Giriş Tarihi: 29.04.2017 06:50 Son Güncelleme Tarihi: 30.04.2017 09:53
Kut-ül Amare zaferinin 101. yıldönümü
29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı Ordusunun Irak’ın Kut bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı büyük bir zaferidir. Kutul Amare’de 13 bin 300 İngiliz askeri ile 13 general 481 subay esir alınmış ve 40 bini aşkın İngiliz askeri öldürülmüştür.
29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı Ordusunun Irak’ın Kut bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı büyük bir zaferidir. Kutul Amare’de 13 bin 300 İngiliz askeri ile 13 general 481 subay esir alınmış ve 40 bini aşkın İngiliz askeri öldürülmüştür.
Osmanlı Ordusunun Birinci Dünya Savaşı’nda çarpıştığı cephelerden biri, İngilizlere karşı oluşturulan Irak cephesidir. Osmanlı dönemi kaynaklarında Irak-ı Arap olarak adlandırılan bölge, Dicle, Fırat havzasında tarihteki Mezopotamya’yı (Verimli Hilal) içine alır ve Basra Körfezi’ne kadar uzanır.
3 / 17
Irak petrollerini ele geçirmeyi amaçlayan İngilizler, 6 Kasım 1914 tarihinde Basra Körfezinden Şattülarap ağzındaki Fav mevkiine asker çıkararak saldırıya geçmişler, ilerleyen aylarda bu saldırılarını kuzeye doğru genişletmişlerdir. İngilizler, 3 Haziran 1915 tarihinde Kut’ül-Ammare’yi, Temmuz ayı sonlarına doğru da Nasıriye’yi işgal etmişlerdir. 23 Kasım 1915’de ileri harekata geçen Türk birlikleri, General Townshend komutasındaki İngiliz ordusunu geri püskürterek Kut-ül Ammare’de çember içerisine almayı başarmışlardır. Kut’ül-Ammare’yi bir kale gibi savunan General Townshend, 29 Nisan 1916 tarihinde teslim olmak zorunda kalmıştır. Türkler, Kut’ül-Ammare’de İngilizlerden başta Tümen Komutanı General Townshend olmak üzere toplam 13 general, 481 subay ve 13.300 askeri esir almışlardır.
4 / 17
Tarihe Kut ül Amare zaferi olarak geçen savaşlar sırasında İngilizler 40 bin kayıp ve esir verirken Türk birlikleri ise 25 bin askerini kaybetti. Kut ül Amare savaşı sırasında Türk birlikleri sınırlı sayıda uçakla önemli görevler yaptı. Keşif görevleri yapan Türk uçakları bir taraftan da düşman hedeflerini bombardıman etti. 26 Nisan 1916’da Kut ül Amare’deki İngiliz kuvvetlerine erzak yardımına çalışan bir İngiliz uçağı da Türk avcı uçağı tarafından düşürüldü.
5 / 1
Ancak kazanılan bu tarihi zafere rağmen savaşın genelinde mağlup olan Türk ordusu, takviye edilen İngilizlerin bölgeyi Şubat 1917’de işgal etmesine engel olamadı. Irak’ın güneyine 1914 sonlarında çıkarma yapan İngilizler, ancak Mart 1917’de Bağdat’a ulaşarak kenti işgal etti
Kut’ül-Ammare Zaferi, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun zor şartlar ve imkansızlıklar içerisinde, Çanakkale’den sonra kazandığı ve bir İngiliz tümeninin bütün personeli ile birlikte esir alındığı eşsiz bir zaferdir. Halil Paşa, Kut’ül-Ammare zaferinden sonra 6’ncı Ordu’ya yayınladığı mesajında şöyle demiştir:7 /
“Arslanlar! Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.8 /
Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10.000 erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut’ta 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir.9 /
Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır.10 /
İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.”11 /
Avustralyalı araştırmacı Dr. Gaston Bodart tarafından Kut’ül-Ammare Zaferi, “İngiliz prestijinin Birinci Dünya Savaşı’nda yediği en büyük darbe olarak yorumlanmaktadır.”12
Halil Paşa, Kut’ül-Ammare’nin teslim alındığı gün orduya bir tebrik mesajı yayımlamış ve bu günün “Kut Bayramı” olarak kutlanmasını istemiştir.13 /
14 /Binlerce şehid vererek kazandığımız Türk tarihinin en önemli zaferlerinden Kûtülamâre’de, boğazından ağır yaralanan Yüzbaşı Mehmed Muzaffer Efendi son emrini al kanıyla yazarak vermişti: “Bölük intikamımı alsın”
İngiltere, Birinci Dünya Savaşı'nın başında Osmanlı Devleti'ne savaş ilan ettikten sonra Şattü'l-Arap ağzında Fav'a asker çıkararak Basra Körfezi'nden kuzeye doğru ilerlemeye başladı. Bölgede az sayıda asker bulunduğu için İngiliz kuvvetleri durdurulamadı. Süleyman Askerî Bey'in başarısızlık karşısında intihar etmesinden sonra bölgeye atanan Irak ve Havalisi Komutanı Albay Nureddin Bey (Sakallı Nurettin Paşa) Türk birliklerini fazla yıpratmadan kuzeye çekti. 22-24 Kasım 1915'te meydana gelen Selman-ı Pâk Muharebesi'nde İngilizler mağlup edildi. Yenilen İngilizler geri çekilerek Kûtülamâre'ye sığındılar.
İngilizler'in Bağdat'ı alma hayalleri suya düştüğü gibi can derdine düşerek bir köşeye sıkışmışlardı. Artık 4 ay 23 gün sürecek kuşatma başlamıştı.
Halil Pasa ve kurmayları
SON EMİR
Kûtülamâre kuşatması sırasında, gerek kalenin önünde olan siperlerde gerekse kuşatmadakileri kurtarmak için yardıma gelen İngilizler'le yapılan muharebelerde binlerce şehid verilmiştir. Bu muharebelerde tarihe geçen ibret verici hadiseler de vardır.
İlhan Selçuk tarafından yayınlanan Yüzbaşı Selahattin'in hatıralarında Yüzbaşı Fındıklılı Mehmed Muzaffer Bey'in şehadeti anlatılır.
9 Nisan 1916'da Üçüncü Felahiye Muharebesi'nde 51. Tümen, 9. Alay 9. Piyade bölük komutanı Yüzbaşı Fındıklılı Mehmet Muzaffer Efendi, boğazından aldığı ağır bir kurşun yarasıyla aşırı kan kaybıyla dizlerinin üzerine yığılıp, kalır. Yarası ağırdır, kan kaybetmektedir ve konuşamaz hale gelmiştir. Emir eri Mehmed'den işaretle kalem ister.
Mehmed komutanının ne yapmak istediğini anlamaya çalışmaktadır.
Emir erinin hayret dolu bakışları arasında kalemin ucunu boğazından oluk oluk akan kana batırır ve ceketinin üst cebinden çıkardığı zarfın üstüne bir şeyler yazar. İlk cümlesinde kıble ne tarafta diye sormaktadır ve ardından kelime-i tevhidi yazar.
Yüzbaşı Mehmed Muzaffer Efendi bir yandan da dudaklarını kımıldatarak kelime-i şahadet getirmeye çalışırken, kıbleye yöneltilir. Yüzü kıbleye dönmüşken zarfın diğer yüzüne al kanıyla son emrini yazar: "Bölük intikamımı alsın."
Mehmed Muzaffer Bey ve kanla yazdığı emri.
KANLI ZARF
Bu sırada Felahiye muharebesi devam etmektedir. Muharebenin o en şiddetli anında Bölük Komutanı Yüzbaşı Mehmet Muzaffer Efendi'nin son emri yüksek sesle askere okunur. Komutanlarının emrini alan askerler coşarak, İngiliz birliklerinin üzerine saldırırlar. Kısa bir süre sonra Mehmedçik şehid komutanlarının intikamını almıştır. Halil (Kut) Paşa, 11 Temmuz 1916'da Yüzbaşı Mehmet Muzaffer için, "Mehmet Muzaffer Efendi'nin bu yüce davranışı yani bir Türk subayının örnek maneviyatı olan o kanlı beyaz zarf, Askerî Müze'ye gönderilmiş, Türk çocuklarına ve gelecek nesillere, cevher değerinde bir miras olmuştur. Yaşayan ölülerin mirasları içinde bu zarf da yaşayacak, daima yükselmeye teşvik ve milletin iftihar etmesi için bir belge olarak kalacaktır" demiştir.
Son emrini al kanıyla yazdı

Prof. Dr. Erhan Afyoncu bugün köşesinde Türk tarihinin en önemli zaferlerinden Kûtülamâre'yi kaleme aldı. İşte o yazı...
Binlerce şehid vererek kazandığımız Türk tarihinin en önemli zaferlerinden Kûtülamâre'de, boğazından ağır yaralanan Yüzbaşı Mehmed Muzaffer Efendi son emrini al kanıyla yazarak vermişti: "Bölük intikamımı alsın"

İngiltere, Birinci Dünya Savaşı'nın başında Osmanlı Devleti'ne savaş ilan ettikten sonra Şattü'l-Arap ağzında Fav'a asker çıkararak Basra Körfezi'nden kuzeye doğru ilerlemeye başladı. Bölgede az sayıda asker bulunduğu için İngiliz kuvvetleri durdurulamadı. Süleyman Askerî Bey'in başarısızlık karşısında intihar etmesinden sonra bölgeye atanan Irak ve Havalisi Komutanı Albay Nureddin Bey (Sakallı Nurettin Paşa) Türk birliklerini fazla yıpratmadan kuzeye çekti. 22-24 Kasım 1915'te meydana gelen Selman-ı Pâk Muharebesi'nde İngilizler mağlup edildi. Yenilen İngilizler geri çekilerek Kûtülamâre'ye sığındılar.
İngilizler'in Bağdat'ı alma hayalleri suya düştüğü gibi can derdine düşerek bir köşeye sıkışmışlardı. Artık 4 ay 23 gün sürecek kuşatma başlamıştı.

SON EMİR
Kûtülamâre kuşatması sırasında, gerek kalenin önünde olan siperlerde gerekse kuşatmadakileri kurtarmak için yardıma gelen İngilizler'le yapılan muharebelerde binlerce şehid verilmiştir. Bu muharebelerde tarihe geçen ibret verici hadiseler de vardır.
İlhan Selçuk tarafından yayınlanan Yüzbaşı Selahattin'in hatıralarında Yüzbaşı Fındıklılı Mehmed Muzaffer Bey'in şehadeti anlatılır.
9 Nisan 1916'da Üçüncü Felahiye Muharebesi'nde 51. Tümen, 9. Alay 9. Piyade bölük komutanı Yüzbaşı Fındıklılı Mehmet Muzaffer Efendi, boğazından aldığı ağır bir kurşun yarasıyla aşırı kan kaybıyla dizlerinin üzerine yığılıp, kalır. Yarası ağırdır, kan kaybetmektedir ve konuşamaz hale gelmiştir. Emir eri Mehmed'den işaretle kalem ister.
Mehmed komutanının ne yapmak istediğini anlamaya çalışmaktadır.

Emir erinin hayret dolu bakışları arasında kalemin ucunu boğazından oluk oluk akan kana batırır ve ceketinin üst cebinden çıkardığı zarfın üstüne bir şeyler yazar. İlk cümlesinde kıble ne tarafta diye sormaktadır ve ardından kelime-i tevhidi yazar.
Yüzbaşı Mehmed Muzaffer Efendi bir yandan da dudaklarını kımıldatarak kelime-i şahadet getirmeye çalışırken, kıbleye yöneltilir. Yüzü kıbleye dönmüşken zarfın diğer yüzüne al kanıyla son emrini yazar: "Bölük intikamımı alsın."

KANLI ZARF
Bu sırada Felahiye muharebesi devam etmektedir. Muharebenin o en şiddetli anında Bölük Komutanı Yüzbaşı Mehmet Muzaffer Efendi'nin son emri yüksek sesle askere okunur. Komutanlarının emrini alan askerler coşarak, İngiliz birliklerinin üzerine saldırırlar. Kısa bir süre sonra Mehmedçik şehid komutanlarının intikamını almıştır. Halil (Kut) Paşa, 11 Temmuz 1916'da Yüzbaşı Mehmet Muzaffer için, "Mehmet Muzaffer Efendi'nin bu yüce davranışı yani bir Türk subayının örnek maneviyatı olan o kanlı beyaz zarf, Askerî Müze'ye gönderilmiş, Türk çocuklarına ve gelecek nesillere, cevher değerinde bir miras olmuştur. Yaşayan ölülerin mirasları içinde bu zarf da yaşayacak, daima yükselmeye teşvik ve milletin iftihar etmesi için bir belge olarak kalacaktır" demiştir.

Dört ay 23 gün süren Kûtülamâre kuşatmasında İngilizler açlıktan at ve katırları keserek yediler. At eti yemeyen Hintliler açlıktan bir deri bir kemik kaldılar. İngilizler birliklerine destek için her yolu denediler. Havadan dünya tarihinde uçaklarla ilk defa ikmal yapılmaya çalışıldı. Ancak havadan atılan yiyecekler, bazen nehre bazen de Türk tarafına düştüğü için başarılı olamadı. Ancak bu İngiliz havacılık tarihine bir ilk olarak geçti. İngilizler, bütün ikmal gönderme teşebbüsleri başarısız olunca, son bir çare olarak Kûtülamâre'de muhasara altındaki birliklere götürülmek üzere yiyecek yüklü bir gemi hazırladılar.
"Julnar" isimli gemi 24 Nisan 1916 günü 270 tonluk erzak yüküyle Felahiye'den yola çıkarıldı.

Sınaiyat mevkiinde şiddetli Türk ateşine maruz kalan geminin süvarisi öldü. Gemi ateş altında ilerlemeye devam etti. Ancak Türk istihkâmcılarının tuzağına düştü. Nehre döşenmiş bir kabloya çarparak karaya oturdu. İngilizler için hazırlanan erzağı ele geçiren askerlerimiz bu gemiye "Kendi Gelen" adını vermişlerdir.
17
........
Erdoğan Kut'ül Amare Zaferi kutlamalarında konuştu
Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul'da Kut'ül Amare Zaferi'nin 100. yılı kutlamasında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kut'ül Amare Zaferi'nin hafızalardan silinmeye çalışıldığını dile getirerek, "Ders kitaplarında, 1919'dan başlatılan tarih anlayışını reddediyorum. Kut'ül Amare Zafer unutturulamayacak" dedi.
Giriş:29 Nisan 2016:21:26:Son Güncelleme:29 Nisan 2016 21:46
Erdoğan Kut'ül Amare Zaferi kutlamalarında konuştu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kut'ül Amare Zaferi'nin 100.yıl kutlamalarında konuştu.
Erdoğan: O tarih anlayışını reddediyorum
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kut'ül Amare Zaferi'nin hafızalardan silinmeye çalışıldığını dile getirerek, "Ders kitaplarında, 1919'dan başlatılan tarih anlayışını reddediyorum. Kut'ül Amare Zafer unutturulamayacak" dedi.
Kut'ül Amare Zaferi'nin 100. yılında Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'ndaki kutlama töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi:
"GAZİ VE ŞEHİTLERE RAHMET DİLİYORUM"
"Gazi olan şehit olan tüm askerlerimizi rahmetle anıyorum. Şair diyor ya "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğruna ölen varsa vatandır." Anadolu evlatları vatanın her karışını kanıyla yoğurdu. Terörle mücadelede şehit olan tüm askerlerimize rahmet, gazileremize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tüm medeniyetlerin gözbebeği Anadolu'yu bunca yıldır muhafaza edebilmemizin gerisinde büyük bir millet vardır. Millet olarak temsil ettiğimiz bu geniş algının arkasındakileri çok iyi idrak etmek zorundayız.
"TARİHİ 1919'DAN SONRA BAŞLATAN ANLAYIŞI KABUL ETMİYORUM"
Ders kitaplarındaki tarih anlayışında miletimizin, medeniyetimizin, neredeyse 1919 yılından sonra başlatan bir anlayışı kabul etmiyorum. Bizim ordumuz sadece muazzaf ordu değildir. Bir de mobil ordumuz vardır bu da milletimizdir. Kurtuluş savaşı bir milletin ayağa kalkışı ve şahlanışıdır. Böyle bir milletin tarihindeki zengillikleri anlatmaya değil kitaplar, kütüphaneler bile yetmez.
"KENDİ TARİHİMİZİ GÖMMEYE ÇALIŞMIŞIZ"
Biz ne yapmışız, kendi tarihimizi gömmeye çalışmışız. Kut'ül Amare Zafere bunun en çarpıcı örneğidir. Bizim okullarda okutulan tarih kitaplarında Çanakkale Savaşı biraz işlenir. Ama bunun dışındaki olaylar görmezden gelinmiştir. Biz resmi tarihimizi yıllarca İngilizlerin istediği şekilde düzenlemişiz. Tarihimizi yeni nesillere anlatmakta eksikliğimiz olduğunu kabul ediyorum. Kültür alanında istediğimiz gelişmeyi maalesef sağlayamadık. Şimdiki hükümet bu açığı kapatacaktır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul'da Kut'ül Amare Zaferi'nin 100. yılı kutlamasında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kut'ül Amare Zaferi'nin hafızalardan silinmeye çalışıldığını dile getirerek, "Ders kitaplarında, 1919'dan başlatılan tarih anlayışını reddediyorum. Kut'ül Amare Zafer unutturulamayacak" dedi.
Kut'ül Amare Zaferi'nin 100. yıldönümünde İstanbul'da tören düzenlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ve Başbakan Ahmet Davutoğlu Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'ndaki törene katıldı.
Törende konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ders kitaplarındaki tarih anlayışında miletimizi, medeniyetimizi, neredeyse 1919 yılından sonra başlatan bir anlayışı kabul etmiyorum." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
Ders kitaplarında ki tarih anlatımında bırakın eksikliği tam tersi bir çaba sarfedilmektedir.
Batı medeniyetinde "Türk" bir kavmin değil bütün müslümanların adıdır. Ders kitaplarında 1919 yılından başlatılan tarih anlayışını reddediyorum.Tarih kitaplarında bizim milletimiz için Ordu millet asker millet ifadesi kullanılır. Çünkü biz inancı, devleti bayrağı için savaşabilen bir milletiz.
Kurtuluş Savaşı milletimizin ayağa kalkışı ve şahlanışıdır. kendi tarihimizi adeta gömmeye çalışmışız. Bizim tarih kitaplarımızda Çanakkale savaşı vardır diğerleri yoktur.
"Batı medeniyetinde Türk, belli bir kavmin adı değil tüm Müslümanları ifade eden bir isimdir. Dünyada 200 milyonun üzerinde bir varlığa sahip Türkçe konuşan toplumlar denince de akla önce bizim milletimiz gelir. Millet olarak temsil ettiğimiz bu geniş algının gerisindeki büyük mücadeleyi ve fedakarlıkları çok iyi görmek, çok iyi değerlendirmek ve idrak etmek mecburiyetindeyiz. Ülkemizde maalesef, nesillere bu büyük fotoğrafı gösterecek bir tarih anlayışı mevcut değil."
Tüm cepheleriyle Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı milletimizin kıyamıdır. Yani ayağa kalkışı, şahlanışıdır. Tarih kitaplarında bizim milletimiz için ne denir? Asker millet veya ordu millet ifadesi kullanılır. Çünkü biz gerektiğinde tüm fertleriyle inancı, vatanı, bayrağı, devleti uğruna savaşabilen, bunu göze alabilen bir milletiz. Yani bizim ordumuz sadece muvazzaf değildir. Ayrıca bizim bir de mobil ordumuz vardır. O da milletin ta kendisidir
Böyle bir milletin tarihindeki zenginlikleri anlatmaya değil kitaplar, kütüphaneler bile yetmez. Bunu böyle görüyoruz. Ama biz ne yapmışız? Kendi tarihimizin üzerine kara bir örtü örtmeye çalışmışız. Kendi tarihimizi gömmeye çalışmışız. Kendimize ait olan pek çok başarıyı sanki bizimle ilgisi yokmuş gibi kısaca anlatıp geçenler veya hiç değinmeyenler, hem ecdadımıza saygısızlık hem de gelecek nesillere çok büyük kötülük yapmışlardır."
Bizim için savaşın başladığı dönemde taşınan niyetlerle, savaşın bitiminde ortaya çıkan manzara çok farklıdır. Tümüyle yakılıp külleri havaya savrulmak istendiğimiz bir durumdan yeni bir Kurtuluş Savaşını başlatıp başarıyla sonuçlandıracak morale, tecrübeye, azme kavuştuk. Geçtiğimiz 13 yılın siyasi sorumluluğunu üstlenen bir kişi olarak, tarihimizi yeni nesillere bu yönüyle anlatma konusunda yeterli mesafeyi katedemediğimizi bir öz eleştiri olarak burada ifade ediyorum. Demokrasiye ve kalkınmaya dair önceliklerimiz bizi öylesine kuşatmıştı ki özellikle eğitimde, kültürde, sanatta arzu ettiğimiz değişimi gerçekleştirecek adımları atmakta maalesef yavaş davrandık, eksiğimiz var ama aşacağız. İnşallah bizim bu çabalarımızı hükümetimiz bir adım öteye götürecek, eksiklikleri tamamlayacaktır. Yaşadığımız son gelişmeler, bu değişimin bizim için en az diğer alanlarda sağladığımız başarı kadar önemli olduğunu gösterdi.
............
YORUMLAR