İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

Yemen’in stratejik konumuna bakıldığında kuzeyden Suudi Arabistan ve doğudan Umman ile komşudur. Yemen’in güneyinde Aden Körfezi ve Arap Denizi ile batısında ise Kızıldeniz bulunmaktadır. Ayrıca dünya petrolünün yüzde sekizi 40 kilometre genişliğindeki Babul Mendeb Boğazı’ndan deniz yoluyla geçmektedir.

26 Mart 2018 - 20:14 - Güncelleme: 26 Mart 2018 - 20:26

- vekalet savaşındaki güç:

Giriş Tarihi: 26.3.2018 18:48 Güncelleme Tarihi: 26.3.2018 20:15
İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

İRAN-SUUDİ ARABİSTAN SAVAŞI VE HUSİLER

ile arasında 'de yaklaşık 3 yıldır devam eden bir vekalet savaşı var. Bu savaş tüm hızıyla sürerken son dönemde İran destekli Husi militanlarının Suudi Arabistan'a yönelik füze saldırıları arttı. Peki kim, bu savaştaki rolleri ne? Yemen üzerinden devam eden çatışma ortamı nerelere sıçrar? Taha Dağlı bu soruları, sabah.com.tr için yanıtladı.İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

YEMEN'DE HUSİLER KİMLERDİR?

1992 yılında kurulan bir grup. tarafından destekleniyor. Mezhep olarak tam anlamıyla Şiiliği karşıladıkları söylenmiyor ama İran'ın 'deki silahlı güçleri olarak biliniyor.

İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

HUSİLERİN İRAN İÇİN TAM KARŞILIĞI NEDİR?

Irak, , Suriye ve Lübnan. Bu dört ülkede 'ın ciddi etkisi var. İran bu etkiyi oluştururken hepsinde silahlı güçler kurdu. Irak'ta Haşdi Şabi, Lübnan ve Suriye'de Hizbullah, Yemen'de ise Husi militanları.

İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

HUSİLER YEMEN'DE NE YAPTILAR?

2014 sonlarında 'de desteğiyle Husi grupları ayaklandı ve darbe girişiminde bulundular. Başkent Sana'yı işgal ettiler. O işgal halen devam ediyor.İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

SUUDİ ARABİSTAN NE TEPKİ VERMİŞTİ?

o dönemde yanı başındaki 'de iktidardaki İhvan eğilimli siyasi parti olan Islah hareketine karşı destekli in darbesine sessiz kaldı. Aslında Suudi Arabistan, Müslüman kardeşler tehlikesini, İran tehlikesinin üzerinde gördü. Ya da önceliği İhvan'a verdi diyebiliriz.

İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

KRAL SELMAN TAHTA GEÇİNCE NE DEĞİŞTİ?

Kral Selman 2015 Ocak ayının sonunda tahta çıkınca 'deki Husi militanlarının işgaline sert tepki verdi. Birkaç gün içinde bir koalisyon gücü oluşturdu ve destekli Husi militanlarına yönelik operasyon başlattı.

 
İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

OPERASYONA ABD NE TEPKİ VERDİ?

Amerika o dönemde 'ı yalnız bıraktı diyebiliriz. 'deki operasyona tam olarak destek çıkılmadı. Obama döneminde Suudi Arabistan-ABD ilişkilerindeki krizlerin başlıca sebebi Obama'nın 'a yönelik yakınlığıydı.

İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

ABD-SUUDİ ARABİSTAN İLİŞKİLERİ

'de son olarak 'ın başkenti Riyad'a füzelerle saldırdı. Ondan önce balistik füze fırlatmışlardı. Ve yine son günlerde Suudi Arabistan'a ait F-15 savaş uçağını düşürdüler. Tüm bunlar olurken Suudi Arabistan, ABD'den 12 milyar dolarlık silah satın aldı. Suudi Arabistan veliaht Prensi ve aynı zamanda Savunma Bakanı olan Muhammed Bin Selman'ın son Washington ziyaretinde ABD Başkanı Trump, silah kataloğu üzerinden tanıtıp yapıp, Suudi Arabistan'a sattıkları savaş uçakları, tanklar ve silahları fiyatlarıyla göstermişti. O olay sonrası 1 milyar dolarlık yeni silah satışı da yapıldı.İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

OPERASYON SONUÇ VERDİ Mİ?

3 yıla yakın süredir devam eden bir operasyon var. Ve öncülüğündeki koalisyon bundan sonuç alabilmiş değil.

İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

İRAN FAKTÖRÜ NEDİR?

bu operasyonda Husi militanlarının en büyük destekçisi oldu. İran olmasa, istediği sonucu kısa sürede alırdı.

İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

HUSİLER ALİ ABDULLAH SALİH'İ NEDEN ÖLDÜRDÜ?

Ali Abdullah Salih Arap baharı döneminde 'la birlikte hareket ediyordu. Başkanlığı bıraktıktan sonra kontrolündeki silahlı güçlerle birlikte Husi militanlarının yanında yer aldı. Son süreçte ise saf değiştirdi. Bunun bedelini de canıyla ödedi. Husi militanları Ali Abdullah Salih'i öldürerek Suudi Arabistan'a bir mesaj verdi.

 
İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

KÖRFEZ ÜLKELERİNDEKİ KRİZLERİN YEMEN DENKLEMİNDEKİ YERİ NEDİR?

Haz ayındaki Katar krizi ile Kasım ayındaki Lübnan krizleri, -İran gerginliğinin sonuçlarıydı. Suudi yönetimi Katar'ı da Lübnan'ı da İran'la birlikte hareket etmekle suçladı. Ama bu iki krizden de umduğu sonuçları aldı diyemiyoruz.İran-Suudi Arabistan vekalet savaşındaki güç: Husiler

HUSİLERİN FÜZE SALDIRILARI YENİ BİR ÇATIŞMA ALANI DOĞURUR MU?

'de bir vekalet savaşı var. Ve bu savaşta son 2 ayda iki kez balistik füzelerle direkt 'ı hedef aldı. Bu denklemde ile Suudi Arabistan'ın bireysel olarak bir savaşa tutuşmaları çok beklenen bir durum değil. Ancak vekalet savaşı olarak, Lübnan gibi diğer ülkeler üzerinden yeni bir çatışma alanı çıkabilir.

İran ve Suudi Arabistan'nın Yemen'deki vekalet savaşı

 

İran ve Suudi Arabistan'nın Yemen'deki vekalet savaşı

Arap Yarımadası'nın en fakir ülkesi Yemen, 2015'e büyük bir siyasi krizle girdi. Ülkenin kuzeyindeki Şii Husi hareketi Eylül 2014'te başlayan ayaklanmasının sonucunda ülkeyi neredeyse tamamen ele geçirdi.

Yemen’in Stratejik Önemi ve Onlu Koalisyon
Yemen’in stratejik konumuna bakıldığında kuzeyden Suudi Arabistan ve doğudan Umman ile komşudur.
Yemen’in güneyinde Aden Körfezi ve Arap Denizi ile batısında ise Kızıldeniz bulunmaktadır. Ayrıca dünya petrolünün yüzde sekizi 40 kilometre genişliğindeki Babul Mendeb Boğazı’ndan deniz yoluyla geçmektedir.
Babul Mendeb Kızıldenizi Aden Körfezi’ne bağlar. Ayrıca boğaz Hint Okyanusu ile Güneydoğu Asya’yı Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e ve Avrupa’ya bağlayan dünyanın en önemli deniz ticaret yollarından biri olarak kabul edilmektedir. Boğaz, Afrika ile Arap Yarımadası›nı birbirinden ayırmakta, kuzeydoğu kıyısında Yemen, güneybatı kıyısında ise Cibuti yer almaktadır. Yemen’in stratejik konumu ve Suudi Arabistan-İran’ın bölgesel güç rekabeti hava operasyonlarına giden sürecin temel etkenlerindendir. Husiler’in Sanaa’yı tamamen kontrol etmesi ve güneyin başkenti kabul edilen Aden’e doğru ilerlemesi Riyad tarafından ciddi bir ulusal güvenlik tehdidi olarak algılanmıştır. Aslında ABD’nin 2003 Irak işgaliyle birlikte İran’ın Bağdat, Şam ve Beyrut üzerindeki nüfuz alanının genişlemesi ve bunun Yemen’e kadar uzanması başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ve Arap ülkelerini tedirgin etmektedir
 
 
HUSİLER KİMDİR VE NE İSTİYOR?

Yemen'de yaşanan son krizi anlamaya çalışmak için öncelikle krizi tetikleyen Şii Husi hareketinin ne istediğine bakmak gerekiyor.

Şii mezhebinin Zeydi kolundan olan Husi aşireti, ismini 2004'te ilk isyanı başlatan Hüseyin Bedrettin El Husi'den alıyor.
 
25 milyonluk Yemen nüfusunun yaklaşık yüzde 30'unu oluşturan Husilerin lideri, 2004 yılında dönemin lideri Ali Abdullah Salih'e karşı ayaklanmıştı.
 
Aynı yıl Yemen askeri birliklerinin operasyonunda öldürülen Hüseyin Bedrettin El Husi'nin yerini kardeşi Abdül Malik El Husi aldı.
 
Husi hareketi, 2011'de Arap Baharı ayaklanmaları ile devrilen Salih'in yerini alan Abdurabbu Mansur Hadi'ye de karşı çıktı.
 
Ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi olmak isteyen Husiler, Yemen'i 6 bölgeye ayırmayı öngören anayasa tasarısını reddederek, kendilerine daha fazla söz hakkı doğruacak olan iki bölgeli yapıya geçiş çağrısı yapıyordu.
 
2014'ün son aylarında Husilerin ayaklanması hızla büyüdü ve başkent Sana'ya kadar ulaştı.
 

Devlet Başkanı Hadi'yi 'Batı yanlısı Amerikan piyonu' olmakla suçlayarak görevden aldıklarını ilan eden Husiler, parlamentoyu da feshedip bir 'Devrim Komitesi' kurdu.

Yaşadığı bölgeyi (el-Hûs) kendisine lakap yapan Hüseyin el Hûsî adlı bir gençlik liderinin 1990’ların başında ülkenin kuzey kentlerinden Saada’da kurduğu hareket, ilk önce sıradan gençlik kampları ve vaaz organizasyonları yoluyla sahneye çıktı. Özellikle ABD ve İsrail’e karşı ateşli sloganlarıyla dikkat çeken grup, Şiilerin Ehli Sünnete en yakın kolu olarak kabul edilen Zeydiyye mezhebine mensuptu. Başlangıçta sadece Batı’nın sömürgeci amaçlarına yönelik söylemler gündemdeyken, Hüseyin el Hûsî, eleştiri oklarını Ali Abdullah Salih iktidarına yöneltti.
 
Hûsîler, liderlerinin 2004’te Ali Abdullah Salih’in gönderdiği silahlı birliklerle girdiği çatışma sonucu öldürülmesinin ardından, radikalleşmenin uç sınırlarına savruldu. Aynı dönemde Irak’ın ABD tarafından işgalinin yarattığı duygusal dalgalanmanın da etkisiyle ülke içinde desteklerini artıran Hûsîler, İran’ın lojistik yardımlarıyla Arap Baharı öncesinde Yemen’deki en önemli silahlı muhalefet durumuna yükseldi.
 
YEMEN EKONOMİSİ NASIL ÇÖKTÜ
 
Birinci Körfez Savaşı’ndan 25 sene sonra, 26 Mart 2015’te Suudi Arabistan Yemen’e karşı savaş başlattı. 1991’de yüz binlerce Yemenli işçinin ülkelerine gönderilmesi nasıl birçok siyasi ve ekonomik sonuç doğurduysa bu savaşın da Yemen ekonomisine etkileri yıkıcı oldu. 
 
Saddam’ın Kuveyt’i işgalinden üç ay önce iki Yemen devleti – kuzeydeki Yemen Arap Cumhuriyeti ve güneydeki Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti – birleşmiş ve ortaya Yemen Cumhuriyeti çıkmıştı. İki eski devletin birçok yapısal sorunu ve devasa borçları yeni kurulan ülkeye miras kaldı. Yemen hazinesinin sırtına güneydeki memurların maaşları, başkentin Sana’ya taşınması, devasa borcun faiz ödemeleri gibi birleşmeden kaynaklı yükler bindi. Başka birçok ekonomik zorluğun üstüne Yemen, geri gelen 800 bin işçinin şoku ve bunların istihdam piyasasında yarattığı baskıyla karşı karşıya kaldı.
 
İşçilerin dönüşüyle bu insanların ülkelerine her ay gönderdiği 350 milyon dolar da kesildi ve böylece birçok ailenin gelir kaynağı ortadan kalktı. Toplam nüfusun üçte ikisinin yaşadığı Kuzey Yemen’in 1980’lerde ulaştığı ekonomik refah, yüzde 6-8 arasında seyreden işsizlik oranı, çift haneli büyüme rakamları bir anda sona erdi.
 
 
Halk desteği var mı?
 
Husilerin temsil ettiği kesim nüfusun yarısından az. Ülkedeki Sünni çoğunluk, Şii Husi hareketine kuşkuyla yaklaşıyor.
Husilerin başkenti ele geçirmesini protesto etmek isteyenlere ise Husi milisleri izin vermiyor.
 
Geçtiğimiz aylarda ülkenin batısındaki Ibb kentinde düzenlenen Husi karşıtı protestoyu milisler göstericilerin üzerine ateş açarak dağıttı.
 
Olay sırasında bazı protestocuların Husi milisler tarafından alıkonulduğu da belirtildi.
 
Bazı Sünni aşiretlerse Husilerin silahlı mücadeleyle ülke yönetimini tamamen ele geçirme çabasına silahlanarak karşılık vermiş durumda. Ülkenin doğusundaki Şabva bölgesinde, Sünni aşiretler, El Kaide militanlarıyla birlikte Husilere karşı çatışıyor.
 
 
Boğazlar, geçitler, kaderler
 
Taha Kılınçbu krizi 2016 yılına ait bir yazısında şöyle değerlendiriyor: ''Tüm dünyada olduğu gibi, stratejik boğaz ve geçitlere ev sahipliği yapan ülkelerin yazgısını Yemen de aynen yaşıyor bugün. İbni Haldun’a nispet edilen o ünlü sözdeki gibi eğer “coğrafya kader” ise, Yemen’in bugün yaşadığı türbülans hali, dünyanın en önemli petrol geçiş yollarından Bâbu’l-Mendeb Boğazı’nın bir yakasını tutuyor olmasıyla yakından ilgili.
 
Yakın geçmişte, 1962-67 arasında Mısır, Sovyetler Birliği’nin desteğiyle Yemen’e asker çıkardığında, krizin nedeni yine aynıydı: Bâbu’l-Mendeb Boğazı’nı kontrol etmek. Tarihçilerin bugün “Mısır’ın Vietnam’ı” olarak andığı Yemen çılgınlığına imza atan Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnâsır, İsrail karşısında ağır bir yenilgiye uğradığı Altı Gün Savaşı nedeniyle askerlerini geri çekmek zorunda kaldığında, arkasında bir enkaz bırakmıştı. Suudi Arabistan’ın desteklediği İmam Muhammed ve taraftarlarıyla, Mısır’ın desteklediği sosyalist yönetim arasındaki iç savaşta en az 200 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor.
 
50 yıl sonra Yemen, yine iki bölgesel gücün kanlı bir mücadelesine tanıklık ediyor. Dün Mısır’ın yerinde bugün İran var. Ancak bugünün dünden farkı şu: Batı’nın ve özellikle de ABD’nin desteğini arkasına alan İran, Abdunnâsır’ın Mısır’ı gibi hiç de geri çekilecek gibi görünmüyor. Dahası Suriye ve Irak’ta Arap dünyasını ciddi şekilde köşeye sıkıştıran ve sahada üstünlüğü elinde bulunduran İran, her geçen gün Riyad için daha büyük bir tehlike haline geliyor.
 
Bir yandan ekonomik anlamda kriz işaretleri veren, diğer yandan da bölgesel güç anlamında Arap dünyasını kontrol etmekte zorlanan Suudi Arabistan, Yemen macerasından yenik olarak çıkarsa, Ortadoğu tarihinin artık yeni bir evresine girilecek demektir. Kavgada -biraz da mecburiyet ve korkudan- Suudileri destekleyen Araplar, çatışmaların sonucunu da nefeslerini tutmuş bir şekilde bekliyor.
 
Geçtiğimiz ay, Sanaa’daki bir taziye çadırına Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon tarafından düzenlenen hava saldırısında en az 145 kişi hayatını kaybetti. Olayı ilk başta kabullenmeyen, ancak kesin kanıtların ortaya çıkmasından sonra kerhen üstlenen Riyad yönetimi, yaptığı resmi açıklamasında hatanın Aden merkezli Yemen kuvvetlerinin verdiği yanlış istihbarat sonucu gerçekleştiğini duyurdu. Bu ve benzer “hata”ların sıklıkla meydana geldiğini de hesaba kattığımızda, Yemen operasyonlarının herhangi bir sonuca ulaşmayacağı da rahatlıkla tahmin edilebilir.''
 
Sonuç ve Senaryolar
 
Bu doğrultuda Yemen’deki beş muhtemel senaryodan bahsedilebilir. Bunlar;
 
1. Yemen’e yönelik Suudi Arabistan öncülüğünde başlatılan hava operasyonlarının başarısız olması durumunda Husiler’e karşı ülkede Körfez finanslı kapsamlı ve geniş bir halk ayaklanması başlayabilir. Fakat bu senaryo ülkeyi geri dönüşü zor bir iç savaşa doğru götürebilir. Bu neden Riyad’ın böyle bir senaryoyu göz alması oldukça risklidir.
 
2. Yemen’de Irak ve Lübnan örneğinde olduğu gibi mezhep ve kabileye dayalı bir siyasi süreç başlayabilir. Bu yapılanmayı Körfez ülkeleri ve İran destekleyebilir. Dolayısıyla bu senaryo orta vadede başarılı olabilir.
 
3. Husiler, düzenlenen hava operasyonlarıyla birlikte Suudi Arabistan’a karşı olan kabileleri ve Zeydiler’in çoğunu yanına çekerek kara operasyonları başlayabilir. Bunun hem maliyeti yüksektir hem de Körfez/Arap ülkelerinin başka bir Arap ülkesini işgali anlamına gelme riski vardır. Dahası kara harekatına katılan ülkelerin verdiği askeri zayiat iç kamuoyunda ciddi tepkilere neden olabilir. Öte yandan Yemen’e olası bir kara harekâtı bölgesel ve küresel risklerin göz önünde bulundurulmasını gerektirir. Zira böyle bir harekât dünya ticaretinde stratejik bir öneme haiz Bebül Mendeb Boğazı’nın kapanmasına, dolayısıyla petrol fiyatlarının yükselmesine yol açabilir.
 
4. Yemen’deki gelişmelere karşı siyasi söylemler dışında adeta bekle-gör politikası izleyen İran, Bahreyn’deki Şii ayaklanmalarını tekrardan tetikleyebilir. Tahran yönetiminin Yemen’deki gelişmelerden dolayı Suudi Arabistan veya di- ğer Körfez ülkelerine ve Pakistan’a karşı askeri bir girişimde bulunması oldukça zor gözükmektedir. İran’ın ekonomik ve iç siyasi dengeleri Yemen’deki Husiler için Pakistan ile Suudi Arabistan’a karşı savaşa girmesine müsaade etmeyebilir.
 
5. Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleri İran’ın bölgesel yayılmacı politikalarını önleyemezse bölgesel silahlanma ve nükleer faaliyet yarışı beklenebilir. Suudi Arabistan ve diğer Körfez/Arap ülkelerinin, İran’ın nükleer faaliyetlerinin kendilerine yönelik tehdit olduğu algısından dolayı nükleer santral kurma girişimlerini ön planda tutabilir.
 

Bu haber 148781 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Mahkemeden flaş Ayşe Barım kararı! Tutukluluğa devam 
Mahkemeden flaş Ayşe Barım kararı! Tutukluluğa devam 
Mahkemeden flaş Ayşe Barım kararı! Tutukluluğa devam 
Mahkemeden flaş Ayşe Barım kararı! Tutukluluğa devam