Giriş Tarihi: 5.10.2016 01:52 Güncelleme Tarihi: 5.10.2016 07:05
Erdoğan, Putin’le 3 ayda 2 zirve yapacak
Erdoğan ve Putin, yılın son 3 ayında 2 kez daha bir araya gelecek. Putin’in Dünya Enerji Kongresi’nde bir konuşması ve Erdoğan ile ikili bir teması olacak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yılın son 3 ayında 2 kez daha bir araya gelecek. Erdoğan ve Putin ilk olarak 11 Ekim'de Dünya Enerji Zirvesi'nde görüşecek. Rusya Devlet Başkanlığı Danışmanı Yuriy Uşakov, "Putin'in Türkiye ziyareti 10 Ekim'de gerçekleşecek. Putin'in Dünya Enerji Kongresi'nde bir konuşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ikili bir teması olacak" dedi. Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Ümit Yardım da Putin ve Erdoğan'ın yıl sonuna doğru Rusya'da tekrar bir araya gelebileceğini söyledi. Yardım, "İki liderin yıl sonuna doğru Rusya'nın St. Petersburg kentinde tekrar bir araya gelmesi planlanıyor" dedi. Erdoğan ve Putin, bu yıl ilk olarak 9 Ağustos'ta St. Petersburg'da, geçen ay da G20 Zirvesi'nde bir araya gelmişti.
ERDOĞAN ATEŞKES İÇİN OBAMA VE PUTİN'LE GÖRÜŞECEK
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye'de ateşkesin sağlanmasıyla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Barack Obama ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefonla görüşeceğini söyledi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, dün Habertürk TV'de gündemle ilgili soruları yanıtladı. Kalın, özetle şöyle dedi: Sayın Cumhurbaşkanımızın bu hafta Amerikalı ve Rus muhataplarıyla tekrar görüşmeleri olacak. (...) Sayın Obama ile bir telefon görüşmesi yapacağız. Sayın Putin'le 10'undan önce bir telefon görüşmesi ayarlamaya çalışıyoruz. Ateşkes girişimini canlandırmak için bir teklifimiz olacak.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, 9-13 Ekim tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenecek olan Dünya Enerji Kongresi'ne katılmak üzere Türkiye'ye geleceği bildirildi.
10 EKİM'DE ERDOĞAN'LA GÖRÜŞECEK
Putin'in Danışmanı Yuri Uşakov, gazetecilere yaptığı açıklamada, Putin'in 10 Ekim'de İstanbul'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşeceğini bildirdi.
Uşakov ayrıca, Putin'in, İstanbul'da düzenlenecek Dünya Enerji Kongresi'ne katılarak konuşma yapacağını kaydetti.
BATI MEDYASI ERDOĞAN - PUTİN YAKINLAŞMASINDAN RAHATSIZ
Erdoğan'ın yaptığı bu hamleyle Türkiye - Rusya ilişkilerinin düzelmesi Avrupa medyası tarafından tepkiyle karşılanmış "Türkiye Rus-Çin blokuna mı yaklaşıyor" yorumları yapılmıştı.
6 bin 488’i asker 31 bin 48 tutuklu
FETÖ’cü darbe girişimi soruşturmasında bugüne dek 70 bin 50 şüpheli hakkında işlem yapıldı, bunlardan 31 bin 48’i tutuklandı. En çok tutuklama yapılan şehir ise Ankara
FETÖ'cü darbe girişimi soruşturması kapsamında bugüne kadar 70 bin 50 şüpheli hakkında işlem yapılırken, bunlardan 31 bin 48'i tutuklandı. Tutuklananlar arasında, asker, polis, hâkim, savcı, rektör, belediye başkanı ile vali ve kaymakamlar da bulunuyor. Tutuklamalarda Ankara'nın ise ilk sırada geldiği belirlendi.
EN ÇOK TUTUKLAMA BAŞKENTTE
Devletin kılcal damarlarına sızarak 15 Temmuz ihanetinde bulunan FETÖ'ye yönelik temizlik operasyonlarında bilanço bir hayli kabardı. Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün hazırlayıp Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği verilere göre 81 ilde yürütülen soruşturmalarda hakkında işlem yapılan şüpheli sayısının 70 bin 50 kişi olduğuna dikkat çekildi.
Bu kapsamda, 15 Temmuz kalkışmasının ardından 70 bin 50 şüpheli hakkında işlem yapılırken, 31 bin 48 şüpheli tutuklandı, 22 bin 305 şüpheliye adli kontrol uygulandı. 3 bin 278 şüpheli hakkında ise yakalama kararı çıkarıldı.
En fazla tutuklamanın yapıldığı yer, 4 bin 340 kişiyle Ankara oldu. Başkenti 2 bin 25 kişiyle İstanbul, bin 50 ile de İzmir takip etti.

164 GENERAL
Tutuklananlar içinde 6 bin 488 asker bulunuyor. TSK'daki tutuklamalara bakıldığında ise 2 orgeneral, 10 korgeneral, 30 tümgeneral, 5 tümamiral, 99 tuğgeneral, 18 tuğamiral, 287 albay, 222 yarbay, 351 binbaşı, 471 yüzbaşı, bin 91 üstast teğmen, bin 161 astsubay, bin 400 uzman çavuş-erbaş, 528 er-erbaş, 619 askeri öğrenci, 194 askeri hâkim-savcının bulunduğu görüldü.
629 POLİS MÜDÜRÜ
Tutuklananlar arasında ayrıca 7 bin 16 emniyet mensubu var. Bunlar da 629 emniyet müdürü, 47 emniyet müdür yardımcısı, 361 emniyet amiri, 649 baş komiser, komiser, bin 110 komiser yardımcısı ve 4 bin 220 polis memuru olarak sıralandı.
2 BİN 385 HÂKİM-SAVCI TUTUKLANDI
FETÖ'nün yargı ayağında ise 2 bin 385 kişinin tutuklandığına dikkat çekildi. Bunlardan 2 bin 229'u hâkim ve savcı, 2'si Anayasa Mahkemesi üyesi, 108'i Yargıtay üyesi, 41'i Danıştay üyesi, 5'i ise HSYK üyesi.
Mülki idare amiri olarak görev yapan vali ve kaymakamlardan 154 kişi tutuklandı. Bunlardan 19'unun vali, 76'sının vali yardımcısı ve 59'unun kaymakam olduğu kaydedildi. Belediye başkan ve yardımcısı 8 kişi, baro başkanı ve avukat 248 kişi, Adalet Bakanlığı personeli bin 353 kişi de tutuklandı. Ayrıca FETÖ'ye bağlantılı üniversiteler ve örgütün sızdığı bazı üniversitelerde görev yapan rektör ve öğretim görevlisi bin 309 kişi de cezaevine gönderildi.
Öztürk’ün fotoğraf ve kimliği çöpten çıktı

FETÖ'cü darbe girişiminin önemli isimlerinden eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk'ün fotoğrafları, eşinin evi yakınlarındaki çöpten çıktı. Çankaya Dodurga Mahallesi'nde, Çiçek ile Susam caddelerinin kesiştiği noktada bulunan çöpte, Öztürk'ün fotoğraf baskılarından kesilmiş üniformalı fotoğrafları ile yaka tanıtma kartı bulundu. Polis, fotoğraflar ile kartı emniyete götürdü.
İşte Öksüz’ün son durağı

FETÖ imamı Adil Öksüz’ün yurtdışına kaçmadan önce, Kırklareli’nin sınır köyü Çeşmeköy’de, Gülenci bir şirkete ait arazinin yanındaki boş bir bağ evinde saklandığı saptandı. SABAH, o evi görüntüledi
15 Temmuz darbe girişiminin en kilit ismi olarak görülen firari FETÖ'cü Adil Öksüz'ün kaldığı son yeri SABAH buldu. Öksüz, iddiaya göre bir hafta önce Bulgaristan veya Yunanistan'a kaçtı. Kaçışından önce de Kırklareli'nin sınır köylerinden Çeşmeköy'de, FETÖ'cü şirketin arazisinin hemen yanında terk edilmiş bir bağ evinde kaldı. İstanbul'da yaşayan Çeşmeköylü bir vatandaş, akrabalarının köydeki arazisiyle ilgili jandarmaya ihbarda bulundu. İhbarcının ifadesine göre, sahipleri 15 Temmuz sonrası FETÖ'den tutuklanan Yavaşçalar Av Spor Malzemeleri şirketi yetkilileri, 2014'te Çeşmeköy'de düşük fiyatlara arazi toplamaya başladı.

YERDE, YAKILMIŞ GAZETE KÜLLERİ
İhbarcı, bu kişilerle yaptıkları görüşmelerde sık sık Adil Öksüz'ün adının geçtiğini anımsadığını söyledi. Şirket tarafından satın alınan arazinin boş olduğunu, bölgede terk edilmiş evler bulunduğunu da dile getirdi. Bunun üzerine bölgeye intikal eden kolluk güçleri, bir bağ evinde kısa süre öncesine ait yaşam izlerine rastlandı ancak kimse bulunamadı. İddiaları araştırmak üzere yola çıkan SABAH ekibi, Bulgaristan sınırındaki bu köyde birçok kişiyle görüştü.
Köylülerden Mahmut Oras, civarda kalınması muhtemel 7 nokta gezdirdi. Bu yerlerden sadece bir bağ evi, yakın zamana ait yaşam belirtileri taşıyordu. Firari FETÖ imamı Adil Öksüz, iddiaya göre yurtdışına kaçmadan önce terk edilmiş haldeki bu bağ evinde kaldı. Tek odalı, birkaç metrekare büyüklüğünde, kerpiçten bağ evinde, kurulu kuzine bir soba bulunurken, birçok ev gereçlerinin yanı sıra bir de döşeği üzerinde yatak görüldü. Yerde çok yakın zamanda yakıldığı belli olan gazete külleri ve bir bidon turşu bulundu.

'EVDE IŞIK YANIYORDU'
Mahmut Oras şöyle devam etti: "Oğlum arkadaşıyla birlikte, Kurban Bayram'ından sonraki günlerde köyün su deposunun yanına çıkmış. Bu bağ evinde ışık yandığını fark etmişler. Eşim de aynı ışığı sabah ortalık aydınlanmadan önce hayvanları sağmaya indiğinde görmüş. Bunun üzerine ben de bağ evinin sahiplerini arayıp konuştum. Bana o bağ evini 2 yıl önce terk ettiklerini söylediler. Bidondaki turşunun ise kendilerinden kalmasının mümkün olmadığı bilgisini verdiler."

ÇOBAN 'GİZEMLİ' BİR YABANCI GÖRDÜ
Köy sakinlerinden çoban Mahmut B. yaşadığı bir olayı şöyle aktardı: "Kurban Bayramı'ndan sonraydı. Araziye yakın yerde, derede hayvanları otlatırken, köye sonradan gelip arazi alan Yavaşçalar şirketinden Erkan isimli kişinin yanında, daha önce tanımadığım bir kişi gördüm. Beni gördükleri için yanlarına gidip kendileriyle tokalaştım. Spor giyimli yabancı kişi benimle sadece tokalaştı. Hiçbir şey konuşmadı." Söz konusu bağ evinin hemen yanındaki araziyi satın alan Yavaşçalar A.Ş.'nin Lübnan ve Suriye'ye ihraç ettiği patlayıcıların, PKK terör örgütünün eline geçtiği ortaya çıkmıştı. Kayyum atanan şirketin sahibi İsmail Yavaşça, 15 Temmuz'un ardından tutuklandı.
Bakan Işık: Bugün itibariyle Ankara ve İstanbul'da hiç kalmadı

AK Parti Antalya İl Başkanlığınca düzenlenen, Siyaset Akademisi'nin ilk dersine katılan Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, bugün itibarıyla Ankara ve İstanbul'da tank ve zırhlı araç kalmadığını belirterek, "Bugün son tanklarımızı da sevk ettik, başkent Ankara ve İstanbul'da zırhlı araç bırakmadık." dedi
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, bugün itibarıyla Ankara ve İstanbul'da tank ve zırhlı araç kalmadığını belirterek, "Bugün son tanklarımızı da sevk ettik, başkent Ankara ve İstanbul'da zırhlı araç bırakmadık. Ne işi var İstanbul merkezinde tankın, ne işi var Ankara'nın merkezinde tank birliklerinin? Eğer düşman saldıracaksa tank birliğini düşmanı engelleyecek şekilde konuşlandırmamız lazım." dedi.
Işık, AK Parti Antalya İl Başkanlığınca Serik Belediyesi toplantı salonunda düzenlenen, AK Parti Siyaset Akademisi'nin ilk dersine katıldı.
Dersin basına açık bölümünde konuşan Işık, AK Parti'nin çok güçlü teşkilatları olan bir parti olarak kurulduğunu, bu yönüyle diğer partilerden ayrıldığını söyledi.
Türkiye'de ideoloji partilerinin çok güçlü teşkilatları olduğunu ancak kitleselleşemediklerini, kitle partilerinin ise güçlü teşkilatlar kuramadıkları için fırtınalar karşısında savunmasız kaldığını ifade eden Işık, AK Parti'nin ise güçlü teşkilatı sayesinde her türlü fırtınayı, hatta kasırgaları atlattığını dile getirdi.
AK Parti'nin ilk iktidara geldiği ilk aylarda 1 Mart tezkeresinin gündeme oturduğunu hatırlatan Işık, akabinde Balyoz planından ve Ergenekon'a, Danıştay saldırısından kapatma davasına, e-muhtıradan Gezi olaylarına, 17-25 Aralık ve en son 15 Temmuz darbe girişimine kadar birçok sıkıntının atlatılmasında en önemli unsurun güçlü teşkilatları olduğunu vurguladı.
15 Temmuz darbe girişimi gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısının ardından teşkilatların organizasyonuyla kendisini bu ülkeye ait hisseden milyonların sokağa çıktığını anlatan Işık, 15 Temmuz'da ortaya koyduğu üstün gayretten dolayı tüm teşkilata teşekkür etti.
- "TSK'YI TEMİZLEDİK, TEMİZLİYORUZ, TEMİZLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
15 Temmuz'da asker elbisesi giymiş FETÖ denilen terör örgütü mensuplarının yapmadığı hainliğin kalmadığını, demokrasinin kalbi denilen TBMM'yi bile bombaladıklarını hatırlatan Işık, bunlardan Türk Silahlı Kuvvetlerini temizlediklerini ve temizlemeye devam edeceklerini söyledi.
Fikri Işık, "Ama bunları devletimizin tüm kurumlarından temizlemek de hepimizin görevi. Elbette bu konuda dikkatli olacağız, kurunun yanında yaşın yanmamasına dikkat edeceğiz, adaletli olmaya devam edeceğiz. Ama hiç kimsenin de bu işi sulandırmasına müsaade etmeyeceğiz." diye konuştu.
- "TSK BUGÜN O HAİN DARBE GİRİŞİMİNİN ÖNCESİNE GÖRE ÇOK DAHA GÜÇLÜDÜR"
Bu işin sanki basit bir olaymış, abartılıyormuş gibi bir imaj oluşturmaya çalışanlara da dikkat edeceklerini ifade eden Işık, şöyle konuştu:
"Son dönemde mağdur edebiyatı üzerinden FETÖ operasyonları ve bu hain çetenin devletimizin içerisinden temizlenmesini engellemeye çalışanlara da ayrıca dikkat edeceğiz. Elbette bir mağduriyet varsa bunun üzerine gideriz. Ama geniş bir mağduriyetler imajı oluşturarak, sanki herkes mağdurmuş gibi gösterilmek isteniyor. Adam darbede görev almış, emir vermiş 'Ben de mağdurum' diyor. Peki kim yaptı bu darbeyi? Cinler mi yaptı? Onlar biliyorsunuz rüyaya falan çok inanıyorlar. Ama bu mücadele devletimizin beka mücadelesidir. Hak ve adalet içerisinde kalarak bu mücadeleyi sonuna kadar götürmek zorundayız. Bakınız Türk Silahlı Kuvvetleri temizlendikten hemen sonra TSK son dönemlerin en kapsamlı harekatlarından birine başladı; Fırat Kalkanı harekatı. TSK bugün 15 Temmuz'daki o hain darbe girişiminin öncesine göre çok daha güçlüdür, bundan hiçbirinizin tereddütü olmasın. Çünkü içerisinde komutanından değil de 'abisinden' veya okyanus ötesinden emir alan general kalmadı, amiral kalmadı. Artık sadece komutanından emir alan subaylarımız var, general ve amirallerimiz var. Onun için bugün düne göre daha güçlüyüz."
TSK'yı kendi işini daha fazla, daha etkin, daha iyi yapacak şekilde yeniden yapılandırdıklarını da belirten Bakan Işık, "Bir ordu düşünün hastanesi var, pastanesi var, fabrikası var, tersanesi var, dikimevi var... Yani o kadar fazla yükün altına girmiş TSK ve Genelkurmayın kendi asli işine yeteri kadar zaman ayırma imkanı olur mu? Olması mümkün değil. Şimdi ne yapıyoruz, sen sadece askerin eğitimine odaklan, askeri istihbarata odaklan, muhabereye odaklan, vatan savunması için kendi yeteneğini ve gücünü artırmaya odaklan, gerisini siviller olarak biz yapalım." diye konuştu.
- "BİZİM ORDUMUZ BİZE VATANIMIZI SAVUNMAK İÇİN LAZIM, DARBE YAPMAK İÇİN DEĞİL"
Bu düzenlemenin temel amaçlarından birinin de demokratik denetim mekanizmaları oluşturmak olduğunu anlatan Işık, eline silah verilen kişilerin daha sıkı bir şekilde denetlenmesinin yadırganmaması gerektiğini kaydetti.
Işık, "Biz şu anlayışa karşıyız, 'Efendim bu FETÖ çok kötü, Allah belasını versin bunların. Ama ordunun darbe yapma gücünü elinden almayın.' Buna karşıyız. Bizim ordumuz bize vatanımızı savunmak için lazım, darbe yapmak için değil. Onun için bir taraftan TSK'yı güçlendirirken bir taraftan TSK içinde adı ve amacı ne olursa olsun bir daha darbe üreten mekanizmalar oluşturmamak gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
- "ANKARA VE İSTANBUL'DA ZIRHLI ARAÇ TANK KALMADI"
Bugün itibarıyla Ankara ve İstanbul'da zırhlı araç ve tankın kalmadığını belirten Milli Savunma Bakanı Işık, "Bugün son tanklarımızı da sevk ettik, başkent Ankara'da ve İstanbul'da zırhlı araç bırakmadık. Ne işi var İstanbul merkezinde tankın, ne işi var Ankara'nın merkezinde tank birliklerinin? Eğer düşman saldıracaksa o tank birliğini düşmanı engelleyecek şekilde konuşlandırmak lazım. Şimdi yeni bir anlayışla bunu yapıyoruz." dedi.
Milli Savunma Bakanlığını yeniden yapılandırdıklarını ve Bakanlığın, Genelkurmay Başkanlığı ile ilişkilerini yeniden düzenlediklerini hatırlatan Işık, sivil ve askerin birlikte çalışacağı bir yapı oluşturacaklarını bildirdi.
- RAKKA VE MUSUL HAREKATLARI
Koalisyon güçleri tarafından planlanan Rakka ve Musul harekatlarıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Bakan Işık, Türkiye'nin bu konudaki duruşunun başından beri belli olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin DAEŞ'e karşı olduğunu, Fırat Kalkanı Harekatı'nın temel amaçlarından birinin de bu olduğunu, fakat bunu yaparken başka bir terör örgütünü kullanmanın hiçbir şekilde ahlaki olmadığını ifade eden Işık, ABD başta olmak üzere bütün müttefiklere bunu anlattıklarını dile getirdi.
"PYD/PKK terör örgütünü DAEŞ'i temizlemek için kullanmak daha büyük bir belanın fitilini ateşlemektir" diyen Işık, şöyle konuştu: "Bu noktada net duruyoruz. Bize özellikle ABD'li diplomatlar şunu söyledi; 'Efendim hangi güçle harekat edeceğiz, başka bir güç mü var?' Ne oldu Fırat Kalkanı operasyonunda? Özgür Suriye Ordusu'na, ılımlı muhalefete az bir güç verildi, ciddi başarılar elde edildi. Amerikalılara söylüyoruz 'Baştan bu işi ılımlı muhalefete verseydiniz bugün belki DAEŞ'i çok daha kolay bu bölgeden söküp atmış olurdunuz. Şimdi aynı şey Musul operasyonu için de geçerli. Biz diyoruz 'Burada kesinlikle PKK/PYD unsurları kullanılamaz.' İkincisi kesinlikle Şii milisler kullanılamaz. Musul, Sünni şehridir. Sünni Kürtler, Sünni Türkmenler yaşar. Buraya kesinlikle Şii milisleri sokmayın, yarın burada çok daha büyük bir belayı bu bölgenin başına sarmayın. Bunu ısrarla vurguluyoruz."
Operasyonla bölgede ciddi bir göç dalgası olursa 1 milyon civarında insan Musul'dan göçe zorlanırsa bu insanların Irak topraklarında kalmasının sağlanması gerektiğini de belirten Işık, insanları kendi topraklarında mülteci konumuna düşürmeyecek tedbirlerin alınması gerektiğini sözlerine ekledi.
Dışişlerinden Irak'ın Türk askeri kararına sert tepki!

Dışişleri Bakanlığı, "Irak Temsilciler Meclisi’nin 4 Ekim 2016 tarihinde aldığı kararı kınıyoruz. Özellikle söz konusu kararın Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik çirkin ithamlar içeren bölümünü şiddetle protesto ediyoruz" dedi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, "Irak Temsilciler Meclisi'nin 4 Ekim 2016 tarihinde aldığı kararı kınıyoruz. Özellikle söz konusu kararın Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik çirkin ithamlar içeren bölümünü şiddetle protesto ediyoruz ve kabul edilemez buluyoruz" ifadeleri kullandı
Açıklamada, kararın, Türkiye'nin yıllardır her konuda yanında durduğu ve elindeki tüm imkanlarla destek olmaya çalıştığı Irak halkının büyük bölümünün görüşlerini yansıtmadığını düşünüldüğü belirtildi.
Türkiye'nin ulusal güvenliğine bir tehdit olarak gördüğü DAEŞ'le en başından bu yana kararlı bir mücadele sergilediği, bu süreçte DAEŞ'le Mücadele Uluslararası Koalisyonu'nun kuruluşundan itibaren bir üyesi olarak Koalisyon'un çabalarını kuvvetli şekilde desteklediği vurgulanan açıklamada, şu hususların altı çizildi:
"Türkiye, yıllardır Irak'tan kaynaklanan terör tehdidi nedeniyle binlerce vatandaşını kaybetmiş ve Irak'taki mezhepçi yaklaşımlar nedeniyle yaşanan istikrarsızlıkların doğrudan etkisinde kalmış olmasına rağmen, Irak'ın toprak bütünlüğünü, egemenliğini, istikrarını ve güvenliğini gerektiğinde büyük siyasi ve ekonomik bedelleri üstlenmeyi göze alarak en kuvvetli şekilde savunmuştur. Bugüne kadar Irak'a Türkiye'den kaynaklanan hiç bir tehdit olmamıştır." ifadelerine yer verildi.
Irak Temsilciler Meclisi'nin söz konusu kararında bahse konu Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tezkeresinin yeni bir tasarruf olmadığı hatırlatılarak, bu tezkerenin, Irak'ın kuzeyinden neşet eden PKK terör örgütü tehdidine karşı ilk defa 2007'de kabul edildiği, DAEŞ terör örgütünün ortaya çıkmasıyla birlikte bu örgütü ve Suriye'yi de kapsayacak şekilde genişletildiği kaydedilen açıklamada, "Yıllardır kabul edilmekte olan söz konusu tezkereye karşı ses çıkarmayan Irak Temsilciler Meclisi'nin, terörün Irak'ta ve Türkiye'de bu kadar can aldığı bir dönemde bunu yeni bir tasarrufmuş gibi gündeme getirmesini de manidar buluyoruz." ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, şu hususlara vurgu yapıldı:
"Türkiye, ulusal güvenliğini tehdit eden terör örgütleriyle öz savunma hakkını kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği mücadelede olduğu gibi, ortak bir geleceği paylaştığı Irak'ın egemenlik ve toprak bütünlüğünün korunması konusunda sergilediği ilkeli tutumunda da kararlılığını koruyacaktır.
ITM'nin söz konusu kararından ve Iraklı bazı yetkililerin son dönemdeki ülkemizi suçlayıcı açıklamalarından duyduğumuz rahatsızlık ve tepkimiz, Bakanlığımıza davet edilen Irak'ın Ankara Büyükelçisine de iletilecektir.
Iraklı yetkilileri, DEAŞ'la mücadelenin böylesine kritik bir döneminde, DEAŞ sonrası döneme yönelik çıkar hesaplarını bir kenara bırakmaya ve Irak ile bölgemizin iyiliği için ülkemizin kendilerine uzattığı dostluk ve yardım elini tutmaya davet ediyoruz."
Irak Meclisi, bugün Türkiye'ye ağır suçlamalarda bulunan kararında, TBMM tezkeresinin uzatılmasını kabul etmediğini bildirip, Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi'ne nota verilmesi, (DAEŞ'e karşı gönüllülere askeri eğitim veren) Türk güçlerinin 'işgalci güçler' olarak nitelenmesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarının kınanması ve Türkiye ile ticari ve ekonomik ilişkilerin gözden geçirilmesi gibi Irak hükümetinden bir dizi talepte bulunmuştu.
Bakan Bozdağ'dan flaş Ömer Halisdemir açıklaması!

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Ömer Halis Demir'e dava açıldığı iddialarının yalan olduğunu açıkladı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Twitter'dan açıklamalarda bulundu. Bozdağ,
"Ömer Halisdemir'in mirasçıları eşi ve çocukları aleyhine açılmış bir tazminat davası yoktur. Sosyal medyada yer alan haberler asılsızdır. İşin aslı,merhum şehid Ömer Halisdemir'in mirasçı eşi/çocuklarının,"çocuk mallarının korunması" için Aile Mahkemesine açılmış bir davadır. Darbeci Semih Terzi'nin mirasçısı eşi ve çocukları ile ilgili dava da "Çocuk mallarının korunması"davasıdır. Darbeci S.Terzi'nin mirasçılarıyla ilgili davanın, merhum şehid Ömer Halisdemir'in mirasçılarıyla ilgisi yoktur.Her iki dava ayrıdır. Ayrıca her iki dava da nüfus müdürlüğünün yasa gereği ihbarı üzerine açılmıştır.Mirasçılık nedeniyle açılması zorunlu davalardır."
HAİN SEMİH TERZİ'NİN AİLESİ ÖMER HALİSDEMİR'E DAVA AÇTI!
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İbrahim Kalın "Şehit ÖmerHalisdemir'in ailesine dava açıldığına dair haberler üzerine Sn Cumhurbaşkanımız konunun araştırılması talimatını vermiştir. Adalet Bakanlığından alınan bilgiler çerçevesinde böyle bir davanın açılmadığı anlaşılmıştır. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da 15 Temmuz şehit ve gazilerimizin hukuki işlemleri hassasiyetle ve yakından takip edilecektir." açıklamasında bulundu.
Dinlerarası diyalog yalanıyla ayetleri istismar ettiler

Dinlerarası diyalog yalanıyla AYETLERİ İSTİSMAR ETTİLER
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Olağanüstü Din Şûrası'nı toplayan Diyanet İşleri Başkanlığı, FETÖ'nün dini değerleri istismarıyla ilgili bir rapor hazırladı. Din İşleri Yüksek Kurulu'nun yaptığı çalışmayla FETÖ'nün dini değerleri istismarı örnekleriyle beraber ortaya kondu. SABAH, Diyanet'in FETÖ raporunun ayrıntılarına ulaştı. İşte rapordan satır başları:
BİRÇOK MASKE KULLANDI
40 yıllık söylem ve eylemlerine bakıldığında birçok maskeyi ustalıkla kullandıkları görülüyor.
Hedef, İslam'a hizmet değil karanlık güçler adına dünyevi bir hâkimiyet elde etmekt. Nitekim Gülen'in uzun yıllar önce söylediği "Biz, yeryüzünü bütünüyle fethetsek bile, ona takılıp kalmadan gökyüzünü fethetmek için yollar aramalıyız" sözü, onun ne kadar hayalperest ve ihtiraslı olduğunu göstermekte.
Örgüt için din, o sinsi planlarını uygulamak için sadece bir araç. Örgüt elebaşısı, başlangıçta dinî eğitim vaadiyle geniş halk kitlelerini aldatmış, sonunda ise ülkemizi fesat yerine çevirmeye çalışmıştır.
Din kisvesi altında faaliyet gösteren örgüt mensuplarının karakterleri, Medine döneminde yaşayan münafıklar ile örtüşmekte. Nitekim münafıklarla ilgili ayetlerde bu kimselerin kalben hastalıklı oldukları, inananlara sinsice tuzak kurdukları, gizli ajandalarını gerçekleştirme adına şeytanî odaklarla buluştuklarında onlarla beraber olduklarını beyan ettikleri anlatılmakta.
ASLA DİNİ TEŞEKKÜL DEĞİL
Bu hastalıklı yapı, dinî bir cemaat değil, küresel sistemin sinsi bir projesidir. Kuran ve Sünnet rehberliğinde değil; belli bir "üst akıl" ile sevk ve idare edilen, egemen güçlerin gizli emellerine hizmet eden bir yapı asla dinî bir teşekkül olamaz. FETÖ/batılı kamuoyunun ilgi ve desteğini sağlamak, medeniyetler çatışması tezine karşı duyarlılık üretme adına 'Dinlerarası diyalog' ve 'ılımlı İslam' diyerek şaibeli girişimler başlatmış, pek çok sırlı ve gizemli ilişkiyle uluslararası dünyada Müslümanların aleyhine oluşturulan karanlık projelerin bir parçası olmaktan çekinmemiştir.
HIRİSTİYANLAŞMA EĞİLİMİ
Gerçekte II. Vatikan Konsili'nde alınan kararlara dayanan Dinlerarası Diyalog projesiyle Gülen, ulusal ve uluslararası birçok etkinlik düzenleyerek, bir taraftan bağlarını Hıristiyan kültürüne yaklaştırırken diğer taraftan örgütün Batı dünyası tarafından akredite edilmesini sağlamıştır. Bu sayede Gülen, kendisine Pensilvanya'da üs kurma fırsatı bulurken, birçok batılı ülkenin kapıları örgüte bu sayede açılmıştır.
KURAN'I İSTİSMAR ETTİ
Diyalog sürecine meşruiyet kazandırmak için, Âl-i İmrân Suresi'nin 64. ayeti istismar edilmiş, bilinçli şekilde kelime-i tevhidin sadece ilk kısmı öne çıkarılmıştır. Gülen "Lâ ilâhe illallah' diyeni başıma koyarım" demiş, bu da müntesiplerince Kelime-i Tevhid'in 'Muhammedün Rasûlullah' kısmı söylenmese de kurtuluşa erilebileceği şeklinde algılanmasına yol açmıştır. Müslüman olmak için kelime-i tevhidin ilk kısmı olan "Lâ ilâhe illallah" demenin yeterli olduğu ve Hz. Muhammed'e iman etmeyenlerin de cennete girebileceği safsatası ileri sürülmüştür.
"FETÖ'NÜN GÜNAH GALERİSİ" DİYE YAYIMLAYIN
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 4 Ağustos'ta yapılan Olağanüstü Din Şûrası açılışında yaptığı konuşmada, "Sözde kitaplar yazıyormuş, sözde eserleri varmış. Artık ne tür intihaller yapıldığını bilemem, ama çok intihaller olduğu belli. Diyanet İşleri Başkanımıza da bir ara söyledim. 'Bunun sözde eserlerini Din İşleri Yüksek Kurulumuza verin de A'da Z'ye incelesinler, inceletsinler. Bu kitapların içinde dinimizle bağdaşmayan ifadeler var. Ve ondan sonra da FETÖ'nün Günah Galerisi diye bir kitabı siz yayımlayın.' Ve burada bütün gerçekleri ortaya serilsin. Bunun en ideali, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun bu çalışmayı yapmasıdır, bunu bekliyoruz" açıklamasını yapmıştı.
‘Dosyaları görmeden karar veriyorduk’

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tutuklanan eski İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi hâkim Mehmet Erdoğan, Selam Tevhid Kumpas davasında itiraflarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere siyasetçi, kamu görevlisi, işadamı ve gazeteci binlerce kişinin yasadışı dinlenmesiyle ilgili davanın hakimler savcılar ayağına ilişkin yargılama Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde başladı. Tutuklu hakim Erdoğan, o dönemde telefon dinleme talepleriyle ilgili dosyaları görmeden karar verdiklerini itiraf etti. Hakim Erdoğan, örgütün hedefinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan olduğunu söyledi.
Şanlıurfa'da terör saldırısı

Viranşehir ilçesinde PKK'lı teröristlerce karakola düzenlenen saldırıda 1 asker şehit oldu
Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde, PKK'lı teröristler tarafından karakola uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda 1 asker şehit oldu
Alınan ilk bilgiye göre, bir grup PKK'lı terörist tarafından Viranşehir - Mardin karayolunun 20. kilometresinde bulunan Karakuzu Jandarma Karakoluna uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. Saldırıya güvenlik güçlerince karşılık verilmesi üzerine çatışma çıktı.
YARALI UZMAN ÇAVUŞ ŞEHİT OLDU
Şanlıurfa'nın Viranşehir İlçesi'nde PKK'lı teröristlerin karakola düzenlediği saldırıda yaralanan uzman çavuş, kaldırıldığı hastanede doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamayarak şehit oldu.
Nazlı Ilıcak'tan 'darbe' itirafı

Gazeteciler Nazlı Ilıcak ve Mehmet Baransu, 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından medya mensuplarına yönelik soruşturmada tutuklanan Ahmet ve Mehmet Altan kardeşlere ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında “şüpheli” sıfatıyla ifade verdi. Ilıcak, "Anladım ki 17 /25 Aralık yolsuzluk operasyonu gibi gözükse de darbe faaliyetinin ilk adımları olduğunu 15 Temmuz göstermiştir" dedi.
Gazeteciler Mehmet Baransu ve Nazlı Ilıcak, geçtiğimiz haftalarda 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından medya mensuplarına yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan Ahmet ve Mehmet Altan kardeşlere ilişkin soruşturmada ifade vermek üzere adliyeye getirildi.


Tutuklu bulundukları cezaevlerinden Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na getirilen Nazlı Ilıcak ve Mehmet Baransu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcılığı tarafından "şüpheli" sıfatıyla sorgulandı..........

15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan gazeteciler Nazlı Ilıcak ve Mehmet Baransu, bugün şüpheli sıfatıyla ifade verdi.
"ANLADIM Kİ 17-25 ARALIK DA DARBENİN İLK ADIMLARIYMIŞ"
İfadesi alınan Ilıcak, "FETÖ / PDY’nin nihai amacını 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimiyle anlamış olduk. Bu tarihten önceki faaliyetleri suç konusu olarak düşünmüyordum. Fakat anladım ki 17 /25 Aralık yolsuzluk operasyonu gibi gözükse de darbe faaliyetinin ilk adımları olduğunu 15 Temmuz göstermiştir" dedi.
"BENİM YAPTIĞIM TELEVİZYON YAYINI SUNMAKTAN İBARETTİR"
14 Temmuz’da Can Erzincan TV’deki programda darbe çağrışımıyla subliminal mesaj içeren söylemlerde bulundukları iddiasına da reddeden Nazlı Ilıcak, "Benim yaptığım televizyon yayını sunmaktan ibarettir. Can Erzincan Tv’de çalıştığım sürede birçok bürokrat ve siyasetçi program konuğum olmuştur. Muhtelif görüşlere yer verilmiştir. Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum ki; yaptığım programa ilişkin FETÖ / PDY ’ye ilişkin herhangi bir ceza da verilmemiştir" dediği belirtildi.
Silahlı Terör Örgütü FETÖ / PDY’ye üye olmadığını söylediği öğrenilen Nazlı Ilıcak, ifadesinin ardından tekrar Bakırköy Kadın Cezaevi’ne götürüldü. Mehmet Baransu’nun da Altan kardeşlerin tutuklandığı dosya kapsamında ifade verdiği öğrenildi.
30 TEMMUZ’DA TUTUKLANMIŞTI
Nazlı Ilıcak, darbe girişimi sonrasında FETÖ/ PDY silahlı terör örgütünün medya yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında 30 Temmuz’da "Silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan tutuklanmıştı. Mehmet Baransu ise "Balyoz davasında kumpas" iddialarına ilişkin açılan dava kapsamında tutuklu yargılanıyor.
"FETÖ'NÜN ASIL AMACINI 15 TEMMUZ'DA ANLADIM"
Ilıcak'ın ifadesinde "FETÖ'nün asıl amacını 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimiyle anladım. Bu tarihten önceki faaliyetleri suç konusu olarak düşünmüyordum. Fakat anladım ki 17 /25 Aralık yolsuzluk operasyonu gibi gözükse de darbe faaliyetinin ilk adımları olduğunu 15 Temmuz göstermiştir" şeklinde konuştuğu öğrenildi.
Ilıcak'ın 14 Temmuz'da Can Erzincan TV'deki programda darbe çağrışımıyla subliminal mesaj içeren söylemlerde bulundukları iddiasını da reddettiği belirtildi. Ilıcak, ifadesinin ardından tekrar tutuklu bulunduğu Bakırköy Kadın Cezaevi'ne götürüldü. Gazeteci Mehmet Baransu'nun da kardeşlerin tutuklandığı soruşturma kapsamında ifade verdiği kaydedildi.
NAZLI ILICAK SAVCILIKTA FETULLAH'I BÖYLE SATTIFigen Yüksekdağ'a kötü haber!

Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yetkisiyle uygulanan "yayın durdurma" kararına rağmen yayınını sürdüren Özgür Radyo'ya giden emniyet ve RTÜK görevlilerine mukavemette bulunan 18 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın eşi Sedat Şenoğlu'nun da olduğu bildirildi.
Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yetkisiyle uygulanan "yayın durdurma" kararına rağmen yayınını sürdüren Özgür Radyo'ya giden emniyet ve RTÜK görevlilerine mukavemette bulunan 18 kişi gözaltına alındı.
İstanbul Güvenlik Şube Müdürlüğü ve Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, beraberinde Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yetkilileri ile Özgür Radyo'nun Kadıköy'deki merkezine gitti.
POLİSLER KAPIYI ZORLA AÇTI
Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler, radyonun bulunduğu sokakta güvenlik önlemi alırken, kapının açılmaması üzerine polisler, kapıyı zorla açtıktan sonra içeri girdi.
Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yetkisiyle uygulanan "yayın durdurma" kararına rağmen yayınını sürdüren Özgür Radyo'ya giden emniyet ve RTÜK görevlilerine mukavemette bulunan 18 kişi gözaltına alındı.
İstanbul Güvenlik Şube Müdürlüğü ve Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, beraberinde Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yetkilileri ile Özgür Radyo'nun Kadıköy'deki merkezine gitti.
POLİSLER KAPIYI ZORLA AÇTI
Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler, radyonun bulunduğu sokakta güvenlik önlemi alırken, kapının açılmaması üzerine polisler, kapıyı zorla açtıktan sonra içeri girdi.
FİGEN YÜKSEKDAĞ'IN EŞİ DE GÖZALTINDA
Polisler, 9'u kadın 18 kişiyi gözaltına alırken, gözaltına alınanlar arasında HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın eşi Sedat Şenoğlu'nun da olduğu bildirildi. İşlemlerin ardından Özgür Radyo'nun yayını kesildi.
Sedat Şenoğlu, yapılan işlemler sonrasında tutuklandı.
7 YIL HAPİS CEZASI VERİLMİŞTİ
Figen Yüksekdağ'ın MLKP üyeliğinden yargılanan kocası Sedat Şenoğlu'nun 7 yıl 6 ay hapis cezası Yargıtay tarafından onanmıştı ancak Şenoğlu'nun Türkiye'de olmadığı iddia edilmişti.
FİGEN YÜKSEKDAĞ'IN EŞİ DE GÖZALTINDA
Polisler, 9'u kadın 18 kişiyi gözaltına alırken, gözaltına alınanlar arasında HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın eşi Sedat Şenoğlu'nun da olduğu bildirildi. İşlemlerin ardından Özgür Radyo'nun yayını kesildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Milli Savunma Üniversitesi'ne rektör atadı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni kurulan Milli Savunma Üniversitesi'ne rektör olarak Prof. Dr. Erhan Afyoncu'yu atadı.
Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni kurulan Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü'ne Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 130'uncu ve 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5'inci maddeleri uyarınca Milli Savunma Bakanının önerdiği ve Başbakanın uygun gördüğü adaylar arasından Prof. Dr. Erhan Afyoncu'yu atadığı belirtildi.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Erdoğan, yeni kurulan Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğüne, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 130'uncu ve 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5'inci maddeleri uyarınca, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın önerdiği ve Başbakan Binali Yıldırım'ın uygun gördüğü adaylar arasından Prof. Dr. Afyoncu'yu atadı...
MİLLİ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ 15 TEMMUZ'DAN SONRA KURULDU
15-16 Temmuz 2016 Türkiye askerî darbe girişimi sonrasında gündeme gelen askerî kurumların yeniden organize edilme sürecinde askerî okullar da bu kapsama alınmıştı. Bu kapsamda askerî darbe girişiminin faili olarak gösterilen FETÖ mensuplarının sızdığı Türk Silahlı Kuvvetlerinin astsubay ve subay ihtiyacını karşılayan Heybeliada Deniz Lisesi, Işıklar Askerî Hava Lisesi, Kuleli Askerî Lisesi, Maltepe Askerî Lisesi ile astsubay hazırlama okulları ve Harp Akademileri 31 Temmuz 2016 tarihinde yürürlüğe giren kanun hükmünde kararname ile kapatılarak tüm öğrencilerin ilişiği kesilmişti. Aynı kararname ile bu okulların kapanmasıyla oluşacak subay ihtiyacını karşılayan öğretim kurumu boşluğunu doldurmak amacıyla önlisans, lisans ve lisansüstü düzeylerinde eğitim verecek olan Millî Savunma Üniversitesi kuruldu.
‘Büyük savaş’ Dabık’a yaklaşıyor

ÖSO güçleri, DEAŞ’ın “ahir zamanda büyük savaşın yaşanacağına” inandığı Dabık köyüne yaklaştı. 3 köyü ele geçiren ÖSO’ya TSK ve koalisyon güçleri de havadan destek sağlıyor
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından 24 Ağustos'ta Suriye'de başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtı'nın 41'inci gününde kritik gelişme yaşandı. ÖSO, Kilis karşısında yer alan Savran (Dabık) köyünün 5 kilometre kadar doğusundaki Boztepe, Hardanah ve Türkmen Barı bölgelerini ele geçirdi. TSK ve koalisyona bağlı uçaklar ise bu 3 köyün daha güneyinde bulunan Ziyadiyah, Bahrutah, Duvaybık, Aktarin ve Türkmen Barı köylerindeki hedeflere hava saldırısı düzenledi. ÖSO güçlerinin bölgedeki nihai hedefi Halep'in Bab kenti. Ancak bundan önce sınırdaki Azez-Cerablus hattının genişletilmesi gerekiyor. Rai (Çobanbey) bölgesinden güneye doğru ilerleyen ÖSO güçleri bölgede kritik bir noktaya ulaştı. Bab'tan önce DEAŞ'ın ikinci önemli noktası Dabık (Savran) kırsalında Boztepe, Hardanah ve Türkmen Barı köylerini ele geçiren ÖSO güçleri, böylece Dabık'a 5 kilometreye kadar yaklaştı. Mare, Aktarin yönlü saldıran ÖSO güçleri Dabık'ı da içine alan bölgeyi kuşatma altına almayı planlıyor.

SONRA Kİ HEDEF BAB
SABAH'a konuşan Sultan Murat Tümeni Komutanı Muhammet Şıhlı, ÖSO içindeki grupların arasında çıkan problemlerin çözüldüğünü ve orduda morallerin yüksek olduğunu söyledi. Komutan Şıhlı, "Nihai hedefimiz El-Bab. Çobanbey'in doğusundaki Taşlıhöyük köyünü ele geçirip ilerleyişimize devam etmek istiyoruz" diye konuştu. Çobanbey güneyindeki ÖSO ilerleyişi, ABD'li askerlerin ilçeye gelmesiyle durmuştu. Zira, muhalifler ABD'lilerin Fırat Kalkanı operasyonunu baltalamak için bölgeye girdiğini savunarak askerlerin çıkmasını istemiş, protesto etmişti. ABD'li askerlerin çıkması ardından gruplar yeniden anlaşırken operasyon da hız kazandı. Operasyonun dünkü bölümünde 63 hedefe 301 atış yapıldı. Bölgedeki çatışmalarda ise 15 ÖSO savaşçısı şehit oldu, 35'i yaralandı. Koalisyon güçlerinin 11 hava saldırısında ise 13 DEAŞ unsuru etkisiz hale getirildi. Bu arada Suriye'nin Haseke kentindeki bir düğün salonunda dün meydana gelen patlamada 30 kişi öldü, 90 kişi yaralandı.
DEAŞ İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?
Dabık DEAŞ için çok önemli. Zira örgüt bölgenin, hadis-i şeriflerde belirtildiği söylenen "ahir zamandaki kutsal savaşın yaşanacağı yer" olduğuna inanıyor. Bu savaşta "80 sancak altında toplanacak küfür ordularının Müslümanlarla savaşacağı ve kaybedeceği" belirtiliyor.
ABD, RUSYA İLE TEMASLARI DURDURDU
ABD yönetimi, Rusya ile Suriye'de çatışmaların durdurulması anlaşması çerçevesindeki ikili temasları durdurma kararı aldığını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada Moskova yönetiminin, isteksiz olması veya gücünün yetmemesi sebebiyle Suriye rejiminin, ateşkes anlaşmasına bağlı kalmasını sağlayamadığını belirterek "Rusya ile Esad, askeri yöntemi kullanmaya devam ediyor" eleştirisini yöneltti.
"RAKKA'YA KAÇIYORLAR"
Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) göre Musul operasyonuna sayılı günler kaldı. Partinin Musul sözcüsü ise örgüt yöneticilerinin Rakka'ya kaçtığını ileri sürdü Irak'ın kuzeyindeki Mesud Barzani'nin liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) göre Musul operasyonu için geri sayım başladı. Rus Haber Ajansı Sputnik'in KDP Musul sözcüsü Said Mamuzini'ye dayandırdığı haberde, operasyonun "birkaç gün içinde" başlayacağına yer verildi. Mamuzini, DEAŞ'ın askeri üst düzey liderlerinin de Musul'dan Rakka'ya kaçtığını ileri sürdü. Süleymaniye'de ikamet eden partinin Musul sözcüsüne göre örgüt Musul çevresine derin hendekler kazarak, boş evlere bombalar yerleştiriyor, savunma için bombalı araçlar hazırlıyor. Operasyon öncesi koalisyon güçlerine ait savaş uçaklarının Musul çevresine yönelik ağır hava saldırılarının sürdüğü bildirildi.
FETÖ'nün kaçağı Hz. Yusuf'u yalanlarına alet etti

FETÖ'nün firari polis yazarı Önder Aytaç, Hz. Yusuf'un Silivri Cezaevi'ne gidip tutuklu bulunan Cemaat mensuplarına namaz kıldırdığını iddia etti. Hızını alamayan Önder Aytaç, bu sırada duvarların da ortadan kalktığını ve tüm tutukluların bir araya gelerek namaz kıldığını yazdı.
FETÖ operasyonlarının başlaması üzerine İngiltere'ye firar eden Önder Aytaç, Twitter hesabından şunları yazdı:
"Silivri'yi anlatayım. Yatsı namazını kılmak için kamet getiriyor arkadaş, cemaatle namaza durulacak, birine geç kıldır diyorlar. O da tam imamete geçerken Silivri'nin duvarları açılıyor. Bütün koğuşlarla namaza duruyorlar. İmamete 2 metre boyunda hiç tanımadıkları gül yüzlü birisi geçiyor. Fakat namaz bildiğimiz namaz değil, farklı bir namaz kıldırıyor. Selam verince hakkınızı helal edin ama ben önce geldiğim için bizim namaz sizinkinden biraz farklı olduğu için ben böyle kıldırdım namazı diyor.
"BEN YUSUF (AS) HERGÜN BURADAYIM"
O kişiye siz kimsiniz deyince, ben Yusuf (as) ben her gün buradayım ama Efendimiz as bugün arkadaşlara görünseniz dedi. Bu sebeple sizinle oldum diyor. Bu olayı koğuştakilerin tamamı görüyor. Duvarların açıldığını herkes görüyor ve hepsi de şoka giriyor. Uzuuun bir sessizlik sonrası ağlamalar oluyor ve başka bir şey de konuşulmuyor zaten."


FETÖ'cü hakimin 'çözülmeyin notu' tellere takıldı
FETÖ üyeliği suçundan tutuklanan hakim M.K'nin "örgütte çözülmeyi ve gelecek itirafları önlemek" için örgüt mensuplarına ulaştırmaya çalıştığı notlar, Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun dikenli tellerinde takılı kaldı.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliği suçundan meslekten ihraç edilip tutuklanan bir hakim M.K'nin "örgütte çözülmeyi ve gelecek itirafları önlemek" için yazdığı ve cezaevinde başka koğuşta kalan örgüt mensuplarına ulaştırmaya çalıştığı notlar, Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun dikenli tellerine takıldı.
15 Temmuz darbe girişimi karşısında halkın tereddütsüz sokaklara dökülerek demokrasiye sahip çıkmasıyla adeta duvara çarpan FETÖ, cezaevindeki, içinde bulunduğu durumu sorgulayamayacağını ve kendisine kayıt şartsız itaate devam edeceğini düşündüğü örgüt mensuplarının konuşmasını engelleyebilmek için her yolu deniyor.
Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda görev yapan jandarma ekipleri, FETÖ'nün darbe girişimi sonrası başlatılan operasyonlarda tutuklanan örgüt üyelerinin kaldığı koğuşlar ve açıldıkları avlularda yaptıkları aramada, bir avludan diğer avluya ulaştırılmak istenen fakat üst kısımdaki dikenli tellere takılan kağıt parçalarını fark etti. Üzerinde mesajlar bulunan kağıt parçalarını alan jandarma görevlileri, söz konusu iki notu cezaevi yönetimine iletti.
"ZENGİN OLACAKSINIZ"
Notların, FETÖ'de darbe girişimi ve sonrasındaki operasyonlarla başlayan çözülmeyi önlemek, gelecek itirafların önüne geçmek için motivasyon amaçlı yazıldığı, talimatlar içerdiği belirlendi.
"En kısa zamanda kurtulacağız buradan. Ümidinizi asla kaybetmeyin." yazılı ilk notta, "Bir sıkıntınız olursa iletin. ByLock terörden ceza için yeterli delil değil. Hele telefon, tablet filan imaj alınmadıysa delil dahi sayılmaz." ifadeleri yer alıyor.
Notta, FETÖ mensuplarına "Sizlere soru sorulmadan savunma yapmayın. Onlar sizin suçlu olduğunuzu ispatlasın. Siz suçsuz olduğunuzu anlatmaya çalışmayın. Her tür karara itiraz dilekçesi yazın." şeklinde uyarı ve talimatlar bulunuyor. Notta, "İleride çok büyük tazminatlar alacak ve zengin olacaksınız. Sadece sabır." ifadelerine yer veriliyor.
"MOTORLARA BİNECEĞİZ"
M.K'nin "Sevgili Reis" hitabıyla başlayan ve kime yazdığı henüz belli olmayan ikinci notunda ise şu ifadeler yazılı:
"OHAL'den sonra tahliye veya beraat. Sen bunları hiç düşünme. Para sayma makinesi hazırla. Alacağımız tazminatları saymak için lazım olacak. İdareden, AYM (Anayasa Mahkemesi) bireysel başvuru formu isteyin. Tutuklama için itiraz edin. En son AİHM'e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) gideceğiz. Kendine iyi bak. Moralinizi yüksek tutun. Güzel günler göreceğiz güneşli günler. Motorlara bineceğiz."



YORUMLAR