Bugün, Sarıkamış Harekatı’nın 106. yıl dönümünde...

Bugün, Sarıkamış Harekatı’nın 106. yıl dönümünde Allahüekber Dağları'nda şehit düşen Türk askerleri dualarla anlıyor..

Bugün, Sarıkamış Harekatı’nın 106. yıl dönümünde Allahüekber Dağları'nda şehit düşen Türk askerleri dualarla anlıyor. Sarıkamış Harekatı neden ve ne zaman yapıldı? Sarıkamış Harekatı’ndaki başarısızlığın temel nedenleri nelerdir? İşte Türk tarihinin en soğuk hadisesi: Sarıkamış Harekatı.

24 Aralık 2020 - 09:56

Bugün, Sarıkamış Harekatı’nın 106. yıl dönümünde Allahüekber Dağları'nda şehit düşen Türk askerleri dualarla anlıyor.

Giriş Tarihi: 22.12.2020  19:15 Son Güncelleme: 24.12.2020  09:41

Sarıkamış Harekatı Neden Başarısız Oldu?Sarıkamış Harekatı Neden Başarısız Oldu?

 

Bugün, Sarıkamış Harekatı’nın 106. yıl dönümünde Allahüekber Dağları'nda şehit düşen Türk askerleri dualarla anlıyor. Sarıkamış Harekatı neden ve ne zaman yapıldı? Sarıkamış Harekatı’ndaki başarısızlığın temel nedenleri nelerdir? İşte Türk tarihinin en soğuk hadisesi: Sarıkamış Harekatı.

1914’te tarihimizin en kara günlerinden biri yaşandı. Aralık ayının son haftası, Kafkasya Cephesi’nde büyük bir hayal kırıklığıyla sonuçlanan Sarıkamış Harekâtı’nın yıl dönümüdür.

1914’te tarihimizin en kara günlerinden biri yaşandı. Aralık ayının son haftası, Kafkasya Cephesi’nde büyük bir hayal kırıklığıyla sonuçlanan Sarıkamış Harekâtı’nın yıl dönümüdür. Peki Osmanlı’yı Sarıkamış Hârekatı’na iten sebepler neydi? Sarıkamış’ta neler yaşandı?

 Sarıkamış Harekâtı'na katılan birlikler

22 Aralık 1914’te başlayan Sarıkamış Harekâtı 18 gün sürdü. Binlerce kahraman Mehmetçiğin şehit düştüğü harekâtın üzerinden 102 yıl geçti. Harekâtın ilk 2 gününde Osmanlı askerleri Rus birliklerine karşı kahramanca mücadele etti. Enver Paşa’nın emriyle başlayan harekâtın amacı ise Rusları kuşatmak ve Kars, Ardahan, Artvin gibi Anadolu’nun kuzeydoğusundaki illerini geri almaktı.

SARIKAMIŞ’TA NELER YAŞANDI?

Kars ve Ardahan’ın yanı sıra Sarıkamış da “93 Harbi” diye bilinen 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Ruslar’ın eline geçmiş ve Sarıkamış'a kuvvetli bir Rus garnizonu yerleştirilmişti.

Birinci Dünya Savaşı’na girmemizden hemen sonra, devletin en güçlü adamı olan Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa, Anadolu’nun doğusunu Rus işgalinden kurtarıp Kafkaslar’a uzanabilmek için öncelikle Sarıkamış’ı hedef alan bir harekât hazırlığına girişti. Paşa’yı harekâta yönlendirenlerin başında, onun gibi “sarayın damadı” olan bir başka asker, Albay Hafız Hakkı Bey vardı.

SARIKAMIŞ’TAKİ FELAKETİN SORUMLUSU KİM?

Enver Paşa’nın plânına göre, Üçüncü Ordu’nun bir kolordusu Allahuekber Dağları’nı geçecek ve Sarıkamış kuşatılacaktı.

Ama bazı komutanların “Sarıkamış’a ilk giren olma” hayaliyle kendi başlarına harekete kalkışmaları, Hafız Hakkı Bey'in kaçan Rus birliklerini takip ederek kuşatma hattını lüzumsuz yere genişletmesi ve onbinlerce askeri kışlık elbiseleri olmadan daha uzun bir yoldan dağlara tırmandırması büyük felâketi getirdi. Neticenin kötü olacağını hisseden bazı komutanlar, zaten daha önce ardarda istifa etmişlerdi.


Sarıkamış Harekâtı'nda donarak şehit düşen askerler

Öncü birliklerimiz Sarıkamış’a girmeyi başardılar ama şehit oldular ve asıl facia dağlarda yaşandı. Onbinlerce askerimiz soğuktan donarak sonsuz bir uykuya daldı, binlercesi de tifüsten kırıldı. 25 ve 26 Aralık günlerinde vaziyetimiz çok daha kötüleşti ve 3 Ocak’ta artık her şeyin bittiğini anlayan Enver Paşa, Albay Hafız Hakkı Bey’i “Paşa” yapıp Üçüncü Ordu’nun başına geçirdikten sonra Erzurum’a döndü. Hafız Hakkı Paşa da geri çekilme emri verdi ve Sarıkamış harekâtı büyük bir hüzünle noktalandı.

ENVER PAŞA’YI KARALAMAK İÇİN KULLANDILAR

Ama, o günlerin Türkiye’si Sarıkamış’ta neler yaşandığından haberdar olamadı. Gazetelere örneğine bugüne kadar bile rastlanmamış olan bir sansür uygulanmış ve Sarıkamış harekâtı ile ilgili tek bir satır haber yahut resim çıkmamıştı.


Rus askerleri, Sarıkamış şehitlerinin başında

Sarıkamış faciası ancak sekiz sene sonra, emekli Binbaşı Şerif Bey’in 1922 yılında yayınladığı bir kitap sayesinde öğrenildi ama kitapta bazı hadiseler bir hayli abartılmış, meselâ “donarak şehit olan 90 bin asker” iddiası ortaya atılmıştı.

Abartmaların gerisinde o günlerin Ankarası’nın İttihad Terakki dönemini, özellikle de Enver Paşa’yı karalama ihtiyacı vardı.


90 bin şehit iddiası doğru değil.

İstiklâl Savaşı'nın en zor günleri yaşanıyordu, Rusya'da bulunan sabık başkumandan Enver Paşa da Mustafa Kemal'in başarısız olması hâlinde memlekete dönüp onun yerini alabilmek için Batum'da bekliyordu. Ankara, işte bu yüzden Enver Paşa aleyhinde bir karalama kampanyasına girişmeye mecbur kalmıştı ve Sarıkamış bozgunuyla ilgili abartmalar bu kampanyanın parçasıydı.

90 BİN ASKER DONARAK ÖLDÜ YALANI

"90 bin asker" iddiasını Enver Paşa ve arkadaşlarının "Bolşevik oldukları", "Ruslar'dan para aldıkları", hattâ "erkeklerle kadınların birarada dolaşmasına izin verdikleri" şeklinde daha başka aleyhte propagandalar takip edecekti...

Genelkurmay'ın çok daha sonraki senelerde yaptığı değişik yayınlarda Sarıkamış'ta şehid düşen asker sayısının 90 binin çok altında bulunduğunu, muharebeye katılan Üçüncü Ordu'nun mevcudunun o sırada 118 bin, muharip asker sayısının da 75 bin olduğunu defalarca duyurmasına ve Ruslar'ın da "donarak can vermiş 23 bin Türk askerini defnettiklerini" açıklamalarına rağmen "90 bin şehid" iddiası bugüne kadar devam etti... (Murat Bardakçı, Habertürk, 2012)

RUSLAR 30 BİN CİVARINDA TÜRK ASKERİNİ DEFNETTİ

Türk ordusunun Sarıkamış’ta 90.000 şehid verdiği neredeyse genel bir kabul halini aldıysa da bu doğru değildir. Şehid sayısı konusunda en güvenilir tesbit Ruslar’a aittir. Zira şehid naaşları, karların erimeye başlaması üzerine Rus yetkililerinin nezareti altında müslüman köylülerden oluşturulan işçi grupları vasıtasıyla toplanıp imamlar gözetiminde icra edilen dinî merasimin ardından toplu mezarlara defnedildi. Büyük bir ciddiyetle yürütüldüğü anlaşılan defin işlemlerinin tamamlanmasından sonra her bir mezarın başına oraya kaç şehid defnedildiğini gösteren bir tabela asıldı. Böylece 18.000’i Sarıkamış civarında olmak üzere toplam 23.000 şehidin defnedildiği tesbit edildi (Maslofski, s. 152). Ancak bunların dışında naaşlarına ulaşılamayanlarla 11. Kolordu’nun Aras vadisinde verdiği şehidler de vardı. Bunlar da göz önüne alındığında toplam şehid sayısının Üçüncü Ordu Kurmay Başkanı Felix Guse’nin de ifade ettiği gibi 30.000 civarında olduğu anlaşılır (Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi, s. 41).

General Yudeniç’in günlüğünde ifade edildiğine göre 200 kadarı subay olmak üzere 20.000 civarında Türk askeri de esir edilmişti. Rus savaş raporlarına göre sadece 9. Kolordu’dan esir alınan 200’den fazla subay ve 6000 asker vardı. 9. Kolordu Kumandanı Ali İhsan Latif Paşa da üç tümen kumandanı ve bütün karargâhıyla birlikte esirler arasındaydı (Nikolski, s. 92, 94, 97). Rus basını onun esaretini abartılı bir şekilde duyurdu. Hakkında küçültücü ifadelere yer vererek 30.000 kişiyle birlikte esir düştüğünü yazdı (İhsan Latif, s. 6-7). Osmanlı basını ise bu haberleri yalanlayarak gerçeği kamuoyundan saklama yoluna gitti. Götürüldükleri kamplarda yaralarına bakılmayan ve çok kötü şartlarda tutulan esirlerin önemli bir bölümü hayatını kaybetti. Sağ kalanlar ise Bolşevik İhtilâli’nden sonra dönebildi. Şehidler ve esirlerden başka etraftaki köylere dağılanlar, hastalar ve yaralılar da vardı. 8 Şubat 1915 tarihli kayıtlara göre hastahanelerde 15.808 hasta ve yaralı bulunuyordu (Birinci Dünya Harbinde, II, 476). Özellikle tifüs çok can almıştı. Hâfız Hakkı Paşa da Erzurum’da bu hastalıktan ölenler arasındaydı (12 Şubat 1915).

Ruslar’ın kayıpları da çok fazlaydı. General Yudeniç’e göre Ruslar 26.000 asker kaybetmişti ve bunların bir kısmı donarak ölmüştü (Shaw, s. 834). General Maslofski’nin verdiği rakamlar biraz daha ayrıntılıdır. Ona göre 20.000’den fazla ölü, yaralı ve hasta, 9000’den fazla donarak ölen vardı (Umumî Harpte Kafkas Cephesi, s. 149). Kumanda kademesinin deneyimli subayları da ölenler arasındaydı. Bu kayıplara esir düşen 2000’in üzerindeki Rus askeri de ilâve edildiğinde Rus ordusunun uğradığı toplam zayiatın 30.000 civarında olduğu ortaya çıkar. Sarıkamış macerası aslında abartıldığı ölçüde yüksek kayıp rakamları ile değil Osmanlı Devleti’nin askerî gücünün müttefiklerinin savaş hedefleri uğruna heba edilmesinin bir göstergesi olarak tarihteki yerini almalıdır. (Kaynak: Diyanet Ansiklopedisi)

ENVER PAŞA KİMDİR?

Enver Paşa kimdir? Osmanlı Devleti’nin son Genelkurmay Başkanı, Turan Orduları Başkomutanı, Gazi, Şehit; Enver Paşa’nın hayatı.

Bugün, ömrünü Türk-İslâm birliğine adayan Şehid-i Âlâ ve Gâzî-i Namdar Enver Paşa’nın şehâdetinin 97. yıl dönümü. Ömrü savaş meydanlarında geçen, Kızıl ordunun kuşatmasını yarmak için yalınkılıç Rus ordusuna taarruz ederken koynunda delik deşik olan Kur’an’ı ile şehit düşen Enver Paşa’nın hayatı...

Enver Paşa Kimdir?

Balkanlardan Trablusgarp’a, Kafkaslardan Türkistan’a kadar ömrü savaş meydanlarında geçen Enver Paşa, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Rus yayılmacılığına karşı Türkistan’ın istiklal mücadelesinin başına geçti. 4 Ağustos 1922, Kurban Bayramı sabahında Bolşevikler, ağır makineli silahlarla yanında az sayıda silah arkadaşı bulunan Enver Paşa’ya karşı bir baskın düzenledi. Kaçıp kurtulma şansı bulunan Enver Paşa, son nefesine kadar mücadele etti.

Pamir Dağları’nın eteklerinde Çeğen Tepesi’nde gerçekleşen çatışmaya yalın-kılıç giren Enver Paşa, Rus tarafından açılan mitralyöz ateşi sonucu koynunda delik deşik olmuş Kur’ân-ı Kerim’i ile şehâdet şerbetini içti.

ENVER PAŞA’NIN HAYATI

Enver Paşa, 1881 yılında İstanbul’da doğdu. Soğukçeşme askeri rüştiyesinde öğrenim gördü. Harp okulunu 1899'da piyade teğmeni olarak bitirdikten sonra, 1903’te kurmay yüzbaşı olarak harp akademisinden mezun oldu. Mezun olduktan sonra Selanik’teki üçüncü orduda görevlendirildi. Kolağalığı ve kurmaylıktan sonra 1906 yılında binbaşılığa terfi etti. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. Makedonya'daki ihtilal hareketine katıldı. İkinci Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra “Hürriyet Kahramanı” olarak anılmaya başlandı.

TRABLUSGARP SAVAŞI

Afrika’daki son Osmanlı toprağını savunmak için resmiyette Harbiye Nezareti’nin bilgisi dışında, Osmanlı ordusunun vatansever genç subayları çeşitli sahte kimlik ve kıyafetlerle, türlü yollardan Trablus’a, Bingazi’ye, Derne’ye gittiler. Enver Paşa, İtalyanlara karşı savaşmak için Trablus‘a giderken, bir mektubunda şöyle der: “Trablus artık kaybolmuş sayılır. Buna rağmen neden gidiyorum? Bütün Müslüman dünyasının bizden beklediği bir vazifeyi yerine getirmek için gidiyorum.” Gerekli olan erzak, cephane gibi malzemeyi satın alabilmek için para bulunmadığından Enver Paşa, halifenin damadı olması hasebiyle kazandığı nüfuzu kullanarak adına burada kâğıt para bastırdı ve tedavüle çıkardı.

Enver Paşa’nın Bingazi’ye gelişinin ardından subaylarımızın olağanüstü bir gayret ve çalışması neticesinde 500-600 kişiyi bulmayan direniş güçleri kısa sürede 20 bin kişiye ulaştı. Bu şartlar ve yokluklar içerisinde Osmanlı subayları gönüllü Arap birliklerle 1 yıl süren savaşta, son teknoloji silahlarla donatılmış üstün İtalyan güçlerine karşı başarıyla karşı koydular ve onları adeta kıyıya çivilediler.

BALKAN SAVAŞLARI

Osmanlı ordusu Birinci Balkan Savaşı’nda ağır bir mağlubiyet aldı. Bulgar ordusu Enver Paşa’nın gayretleriyle Çatalca’da ancak durdurulabildi. Savaş Londra Anlaşması ile sona erdi. 23 Ocak 1913’te İttihat ve Terakki tarafından düzenlenen Babıali Baskını'na katıldı. Sadrazam Kamil Paşa'nın istifasını sağlayarak İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidarı ele geçirmesini sağladı.

EDİRNE’NİN KURTARILMASI

Enver Paşa, Balkan faciasından sonra elden çıkan Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’nin kurtarılmasında önemli rol oynadı. Balkan ülkeleri arasında anlaşmazlık sonucu başlayan İkinci Balkan Savaşı’ndan istifade edilerek yapılan harekatta Bulgaristan işgali altında bulunan Doğu Trakya Midye-Enez Hattı’na kadar düşmandan temizlendi. Sınırın öte yanında uğradıkları kıyımlar, zulümler bitmek bilmeyen Müslümanların imdat nidalarına kayıtsız kalınmadı. Midye-Enez Hattı’nı aşan gönüllü birlikler Batı Trakya’nın önemli bir kısmını Bulgar ordusu ve çetelerinden temizleyerek Müslümanların rahat nefes almasını sağladı. Bu başarısından sonra albaylığa ardından da tuğgeneralliğe terfi ettirilen Enver Paşa, 1914’te de Sait Halim Paşa hükümetinde harbiye nazırı oldu.

OSMANLI’YA DAMAT OLDU

Şehzade Süleyman’ın kızı Naciye Sultan ile evlendi. Orduda bazı düzenlemeler yapan Enver Paşa, Fransız modeli yerine Alman stilini uyguladı.

OSMANLI DEVLETİ BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINA NEDEN GİRDİ?

Enver Paşa’nın Almanlara sıcak baktı. Fakat bu bakış, körü körüne değildi. Enver Paşa, Almanlar savaşı kazandıktan sonra sıranın Türkiye’ye geleceğini biliyordu. Bu yüzden, Almanya’nın verdiği silahların bir kısmını cephelere göndermedi, Anadolu’nun derinliklerinde depoladı. Nitekim bu silahların önemli kısmı, 791 bin tüfek, 4 bin makineli tüfek ve 945 top vs. Kurtuluş Savaşı sırasında kullanıldı.[1]

Babıali, Birinci Dünya Savaşı öncesi gelişmelerin ve kendini bekleyen tehlikelerin farkındaydı. Ve Sultan 2. Abdülhamit’in başlattığı ‘denge politikası’nı İttihatçılar da sürdürüyorlardı. Avrupa’da savaş patlak verince, Babıali Londra’ya başvurmuş ve Boğazlar ve toprak bütünlüğü konusunda güvence verilirse, Almanya ile yapmış olduğu anlaşmaya rağmen, savaşa girmeyebileceğini bildirdi. Ancak İngiltere bu öneriye ilgi duymadı. Zira, Rusya ile yaptığı gizli anlaşmalarla, Osmanlı topraklarının paylaşımını çoktan yapmıştı. Kısaca belirtmek gerekirse, Osmanlı savaşa girmese bile, eğer savaşı İngiltere-Rusya-Fransa kazansaydı, imparatorluk parçalanacaktı. Bu koşullar altında savaşa Almanya’nın yanında girmekten başka çare yoktu.

Nitekim Enver Paşa Bakü Kongresi’nde şöyle konuşmuştu: “Bizi doğrudan doğruya boğazlamak isteyen Çarlık Rusya ve İngilizlere karşı, yalnız hayatımızı bağışlamaya razı olan Almanlarla yan yana harp ettik.” Enver Paşa’nın başında olduğu Osmanlı orduları Suveyş Kanalı ve kısmen de Sarıkamış harekatında başarısız olmasına rağmen Çanakkale, Irak ve Hicaz cephelerinde düşmana kök söktürdü, büyük zaferler kazandı. Enver Paşa’nın amcası Albay Halil Bey Kutül Amare’de İngilizlere tarihin en ağır mağlubiyetini yaşattı. Çanakkale‘de düşman birlikleri geldikleri gibi gittiler. Fahrettin Paşa savaş bitene kadar Medine’yi düşmana çiğnetmedi. Doğu Anadolu ve Kafkaslar Rus ve Ermenilerden temizlendi.

SARIKAMIŞ FELAKETİNİN SORUMLUSU KİM?

Enver Paşa gece gündüz ayrımı yapmadan çok tehlikeli olan avcı hatlarına kadar gider, en ön mevzilerde bulunur ve uyarıları, ricaları dinlemezdi. Yine, “Soğanlı ormanlarının vahşi dereleri içinde bütün karargâhıyla beraber aç kaldığı” bilinen bir gerçek. Yani, kendisi keyif çatarken, askerleri ölüme atmadı. O da emri altındaki askerler gibi üşüdü, aç kaldı, en ön saflarda savaştı.

Enver Paşa'nın Sarıkamış plânına göre, Üçüncü Ordu’nun bir kolordusu Allahuekber Dağları’nı geçecek ve Sarıkamış kuşatılacaktı. Ama bazı komutanların “Sarıkamış’a ilk giren olma” hayaliyle kendi başlarına harekete kalkışmaları, Hafız Hakkı Bey’in kaçan Rus birliklerini takip ederek kuşatma hattını lüzumsuz yere genişletmesi ve onbinlerce askeri kışlık elbiseleri olmadan daha uzun bir yoldan dağlara tırmandırması büyük felâketi getirdi. Enver Paşa‘nın dindar olması, hilafet müessesesine ve padişaha sıkı sıkıya bağlı bulunması, kimileri için “tehlikeli” bir durumdu.

Anadolu hareketinin Enver Paşa’yı gözden düşürmek için ortaya attığı “90 bin şehit” iddiası Rusların da “donarak can vermiş 23 bin Türk askerini defnettiklerini” açıklamalarına rağmen bugüne kadar devam etti.

ENVER PAŞA’NIN TURAN ÜLKÜSÜ

Enver Paşa, 1. Dünya Savaşı’nın mağlubiyetle sonuçlanması üzerine diğer İttihatçılarla birlikte yurttan ayrıldı. Önce Kafkasya’ya, oradan da Berlin’e gitti. Rusya’ya geçmeye çalıştı, sahte kimliklerle yaptığı bu yolculukların birinde tutuklandı, bir defasında da uçağı düştü ama üçüncü yolculuğunda Moskova’ya ulaşmayı başardı. Sovyetlerden beklediği desteği göremeyince Buhara’ya gitti ve Ruslara karşı savaşan Özbekleri teşkilâtlandırmaya çalıştı.

BASMACI HAREKETİ

Enver Paşa, halifenin damadı ve orduların başkomutanı olarak Sovyet Rusya’ya ve Türkistan’a adım attığı zaman parçalanan Rusya’da özellikle Orta Asya Türklerinin desteğini kazandı. Buna Türk ırkından olmayan Tacikler de dahildir. Basmacı hareketi bütün Müslümanları içeriyordu. Son anda dahi bütün bu gruplar Enver Paşa’nın yanındaydı.

1922 Şubatında komutasında topladığı Basmacı birlikleri ile Duşanbe’yi ele geçirdi ve oradaki Sovyet garnizonunu tutsak aldı. Ardından Horasan üzerine yürüyerek Kızıl Ordu birliklerinin Buhara ve Horasan’dan çekilmelerini istedi. 28 Haziran 1922’deki Kafiran Savaşı'nı kaybettikten sonra dağlara çekilmek zorunda kaldı.

ENVER PAŞA NASIL VEFAT ETTİ?

4 Ağustos 1922’de Kurban Bayramı sabahında Tacikistan’da, Belçivan yakınlarında Agop Melkovian komutasındaki Kızıl ordunun kuşatmasını yarmak için yalınkılıç girdiği çarpışmada koynunda taşıdığı Kur'an'la yaralandı, ardından şehit düştü. Naaşı Tacikistan sınırları içerisinde kalan Abıderya Köyü’ndeki Çegan Tepesi’ne defnedilen Paşa’nın mezarı, zamanla evliya türbesi haline geldi. Kabri çok uzun seneler yerli halk tarafından ziyaret edildi. Paşanın Rusya’da mücadeleye başladığı 1918’den beri doğan erkek bebeklerin arasında Enver ismi en kalabalık grubu oluşturur.

ENVER PAŞA’NIN KABRİ NEREDE?

Kemikleri şehit düşmesinin 74. yıl dönümünde Türkiye’ye getirildi, 4 Ağustos 1996’da yapılan devlet töreniyle İstanbul’daki Hürriyet-i Ebediyye Tepesi’ndeki anıtmezara, diğer İttihatçı kader arkadaşlarının yanına defnedildi.

Bu haber 891132 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
ALLAH (C.C.)
ALLAH (C.C.)
1 Mayıs provokatörleri polise saldırmıştı: 52 kişiye tutuklanma talebi
1 Mayıs provokatörleri polise saldırmıştı: 52 kişiye...