29 Aralık 2022 - 08:48 - Güncelleme: 29 Aralık 2022 - 23:07
Berat Albayrak 'ın başlattığı enerjide bağımsızlığa giden yol böyle açıldı! "Tehditlere rağmen geri adım atmadık"
Giriş Tarihi: 29.12.2022 06:51 Güncelleme Tarihi: 29.12.2022 08:40
Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını bitiren ve devler ligine yükselmesini sağlayan kritik hamleler, Enerji ve Tabii Kaynaklar ile Hazine ve Maliye Bakanlığı görevlerini yürütmüş olan Berat Albayrak 'ın kaleme aldığı 'Burası Çok önemli ' adlı kitapta anlatılıyor. Albayrak, bakanlığı döneminde atılan 'enerjide millileşme' adımlarının kimler tarafından, nasıl engellenmeye çalışıldığına dair çarpıcı örnekler veriyor.
HARUN SEKMEN
Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak 'ın kaleme aldığı "Burası Çok Önemli " isimli kitapta enerjide bağımsızlığın önünün nasıl açıldığı şu cümlelerle anlatıldı: Doğu Akdeniz'de daha aktif olmamız gerektiğini anlattığımızda bazıları "Altyapı, gemi, para yok. ABD ve AB'nin ne diyeceğini kestiremeyiz" diye itiraz etti.
"ABD VE AB'NİN NE DİYECEĞİNİ KESTİREMEYİZ DİYE ŞİDDETLİ İTİRAZLARDA BULUNDULAR"
Kitabın Artık 'Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak' ara başlıklı bölümde enerjide millileşme hamlelerine yönelik gerçekleştirilen sabotaj girişimlerine rağmen sergilenen kararlı tavır detaylıca anlatılıyor. Kitabın 43. Ve 44. Sayfalarında şu ifadeler yer alıyor: "Akdeniz'de malum ülkeler bizim kendi deniz alanlarımızın da bulunduğu bölgeleri parsel parsel ihaleye çıkarıp uluslararası şirketlere vermeye başlayınca acil toplantılar düzenledik.
Bunlardan biri 2016 yılının başında bakanlığımızdan o zamanki Müsteşar Yardımcımızın, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yetkililerinin katılımı ile yapılan toplantıydı. Bu toplantıda çok enteresan şeyler yaşadık.
Doğu Akdeniz'de daha aktif olmamız gerektiğini, yoksa yarın kıyılarımızdan Akdeniz'e olta dahi atamayacak noktaya geleceğimizi dillendirdiğimizde; o toplantıdaki katılımcılardan bazıları Türkiye'nin bunu yapacak kapasitesinin, altyapısının, gemilerinin, gemileri alacak parasının olmadığını dile getirdiler, "Bu yönde agresif bir politika uygularsak ABD ve AB'nin ne diyeceğini kestiremeyiz" şeklinde şiddetli itirazlarda bulundular.
Biz ise Türkiye'nin kendi gemilerini alacağını, kendi gemileri ile bu faaliyetleri yürüteceğini, gerektiğinde deniz kuvvetlerimizin de güvenlik için refakat edeceğini, kim ne derse desin Mavi Vatan'dan asla vazgeçmeyeceğimizi
"BİLİNÇLİ OLARAK NEDEN DAR BİR EKİPLE YÖNETİLEGELDİĞİİ ANLAMIŞ OLDUK"
"Gelin görün ki, çokça ibretlik ve dramatik bir şekilde bu toplantılardan kısa bir zaman sonra, 15 Temmuz'un hemen ertesinde, o itirazları yapan isimlerden bazılarının ihanet şebekesinin içerisinden olduğu ortaya çıktı. Bu olay vesilesiyle, Doğu Akdeniz meselesinin özellikle bürokrasi nezdinde bilinçli olarak neden dar bir ekiple yıllardır bu şekilde yönetilegeldiğini anlamış olduk."
"GEMİLERİN ALINMASININ GEREKLİ OLDUĞUNU BİLİYORDUK"
"Gemilerin alınmasının ne kadar gerekli olduğunu biliyorduk, ancak bu gerçeği başkaları da biliyordu. Ekip arkadaşlarımız, planlama sürecinde "Ülkeyi böyle saçma masraflara sokamazsınız ve sonunda yargılanırsınız" diye bürokrasi tarafından tehdit dahi edildi ama bunların hiçbiri bizim kararlılığımızı engelleyemezdi, engelleyemedi de."
"PLAN GELİŞTİRMENİZ ZARURİDİR"
Kitabın 41. Sayfasında ise arama faaliyetlerinin kendi imkanlarımızla yapılmasının önemine şu sözlerle dikkat çekiliyor: "Enerji en önemli meydan okuma alanı ise, bu alanın en zorlu kısmını hidrokarbon aramacılığı teşkil ediyor dersek yanlış olmaz.
Dünyanın en büyük firmalarının, dev kamu şirketlerinin yer aldığı, küresel siyasette net belirleyici faktör olarak kabul edilen hidrokarbon aramacılığında gerçekten bir iddia ortaya koymak istiyorsanız, size dayatılan dar gömleği yırtmanız, bağımsızlığı hedefliyorsanız mutlaka ama mutlaka yeni bir oyun planı geliştirmeniz zaruridir.
En başta da uzun yıllardır yabancı firmaların kazdığı kuyular, yaptığı sondajlar sonucunda bu ülkede olmadığını söyledikleri petrol ve gazın peşine bir de bizzat sizin düşmeniz ve bu hidrokarbon zenginliğine sahip olup olmadığınızı kendi gözlerinizle görmeniz gerekir"
"TÜM MÜDAHALELER İÇİN AKSİYON ALDIK"
Türkiye'nin egemenlik haklarının çiğnetilmemesi için olağanüstü bir mücadele verildiği de şu sözlerle tarihe not düşülüyor: "Şimdi de ihlallere bir örnek verelim: Türkiye'nin hak iddia ettiği bir parselde, Avrupalı bir firma, Güney Kıbrıs yönetimi ile hareket ederek bir sondaj çalışması başlattı.
Bu konuda verilen görüşler eski düzenin devamı yönünde olunca biz, "Bugün buna izin verirsek, yarın milli bir enerji politikasını bu coğrafyada uygulayamayız" dedik ve gerekli tüm müdahaleler için aksiyon aldık. O günden sonra bir daha da kimse bizim hak iddia ettiğimiz alanlarda elini kolunu sallayarak hareket edemedi."
"RAYİÇLERİN ÇOK ÇOK ALTINDA SATIN ALDIK"
Gemilerin oldukça düşük maliyetle alındığını kaydeden Albayrak, "Vakit geçirmeksizin uygun teknik donanıma sahip gemileri tespit etmek için çalışmaları başlattık. Önceki dönemlerdeki fiyatlara göre döviz bazında yarı fiyatına hatta üçte bir fiyatına uygun gemileri ekibimizin sıkı ve hızlı çalışması ile tespit etme imkânımız oldu. Yine hızlı bir şekilde bu gemilerden birini ülkemize kazandırmak için görüşmeleri başlattık.
En düşük maliyetle gemileri almayı istiyorduk. Bu doğrultuda doğru bir strateji ve müzakere yürütmek için ekibimizle çalışmalara başladık. Petrol fiyatlarının düşük olduğu dönemde açık denizde arama üretim yapacak gemilerin fiyatlarının düşmüş olması da bize bu gemileri düşük maliyetle satın almamız için bir fırsat sunuyordu. İlk belirlediğimiz gemimizin sıfır fiyatı 800 milyon-1 milyar dolar arasında değişiyordu.
Bu gayet temiz 4-5 yıllık en son nesil, sadece birkaç kuyu kazmış ve sahibi olan firmanın ekonomik kriz yaşaması sebebiyle satmak durumunda kaldığı bir gemiydi. 600 milyon dolar civarında rakamların telaffuz edilmesiyle başlayan pazarlıklarda kararlı bir duruş sergiledik ve yürütülen başarılı müzakere süreci neticesinde ilk gemimizi o günkü rayiçlerin çok çok altında 154 milyon dolara Norveç'ten satın aldık.
Hatta finansman işlemlerini de hallederek bu ödemeyi 12 (4+8) yıllık bir vadeye yaydık. Bir deniz sondajı fiyatının yaklaşık 200 milyon dolar olduğu uluslararası piyasalarda, gemimizi bir kuyu maliyetinin bile altında almak gerçekten büyük bir başarıydı. Elbette bu bir ekip çalışmasının neticesiydi.
YENİ BİR DÖNEMİ SEMBOLİZE ETTİĞİ İÇİN FATİH ADINI VERDİK
Kitabın 46. Sayfasında ise ilk geminin 2017' yılında geldiği anlatılıyor: "Böylesine önemli bir operasyonu 2017 yılında kısa zamanda başardık. 2017 yılının son günlerinde Norveç'ten yola çıkan gemi Kocaeli Dilovası'na geldi. Böylece, ülkemize ilk milli sondaj gemimizi kazandırdık... Türk gençlerine güvenin adı olarak yeni bir dönemin başladığını sembolize etmesi açısından gemimize Fatih ismini verdik."
FİLO KURULUYOR
47. sayfada ise "Milli Enerji ve Maden Politikası" kapsamında hedef olarak koyduğumuz denizlerdeki arama ve sondaj faaliyetleri hedefimize ulaşmak için 2018 yılında ikinci gemimiz olan Yavuz gemisini ülkemize kazandırdık. Fatih gemisi gibi 6. nesil ileri teknolojiye sahip olan Yavuz gemisi 230 metre uzunluğunda ve 36 metre genişliğinde.
Oluşturduğumuz politikalar kapsamında 2020 yılında filoya katılan üçüncü gemi, Kanuni sondaj gemisi oldu. Bu gemimiz 227 metre uzunluğunda 42 metre genişliğinde." İfadeleri yer alıyor.
DÜNYAYA MEYDAN OKUYABİLECEK DONANIMDA OLDUĞUMUZU İSPATLADIK
49. sayfada ise kararlılığımız ve yetkinliğimizi dünyaya ispat etiğimiz şu sözlerle anlatılıyor: "Türk gençlerinin, Türk mühendislerinin, en zor çalışma alanı olan denizlerde hidrokarbon aramacılığında dünyaya meydan okuyabilecek, küresel devlerle rekabet edebilecek donanımda olduğunu ispatladık. Devamlılık noktasında ise şundan eminim: Gerek doğalgazda gerekse petrolde ilerleyen dönemlerde bu alanda daha çok müjdeler vermek nasip olacaktır."
YORUMLAR