıkışan PKK'da çözülme sürüyor. Örgütten kaçan teröristler, güvenlik güçlerine sığınıyor. İstihbarat birimleri son 1 yıl içinde teslim olan alan 297 kadın teröristin ifadelerini raporlaştırdı. Terörist elebaşlarından Duran Kalkan'ın kamplarda kadın teröristler arasında 'Biçirpînin (sapık) Abbas' olarak anıldığı bildirildi. Kandil Dağı’ndan yaşanmış tecavüz hikayeleri

23 Eylül 2018 - 01:53 - Güncelleme: 23 Eylül 2018 - 21:22

'de lar cehennemi yaşıyor: 17 kez tacavüze uğradım!

Giriş Tarihi: 23.9.2018 09:02 Güncelleme Tarihi: 23.9.2018 09:08

Çocuk teröristlerin ifadeleri kan dondurdu!

Çocuk teröristlerin ifadeleri kan dondurdu!
Kandil'den kaçarak teslim olan 18 yaşından küçük örgüt mensuplarının güvenlik birimlerine verdiği ifadeler kan dondurdu.

Çocuk teröristlerin ifadeleri kan dondurdu!
Raporda yer alan çocuk tanıkların kimisi "3 gün boyunca 'Mideniz küçülmeli' diyerek, örgütün sadece su verdiğini anlatırken, kimisi "1 yılda 17 kez tecavüze uğradım" diyerek ağlıyor. Tanıklardan diğerinin "Kandil'in her karışında Kürt çocuklarının kemikleri var" sözleri ise örgütün yaşattığı dehşeti gözler önüne seriyor. Türkiye-Suriye ve İran uyruklu ve yaşları 12 ila 16 arasında değişen çocukların Kandil'e götürüldükten sonra yaşadığı dehşeti gösteren o ifadelerden bazı detaylar:

3 GÜN SADECE SU VERDİLER

Cihan V. (12/VAN): 2016'da komşumuz oğlu arkadaşım Ferhat G ile internet kafede oyun oynayıp eve dönerken sokağımızın başında bulunan siyah bir araçtakiler 'adres soracağız' diye bizi yanına çağırdı. Yaklaştığımızda arabadan inenler ağzımı kapatıp bizi zorla araca bindirdiler. 1 saat gidince bir mağaraya bizi indirdiler. Geceyi orada geçirdik. Sabaha karşı bizi sonradan adını Hakurk olarak öğrendiğim kampa götürdüler. Orada 8 gün kaldıktan sonra bizi Kandil'e götürdüler.

Koydukları mağara benim yaşlarımda kız ve erkek çocuklarla doluydu. Ağlayan, bağıran, kendini yerden yere vuran, yediği dayaktan dolayı yerde inleyen, kafasına vurulan dipçikle akan kanla üzerini kana boyamış çocuklar. Elinde hortum parçası bulunan bir kişi bağıra bağıra tüm hızıyla vurup "Buradan ancak ölünüz çıkar' diye bağırıyordu. 3 gün boyunca 'Mideniz küçülmeli' diyerek sadece 2'şer bardak su verdiler. 2 yıl boyunca attığım her adımda, aldığım her nefeste kaçmanın yollarını aradım. Bunun için güven kazanmam gerektiğini öğrendim. O gün bugünmüş 4 gün boyunca dağlarda saklanarak. Sadece suya batırdığım kuru ekmek yiyerek sınıra gelip teslim oldum.

17 KEZ TECAVÜZE UĞRADIM

Leyla H. (15) BİTLİS: Okul malzemelerimi almak için köyden ilçeye gittiğimde yanıma yaklaşan 2 kadın. Sizin köye öğretmen olarak atandık gel birlikte gidelim diyerek bindirdikleri arabada bana meyve suyu ikram ettiler. Gözümü açtığımda elleri silahlı hepsi aynı giyinmiş kişilerin ortasındaydım. 4'üncü gün sabah babam yaşında bir erkeğin yatağında uyandığımda artık ben eski Leyla değildim. 1 yıl boyunca o hayvan dâhil 17 kişinin tecavüzüne uğradım. 3 defa kendimi öldürmek için hazırlık yaptım ama her defasında bunları anlatmalıyım düşüncesiyle vazgeçtim.

HER KARIŞINDA KÜRT KEMİĞİ

 Mustafa K. (16) MUŞ: Zeytinburnu'nda konfeksiyonda çalışırken aynı yaştaki hemşerim Vartolu Berfin, Hüseyin ve Ahmet'le kendi isteğimizle Hakkari HDP binasına gelerek buradakilerin aracılığıyla Kandil Zap bölgesine gönderildik. Meğer o izlediklerimizin hepsi bir film bir senaryosuymuş. 1 ay sonra da Berfin, 4 ay sonra da Ahmet dayanamayarak silahla intihar etti. 2 yıl içinde onlarca intihar ve infaza şahit oldum. Kandil'in her karışında Kürt gençlerinin, Kürt çocuklarının kemikleri var. Cehennemi görmek isteyen Kandil'e gelir. Kandil cehennemin tam orta yeridir.

Kandil'de tecavüze uğrayan genç kız intihar etti

Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu
Eli kanlı terör örgütü PKK'nın elinden kurtulan 19 yaşındaki genç kız çocuğu, teröristlerin üssü Kandil'deki iğrençlikleri bir bir anlattı.

Son 3 yılda, annelerinin çağrısına uyan 638 terörist, eve dönüp örgütün ölüm sarmalından kurtuldu.

Güvenlik güçleri bir yandan terör örgütü PKK ile mücadeleyi sürdürürken bir yandan da dağdaki teröristlerin teslim olması için çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda 'Evine dön artık yavrum' projesiyle aralarında terörle mücadele uzmanı ile üniversitelerde görevli profesör, tarihçi, psikolog ile Arapça, Kürtçe ve Zazaca bilen tercümanların da bulunduğu 8 kişilik özel ekip, istihbarat birimlerince adları ve adresleri bilinen 850 teröristin ailelerini ziyaret etti.
Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu
SIRADA 750 AİLE DAHA VAR
Ellerinde çikolata ve çiçeklerle aileleri ziyaret eden özel ekip, örgütün gerçek yüzünü ve örgütte bulunan çocukların kaçınılmaz sonlarını anlatıp, ailelerden çocuklarını ikna etmelerini istedi.
Ekip, örgütün gerçek yüzünü göstermek için dağdaki yaşam koşulları, teslim olan teröristlerin görüntüleri, çatışma sonrası çekilen görüntülerden oluşan bir saatlik videoyu da ailelere izletti. Ailelere, Türk Ceza Kanunu'nun 221'inci maddesi de anlatılarak, "Evladınızın silah bırakmasını sağlayın. Silahlı eylem içinde olmamışsa ceza almayacak. Eylemi varsa da, kendi teslim olduğu için mahkemede lehine değerlendirilecek" denildi. 850 aileyi ziyaret edip yüz yüze görüşen özel ekibin çalışması sayesinde, 3 yılda ailelerin çağrısına uyan 227'si kadın 638 terörist örgütten kaçarak teslim oldu.
Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu
Ayrıca 3 yılda 324 terörist örgütte gördüğü fiziksel şiddet ve cinsel tacizden, 585 terörist de örgütün fiziksel ve lojistik gücü kalmadığı gerekçesiyle teslim oldu. Projenin meyvesini vermesiyle birlikte yetkililer, çocukları örgütte olan 750 ailenin daha kapısını çalmaya hazırlanıyor.

HAYATIMIN EN KARANLIK DÖNEMİ
Batmanlı K.A. (21): Sonunda ölmeden döndüm. PKK'nın Kürtlerin hakları için dağda olduğunu düşünüyordum. Kandil'e gidince fikrim değişti. Çok yanıldığımı anladım ama kapana kısılmıştım. Ailemin de iknası örgütten kaçmamı hızlandırdı. Orada geçirdiğim 19 ay hayatımın en karanlık noktası.

Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu
KAPANMAYACAK İZLER BIRAKTI
Şırnaklı S.B. (22): İstanbul'da okurken örgüte katıldım. Kendimi Kuzey Irak'ta mağarada buldum. Hayatımda sevmediğim çorbaya muhtaç oldum. 12 yaşında küçük kız çocuklarını görünce, ne kadar aptal, bir o kadar da çaresizlik içinde olduğumu anladım. Beynimde kapanmayacak izler kaldı. Ailem bana haber yolladığından itibaren kendim için değil ama belki bir başka ana kuzusunun çıkmasına engel olurum diye döndüm.

TECAVÜZE UĞRAYAN ARKADAŞIM DÖNEMEDİ
Malatyalı D.M. (19): Annem 'Dön, devletin şefkatine sığın. Başınızdakiler yaşıyor siz ölüyorsunuz. Onların nasıl birer vampir olduğunu videolarda izledim' deyince dünyalar benim oldu. Ölmeden döndüm. Keşke benimle giden İzmirli S. de dönebilseydi. Ama o uğradığı tecavüz sonunda, 'Böyle yaşamaktansa ölmek daha iyi' diyerek kendini kayalıklardan attı.

KANDİL'DEN GENÇLERİN KEMİKLERİ FIŞKIRIR
Adanalı Z.C. (30): Kandil'i kazsalar, her karışında Kürt gençlerinin kemikleri fışkırır. Yaz mevsiminde 'suya kapıldı, kayadan düştü', kışın ise 'çığ düştü, yıldırım çarptı' yalanlarıyla infaz ve intiharları sistem haline getirmişler. Ben dağdayken aileme zorluk çıkarıldığını düşünürdüm. Kardeşimin geçen yıl tıp fakültesini dereceyle kazandığı öğrendiğimde inanamadım. Devlet onu okutmaz sanıyordum. Meğerse devlet yurdunda kalıyormuş, her türlü imkânı varmış. Kardeşim bana ders notlarını ve yurt odasının fotoğraflarını yolladı. O gün menüde pilav, fırında tavuk, cacık ve tatlısı vardı. Ben onların tadını unutmuştum. 7 ay boyunca bulgur lapası yedim. Fotoğrafları görünce, annem de 'Dön' deyince devletime sığındım. 48 ay dağda kaldım, şimdi 48 ay bir okulda hizmetli olarak devletime hizmet edeceğim.

'de lar cehennemi yaşıyor: 17 kez tacavüze uğradım!

Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu

Örgütten kaçan lar anlattı: * 3 gün boyunca sadece su verdiler. * 1 yılda 17 kez e uğradım. * ’in her karışında Kürt çocuklarının kemikleri var

Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu

Sabah 'den kaçarak teslim olan 18 yaşından küçük örgüt mensuplarının güvenlik birimlerine verdiği ifadelerin yer aldığı rapora ulaştı. Raporda yer alan tanıkların kimisi "3 gün boyunca 'Mideniz küçülmeli' diyerek, örgütün sadece su verdiğini anlatırken, kimisi "1 yılda 17 kez e uğradım" diyerek ağlıyor..Tanıklardan diğerinin "'in her karışında Kürt larının kemikleri var" sözleri ise örgütün yaşattığı dehşeti gözler önüne seriyor. Türkiye-Suriye ve İran uyruklu ve yaşları 12 ila 16 arasında değişen çocukların Kandil'e götürüldükten sonra yaşadığı dehşeti gösteren o ifadelerden bazı detaylar:.

Rapordaki ifadeler, kadın teröristlerin yaşadıkları cehennemi de ortaya koydu.

Kan donduran itiraf

Türkiye’den yediği darbelerle çökme noktasına gelen PKK’dan kaçışlar hızlandı. Hakkari’de güvenlik güçlerine teslim olan 2 teröristin anlatımları ise adeta kan dondurdu. Buna göre, örgüte katılan 18 yaş altı genç kızlar, PKK elebaşlarının cinsel tacizine uğruyor.

İlgili resim

Silav Garzan: "Kandil'de tecavüze karşı çıktığı ya da tecavüze uğradığı için infaz edilenler ile yaşadıklarına dayanamayarak intihar eden kadınların kemiklerini dizseler köylerinden Kandil'e kadar uzanır. Örgütün kadın yapılanması YJA STAR'ın başındaki kadınlar, kadınların erkek yöneticiler tarafından cinsel köle gibi kullanılmasına göz yumuyor."

Zozan Fırat: "Örgütten kaçışlar artınca Kandil bölgesindeki kamp alanlarında özel infaz timleri kuruldu. Nisan ve mayısta, 40'a yakın arkadaş bu timler tarafından infaz edildi. 27'sinin infazını telefonla da görüntülemişler. Bunu kamplarda bize izlettiler."

DURAN KALKAN'IN LAKABI 'SAPIK ABBAS'

Rojbin Delila: "Bir kadın için Kandil demek tecavüz demektir. Kandil'de kadın, isteyenin dilediğince kullandığı bir metadır. Hem benim hem kuzenimin bedeni bunları yaşadı. Yönetici kadronun cinsel sapkınlığı kadınla da sınırlı değil. Suriye'den kaçırılıp getirilen oyun çağındaki çocuklara bile tecavüz ediyorlar. Duran Kalkan kamplarda kadınlar arasında 'Biçirpînin (sapık) Abbas' olarak anılır. Kuzenim 6 ay önce göreve gitti. Bir daha haber alamadım. Yaşamak için değil yaşananları anlatmak için döndüm."

Dilan Hebun: "Kadınsan sadece açlığa ve yokluğa değil, isteyen yöneticinin bedenini istediği gibi kullanmasına da dayanmak zorundasın."

Viyan Andok: "Örgütün yönetim kadrosundan 70'e yakın kişinin öldürülmesi örgütü tükenme noktasına getirdi."

İlgili resim

PKK'lı kadın teröristten kan donduran itiraf: 2 gün boyunca...

Örgütün kamplarda kendilerine cesaret hapı verip ölüme hazırladıklarını anlatan PKK/YPG'li Leyla Y. (22) adlı terörist, örgüt sorumlusunun evinde de 2 gün boyunca tecavüze uğradığını itiraf etti.

20 Mayıs 2018 Pazar 15:11
PKK'lı kadın teröristten kan donduran itiraf: 2 gün boyunca...

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin'de yürüttüğü Zeytin Dalı Harekatı'nda sağ ele geçirilen PKK/YPG'li Leyla Y. (22) adlı teröristin anlattıkları, örgütün karanlık yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Örgütün kamplarda kendilerine cesaret hapı verip ölüme hazırladıklarını anlatan Leyla Y., örgüt sorumlusunun evinde de 2 gün boyunca tecavüze uğradığını söyledi.

​Suriye'nin Afrin bölgesinde yürütülen Zeytin Dalı Harekatı’nda bir süre önce Raco’da terör PKK/YPG mevzisinde silahıyla birlikte yakalanarak Türkiye’ye getirilen terörist Leyla Y., sorgusunda, örgüt içerisindeyken yaşadıklarını anlattı. Ailesiyle birlikte yaşarken silah zoruyla örgüt saflarına katıldığını ifade eden Leyla Y., şöyle konuştu:

Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu

İKİNCİ HAFTA HEPİMİZE UYUŞTURUCU HAPI VERDİLER

"Bir kampa götürdüler, burada 45 gün ideolojik ve silah eğitimi aldık. Eğitimimizin ikinci haftasından itibaren sorumlu sözde komutanlar hepimize uyuşturucu ve cesaret hapları dağıttı. Bu haplarla kendimizi daha güçlü hissedeceğimizi söylediler. Haplardan içmeye başladık. 'Bu kafayla herşeyi yapabilirsiniz' diye bizi ikna ediyorlardı. Hapı içtiğimizde korkumuz kalmıyordu, kampa katılan herkes bu haplardan alıyordu.

İlgili resim

KENDİMİZİ NASIL PATLATACAĞIMIZI ANLATTILAR

Kampta silah eğitimin yanı sıra kendimizi nasıl patlatacağımız da öğretiliyordu, ölüme hazırlıyorlardı. Eğitimimi tamamladıktan sonra kontrol noktalarında nöbet hizmetlerine başladım. Sivil insanların aramasını yapıyorduk. Haklarında şikayet varsa yakalıyorduk, çoğu kez kadrolu görevliler bunlara işkence yapıyorlardı..."

Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu

ÖRGÜT SORUMLUSUNUN EVİNDE 2 GÜN TECAVÜZE UĞRADIM

Örgüt sorumlusunun evinde 2 gün boyunca tecavüze uğradığını ifade eden Leyla Y., "Görev yaptığım sırada örgüt içinde sorumlu olan Hasan’ın daveti üzerine Afrin’deki evine gittim. Uyuşturucu aldık, bir süre sonra kendimden geçmişim. Kendime geldiğimde çıplaktım, evde başka şahıslar da vardı. Hepsi bana tecavüz etmiş. 'Neden bunu yaptınız' deyince verilen eğitim karşılığı olduğu söylediler. Hasan bana örgüte katılan birçok kadına sahip olduğunu anlattı. Hasan’ın eşi gelince beni evden attılar, tekrar Raco’ya giderek görev almaya devam ettim." dedi.Kaynak:Sabah

Kandil Dağı’ndan yaşanmış tecavüz hikayeleri.

Kandil Dağı’ndan yaşanmış tecavüz hikayeleri

refid:3886942 ilişkili resim dosyası

PKK’lı Dilaram (29), 1991’de dağa çıktı. Örgüt eylemlerinde yer aldı. Kalaşnikof’uyla, roketatar ve el bombasıyla kaç kişi öldürdü, bilmiyor. 1996’dan itibaren Kandil Dağı’ndaki PKK radyosunda çalıştı. 2003’te üç arkadaşıyla birlikte ölümü göze alarak PKK’dan kaçtı. Üç yıldır Irak’ta yaşıyor. Kendisi gibi PKK’dan kaçan kadınlara ulaşması zor olmadı.

O güne kadar hiç konuşulmayan, üstü örtülen gerçekler, bu buluşmalar sırasında karşılıklı itiraf edildi. PKK’dayken bire bir tanık olduğu, birinci ağızlardan öğrendiği Abdullah Öcalan ve komutanlarının tecavüzleri ile örgüt içi infazları yazmaya karar verdi. Anı-roman olarak yazdığı kitabın adı, "Özgürlüğe Kaçış."
Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu
Dilaram’la Irak’ta görüştüm. Kendisi gibi, "örgüt bulduğu anda öldürecek" dediği 100 eski PKK’lıyla diyalog halinde olduğunu öğrendim. Irak’ta bulunduğum beş günde 14 kadınla tanıştım, bazılarıyla kitapta geçen olayları konuşma imkanı buldum.

İçlerinden sadece dördü yüzlerini gizlemek kaydıyla fotoğraflarını çekmemi kabul etti. Abdullah Öcalan’la birlikte olduğunu anlatan iki kadın da sadece konuşmayı kabul etti. Biri Öcalan’ın dayağına ve üç kez tecavüzüne maruz kalmıştı. Diğeri ise başkanına itiraz etmeyi aklından bile geçirmemişti.

Onları dört gün ve gece boyunca, gaz lambasının aydınlattığı soğuk bir odada sabahlara kadar dinledim. Sokakta
/images/100/0x0/55ea599df018fbb8f87a3559
 
yankılanan ayak seslerinin PKK’lıya ait olup olmadığını nasıl anladıklarına, nasıl tedirgin olduklarına tanık oldum.

Hepsi, PKK ve Öcalan’dan nefret ediyordu.

Bingöllü Sorgûl’ün PKK idam mangası tarafından kurşuna dizilirken söylediği ağıdı hep bir ağızdan ve ağlayarak söylediler. Türkiye’yi, köylerini, anne babalarını, kendileri dağa çıktıktan sonra doğan kardeşlerini özlemişlerdi. Ama hiçbiri itirafçı olmak istemiyordu.

Hepsi Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı’ndan af bekliyordu. Hepsi Öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra PKK’dan kopan 5 bin kişinin çıkacak bir af kanunuyla Türkiye’ye döneceğine, iyi vatandaş ve iyi anne baba olacağına inanıyordu.

Kadınların çoğu, örgütten birlikte kaçtığı erkek arkadaşıyla evlenmişti. Çocuklarına; Barış, Özlem, Umut adını vermişlerdi. Artık vatandaşı oldukları Irak topraklarında hayatta kalmaya çalışıyorlardı.
Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu
Hepsinin ortak korkusu, PKK tarafından infaz edilmekti. Hepsi kararlıydı. "Silah mı, Kürdistan mı? Asla! Bu kadar kandırıldık, bu kadar ihanete uğradık. Bir daha asla tetikçi olmayacağız."

Dilaram, PKK tarafından öldürüleceğini bile bile yazdığı kitabında geçen ve hálá sağ olan arkadaşlarına PKK’dan bir zarar gelmesin diye kod adlarını değiştirdi. Röportaj sırasında bana da örgütte bilinen kod adlarını değiştirerek
/images/100/0x0/55ea599df018fbb8f87a355b
 
konuştular.

Dilaram, şu günlerde bitirmek üzere olduğu kitabını başta Kürtçe yazmaya başladı ama sonra Türkçe devam etti. Çünkü kitap Türkiye’de yayınlansın istiyor.

Neden dağa çıktınız?

- 1991 baharıydı. 13 yaşında, kıpır kıpırdım. Bir gün ablamla dağa pancar toplamaya gittik. PKK’lıları ilk o zaman gördüm. Kadınlar da vardı. Önce korktum. Çünkü köylüler onlar için dağdaki mahkumlar, diyorlardı. O an, kaderimin değişeceği yer burası, dedim. Mutlaka onlarla olmalıydım. Tarihini okumuştum ama Kürdistan neresi, bilmiyordum. Babam, yaşadığımız köy, derdi. PKK’lılar "Kürdistan için savaşıyoruz. Siz niçin bize katılmıyorsunuz" dediler. Akşam dönüşte düşündüm. Anneme, dağdaki mahkumlara katılacağımı söyledim. Sonra köye gelip bayrak açtılar. Muhtarın evinde toplandılar. O gün kararımı verdim. Nöbetçi PKK’lıya ben de geliyorum, dedim. Yaşın küçük, dedi. Amcamın oğlu Welad’la katıldık. Welad sonra mayına bastı, öldü.
Aralarına katıldığınız ilk gün neler oldu?
/images/100/0x0/55ea599df018fbb8f87a355d
 

- Evden gizlice kaçmıştım. Altınlarımı, en güzel, rengarenk elbiselerimi, çoraplarımı yanıma almıştım. Bir de babamın en güzel kalemlerini, misafir odasının duvarındaki heybeyi ve kardeşimin mekabını çalmıştım. Heybeye yiyecek doldurmuştum. Yüküm ağırdı. Benimle alay ediyorlardı. Sarı pembeli giysilerim kilometrelerce öteden seçiliyordu. Kamuflaj nedir bilmiyordum ki. Alacakaranlıktan sabahın 5’ine kadar yürüdük. İkinci gün elime Kalaşnikof verdiler. 15 gün sonra babam haber yollamış, kızımı vermezseniz sizi buralarda barındırmam, diye. Babam zengin ve sözü geçen bir adamdı. PKK her ay babamdan 50 milyon alıyordu. Beni amcama teslim ettiler.
Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu
Ama tekrar gitmişsiniz.

- Beyni yıkanmış gibiydim. Babam heder olacaksın dağlarda, dedi. 15 gün sonra halamın, amcalarımın oğullarını topladım, altı akrabamı yanıma alıp tekrar dağa gittim. Sonraları ölen bir doktor vardı, Kendal. Başkanın Abdullah Öcalan olduğunu söyledi. Anlattı şöyle böyle, peygamber diye. Kafamda hayal ettim Öcalan’ı. Elini uzatsa güneşi tutabiliyordu. Ayağa kalktığında dağlar, ayaklarının dibinde olacaktı. İlk aylarımda kafamda Apo’yu uçan mitolojik bir karakter olarak çizdim. Mantıklı düşünecek yaşta değildim. Köyden çıkmış, ilkokul mezunu bir kızdım. Ancak böyle hayal edebildim. 13 yıl boyunca hep önderlik gerçeğini yani Apo’nun çocukluğunu, babasına isyanını, hayatını öğrettiler.
Kandil'de tacavüze uğraYANLAR! ile ilgili görsel sonucu
Abdullah Öcalan’la karşılaştınız mı?

- Onlara katıldığım yılın sonbaharında Bekaa Vadisi’ne eğitime gittim. Apo akademide kalmıyordu. Evi Barliya’daydı. Merakla mitolojik kahramanı görmeyi bekledim. Apo’yu ne kadar tanrılaştırırsam, örgüte o kadar bağlanmış olacaktım. Beni tembihlediler. Ne kadar hakaret ederse etsin, doğrudur başkanım, diyeceksin dediler. Bekliyordum, hayatımdaki en önemli insanı görecektim. Apo’yu görenler bayılırmış. Ben de bayılmaktan korkuyordum. Derken elli M16’lı koruma ordusuyla geldi. Aramızda neden korunduğunu anlayamadım. Açık havada, Bekaa’da tek sıra halinde diziliydik. Afganistan komünistleri, Ermeniler, Avrupa’dan gelenler de vardı. Apo’yu görünce çok şaşırdım. Hiç hayalimdeki lider tipine benzemiyordu. İriyarılığı idare ederdi ama göbekliydi.
İlgili resim
ÊKonuştu mu sizinle?

- Bana ilk söylediği, "Senin baban bir alçak, senin baban bir düşman ajanı, senin baban bir reformist, senin evin bir düşman karakolu. Senin kafandaki düşman karakolunu yıkacağız" oldu. Öyle bir sevindim ki. Kocaman başkan beni, ailemi tanıyor, dedim. Eğitim bitti, Apo evine gitti. Küfürleri iltifat gibiydi. Şimdi babam ve ailem benim için kutsal ama o zaman emir verseydi git, babanın kafasına kurşun sık, diye, gözümü kırpmadan babamı, annemi yere sererdim. Şimdi silahım olsa kime yönelteceğimi bilirim ama bir daha elime silah almam. Geriye baktığımda o hayatı yaşamadım sanki. O Dilaram ben değildim.

Kaç insan öldürdünüz?

- Bilmiyorum.

Örgüt içinde yargılandınız mı?

- Üç kez. Yönetimle zıtlaştım. Üç gün sosyal tecrite alındım. Kimse benimle konuşmuyordu. Birinde çok zorlanmıştım. 1995’ti. Yukarıdan gelen, ayrıcalıklı ve çatışmaya hiç katılmayanlar bize iş buyurup duruyorlardı. Şunu getir, bunu taşı, diye. Hayat çekilmez hale gelmişti. Saldırıya yazmışlardı beni Zagroslar’daki. Mektup yazdım. Gideceğim, kafama kurşun sıkıp öleceğim, dedim. Zayıf biri değildim. Her gün ceset görüyordum, yaralı taşıyordum. Ama bu yaşamdan kurtuluşum yoktu. Ölmekten başka çarem yoktu. Mektubu verdiğim arkadaşım sonucu göze alamayıp yönetime vermiş. Telsizle çağrıldık, geri dönün diye. Hemen anladım olanları. Tabur komutanı bana hakaret etmeye başladı. 15 gün tutuklu kaldım. Kimse konuşmuyordu benimle, yemeği ayrı yiyordum. Sonra özür dilediler, tepkili olmayayım diye. Eski kadroların tepkisinden korkuyorlar.

Ayrılmaya o zaman mı karar verdiniz?

- Kendimi bir hiç olarak görüyordum. Dünyalı değildim. Ne mektup, ne haber. Ne anne, ne baba... Kaçmayıp ne yapacaktım. Ama nereye gidecektim?

Ne zaman, nasıl kaçtınız?

- 1996’dan itibaren savaşa gitmedim. Şemdinli’deki yaralanmadan sonra bir yıl yatalak kaldım. PKK doktorları altı kez ameliyat etti. Kandil’de radyoda çalıştım. 1999 Ocak’ında Ecevit’in konuşmasını duydum. Bu sırada eğitim veriyordum. Radyonun sesini açtım. İşin ciddiyetini anladık. "Bu iş bitti" dedik. Sonra rehavet başladı. Örgüt içi sistem, kadına yaklaşım, infazlar tartışılmaya başladı. Bazılarına itibarları, mertebeleri iade edilmeye başladı. Bir yerlere kaçsam, kurtulacağımı düşünmeye başladım. İki kadın, şimdiki eşim dahil iki erkek; dört kişi kaçmaya karar verdik. 21 Nisan 2001 gecesinde İran tarafına kaçtık. Arkamızdan atlarla geldiler ama yakalayamadılar. Gizlendiğimiz yerden gördük onları. Dört yıldır Irak’tayız.

Günlük, sıradan yaşama uyumda zorlandınız mı?

- Hálá tek başıma alışverişe gidemiyorum. Yanımda kimse olmadan dışarı çıkamıyorum. Kalabalıklarda başım dönüyor, bayılacak gibi oluyorum. Korkularımdan dolayı herhalde.

Sizi bulduklarında öldürürler mi?

- Onlara karşıt bir pozisyon alırsam, konuşursam elbette.

Kitap yazıyor, örgüt içinde olan bitenleri anlatıyorsunuz...

- Bu yazdığım kitaptan dolayı hayatım tehlikede. Birkaç kez karşılaştım onlarla. Henüz yazdığım kitaptan haberleri yok. Burada öldürdükleri insanlar var. İran ve Suriye Kürtlerinden iki kişi örgütten kaçmıştı. Yedi ay önce evlerini bastılar. Kafalarına kurşun sıkıp gittiler. Geçen yıl da PKK’dan kaçan merkez komitesi üyesi Sipan’ı öldürdüler.

Ne yapacaksınız?

- Bilmiyorum. Gidip birilerinden koruma talep etmem. Irak’ın durumu malum. Yeterince kendi güvenlik sorunu var.

Yazmamanız için baskı yapanlar oldu mu?

- Oldu. Ama eşim hep destekledi. İşin ucunda ölüm var. Fakat sen infaz edilen, tecavüze uğrayan arkadaşlarına kendini borçlu hissediyorsan yazmalısın, diyor. Yazarsam bu psikolojiden kurtulacağımı biliyorum.

Sizin gibi kaçanlar çok mu burada? Hayat şartları nasıl?

- Çok var. Dört yıl önce 300 kişi kaçıp geldi Irak’a. Hepsi Kandil’den kaçtı. Erkekler çoğunlukta. Kadınlar daha ürkek. O nedenle kadınlar erkeklerle birlikte kaçıyor. Bir kısmı burada evlendi. Kaçanlardan bazıları sınır kapılarında insan kaçakçıları tarafından öldürüldü. Çoğunun yiyecek ekmeği yok.

DİLARAM

BU KİTABI NEDEN YAZDIM?


Kaçarken mayınlı topraklardan geçtim. Yıllarca aynı mevziyi, yemek kabını paylaştığım yoldaşlarım tarafından vurulmayı göze aldım. Yaşadıklarımı, acılarımı bir kenara bırakıp kendi sade hayatımı yaşayacaktım. Ama vicdanım adına, delirdikten sonra infaz edilen yoldaşlarımın gözlerindeki son çaresiz bakışın borcunu ödemek, Apo ve komuta kademesindeki erkeklerin tecavüzüne uğrayan kadınlar için yazmaya başladım. 1992’de en yakın arkadaşlarım, PKK’nın insanlık dışı gaddar sistemine karşı çıktıkları için, aynı gün mahkeme edilip ertesi gün hepimizin gözleri önünde kurşuna dizildiler. İki avuç toprakla cesetlerinin üstü örtüldü. Sabah gittiğimizde tilkiler, kurtlar tarafından parçalanıp yendiklerini gördüm. Öldürülen her arkadaşımla birlikte benim ruhum ölüyordu. Ben o dağların ardında yaşananları yazıyorum. 40 bin kişi öldürüldü diyorlar. Bir bakın, eski kadrolardan kimse yok. İç infazlar tahmin edilemeyecek kadar kabarık.

RÖPORTAJDAN SONRA GELEN VASİYET

Biliyorum beni öldürecekler

Bu
kitaptan sonra beni öldüreceklerini çok iyi biliyorum. Ama benim kaybedeceğim bir şey yok ki. İnsan ölümü aştığında kaybedecek bir şeyi kalmıyor. Ben de ölümü birçok kere aştım. Bu nedenle korkmuyorum. PKK’da kendime ait olmamamın acizliğinden dolayı intiharı çok düşündüm. Ama cesaret edemedim, arkamdan korkak, zayıf ve iradesiz kadın, demelerini istemedim. İntiharlar da infazlar kadar çok PKK’da. Özellikle kadın intiharları... Sana bir vasiyetim var. Eğer bu röportajdan sonra bana bir şey olursa, muhakkak yaz. Onların yanına bırakmayın. Onların birer katil olduğunu bir ben biliyorum bir de onların kendileri. Apo için işlemeyecekleri cinayet yok. Bir de hiçbir yoldaşımın infazına katılmadım, yoldaşıma kurşun sıkmadım, bu açıdan vicdanım rahat, bu da bilinsin.

HABUR’U AŞSAM TOPRAĞI ÖPECEĞİM

Köye dönmek istiyorum. Annemi, kız kardeşlerimi 15 yıldır görmedim. Babamı almak için geçen yıl sınıra gittim. Ülkeme uzanan uzun yolları solumak için ağladım. Yıllar sonra ilk kez Türkiye’ye giden yolları gördüm. İçimde bir ses, git, ucunda ölüm olsa bile git, ülkende yaşa, dedi. Ben Türk düşmanı değildim, ülkeyi bölmek gibi bir hayalim yoktu. Durumum netleşecekse, hapse girmeyeceksem gelirim. Örgüt üyeliğinden aranıyorum. "Dön" çağrısına güvenmediğim için gelmedim. Af çıkarılırsa İbrahim Halil’i (Habur) aştığımda toprağı öpeceğim. Türkiye’de işlenmiş bir suçum yok. Türkiye’ye hiç inmedim, orada kimseyi öldürmedim. Bir gün döneceğimi biliyorum.

TECAVÜZE UĞRAYAN ŞIRNAKLI EVİN ÇILDIRIP KAYALARA TIRMANIYORDU

Evin, çok güzel, fakir bir köylü kızıydı. Masmaviydi gözleri. Gece yarısı nöbette PKK’lı bir komutan tecavüz etti. Akli dengesini kaybetti. Çok tedavi gördü, elektrik şoku verildi. Gece yarısı oldu mu kızcağız çıldırıp kayalara tırmanıyordu. Herkes biliyordu. Tecavüzcü, Irak Kürdü’ydü. En sonunda Evin kaçtı ama kaçarken de mayına bastı. İki bacağını kaybetti. Köylüler bulup ailesine teslim ettiler. Evin, örgüt içindeki kadının trajik öyküsüdür.

SON BEŞ YILDA BEŞ BİN KİŞİ PKK’DAN KOPTU

Türkiye’de af çıkarsa PKK çözülür. Çok insan yararlanır bu aftan. Herkes evine dönmek, yeni bir hayat kurmak istiyor. Burada tanıdığım o kadar çok insan var ki. Af çıksa PKK’nın içyüzü ortaya çıkar. Toplum rahat nefes alır. İtirafçılık olursa insanlar zarar görürler, kimse kimseye güvenmez. Af çıkarsa kimi köyünde çiftçilik yapar, kimi ailesine döner. Son beş yılda 5 bin kişinin PKK’dan koptuğunu biliyorum. Hepsi Avrupa’da değil. Kimi kayboldu, kimi kaybettirildi, kimi bulaşıkçı, kimi inşaatçı, kimi tuvalet temizliyor. Irak’takilerin özel korunması durumu yok. Zor durumdalar. Memlekete gitmek isteyip de gidememek büyük çöküş. ODTÜ mezunu ama burada inşaatta çalışıyor. Bunları kazanmak, Türkiye’ye kazandırır.

BİRBİRİMİZE O KADAR DÜŞMANDIK Kİ BAŞKA DÜŞMANA İHTİYACIMIZ YOKTU

Artık hiçbir şey ve insan uğruna o hayatı bir daha yaşamam. Öcalan’a tapmıştım. İnsanlar yaşadıkça akıllanıyor. Onun (Abdullah Öcalan) kurduğu sistemde birbirimize o kadar düşmandık ki başka düşmana ihtiyacımız yoktu. Birbirimizi yok etmek için psikolojik savaş, hakaretin haddi hesabı yok. Kadınlar arasında yapılmadık hakaret, dedikodu, ayakoyunu, kariyer uğruna insanları kullanma kalmamıştı. Yazdığım, herkesin öyküsü. Bana iyi davranmazsan, karşında ateş topu olurum.

Bize Apo tecavüz etti

BİRİNCİ KADIN

Şiddet kullanarak tecavüz eden Apo’dan intikamımı komutanlarıyla yatarak aldım

Öcalan’ın Şam’daki evine Yoğunlaştırma Evi denir. Yoğunlaştırma Evi’ne bakire, genç ve güzel kadınlar alınır. Vahşi, "çöl güzeli" kızlardan hoşlanırdı ama sarışınlara daha çok ilgi duyardı. Ben de Yoğunlaştırma Evi’ne çağrıldım. Apo bir gün beni masaja çağırdı. Gittim, ılık su dolu leğendeki ayaklarını yıkadım. Hani köy ağaları gibi. Beni azarlamaya başladı, bilmiyorum diye. Sırtüstü uzandı, şimdi bütün vücuduma, dedi. Anladım neler olacağını. Çünkü cinsel istek uyandığını gördüm. Soyun, dedi. Soyundum. İç çamaşırlarını da çıkar, dedi. Ayağa kalkıp sarılıp sıkınca korktum. Kendimi savunmak için Apo’ya vurdum. Üç yumruk attı yüzüme ve kafama. Küfretti bana. "Düşkün, fahişe, rezil kadın. Seni özgürleştirmeye, tabulaştırdığın zincirleri kırmaya çalışıyorum" dedi. Titrediğimi görünce kovdu beni. "Sen Kesire’sin. Beni onun gibi yok etmek istiyorsun. Sen köle kalacaksın!" diye bağırdı. Ama bu daha ilk denemeydi. Dışarıda bekleyen tecrübeli kadınlar, beni psikolojik olarak hazırlama toplantısına çağırdı. Ağladım. İçlerinden biri, Osmanlı Sarayı’ndaki Valide Sultan gibiydi. Beni azarladı. "Başkan bizi özgürleştiriyor. Sen özgürleşmek istemiyor musun? Başkana erkek gözüyle bakıyorsun. O başkan, o zincirlerimizi kıran bir peygamber." Beni akşam yemeğinden sonra yine çağırdı Apo. Bu kez çözümsüzdüm. Kime derdimi anlatacaktım? O ana kadar ölüme hiç bu kadar yaklaşmamıştım. Bekaretimi aldı. Sonraki günlerde iki kez daha sevişti benimle. Ben de Öcalan’dan intikamımı komutanlarıyla yatarak aldım. Çünkü beni gönderirken dağa, "Sakın bir erkekle ilişkini duymayayım. Benim yetiştirdiğim kadınlar, hiçbir erkekle ilişkiye girmemeli, sonuna kadar bana bağlı kalmalı" dedi. Beni infaz etmemelerinin nedeni, Öcalan’ın evinde kaldığım için rütbe verilmesi. Bu yüzden dokunmadılar bana.

İKİNCİ KADIN

Meğer özel kadını değilmişim

Ben de Apo’nun Şam’daki Yoğunlaştırma Evi’nden geçtim. Ben direnmedim, karşı koymayı aklımdan geçirmedim. Apo, benimle birlikte olduktan sonra çok vaatlerde bulundu. Kendimi hep onun için özel, başkanın kendisiyle birlikte olmaya layık gördüğü kadın sandım. Çok safmışım. Güya gözdesiydim, ayrıcalıklıydım. Yıllarca böyle sandım. Haber geldi, başkan beni Suriye’deki evine çağırıyordu yine. Hazırlandım. Heyecanlıydım. Yolda baktım, başka kadınlar da katıldı. Hepsi de güzel ve gençti. O uzun yolculukta birbirlerine anlattıklarına inanamadım. Çok sarsılmıştım. Bir mola sırasında su içeceğimi söyleyip kaçtım. Dağa döndüğümde bana bir şey yapmadılar. Ne de olsa başkanla yatma şerefine nail olmuş ayrıcalıklı bir kadın komutandım.

Tanıklar anlatıyor

KADINLARI KADINLAR KURŞUNA DİZİYORDU

Bir insanın doğasına, benliğine aykırı davranması ne kadar zorsa, PKK’da kadın olmak da o kadar zor. Çok doğal bir kahkaha, bir erkeğe bakış, bir söz ya da davranış, "Kadınlığını pazarlıyor" töhmeti altında kalmak için yeter. Kendimizi hep baskı altına alıyorduk.

"Erkek işbirlikçisi" deyimi, PKK’da son yıllarda çok yaygındı. Yukarıdan gönderilen bir kavram. Omuz omuza verdiğin erkek arkadaşlarınla samimi olursan bu suçlamaya maruz kalırsın. Cezası ölüme varacak yaptırımlar uygulanır. Ama kadınlar öldürülürken erkekler ödüllendirilir. Taliban sistemi gibi. Karşılıklı bir aşk yaşandığında dişi olan suçludur.

Gönüllü kadınlardan idam mangası oluşturuluyordu mahkemeden sonra. İdama mahkum edilenin elleri bağlanıyor. Kurşuna dizilmeden az önce de gözleri. Kadınları kadınlar öldürüyordu.

Merkez Komitesi’ne ve komutanlığa getirilen kadınların hemen hepsi, kendi cinsine ihanet edenler. Her şeyi biliyorlar. Hepsi Apo’nun evinde kaldı. En çok ezen, hakaret eden de o kadınlardı. Yıllarca savaşıp çocuk yaşta evinden ayrılan çok kadın infaz edildi. Aşık olduğu için "hain" damgası yiyip öldürüldü.

MARDİNLİ ROJİN HAMİLE BIRAKILDI, İDAM EDİLDİ

Mardinli Rojin’in bir eli yoktu. Hamile bırakıldı, üst düzey bir komutan tarafından. Sonra da idam edildi. Tecavüzcü ise şu an Osman Öcalan’ın partisinde.

ÖLMEDEN ÖNCE SON İSTEĞİ ÇOCUĞUNU DOĞURMAK OLDU

Yedi aylık hamile Ronahi’nin Zele’de infaz edildiğini Osman Öcalan da Cemil Bayık da iyi biliyor. Çünkü onlar karar verdi. 1991’den beri arkadaşımdı. Suriye-Kamışlılı’ydı. Son isteğini sordular. "Çocuğumun hayatını bağışlayın. O doğduktan sonra beni idam edin" dedi. Suçu, biriyle ilişki kurmasıydı. Babasına dokunmadılar. Ronahi, karnını kuşakla bağlıyordu ama büyüyünce gizleyemedi. Açığa çıktı. İnfaz manga komutanı, Cemil Bayık’a, Ronahi’nin son isteğini söyledi. Cemil Bayık, "Hayır, idam edin" dedi. Karnında bebeğiyle öldürüldü.

MARDİNLİ HEVİDAN’A MEZARINI KAZDIRDILAR

Korucu kızı Hevidan, çok küçüktü, 12 yaşındaydı. Baho Ağa’nın aşiretindendi. Apo’nun çıkardığı "korucu çocuklarını kaçırıp PKK’lı yapma" kanunuyla kaçırılıp getirilmişti. 1997 Temmuz’unda 16 yaşına basmıştı. Kaçma planları yaptı ama anlaşıldı, tutuklandı. Beni en çok etkileyen, yargılanıp infaz kararı verildikten sonra yapılanlardır. Hevidan’ın eline kazma kürek verip mezarını kazdırdılar. Temmuz sıcağında çukur açarken söylediği türkü dağlarda yankılanıyordu. Son isteği sorulduğunda af dilemedi. "Kahrolsun Apo" dedi, o köylü kızı. "Ahım sizin boynunuzda kalacak!" İnfaz mangasında tek bacağı protezli Siirtli Rengin, Hevidan’ı gözünü kırpmadan taradı. Ölmüyordu bir türlü. Kadınlar başını taşlarla ezerek öldürdüler.

EYLEM İNTİHAR ETTİ, SEVDİĞİ ’BENİ KIŞKIRTTI’ DEYİP KOMUTAN OLDU

Eylem’i hiç unutamıyorum. Çok yakın arkadaşımdı. Siirt, Baykanlıydı. Çok güzeldi, sarışındı. Şakacıydı, bizi güldürürdü. Sevdiği erkekle ilişkisi açığa çıktı. 1994 yılıydı. Zagroslar’daydık. Bahardı. Birbirlerine kur yaparken yakalandılar. Erkek kaçıp gitti. Eylem, Avaşin Suyu’ndaki bir kayanın üzerine çıkıp beklemeye başladı. Kaçıp gideceği, derdini anlatacağı kimse yoktu ki. Eylem’i aramaya çıktık. Erkekler öndeydi ve ellerinde silahlarla arıyorlardı Eylem’i. Baktım, Eylem, elini yüzünü yıkıyor. Kalktı, bize döndü. Elinde bomba vardı. Sevdiği erkek de aramızdaydı. Tek tek yüzümüze baktı, sevdiği yüreksiz adamın gözlerinde durdu uzun uzun. Sonra "Yaklaşmayın, kimseye zarar vermek istemiyorum" dedi. Biliyordu, sonunun ne olacağını. Bombanın pimini çekip patlattı. Havaya uçtu. Vücudunun bazı parçalarını Avaşin Suyu alıp götürdü. Yüreğini, hayallerini, sırlarını da. İntihardan sonra yapılan toplantıda Eylem’in dişiliğini kullandığı, erkeği ihanete sürüklediği söylendi. O sevdiği erkek ise ayağa kalktı. "Beni kışkırttı. Beni yoldan çıkarmak için cezbeden bir şeytandı. Düzelmem için bir fırsat verilmesini talep ediyorum" dedi. "Şak şak" alkışladılar. Apo hakkında sloganlar attılar. Ben de alkışlayıp sloganlara katıldım. Katılmasaydım sonumun ne olacağı belliydi. Sevdiği erkek, özeleştiriden sonra ödüllendirildi. Eline çok güzel bir silah verildi, komutan oldu. Eylem, benim içimde büyük bir yara.

TECAVÜZCÜLERİN CEZALANDIRILDIĞINI HİÇ GÖRMEDİM

Tecavüz edenlerin cezalandırıldığına hiç tanık olmadım. Tecavüze uğrayan kadın hep susmak zorundaydı. Eğer susmazsa erkek, yetkisine yaslanıyordu. Merkez Komitesi üyelerinden biliyorum, yetkileri nedeniyle istediği kadınla birlikte oldular. Kadın asla şikayetçi olamadı. Kadın bir raporla bildirmek istese bile o rapor, ancak tecavüzcü komutanının eliyle Suriye’ye ulaştırılabilirdi. Komutan hiç kendi tecavüzünü yukarıya bildirir mi!

Kaynak:Kelebek,Gülden AYDIN [email protected] 05.02.2006.

Bu haber 151344 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
MHP lideri Devlet Bahçeli'den FETÖvari yapılara net mesaj: Kumpasçılarla işimiz olmaz! 
MHP lideri Devlet Bahçeli'den FETÖvari yapılara net mesaj:...
Milyonlarca emekliye dev destek! Bakan Vedat Işıkhan duyurdu: Fatura, eczane ve marketlerde indirim, KYK'da bedava konaklama...
Milyonlarca emekliye dev destek! Bakan Vedat Işıkhan duyurdu:...