Giriş 04 Mayıs 2015 06:45 (Son güncelleme 15 Kasım 2017 07:31
Erdoğan, Mehdi'nin gelişine mi hazırlanıyor?
Bi Simit yazdı: 2023 Erdoğan’ın kafadan ortaya attığı bir tarih değildir. Bu bir Rabbani işarettir. Her 100 yıl bu ümmetin şahlanacağı ve geçmişte de kendini bulduğu gerçeğini artık onlar da biliyorlar. Bu yüzden titriyorlar. Tek ümitleri sizin, yani Türk milletinin bunun farkında olmamış olması. Ya da öyle sanıyor olmaları. Farkında mısınız? Hazır mısınız? Alparslan’ın yiğitleri? Hazır mısınız? Malazgirt’te Alparslan’a 20.000 yiğit Kürt askeri ile destek veren Mervan’ın torunları?
Erdoğan, Mehdi'nin gelişine mi hazırlanıyor?
Bi Simit yazdı: 2023 Erdoğan’ın kafadan ortaya attığı bir tarih değildir. Bu bir Rabbani işarettir. Her 100 yıl bu ümmetin şahlanacağı ve geçmişte de kendini bulduğu gerçeğini artık onlar da biliyorlar. Bu yüzden titriyorlar. Tek ümitleri sizin, yani Türk milletinin bunun farkında olmamış olması. Ya da öyle sanıyor olmaları. Farkında mısınız? Hazır mısınız? Alparslan’ın yiğitleri? Hazır mısınız? Malazgirt’te Alparslan’a 20.000 yiğit Kürt askeri ile destek veren Mervan’ın torunları? Hazır mısınız? Küffarı son bir defa kuzeyin soğuk topraklarına sürmeye, canlı yayında kucağında evladı vurulan Filistinli Baba'nın intikamını almaya, Suriye'de Esed’den kaçarken Amman sınırında açlıktan ölen kız çocuğumuzdan helallik istemeye?
Daha sonra Bismillah diyerek yayınla butonuna bastım. Çünkü siteyi ilk açtığım zaman amacım kesinlikle siyasi, politik veya gündeme dair şeyler yazmak değildi. Hayattan alıntılar yapacaktım. Başımdan geçen hikâyeleri anlatacaktım. Sevdiklerimle beraber Bisimit’i bir hatıra defterine dönüştürecektim ama 17 Aralıktan sonra gelişen hadiseler ister istemez beni bu mücadelede var olmaya itti ve sonrasını getirmek zorunda kaldım. Sitede yazdığım bütün yazılar kendime attığım birer tokattı aslında. Bugüne dek suskunluğuma karşı attığım bir tokattı.
Okur kardeşlerimin desteği ile tarihi göz önünde bulundurarak gündemi değerlendirirken, gündem ile tarihi sentezleyerek geleceğe dair analizleri yazdım ve sizinle paylaştım. Bütün bunları BİSİMİT mahlası ile yaptım. Amacım isim yapmak olmadı. Hükümete yalakalık yapmak olmadı. Birilerine haber göndermedim. Birilerinin habercisi de olmadım. Okurlarımla paylaşmadım ama bu yüzden kimi zaman hem paralel tarafından hem de bazı hükümet kurumları tarafından dava edildim veya tehdit edildim. Her iki durumda da ne hükümete ne de paralele sığınmadım. Her ikisinde de Allah'tan başka hiç kimseye güvenmedim. Solo olarak çaldığım Bisimit senfonisine samimi olan Müslümanlar iştirak etti ve bu senfoni hamdolsun sizinle beraber koroya dönüştü.
Bütün bunları neden mi anlattım? Çünkü şimdi yapacağım tespitleri sizinle yine sadece Allah rızası için paylaşacağım. Ve siz de bu tespitleri benim ağzımdan sadece Allah rızası için dinleyeceksiniz. Sonuçları düşünmek, tedbir almak, taraf seçmek, hazırlanmak, dalga geçmek, alay etmek, düşünce israfı veya düşünce insafı eylemek tamamen size kalmış.

Ben bir hiçim. Hükümet ve Cemaati yazarken de, Ses kayıtları ile ilgili yazarken de, James Foley'i yazarken de, IŞİD'i ilk yazdığım zaman da, BOPun amacını anlatırken de, Tır Operasyonunu, Cifir savaşlarını, Milli Görüşü yazarken de hep hiç olarak yazdım. Bisimit benim değil, bu milletin mahlası ve markası oldu. Bisimit bu millete 100 yıldır operasyon yapanlara, milletin yaptığı operasyon oldu. Şimdi yazacaklarımı yine bu millet için ve yine bu milletin kaygısına sunuyorum.
İstanbul ve Gaziantep’te garip hareketlenmeler var. Fatih Edirnekapı’daki ve Gaziantep’teki dostlarımız çok ilginç bilgiler veriyorlar. Yemen'den, Fas'tan, Hindistan'dan, Malezya'dan ve Afrika'dan bir takım şeyhlerin müritleri harıl harıl bu bölgelerden ev satın alıyorlar. Yavaş yavaş yerleşmeye başladılar. Malezya’da mehdilik ilan eden Şeyh Şafii'nin müritleri Edirnekapı'da dergâh bile kurdu. Hepsi Mehdi'nin zuhuru için hazırlık yapıyor. Mehdi demişken biraz bahsetmekte fayda var.
Türkiye'de özellikle bazı erkek kılıklı SÜRTÜKLER Mehdilik kavramının tabiri caizse içini ceviz kabuğuna çevirdi. Mehdi lafını duyunca hemen ister istemez dalga moduna geçiyoruz. Öyle ki hepimizin dışarı çıkıp Mehdi benim diye bu kavramla alay edesi var. Suç tabi bizde değil, sürekli Mehdilik iddiası ile ortaya çıkan ahlaksızlarda. Bunlar üzerinde durarak konuyu çöpe çevirmek istemiyorum. Allah onların hepsinin belasını verdi. Öyle rezil oldular ki, farkında bile değiller. Artık sarhoşlukları canlı yayında fuhuş yapmalarına olanak tanıyacak kadar ayyuka çıktı. Neyse konumuza dönelim.
İslam dünyasında şu anda Mehdiliğini ilan eden yaklaşık 200 kişi bulunmakta. Bunların bir çoğu düzenbaz ve sahtekâr. Buna Türkiye'dekiler de dâhil. Neden hepsi demediğimi merak ediyor olabilirsiniz. Bir kısmı da şizofrenik vaka. Yani sağlığı yerinde olmayan ve kendini Mehdi olarak düşünen zavallı insanlar.
Mehdiliğin en kavi alameti olan "Mehdi kendisi bile mehdi olduğunu bilmeyecek, ta ki rivayete göre Halife Suriye bölgesinde (Halep) Rum ordusu ile (Batı Orduları) savaşa gittiği zaman, Halifenin yardımına gidecek ve insanlar kendisine biat edecekler. Ardından Halife ve orduları ile Kudüs’e yol alacaklar. Orada da Hz. İsa’nın zuhuru ile Deccalı yok edecekler ve Kudüs’te namaz kılacaklar.
Bunu konuyu sayfalarca hadis ve rivayetler üzerine bina etmek yersiz. Dileyenler araştırıp farklı rivayetleri de inceleyebilir. Bu kısa bilgiyi neden mi verdik?
Türkiye'deki gençler ve bizler farkında değiliz belki ama bu biraz da İslam Dünyasında belki de tek rahat ülke olmamızdan kaynaklanıyor. Bütün İslam âlemi çalkalanıyor. Kan dökülmeyen tek coğrafya neredeyse yok. Şarktan Garba, Şimalden Cenuba kadar bütün İslam coğrafyalarında ya kıyım, ya da kıyam hâkim. Yanlış anlaşılmasın. Dünyada bir fikir kavgası yok. Çünkü fikir kavgası olsa bir Allah’ın kulu çıkıp Maoizmi, Leninizm’i, Budizm’i veya Hristiyanlığı eleştirir ya da bu fikirlerin, dinlerin savunucularına karşı bir huruç eylemi başlatır.
Ama dünyada İslam ve Müslümanlardan başka eziyet çeken, sömürülen, zulüm ve dayatmalara maruz kalan başka hiç kimse yok. Çünkü kurdukları dünya düzenine İslam’dan başka alternatif hiç bir düzen yok. Bunu çok iyi biliyorlar. Bu yüzden İslam’ın içini boşaltma çabası içerisindeler. Bu çabalar savaşları ve dolayısı ile kıyımları beraberinde ister istemez getirdi. Şimdi ise zurnanın son deliğindeyiz. Olay o kadar koptu ki Müslüman alemi akın akın Türkiye'ye geliyor veya Türkiye'yi izliyor. Üzücü durum ise Türkiye devlet olarak bunun farkında ancak millet olarak bu gerçeklere çok uzaktayız.
Yani Türkiye yarın bir kıyam yapmaya kalksa, bu intifada için dışarıdan milyonlarca Müslüman destekçi bulacağı aşikar ancak Türkiye içinde buna dair ne bir inanç ne de güven emaresi maalesef yok. Ya da ben böyle düşünüyorum. Türkiye'nin dışarıdan milyonlarca destek bulacağına emin olma sebebim ise Türkiye'nin dış politikasından kaynaklanıyor. Dikkat ederseniz daha önce de defalarca belirttiğim gibi Türkiye son 5 yıldır dış politikasını ülke liderleri, partiler, gruplar veya mezhepler üzerine değil halkların talepleri üzerine şekillendiriyor. Bu siyaset fokur fokur kaynayan İslam Dünyasındaki liderleri Türkiye'ye düşman yaparken, halkları ise hayran bırakıyor.

Konuya Davutoğlu ve Erdoğan'ın vizyonu ile devam edeyim. Tekrar buraya döneceğim. 2015 seçimlerinden sonra hedef konuldu. Musul ve Kerkük Türkiye'ye eyalet olarak bağlanacak. IŞİD'den rehineler alındığı gün bunu yazmıştım sosyal medyadaki sayfama. Hatırlayan hatırlar. Şu anda bütün hazırlıklar sürüyor. Hani yeni yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı var ya! Onun neden bu kadar büyük olduğunu Türkiye'deki biz akıllılar haricinde bütün dünya anladı aslında.
Saray'daki odalara isim bile verildi. Abhazya Eyaleti, Ahıska Eyaleti, Dağıstan Eyaleti, Nahcivan Eyaleti, Sana Eyaleti, Tebriz Eyaleti , Tiflis Eyaleti, Habeş Eyaleti, Adana Eyaleti, Cezayir Eyaleti, Halep Eyaleti, Anadolu Eyaleti, Bağdat Eyaleti, Basra Eyaleti, Bosna Eyaleti ve daha ismini saymadığım 250'ye yakın eyalet ismi şu anda Saraydaki odalara verildi bile. Eyaletler bu odalardan yönetilecek ve kim ne derse desin her şey göze alınmış durumda. Rusya'nın batı karşısında zayıflamış olması ve artık Esed'i savunacak pozisyonda olamaması, dikkatini Ukrayna ve kendisi ekonomisi dışında bir yere ayıramaması, Türkiye için oluşmuş bir başka organik fırsat.
Türkiye'nin Musul ve Kerkük’ten sonra ilk hedefi Halep olacak. Burada Türkiye ilk defa sürekli müttefik diye adlandırdığı batıya karşı aleni bir şekilde savaş ilan etmiş olacak. En önemli noktalardan birisi İran, Batı ile beraber ittifak yapacak ve Suriye'de Türkiye'ye karşı cephe alacak. Türkiye yalnız mı olacak? Devlet olarak evet ama millet olarak değil. Malezya'dan, Endonezya'dan, Afrika'nın çeşitli ülkeleri başta olmak üzere bütün İslam âlemi akın akın Türkiye'ye cihat için gelecek ve Türk ordusunun sancağı altında savaşacak. Bu size Çanakkale savaşını hatırlattı mı?
Orada da devlet olarak yalnızdık ve yanımızda ümmet vardı ve biz her cephede galip geldik. Müttefiklerin mağlubiyeti bizim de mağlup sayılmamıza neden oldu ve savaşta kaybetmediğimiz toprakları mason kumandanlarımız yüzünden masada kaybetmiştik. Hatırladınız mı? İşte kaybettiğimiz o yerleri geri almanın savaşını tam 100 yıl sonra yapacağız. Çok az kaldı. Bütün işaretler bu yönde. Bunca risk alarak bütün dünyaya meydan okuyan Erdoğan'ın eceli ile yatakta ölmeye hiç ama hiç niyeti yok. Şehit olmak istiyor. Davutoğlu'nun eceli ile yatakta hasta bir şekilde ölmeye niyeti yok. Bunlar masal değil. Kendileri de defalarca dile getirdiler.
Bahsettiğim mehdi konusuna değineceğim az sonra. Hayal kırıklığına uğratacaksam şimdiden kusura bakmayın. Erdoğan Mehdi filan değil. Ya da mehdi şudur, budur da demeyeceğim. Mevzu şu ki Suriye'de İran dâhil garbın ordusu ile Halep'te yapılacak savaşta Mehdi'nin zuhur edeceğine inananlar hem İstanbul hem de Antep'e yerleşmeye başladılar. Halep savaşından sonra hedefin Kudüs olacağını ve burada Halife'nin imamlığında namaz kılacaklarına inanmış bu insanlar.
Selahaddin dönemini hatırlayın. Sultan Selahaddin haçlılar üzerine yürümeden önce İslam Dünyası'na operasyon yapmış Şii olan Fatımi Hilafetine son vermiş, İslam Dünyasındaki çok sesliliği keserek tek adam olmuştu. Bütün bu icra atlardan sonra Kudüs'e sefer düzenleyip yaklaşık 90 yıldır Kudüs'ü elinde tutan Hristiyanların elinden Kudüs'ü tekrar geri almıştı. Selahaddin Kudüs'ü fethetmeden Kudüs'ü Hristiyanlara tapulayıp İslam Dünyası'nın fetih girişimlerini engelleyen Hilafet Devleti (Fatımiler)'e son vermesi gerektiğini çok iyi biliyordu.

Fatımilerin Şia meşrepli olduğunu ikinci kez tekrar etmeme gerek yok. Şimdi size çok can alıcı bir soru sormak istiyorum. Bugün aynı şeyi İran'ın yaptığını gerçekten görebiliyor muyuz? Kudüs'ü hapseden ülkenin aslında İsrail değil de İran olduğunu fark edebildik mi? Mısır’da daha bu hafta Selahaddin Eyyubi’nin terörizmi tetiklediği için tarih dersi müfredatından kaldırıldığını biliyor musunuz? Hatırlayın Fatımiler Mısır’da hükümranlık sürüyordu ve Mısır’da Fatımilerle beraber Şia alametlerini ortadan kaldıran yine Selahaddin Eyyubi olmuştu. Yani adamların karın ağrısı o kadar büyük ki tam 1000 yıl sonra bile nefretleri dinmemiş, dinmiyor, dinmeyecek.

Özetle Özgür bir Ümmet için, Âdem ile Havva'dan beri her defasında "İsrail menzilimizde 10 dakikada yok ederiz" diyerek bugüne dek küffara karşı tek ok atmamış olan ve Kudüs'ü İsrail'e taşere eden İran'ı artık ortadan kaldırma vakti geldi. Filistin düzelirse bütün Arap Dünyası'nın düzeleceğini unutmayın. Nihayetinde Bağdat’ı, Şam’ı, Sana’yı nüfusuna aldıran İran'ın bunu artık açık bir şekilde ifade etmesi, Tahran haricinde bütün İslam başkentlerinin cayır cayır yanması bizler için yeterince acı bir metafor değil mi? Ya da koca bir kazık?
Ahrar liderinin İstanbul ziyaretinden hemen sonra Suriye’de bütün mucahid grupların birleşmesi sizce tesadüf müydü? Esed, Hizbullah ve İranın ordularını bir avuç mücahid kimin tedarik ettiği ağır silahlarla püskürttü dersiniz? Bütün bu ilerlemeler sizce neyin alametidir?

Bugünlerde Suriye'de en aktif ve öncü gruplardan Ahrar'ın lideri Ebu Cabir'in İstanbul'da olması tesadüf değil. İsmini sayamayacağım birçok kişi de aynı şekilde devletimizden randevu almak için sırada bekliyor. Hepsinin amacı bu kutlu ordunun içinde asker olarak yer almak. Tıpkı Sultan Selahaddin Eyyubi gibi bir zamanlar İslam Dünyası'nın vicdanına kilit vuran Fatımilerin mirasçılarını susturarak veya ortadan kaldırarak başta Kudüs olmak üzere İslam Dünyası'nda intifada başlatması gibi onlar da Batı'nın Karlofça Antlaşmasından sonra başladığı ilerlemeye önce İran'a karşı koyarak dur demek istiyorlar.

Cennet Mekân Necmeddin Erbakan'ın Bosna'daki mücahitlere zamanında para göndererek tarihe "Kayıp Trilyon Davası" olarak geçtiği Türkiye'nin İslam Dünyasında başlattığı öncü misyonu yine Erbakan'ın talebeleri Erdoğan ve Davutoğlu'nun finale taşımasını istiyorlar. Arapların Türk ellerine gelerek tekrar bir huruç başlatması aklımıza Ebu Talip'ten Hz. Muhammedi isteyen kâfirlere şu satırları okumasını getirmiyor mu?
Ebu Talip bir şiirinde şöyle der; “Düşman bizim gücümüze boyun eğip kahroluyor. Hâlbuki onlar bizim Türk ve Aftalitler’in (hunların) kapılarına sığınmamızı isterler. Allah’ın evi (Kâbe’ye) ant olsun ki; sizler yalan söylüyorsunuz. İşleri karma karışık etmeden ne Mekke’yi terk ne de buralardan Türk yurtlarına göçüp gitmeyeceğiz. Allah’ın evi (Kâbe’ye) ant olsun ki; sizler yalan söylüyorsunuz. Biz Muhammed’e, göğsümüzü siper edecek; onun etrafında çarpışacak, O’nu (sonuna kadar) koruyacağız....” (İbni Hişam, es-Sire, mısır 1955, I., s.275)

Bu şiir dostlar çok ama çok önemli bir kaynak. Bugünü ön görüp, ne olacağını özetleyen bir kaynak. Evet, işler karma karışık olmadan onlar yurtlarını terk edip Türk yurtlarına göç etmeyeceklerdi. Şimdi ise akın akın Türk yurduna geliyorlar. Ebu Talip’in vizyonu 1500 yıl sonra kendini sadece zalim diktatörler altında ezilen Araplarda değil, Budistlerin katlettiği Myanmarlılarda, Çinlilerin zulmü altında inim inim inleyen Doğu Türkistanlılarda, Afrika'nın kara gözlü, temiz yüzlü çocuklarında bulacak, İslam Dünyası ayakta kalan tek yurt olan Türklerin yurdunda tekrar sancağı göndere çekecek ve son savaş bu milletin önderliğinde verilecekti.

Asıl ismi Ebu Osman Amr bin Bahr el-Kinani olan dünyanın ise El-Câhiz olarak tanıdığı ünlü edebiyatçı ise Hz. Ömer'in “Türkler ne yaman bir düşmandır. Onların (düşmanlarına) verecekleri (ganimet) çok az, alacakları ise pek çoktur” dediğini rivayet eder. Yine ilk dönem İslam âlimlerinden fıkıhçı Nuaym Bin Hammad Hz. Ömer'in “Yüzleri deriden kalkan gibi yuvarlak ve geniş, gözleri sanki nazar boncuğu gibi olan kavimlerden çekininiz. Onlar size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyiniz" diyerek işaret ettiği Türkler ‘in sancağı ikinci defa devralacağını bilen BATI teyakkuzda. Türkiye nefes almasın diye her yol deneniyor.
40 yıldır PKK ile uyuşturdukları bu beynin yavaş yavaş kendine gelmesi onları çıldırtıyor. Erdoğan'ın Davos'ta aslında Natenyahu'ya değil bütün Batı’ya rest çektiğini ve Batı’ya karşı Şark’ın son savaş pimini çektiğini çok iyi biliyorlar. Şarkta yüz yıldır AYI diye oynattıkları İran’ın da artık seyircileri etkilemediğinin farkındalar. Bu yüzden HDP eş başkanı Demirtaş üzerinden asla başkan olamayacaksın mesajı göndermeye devam ediyorlar. Onların başlattığı ve sonrasında pişman oldukları, benim de bunu 3 ayrı yazı dizisinde metaforlarla kaleme aldığım BOP EŞBAŞKANLIĞI projesinin Erdoğan'ın planları doğrultusunda yine kendileri aleyhinde işleyebileceğini düşünmemişlerdi. Kaçırdıkları tek nokta bu değildi. Ellerinden önce TSK'yı, sonra MİT'i, sonra ASELSAN'ı, sonra TÜBİTAK'ı, sonra köstebeklerini kaçırmışlardı. Petrolü de, Ortadoğu’yu da, Kudüs’ü de kaçıracaklardı.

İşte bu düşüncelerle yoğrulmuş onlarca şeyh Malezya'dan, Endonezya'dan, Fas'tan, Yemen'den müritleri ile beraber İstanbul'a geliyor ve ne olursa olsun bu savaşta yer alacağız diyorlar. Onlara göre İstanbul sadece Dârüsselam değil, aynı zamanda hilafetin de merkezi. Ve Halife ise bütün zulümlere karşı dik durabilen cesur adam Erdoğan. Erdoğan bunun farkında ve kesinlikle rehavete kapılmıyor. Hareketlilik onu kesinlikle ürkütmüyor. Aksine bütün bunlar olurken küresel planlara karşı planlar, şeytanın stratejilerine karşı rahmani stratejiler geliştiriliyor. Ekip çok ama çok iyi çalışıyor. Milletin desteği ise en büyük kozları. Millet Erdoğan'ı ne Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ne 17 Aralık darbesi sonrası yerel seçimler de yalnız bırakmadı. Erdoğan genel seçimlerde de ezici üstünlükle galip geleceğini biliyor.
Devletimiz mi? Çok iyi çalışıyor. Söylenmedi, açıklanmadı belki ama uçağımızı da ürettik, tankımızı da. Hem de bütün teçhizat ve yazılımları ile. Hani Erdoğan'ın bize vermiyorlar diyerek Batı'nın ikiyüzlülüğünü açık açık ifade ettiği yedek parçalar var ya! Evet, onları da ürettik. Ne Aselsan'da intihar süsü ile katlettikleri şehitlerimiz ne de Tübitak'ta işe yarar diye besledikleri ince bıyıklı abiler engel olamadı buna. Özetle ne mi demek istiyorum? Savaşa hazırız. Ölmeye hazırız. Savaşırken cephede ilk atılan ve tek kurşun atmadan şehit olan öncü birliğin isimsiz kahramanı olmaya devlet olarak hazırız. Bunun farkında olan bütün dünya Müslümanları bu ülkeye akın ediyor. Son savaş yaklaşıyor.
2023 Erdoğan’ın kafadan ortaya attığı bir tarih değildir. Bu bir Rabbani işarettir. Her 100 yıl bu ümmetin şahlanacağı ve geçmişte de kendini bulduğu gerçeğini artık onlar da biliyorlar. Bu yüzden titriyorlar. Tek ümitleri sizin, yani Türk milletinin bunun farkında olmamış olması. Ya da öyle sanıyor olmaları. Farkında mısınız? Hazır mısınız? Alparslan’ın yiğitleri? Hazır mısınız? Malazgirt’te Alparslan’a 20.000 yiğit Kürt askeri ile destek veren Mervan’ın torunları? Hazır mısınız? Küffarı son bir defa kuzeyin soğuk topraklarına sürmeye, canlı yayında kucağında evladı vurulan Filistinli Baba'nın intikamını almaya, Suriye'de Esed’den kaçarken Amman sınırında açlıktan ölen kız çocuğumuzdan helallik istemeye? Bundan tam 100 yıl önce Çanakkale'ye gözünü kırpmadan 13-14 yaşlarında tüfek omuzda gururla giden ceddimize, torunlarının da tam 100 yıl sonra onlardan geri kalmadığını göstermeye hazır mısınız? Son savaş kapımızda. Ya hep beraber şehadeti kucaklayacağız ya da Ümmet özgür olana dek Ortadoğu’yu o kahpelere zindan edeceğiz.
Son sözüm Batı'ya. Kokuşmuş, ihtiyar şeytanlar. Farkında olmadığımızı mı sanıyorsunuz? Savaşacak askeriniz YOK. Şu ülkenin şu kadar askeri var palavralarını yutmayız. Makinalarınızı ise duman edeceğiz.100 yıl önce olduğu gibi. Canınıza okuyacağız oğlum. Hiç şansınız yok. C-A-N-I-N-I-Z-A O-K-U-Y-A-C-A-Ğ-I-Z
Bisimit – Haberseyret.com
Erdoğan ile Putin ortak basın toplantısı düzenledi
Giriş Tarihi: 14.11.2017 02:28
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin ortak basın toplantısı düzenledi.İran ziyareti hakkında Sayın Erdoğan'a bilgi verdim.
Gerek yüz yüze görüşmeler gerekse telefon diplomasisinin yoğun bir şekilde devam ettiğine dikkati çeken Erdoğan, bu anlayıştan hareketle Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin yedinci toplantısının hazırlıklarına şimdiden başladıklarını aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki siyasi diyaloğa paralel olarak ekonomik ilişkilerin de yükseliş seyrine girdiğini vurguladı.
Mart ayındaki ziyareti sırasında bazı tarım ürünlerinin Rusya'ya girişine izin verilmesi, vatandaşların çalışma izni sorunların hallolması gibi konularda Putin'in verdiği müjdelerden memnuniyet duyduklarını aktaran Erdoğan, aradan geçen sürede ikili ekonomik işbirliğinin önündeki tüm engellerin kaldırılması için yoğun temaslara devam edildiğinin altını çizdi.
"İş adamlarımızın önündeki tüm engelleri kaldırmamız gerekiyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Karma Ekonomik Komisyon toplantısı geçen ay Kazan'da düzenlendi. Burada domates, nar, patlıcan gibi ürünlerin Rus pazarına girişinin kolaylaştırılmasına yönelik alınan kararları memnuniyetle karşıladık ama istiyoruz ki son kısıtlamaları da kaldıralım.
İkili ticaret hacmimiz bu yılın ilk üç çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre ciddi bir artışla 15 milyar doları aştı. Tabii evvelce 100 milyar dolar olarak açıkladığımız hedefimize ulaşmak için iş adamlarımızın önündeki vize de dahil olmak üzere tüm engelleri kaldırmamız gerekiyor. Vize muafiyeti rejiminin eski haline döndürülmesi bu noktada önem arz ediyor."
"Siyasi çözüme odaklanabileceğimiz hususunda mutabıkız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede bölgesel ve uluslararası konuları da ele alma fırsatı bulduklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Özellikle Suriye ihtilafına ilişkin son gelişmeleri değerlendirme fırsatını bulduk. Buna bağlı olarak Astana görüşmeleri ve gerginliği azaltma muhtırası sahada şiddetin azaltılmasına önemli katkılar veriyor. Gelinen noktada siyasi çözüme odaklanabileceğimiz bir zemin oluştuğu hususunda mutabıkız.
Bu arada Sayın Putin ile Sayın Trump arasındaki Vietnam'da yapılan ortak açıklamayı önemsiyoruz. Netice olarak Türkiye-Rusya ilişkilerinin çok ileri bir seviyeye geldiğini görmekten memnuniyet duyuyorum. Elbette bu seviyeyi yeterli bulmuyoruz. Ülkelerimizin ve halklarımızın her alanda daha yakın ve güçlü işbirliği içinde olması noktasında iki taraf da hemfikir. Özellikle de savunma sanayine yönelik müşterek atacağımız adımları çok önemsiyorum."
"Suriye başta olmak üzere bölgesel konuları ele aldık"
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gerçekleştirdiği görüşmede Suriye başta olmak üzere bölgesel konuların ele alındığını belirterek, "Sayın Erdoğan'a geçtiğimiz günlerde Tahran'da gerçekleştirdiğim görüşmeler hakkında bilgi verdim. Astana sürecinin garantörleri olan Rusya, Türkiye ve İran arasında çalışmalar başarıyla devam ediyor." dedi.
Suriye'de yaşanan şiddet olaylarının önemli oranda azaldığına değinen Putin, "Birleşmiş Milletler himayesinde Suriye'de taraflar arasında diyalog kurulması için gerekli koşullar oluşuyor. Suriye'de siyasi çözüme verilen desteğin arttırılması konusunda Sayın Cumhurbaşkanı ile hemfikiriz." ifadesini kullandı.
Erdoğan, Rusya'dan ayrıldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özel uçak "TUR" ile saat 23.15'te Rusya'nın Soçi kentinden Kuveyt'e hareket etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Soçi Uluslararası Havalimanı'ndan Krasnodar Valisi Vinyamin Kondratyev, Soçi Belediye Başkanı Anatoli Pakhomov, Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Hüseyin Diriöz, Novorossisk Başkonsolosu Yunus Emre Özigci ve diğer yetkililer uğurladı.
Erdoğan: Rusya ile tüm engelleri kaldırmalıyız
Rusya'da Putin'le ortak basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, vizelerin kalkmasına dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in, Soçi'de Devlet Başkanlığı Rezidansı'ndaki görüşmeleri sonrası ortak basın açıklaması yaptı.
VİZE MUAFİYETİ ESKİ HALİNE DÖNMELİ
Erdoğan, "İkili ticaret hacmimiz 15 milyar doları aştı. Vizeler dahil olmak üzere tüm engelleri kaldırmamız gerekiyor. Vize muafiyetinin eski haline dönmesi önem arz ediyor." dedi.

HER ALANDA İŞ BİRLİĞİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ortak açıklamasından satır başları şöyle:
Türkiye-Rusya ilişkilerinin çok ileri bir seviyeye geldiğini görmekten memnuniyet duyuyorum. Elbette bu seviyeyi yeterli bulmuyoruz. Ülkelerimizin ve halklarımızın her alanda daha yakın ve güçlü iş birliği içinde olması noktasında iki taraf da hemfikir. Özellikle de savunma sanayine yönelik müşterek atacağımız adımları çok önemsiyorum.
SURİYE'DEKİ GELİŞMELER
Özellikle Suriye ihtilafına ilişkin son gelişmeleri değerlendirme fırsatını bulduk. Gelinen noktada siyasi çözüme odaklanabileceğimiz bir zemin oluştuğu hususunda mutabıkız.
İLİŞKİLERİMİZ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Gerek bölgede ikili ilişkilerimiz bunun yanında bölge sorunlarına yönelik dayanışmamız, geleceğe yönelik güvenimizi de artırıyor. Aramızdaki siyasi, askeri, ekonomik, ticari bütün bu ilişkiler her geçen gün artarak devam ediyor.
RUSYA İLE TELEFON DİPLOMASİMİZ DE İYİ
İkili görüşmelerimiz sadece rutin olmanın ötesinde, aynı zamanda telefon diplomasimiz de aramızda ve üst düzey yöneticiler arasında da güçlü bir şekilde devam ediyor. Ben bu davetinize de çok teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki verimli bir görüşme olacak. Buradan da Kuveyt ve Katar'a bu şekilde ayrılacağız."
Suriye konusunda mutabıkız
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin görüşmenin ardından basın toplantısında konuştu. İki lider Suriye konusunda mutabık olduklarını açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgesel ve uluslararası konularla ilgili de "Netice olarak Türkiye-Rusya ilişkilerinin ileri seviyeye gelmesinden mutluluk duyarız. Savunma sanayiinde atacağımız adımları önemsiyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Astana görüşmeleri ve Gerginliği Azaltma Muhtırası, sahada şiddetin azaltılmasına önemli katkılar yaptı. Gelinen noktada siyasi çözüme odaklanabileceğimiz bir zemin oluştuğu hususunda mutabıkız" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ile Suriye'de siyasi bir çözüm olması konusunda mutabık olduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çeşitli temaslarda bulunmak üzere geldiği Soçi'de Rusya Devlet Vladimir Putin ile bir araya geldi. İkili görüşme ve heyetler arası görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Erdoğan, ikili ilişkilere değinerek, "Bu yıl içerisinde Rusya'yı üç kez ziyaret ettik. İlişkilerimizin derinleştirilmesi konusunda Sayın Putin'le mutabık kaldık. Gerek yüz yüze, gerek telefon diplomasisi devam ediyor. Üst düzey işbirliğinin 7. toplantısının hazırlıklarına da başladık. Siyasi diyaloğumuza paralel olarak ekonomik ilişkiler de yükseliş seyrine girmiş oluyor. Mart ayında ziyaret sayısında tarım ürünlerinin Rusya'ya girmesi konusunda Putin'in verdiği müjdeler bizi memnun etmişti. İkili ekonomik işbirliğinin önündeki tüm engellerin kaldırılması konusunda yoğun çalışmamıza devam ettik. Karma ekonomi toplantısı geçen ay Kazan'da düzenlendi. Domates, nar, patlıcan gibi ürünlerin Rus pazarına alınma kararını memnuniyetle karşıladık. İstiyoruz ki son kısıtlamaları da kaldıralım. İkili ticaret hacmimiz geçen yılki döneme göre 15 milyar doları aştı. 100 milyar dolar olarak açıkladığımız hedefe ulaşmak için iş adamlarının önünde olmak üzere vize engelini kaldırmak gerekiyor. Vize muafiyeti rejiminin eski haline döndürülmesi bu noktada önem arz ediyor" dedi.
"PUTİN'LE BU ADIMI BİRLİKTE ATALIM İSTİYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türk Akıma ve Akkuyu Nükleer Santralinde iş birliğimiz kendi mecrasında ilerliyor. Onun da değerlendirmesini yaptık. Bu projelerin zamanında hayata geçirilmesine önem veriyoruz. Türk Akımı'nın Rusya kısmındaki döşeme işlemlerinin tamamlandığını söylemek istiyoruz. Akkuyu Nükleer Santrali beton dökme törenini de önümüzdeki haftalarda gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Putin'le bu adımı birlikte atalım istiyoruz" diye konuştu.
"4 MİLYONU AŞKIN RUS TURİST ÜLKEMİZİ ZİYARET ETTİ"
Erdoğan, "Rusya ile kültür turizmi alanındaki ilişkilerimizi ileri seviyeye taşımak istiyoruz. Bu yılın ilk 9 ayında 4 milyonu aşkın Rus turist ülkemizi ziyaret etti. 2019 yılında karşılıklı düzenlenecek turizm yılı çabalarımız karşısında önemli dönüm noktası olacaktır" dedi.
"SURİYE'DE SİYASİ BİR ÇÖZÜM OLMASINDA MUTABIKIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgesel ve uluslararası konularla ilgili de, "Bölgesel ve uluslararası konuları da ele alma fırsatı oldu. Özellikle Suriye ihtilafına ilişkin son gelişmeleri değerlendirdik. Buna bağlı olarak Astana görüşmelerine önemli katkılar yaptık. Gelinen noktada siyasi çözüme odaklanacak çözüme ulaştığımıza mutabıkız. Putin ile Trump arasında yapılan ortak açıklamayı önemsiyoruz. Netice olarak Türkiye-Rusya ilişkilerinin ileri seviyeye gelmesinden mutluluk duyarız. Savunma sanayiinde atacağımız adımları önemsiyorum" dedi.
Putin'in konuşmasında şunları söyledi:
Başta Suriye olmak üzere bölgesel konuları ele aldık. İki ülke ilişkileri kriz öncesi seviyesine ulaştı. Geçen yıldan bu yana oluşan düşüşü telafi edeceğiz. Ticaret hacmimiz yüzde 34 arttı. Türk Akımı ve nükleer santral projesini ele aldık.
ŞARTLAR OLUŞUYOR, BAŞARIYLA DEVAM EDECEĞİZ
Astana sürecinin garantörleri (Rusya, Türkiye, İran) olarak, gerçekleştirdiğimiz ortak çalışmaların başarıyla devam ettiğini ve başarıyla devam edeceğini söylemek istiyorum. Suriye'de şiddet azaldı, diyalog için şartlar oluşuyor.
"SAYIN ERDOĞAN'A BİLGİ VERDİM"
İran ziyareti hakkında Sayın Erdoğan'a bilgi verdim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin'i önümüzdeki haftalarda gerçekleştirilmesi planlanan Akkuyu Nükleer Santral beton dökme törenine davet etti. Erdoğan, "Sayın Putin'in de programının el vermesi halinde bu adımı birlikte atalım istiyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ikili ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamada Akkuyu Nükleer Santrali'nin önümüzdeki haftalarda temel atma töreninin yapılacağını belirterek, Putin'i de bu törene davet etti.
VİZE DAHİL TÜM ENGELLERİ KALDIRMALIYIZ
İki ülke arasındaki ticaret hacminin bu yılın ilk üç çeyreğinde 15 milyar doları aştığını belirten Erdoğan, "Tabi evvelce 100 milyar dolar olarak açıkladığımız hedefimize ulaşmak için işadamlarımızın önündeki vize de dahil olmak üzere tüm engelleri kaldırmamız gerekiyor. Vize muafiyeti rejiminin eski haline döndürülmesi bu noktada önem arz ediyor" dedi.
PUTİN'E AKKUYU DAVETİ
Putin ile Türk Akımı ve Akkuyu Nükleer Santrali projelerini de ele aldıklarını belirten Erdoğan, "Bu projelerin zamanında hayata geçirilmesine büyük önem veriyoruz. Türk Akımı'nın Rusya kısmındaki boru hattı döşeme işlemlerinin tamamlandığını memnuniyetle görmüş bulunuyoruz. Akkuyu Nükleer Santrali'nin beton dökme törenini de önümüzdeki haftalarda gerçekleştirmeyi arzu ediyoruz. Sayın Putin'in de programının el vermesi halinde bu adımı birlikte atalım istiyoruz" diye konuştu.
"SAVUNMA SANAYİNE YÖNELİK MÜŞTEREK ADIMLARI ÖNEMSİYORUM"
Türkiye-Rusya ilişkilerinin çok ileri bir seviyeye geldiğini görmekten memnuniyet duyuyorum. Elbette bu seviyeyi yeterli bulmuyoruz. Ülkelerimizin ve halklarımızın her alanda daha yakın ve güçlü işbirliği içinde olması noktasında iki taraf da hemfikir. Özellikle de savunma sanayine yönelik müşterek atacağımız adımları çok önemsiyorum.
Siyasi diyaloğumuza paralel olarak, ekonomik ilişkilerimiz de yükselişe geçmiş bulunuyor. İlişkilerin derinleştirilmesi konusunda Sayın Putin ile mutabık kaldık.
YORUMLAR