Türkiye tarihinde rekorlarla dolu Ak Parti farkı

Türkiye tarihinde rekorlarla dolu Ak Parti farkı

Gül, 367 krizi sonrası TBMM üyeleri tarafından cumhurbaşkanı seçilirken, Kurucu Genel Başkan Erdoğan ise cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin önünü açan 21 Ekim 2007 referandumu sonrası gerçekleştirilen ilk seçimde cumhurbaşkanı oldu. Erdoğan, 10 Ağustos 2014'te yapılan seçimde oyların yaklaşık yüzde 52'sini alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı oldu.

14 Ağustos 2016 - 15:11 - Güncelleme: 09 Haziran 2018 - 03:35

Giriş:14 Ağustos 2016 14:06: Son Güncelleme: 14 Ağustos 2016 14:57

tarihinde rekorlarla dolu Ak Parti farkı

AK Parti, 14 yıllık iktidarında vesayet odakları ve devlet içindeki paralel yapıların sistemi çalışamaz hale getirmesi üzerine, bu çıkmazı aşmak amacıyla iki defa anayasa değişikliği için milletin iradesine başvurdu.

Türkiye tarihinde rekorlarla dolu Ak Parti farkı

Kuruluşunun 15. yıl dönümünü kutlamaya hazırlanan AK Parti, 14 yıllık kesintisiz iktidarı döneminde kurucu Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın belirlediği ilkelerle hareket ederek bünyesinden 2 cumhurbaşkanı ve 4 başbakan çıkardı.

AK Parti, henüz 15 aylık bir partiyken 3 Kasım 2002'de yapılan genel seçimlere siyasi yasaklı lideri Erdoğan'dan mahrum olarak girmesine rağmen birinci parti olarak çıktı ve Abdullah Gül başkanlığında 58. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu.

Partinin Kurucu Genel Başkanı Erdoğan'ın, 8 Mart 2003'te Siirt'te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek TBMM'ye girmesinin ardından Gül başkanlığındaki 58. Hükümet 11 Mart 2003'te istifa etti. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den hükümeti kurma görevini alan Erdoğan, 15 Mart 2003'te 59. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurarak başbakan oldu.

AK Parti, 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde sandıktan birinci parti olarak çıktı ve 11'i büyükşehir olmak üzere bin 950 belediyeyi kazandı.

Erdoğan liderliğindeki AK Parti, 2007 yılında yapılan genel seçimlerde yine tek başına iktidarı göğüslerken, Tunceli dışındaki 80 ilden milletvekili çıkarmayı başardı.

2009 yılında yapılan yerel seçimlerde de yine en çok oyu alan AK Parti'ye vatandaşlar, 10 büyükşehir belediyesiyle birlikte bin 442 belediyeyi yönetme yetkisi verdi.

AK Parti, 2011 genel seçimlerinde de geleneği bozmayarak, aldığı yüzde 49.53'lük oy oranıyla 'yi yönetmeye devam etti.

Erdoğan'ın genel başkanlığındaki son seçime 2014 yılında giren AK Parti, 18 büyükşehir olmak üzere 818 belediye başkanlığını kazandı.

Kurucu Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos'ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde doğrudan halk iradesiyle seçilen ilk ve 'nin 12. Cumhurbaşkanı oldu. AK Parti, yoluna Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ile devam etti.

Davutoğlu'nun genel başkanlığında ilk sınavını 7 Haziran 2015'te ve ardından yapılan 1 Kasım seçimlerinde veren AK Parti, kasım ayında yapılan genel seçimde bir kez daha tek başına iktidar oldu.

REFERANDUMLAR

AK Parti, 14 yıllık iktidarında vesayet odakları ve devlet içindeki paralel yapıların sistemi çalışamaz hale getirmesi üzerine, bu çıkmazı aşmak amacıyla iki defa anayasa değişikliği için milletin iradesine başvurdu.

Bunlardan ilki Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı ile başlayan derin kriz sonrası gerçekleşti. Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini de içeren referanduma vatandaşların yaklaşık yüzde 69'u destek verdi. Bu değişiklik, Recep Tayyip Erdoğan'ın 2014 yılında doğrudan halk tarafından cumhurbaşkanı seçilmesinin de yolu açmış oldu.

AK Parti dönemindeki ikinci referandum 12 Eylül darbesinin 30. yıl dönümünde gerçekleşti. Aralarında 12 Eylül darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen Anayasa'nın geçici 15. maddesinin kaldırılmasının da yer aldığı toplam 26 maddelik anayasa değişikliği 12 Eylül 2010'da halkın oyuna sunuldu. Referandumda vatandaşların yaklaşık yüzde 58'i, anayasa değişikliğine destek verdi.

2 CUMHURBAŞKANI VE 4 BAŞBAKAN

Kuruluşunun ardından kesintisiz iktidarına 14 yıldır devam eden AK Parti, bu süre içerisinde 4 başbakan ve 2 cumhurbaşkanı çıkardı. Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım başbakanlık yaparken, Gül ve Erdoğan 'nin 11. ve 12. cumhurbaşkanlığına seçildi.

HALKIN SEÇTİĞİ İLK CUMHURBAŞKANI

Gül, 367 krizi sonrası TBMM üyeleri tarafından cumhurbaşkanı seçilirken, Kurucu Genel Başkan Erdoğan ise cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin önünü açan 21 Ekim 2007 referandumu sonrası gerçekleştirilen ilk seçimde cumhurbaşkanı oldu. Erdoğan, 10 Ağustos 2014'te yapılan seçimde oyların yaklaşık yüzde 52'sini alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı oldu.

KONGRELER

AK Parti, Kurucu Genel Başkan Erdoğan döneminde 4 olağan kongre, Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım'ın Genel Başkan olarak seçildikleri iki de olağanüstü kongre yaptı. AK Parti'nin 5. Olağan Büyük Kongresi, Ahmet Davutoğlu'nun genel başkanlığı döneminde gerçekleştirildi.

İSTİŞARE VE DEĞERLENDİRME TOPLANTILARI

Kurucu Genel Başkan Erdoğan'ın partiyi kurduğu dönemden itibaren her zaman vurgu yaptığı "istişare", AK Parti'nin en önemli geleneklerinden biri haline geldi. Bu doğrultuda kurucular, milletvekilleri, parti kurulları ve gerekli durumlarda il ve ilçe başkanları ile belediye başkanlarının da dahil edildiği istişare kampları gerçekleştirildi.

"İstişare ve Değerlendirme Toplantısı" başlığındaki kamplar, uzun süre Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde yapıldı. Kızılcahamam'da gerçekleştirilen 21. istişare kampının ardından toplantılar Kurucu Genel Başkan Erdoğan'ın son kez başkanlığını yaptığı 22. buluşmayla Afyonkarahisar'a alındı. 24 kez gerçekleştirilen toplantıların son ikisi ise Davutoğlu döneminde Afyonkarahisar'da yapıldı.

TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK PARTİSİ

Vatandaşların her seçimde desteğini artırdığı AK Parti, üye sayısı bakımından da Türkiye'nin en büyük partisi olma özelliğini taşıyor. İcraatları ve her seçimde oyunu artırması üniversitelerde tez konusu olurken, AK Parti'nin başarısının sırrını öğrenmek için birçok ülkeden parti temsilcileri de genel merkeze gelerek yöneticilerle görüşmeler gerçekleştiriyor.

KAPATMA DAVALARI, TERÖR ÖRGÜTÜ FAALİYETLERİ, DARBE GİRİŞİMİ...

Kurulduktan yaklaşık bir yıl sonra yapılan genel seçimde 14 yıl kesintisiz devam edecek olan iktidar süreci başlarken, AK Parti, bu dönemde vesayet odakları, devlet içinde yapılanan terör örgütleri ile bölücü terör örgütlerinin faaliyetleri, kapatma davası ve darbe girişimlerine maruz kaldı.

Türkiye tarihinde ekonomik ve siyasi istikrarın yükselmeye başladığı her dönemde olduğu gibi AK Parti iktidarları döneminde de kalkınma hamleleriyle birlikte hükümete müdahaleler başladı.

DANIŞTAY SALDIRISI

Bu doğrultuda ilk olarak 17 Mayıs 2006'da Ankara'da Danıştay binasında Türkiye'yi uzun süre etkisi altında bırakacak bir saldırı gerçekleşti. Avukat Alparslan Arslan'ın gerçekleştirdiği silahlı saldırıda Danıştay 2. Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybederken, aralarında daire başkanı Mustafa Birden'in de yer aldığı dört üye ise yaralandı.

Saldırının ardından, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri ile Türkiye Barolar Birliği temsilcileri, 30 ilin baro başkanları, bazı savcı, rektör ve öğretim üyelerinin de aralarında bulunduğu bir grup Anıtkabir'e yürüdü ve orada yaptıkları açıklamada saldırıdan hükümeti sorumlu tuttu. Hükümet ise saldırıyı, istikrarı bozmak ve hükümeti yıkmak için yapılan bir teşebbüs olarak nitelendirdi.

CUMHURİYET MİTİNGLERİ

AK Parti, iktidarının 5 yılını doldurduğu dönemde Türkiye yeni cumhurbaşkanını seçmeye hazırlanıyordu. Türkiye, 16 Mayıs 2007'de görev süresi dolacak olan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yerine kimin 11. cumhurbaşkanı olarak devletin başına geçeceğini tartışırken, cumhuriyet tarihinde daha önce hiç yaşanmamış bir şekilde bu konunun altından da yeni bir kriz dalgası ortaya çıkarıldı.

Herkes, TBMM'de sayısal üstünlüğü elinde bulunduran AK Parti'nin önereceği adayın seçimi kazanmasına teamüller gereği kesin gözüyle bakarken, bazı çevreler düzenledikleri "Cumhuriyet Mitingleriyle" bunu engellemeye çalıştı. Bu doğrultuda gerçekleştirilen mitinglerin ilki 14 Nisan 2007'de, cumhurbaşkanlığı seçiminden iki hafta önce Ankara'da yapıldı. İkinci miting 29 Nisan'da İstanbul Çağlayan Meydanı'nda, üçüncü ve dördüncü mitingler ise 5 Mayıs'ta Manisa ve Çanakkale'de yapıldı. Beşinci ve son miting ise 13 Mayıs'ta İzmir'de gerçekleştirildi.

367 KRİZİ

Türkiye'nin 11. cumhurbaşkanını seçmek için 27 Nisan 2007'de toplanan TBMM Genel Kurulu'nda, tek aday olarak seçime giren Abdullah Gül, oylamaya katılan 361 milletvekilinin 357'sinin oyunu olmasına rağmen, ilk turda seçilmek için gerekli 367 sayısını bulamadı. Cumhuriyet Halk Partisi, 367'nin sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğu iddiasıyla Mecliste yapılan ilk tur oylama işleminin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Bir ilke imza atan Anayasa Mahkemesi, CHP'nin yaptığı başvuruyu kabul ederek Türkiye'yi yeni bir krizin eşiğine getirdi.

TÜRKİYE TARİHİNDE BİR İLK: E-MUHTIRA

Türk demokrasi tarihine "e-muhtıra" olarak geçen 27 Nisan bildirisi de Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi milli iradeyi hedef alan bir girişim olarak akıllarda kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan ilk oylamanın ardından gece yarısı Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine konulan bildiride, "Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır.

Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir." ifadelerine yer verildi.

Hükümete karşı bir muhtıra olarak algılanan ve Türk demokrasi tarihinde "e-muhtıra" olarak yerini alan bu bildiriye AK Parti hükümetinden çok sert bir karşı açıklama geldi. Dönemin Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek tarafından kamuoyuna duyurulan açıklamada, Genelkurmay Başkanlığı bildirisinin "hükümete karşı bir tutum" olarak algılandığı vurgulanarak, Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığının, herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanmasının demokratik bir hukuk devletinde düşünülemeyeceğine dikkat çekildi.

Metnin yayına verildiği dakikalara vurgu yapılan açıklamada, zamanlamanın "manidar" olduğu belirtilerek, "11. cumhurbaşkanını seçme sürecinde böyle bir metnin, hem de gece yarısı ortaya çıkması son derece dikkat çekicidir. Bunun bu hassas dönemde Anayasa Mahkemesi eksenli tartışmalar yapılırken ortaya çıkması yüce yargıyı etkilemeye yönelik bir girişim olarak algılanacaktır." ifadelerine yer verildi.

Hükümet, sert tepki gösterdiği bu açıklamanın ardından Meclis'in cumhurbaşkanlığı seçimi takvimini aynen işletti.

11. CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL

Anayasa Mahkemesi'nin CHP'nin başvurusunu kabul etmesiyle ikinci tur görüşmelerde toplantı yeter sayısı bulunamadığı gerekçesiyle cumhurbaşkanı seçilemedi.

TBMM, 20 Ağustos 2007 tarihinde yeniden cumhurbaşkanını seçmek için toplandı. Seçimin 1. turunda 341, 27 Ağustos 2007'de yapılan ikinci turunda 337, 28 Ağustos 2007'de üçüncü turunda 339 oy alan Abdullah Gül Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.

16 Mayıs 2007'de görev süresi dolan 10. Cumhurbaşkanı Sezer de 367 krizi dolayısıyla 104 gün fazla görev yaptı.

EN BÜYÜK PARTİYE KAPATMA DAVASI

AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırmak için yargı içinde odaklanan vesayet çevreleri harekete geçirildi. Bu bağlamda eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu 71 kişiye 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilmesi ile partinin kapatılmasını içeren iddianame, 14 Mart 2008'de Anayasa Mahkemesi'ne sunuldu. Yüksek Mahkeme, 31 Mart 2008'de iddianameyi kabul etti.

Anayasa Mahkemesi'nin, siyasi tarihe "google iddianamesi" olarak geçen iddianameyi kabul etmesinin ardından dava 30 Temmuz 2008'de karara bağlandı. Yüksek Mahkemenin 5 üyesi kapatmaya karşı çıkarken, 6 üye kapatmadan yana oy kullandı. Anayasa'da öngörülen nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için parti kapatma talebi reddedilmiş oldu.

7 ŞUBAT MİT KRİZİ

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya tarafından MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu istihbarat görevlilerinin ifadeye çağrılmasıyla başlayan kriz, siyasi iktidarın olaya müdahalesiyle son buldu. Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) doğrudan hükümeti hedef alan girişimi sonrası yapılan yasal değişiklikle MİT görevlilerinin soruşturulma izni başbakanlığa bırakılarak ülke bir krizden daha çıkarılmış oldu.

GEZİ OLAYLARI

Taksim Meydanı'ndaki Gezi Parkı'na Topçu Kışlası'nın yeniden inşa edilmesi amacıyla Büyükşehir Belediyesi ekiplerince birkaç ağacın parktan sökülerek başka yerlere nakledilmek istenmesi üzerine başlayan olayların da Türkiye'ye maliyeti büyük oldu. "Ağaç kesimi protestosu" bahanesiyle ortaya çıkan örgütler, tüm Türkiye'de, hükümeti yıkarak yatırımları durdurma amacına yönelik şiddet eylemleri başlattı.

Uzun süre Türkiye gündemini meşgul eden ve yaklaşık 50 milyar dolar maliyeti olan eylemler, Başbakan Erdoğan'ın kararlı duruşuyla son buldu.

BİR DÖNÜM NOKTASI: 17-25 ARALIK DARBE GİRİŞİMİ

Dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı firari Celal Kara tarafından 17 Aralık 2013'te bazı bakan çocukları, iş adamları ve banka genel müdürlerinin de aralarında bulunduğu kişiler hakkında açılan soruşturma, Türkiye için önemli dönüm noktalarından biri oldu. Soruşturmanın ikinci dalgası ise 25 Aralık 2013'te dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı firari Muammer Akkaş'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak istemesiyle başladı. FETÖ'nün doğrudan seçilmiş iktidarı hedef alan bu teşebbüslerinin Türkiye'ye maliyeti 100 milyar doların üzerinde oldu.

FETÖ'NÜN SON DENEMESİ: 15 TEMMUZ KANLI DARBE GİRİŞİMİ

FETÖ'nün devlet içinde kurduğu Paralel Devlet Yapılanması, doğrudan hükümeti hedef alan 7 Şubat MİT krizi ve 17-25 Aralık darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine bu kez topyekun Türkiye'yi hedef alan bir işgal hareketine girişti. FETÖ'nün, Türkiye tarihinin en kanlı darbe girişimi olarak tarihe geçen yeni projesi, 15 Temmuz gecesi örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bulunan üniformalı teröristleri aracılığıyla gerçekleştirildi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Milletimizi, illerimizin meydanlarına, havalimanlarına davet ediyorum." şeklindeki çağrısı üzerine vatandaşların tankların önüne geçerek demokrasiyi sahiplenmesi, AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin ortak hareket ederek milli iradeye kasteden teröristlere karşı demokrasinin yanında yer alması, darbe girişiminin önündeki en büyük engel oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Milletimizi, illerimizin meydanlarına, havalimanlarına davet ediyorum." şeklindeki çağrısı üzerine vatandaşların tankların önüne geçerek demokrasiyi sahiplenmesi, AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin ortak hareket ederek milli iradeye kasteden teröristlere karşı demokrasinin yanında yer alması, darbe girişiminin önündeki en büyük engel oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meydanlara davet ettiği vatandaşlar, parti ayrımı gözetmeksizin tüm şehirlerde demokrasi nöbeti tuttu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirdiği konuşmayla demokrasi nöbetlerine ara verildi.

ile uzlaşmanın koşulu Gülen’in iadesi”

“ABD ile uzlaşmanın koşulu Gülen’in iadesi”

Başbakan : İade konusunda görüşmeler sürüyor. bu işi geçiştiremez. FETÖ’nün teslim edilmesinden başka ABD ile bir uzlaşmamız olamaz. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden 24 Ağustos’ta Türkiye’ye gelecek

 

Başbakan Binali dün televizyon kanallarının genel yayın yönetmenleri ile Çankaya Köşkü'nde buluştu. Yıldırım gündeme ilişkin şu önemli mesajları verdi:

ABD GEÇİŞTİREMEZ:
İade görüşmeleri sürüyor. 15 Temmuz'dan sonra 'nin tutumu daha iyi ve harekete geçtiler. ABD Başkan Yardımcısı Biden 24 Ağustos'ta, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de ekim ayında Ankara'yı ziyaret edecek... ABD bu işi geçiştiremez. FETÖ'nün teslim edilmesinden başka ABD ile bir uzlaşmamız olmaz. Eğer ABD, yükselen ABD karşıtlığı istemiyorsa, Gülen'i iade etmelidir.

ÖLÜM PAHASINA:
Darbe girişiminin olduğu o gün Cumhurbaşkanımız ile "ölüm pahasına darbeye karşı çıkma" kararı aldık. Siyasi partiler başta CHP, MHP olmak üzere net duruş ortaya koydular. "Bu birlikteliği gözümüz gibi koruyacağız" diye taahhüdümüz var. FETÖ'cü sözde Yurtta Sulh Konseyi'nin tüm üyeleri yakalandı. Genelkurmay Başkanı kim olacak, Başbakan kim olacak, karşısı boş bırakılmış.

MİNİMUM HATA:
Örgütte olanlarla hasbel kader bulaşmış olanları ayıracağız. Minimum hata ile normalleşme için çaba harcıyoruz. Darbe girişiminde bilfiil görev almamış, fakat arka planında görev almış veya yıllardan beri bu altyapının hazırlanmasında aktif katkısı olmuş herkesin titiz bir çalışmayla belirlenip adalete teslim edilmesi gerekiyor. Biz belirli kriterleri ortaya koyduk... 17-25 Aralık bizim için bir milattır. Ölçümüz 17-25 Aralık'tan sonra örgütle ilişkinin sürdürülmesi.

AÇIĞA ALINANLAR:
Açığa alınan memur sayısı 76 bin 597. Memuriyetten çıkartılanlar 4 bin 897 kişi. Bunların 3 binden fazlası asker. Bir kısmı hakim, bir kısmı da sivil memur. Hem açığa alınanlar hem de memuriyetten çıkartılanların toplamı 81 bin 494 kişi. Bunların kendi kurdukları özel iletişim ağları var. O iletişim altyapısında 50 binin üzerinde isim var.

SUBAYLARIN YÜZDE 60'I:
Askeri lise ve akademilerin yüzde 95'inin, orduda ise albay ve altı subayların yüzde 60-80 arasının örgütle ilişkisi olduğunu düşünüyoruz. Askeri okulları tamamen ele geçirmişler, FETÖ'cü olmayan kimse bu okula girememiş.

BAĞLARI KESİLMEYECEK:
TSK'da devrim niteliğinde bir adım atılıyor. Harbe hazırlık ve terörle mücadele başta olmak üzere TSK esas işine dönüyor. Bunun dışındakiler Milli Savunma Bakanlığı'nın uhdesine geçiyor. TSK daha da güçlenecek, profesyonelleşecek. Kuvvet komutanlarının Genelkurmay ile bağı kesilmiyor.

SURİYE:
Suriye konusunda önümüzdeki 6 ayda önemli gelişmeler yaşanırsa şaşırmayın.

'İLİŞKİLERE ETKİSİ KAÇINILMAZ'
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Japon Kyodo Haber Ajansı'na, 15 Temmuz'daki darbe girişimi ve sonrasındaki gelişmeler hakkında mülakat verdi. Çavuşoğlu, "FETÖ elebaşı Gülen'in iade talebine, ikamet ettiği ABD'den yanıt gelmezse bu durumun iki ülke ilişkilerine etkisi kaçınılmaz olacaktır" değerlendirmesinde bulundu. Çavuşoğlu Türkiye'deki gelişmelerden Japon şirketlerinin tereddüt etmesine gerek olmadığını söyledi.

'KARŞIMIZDAKİ YÜZSÜZ BİR EKİP'
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, bir televizyon kanalında katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu:
"(FETÖ'nün darbe girişimi) Akın Paşa'dan bilmem neye kadar 'Vallahi billahi ben yokum' diyor. Biri bize ihtilal yapmaya kalktı, hanginiz yaptınız? Hiçbiriniz yapmadınız mı? Hayal mi gördü bu millet? Çirkin, yüzsüz bir ekip var karşımızda ve bunlar tamamiyle şiddete yöneliktiler. AK Parti iktidarında devlette yapılanmaya çalıştılar. Tasfiyeye girdiğinde, yeni bir mekanizmaya ihtiyaçları oldu. Bunların hedefi MHP'yi almak, ihya etmek değil. Boş kaba ihtiyaçları var bunların.
(Deniz Baykal'a ait görüntüler) Bunu kaydetmek şerefsizliğin başta geleni değil mi yani? Bana göre öbürünün yaptığı bir ayıp ise bunu bile gölgede bırakan bir şerefsizliktir."

KURULUŞ YILDÖNÜMÜNDE KUTLAMA YOK, ANMA VAR
AK Parti'nin 15'inci kuruluşu yıldönümü FETÖ'nün darbe girişimi nedeniyle kutlama yerine anma formatında gerçekleştirilecek. Etkinlikler kapsamında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AK Parti kurucuları, milletvekilliği yapmış isimler, il başkanları, ilçe başkanları ile 15 Temmuz'da şehit ve gazi olan ailelerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 6 bin 500 kişiye davetiye gönderildi. Bugün 17.00'de başlayacak etkinlikte birlik mesajlarının verilmesi beklenirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıldönümü etkinliğine bir mesaj göndermesi veya telekonferans yöntemi ile bağlantı yapılarak parti önündeki kalabalığa seslenmesi bekleniyor. PTT Genel Müdürlüğü'nce de "AK Parti'nin Kuruluşunun 15. Yılı" konulu anma pulu satışa sunulacak

ŞAŞKINA ÇEVİREN TELEFON ARAMASI
Yıldırım'ın sohbeti sırasında "şaşırtıcı" bir olay yaşandı. Sohbetin başında, masada Yıldırım'ın sağında oturan Başbakan Yardımcısı Mehmet , çalan telefonuna baktı. Şimşek, kendisini Başbakan Yıldırım'ın aradığını görünce, Yıldırım'a dönüp "Başbakanım telefonla beni arıyorsunuz" dedi. Yıldırım, "Hayır ben aramadım seni. Belki korumalar aramıştır" diyerek korumalarından telefonunu istedi. Yıldırım, telefonun arama kayıtlarını inceleyip Şimşek'e "Sen aranmamışsın" dedi. Şaşkınlığa neden olay gazetecilerin, "siber saldırıya mı maruz kaldınız" demesi üzerine salonda gülüşmeler oldu. Olayın detayları ise daha sonra ortaya çıktı. Şimşek'in, başka bir numarayı "Başbakan" diye kaydettiği, toplantı sırasında da yanlış kaydedilen numaranın aradığı öğrenildi.

HDP mitinginde meydan boş kaldı

HDP mitinginde meydan boş kaldı

Öz yönetim ilanlarıyla bölgeyi savaş alanına çeviren HDP, artık Doğu ve Güneydoğu'da gerçekleştirdiği mitinglerde ve ziyaretlerde halktan beklediği ilgiyi görmüyor. Daha önce Van'da da katıldığı bir mitingde de halkın ilgisini çekemeyen Figen Yüksekdağ dün 'da HDP'nin mitinginde konuştu. Ajanslara düşen onlarca fotoğrafta katılımın minimum seviyede kaldığı görüldü.

HDP ve DBP'nin 'da Orduevi'nin karşısındaki Belediye Otoparkı'nda dün saat 13.00 sıralarında 'Darbelere, OHAL'e, tecrite karşı demokratik direniş' mitingi, iki partinin katılımcılarını şok etti.

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, DBP Eş Genel Başkanı , Demokratik Toplum Kongresi üyesi Hatip Dicle, HDP Ağrı milletvekillerinin katıldığı mitingde meydan boş kaldı.

Ağrılı vatandaşlar, 15 Temmuz ardından düzenlenen demokrasi mitinglerinde gece yarısı olmasına rağmen meydanları hınca hınç doldurmuştu. FETÖ ve PKK'nın kirli ittifakının ortaya çıkması üzerine Ağrı halkı, terör örgütüne destek veren HDP-DBP'ye olan desteğini kesti. Darbeye karşı sessiz kalan HDP'yi samimiyetsiz bulan halk, mitinge gitmeyerek açık tavrını gösterdi.

Bakan Akdağ: İşaretler Gülen’i iade edecekleri yönünde

Bakan Akdağ: İşaretler Gülen’i iade edecekleri yönünde

Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in iadesiyle ilgili işaretlerin olumlu olduğunu söyledi. Askeri hastaneleri önümüzdeki hafta devralacaklarını belirten Bakan Akdağ, "O hastanelerde askeri üniformalı çalışanlar olmayacak" dedi.

Kardelen TV'de yayınlanan Gündem Özel programına katılan Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, İhlas Haber Ajansı Bölge Müdürü Ayhan Türkez ve Kardelen TV Ana Haber Spikeri Duygu Şahin'in gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.

"6 bin sağlık çalışanı açığa alındı"

Türkiye genelinde 80 bin, 'nda 6 bin kişinin açığa alındığını söyleyen Bakan Akdağ, "Türkiye genelinde bu örgütle ilişkisi olabileceği düşünülen 80 bin kişi açığa alındı. Biz de OHAL kanununa göre bir kararname yaptık ve 6 bine yakın kişiyi açığa aldık. Bunların daha çok çöreklendiği yerler emniyet, silahlı kuvvetler, yargı ve milli eğitim. İletişimle ilgili yerlerde çok yoğunlaşmışlar. Kılı kırk yararak, masumlar arada bundan mağdur olmasın diye çalışıyoruz. Doğrudan doğruya örgüt mensubu olanlar var. Onlar bir kısmı 'ben örgüt mensubu değilim' diyebilir ama parasıyla destek olmuşsa, para toplamışsa, insanları alıp oraya doğru yönlendirmişse bunlar örgüt mensubudur" diye konuştu.

"Bu ay içerisinde memuriyetten uzaklaştırmalar olacak"

Açığa alınanların bir kısmıyla ilgili soruşturmaların tamamlandığını kaydeden Akdağ, "Bakanlıklarımız, kuruluşlarımız çalışıyorlar öyle zannediyorum ki bu ay içerisinde kamuda memur olarak çalışanlardan uzaklaştırılanlar, memuriyetten uzaklaştırılanlar olacak" dedi.

35 sağlık kuruluşunu Sağlık Bakanlığı'na devraldıklarını açıklayan Bakan Akdağ, "Biz FETÖ örgütüyle bağlantılı olan 35 sağlık kuruluşunu devraldık. Eskiden vatandaşlarımız bu kuruluşlarda ücret ödeyerek hizmet alıyorlar da artık ücretsiz hizmet alacaklar. Bunun dışında başka sağlık kuruluşlarını da tespit edersek yine bunları da devralacağız" ifadelerini kullandı.

"Askeri hastaneler haftaya devralınacak"

Askeri hastanelerin devri ile ilgili çalışmaların tamamlandığını dile getiren Recep Akdağ, "Askeri hastaneler konusunda çalışmaların sonuna geldik. Bu hususta hukuk oluşturuldu, çeşitli illerde yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Burada da dört eğitim hastanesinin yanı sıra başka hastaneler de var. Bunları önümüzdeki hafta içerisinde devralacağız. Burada bakanlığımız ile çalışabilecek bütün personel Sağlık Bakanlığı'nda kalacak. Bunların haklarını koruyoruz hatta Silahlı Kuvvetler Kanunu 926'ya tabi personelin ileriye doğru emeklilik haklarını da koruyoruz. Ama artık sivil doktor olacaklar. Sivil çalışanlar olacaklar. Askeri üniformalı çalışanlar olmayacaklar" şeklinde konuştu.

"İşaretler Gülen'i iade edecekleri yönünde"

FETÖ lideri Fetullah Gülen'in iadesi sürecine ilişkin de konuşan Bakan Akdağ, "Biraz topu orta sahada çevirdiler ama şimdiki işaretler iade edebilecekleri yönünde. Sağduyu zaten bunu gerektiriyor. İlgili dokümanlar kendilerine ulaşmış durumda. Bunu artık geciktirmemeliler ve cezasını çekmek üzere iade etmeleri gerekir. Bunu istemek bizim, o 240 şehidin hakkı" dedi.

"Yoğun mesaiyle FETÖ çetesini temizliyoruz"

Devlette büyük temizlik yapıldığını hatırlatan Bakan Akdağ, şunları söyledi:

"Bu hain çete, FETÖ çetesi bu zalimler bize hem 240 şehide mal oldu. Allah hepsine rahmet eylesin, 2 bin 200'e yakın gazimiz var. Bütün toplumda bir travmaya da yol açtılar, büyük bir fitne çıkardılar ama Allah'a şükürler olsun milletimizin desteğiyle bunun üstesinden geldik. Şimdi bir taraftan bunları kamudan temizliyoruz, öbür taraftan tabi ki milletimizin huzuru için, refahı için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Yani böyle yapmakla Türkiye'yi yolundan alıkoyacağını zannedenler aldanıyorlar. Bir taraftan yoğun bir mesaiyle bu FETÖ çetesinin mensuplarını devletten temizliyoruz savcılarımız bu işle alakadar oluyorlar. Bizler kamuda bu meseleyle ilgileniyoruz, öbür taraftan da işlerimizi yapıyoruz. Dolayısıyla Erzurum'dayız, Erzurum'da da bugün bu işle ilgili çalışmalarımızı yaptık"

"Tam bir Erzurum ruhuydu"

Bakan Akdağ, 15 Temmuz darbe girişimi gecesini değerlendirirken ise şunları söyledi:

"O geceyle ilgili aklımızda en ziyade kalan Erzurumlu dadaşların muhteşem ayağa kalkışları inanılmaz bir şeydi. 14 senedir aktif olarak siyasetin içindeyim. Siyaseti 13 yaşımdan beri biliyorum ama ben böyle bir şey görmedim. Mesela biz o meşhur Cumhuriyet Mitinglerini yaptıkları zaman Erzurum'da bir miting yapmıştık Erzurum'un orda da bir ayağa kalkışı şahlanışı vardı ama orada biz o mitinge günlerce hazırlandık burada saat akşam 22.30 ile 24.00 arasında iki saat içerisinde 100 bine aşkın insan Cumhuriyet Caddesine geldi. Henüz Cumhurbaşkanımız çağrısını yapmadan Erzurum Cumhuriyet Caddesine yüz bine aşkın insan toplanmıştı. Ve büyük bir coşku büyük bir kararlılık vardı. Tam bir Erzurum ruhuydu doğrusu. Yani o gün ben inanıyorum ki 93 harbinde Aziziye tabyalarına yürüyen dedelerimizin nenelerimizin ruhları şad oldu onlar kabirlerinde mutlu oldular. Pijamasıyla oraya gelen gazetecilerimiz vardı, yani Erzurum'da 'hadi bu işe karşı çıkalım' dendiğinde bir araya gelmesi gereken herkes oradaydı istisnasız. Ama bizim yaptıklarımız biz hızlı hareket edişimiz organize oluşumuz Erzurum'un ayağa kalkışı şahlanışı yanında sönük kalır, o inanılmaz bir şey bir tarih yaşadık. Bu millet nasıl büyük bir millet olduğunu 15 Temmuz'daki o hain FETÖ kalkışması sırasında dosta da düşmana da dünya da ki herkese göstermiştir."

FETÖ’nün sinsi B planı ortaya çıktı

FETÖ’nün sinsi B planı ortaya çıktı

'de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan ve gizli tanık olmayı kabul eden üst düzey rütbeli subayın anlattıkları Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), sinsi B planını da ortaya çıkardı.

Buna göre, 9 günlük tatilinde Ankara Çukurambar'da işyeri olarak kullanılan villada, çağırdıkları üst düzey rütbeli subaylara darbe girişiminde ne yapacaklarını anlatan darbenin sivil 1 numarası Adil Öksüz ve askeri 1 numarası Akın 'ün 100'ün üzerinde üst rütbeli subaya ise, farklı bir talimat verdiği belirlendi.

Gizli tanık, Öksüz ve Öztürk'ün bu subaylara, "Darbe girişimine katılmayıp geri planda kalın. Darbenin gidişatını takip edin. Darbe başarısız olursa bizim askeriye içindeki uyuyan hücrelerimiz olun. Darbecilere müdahale eder gibi yapın ve girişimi lanetleyin.

Asla renk vermeyin, bizden gelecek talimatları bekleyin. Darbe başarısız olursa tüm bağlantılarımız ve gücümüz tamamen ortadan kalkmasın" dediğini anlattı.

Adil Öksüz'ü sorgulayan Savcı A Haber'e konuştu

Adil Öksüz'ü sorgulayan Savcı A Haber'e konuştu

girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde yakalanan FETÖ'nün Hava İmamı Adil Öksüz'ü sorgulayan Cumhuriyet Savcısı Cihan , A Haber'e özel açıklamalarda bulundu.

Adil Öksüz'ün sorularına kaçamak cevaplar verdiğini ifade eden Savcı Cihan , tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ettiği Adil Öksüz'ün serbest bırakılmasını hayretle karşıladığını söyledi. Nasıl rüşvetin belgesi yoksa darbenin de belgesi olmaz diyen Savcı Ergün, hakimlerin belge yetersizliğinden dolayı serbest bıraktıkları FETÖ İmamı'nın kendisine tarla almak için oradaydım dediğini belirtti.

Adil Öksüz'ü sorgulayan Savcı A Haber'e konuştu

Havacıların imamı olarak bilinen Adil Öksüz gözaltına alındığında yanında 80 subay daha vardı. A Habere konuşan savcı, Adil Öksüz'ün sorgudaki çelişkili cevaplarını şöyle değindi:

"Saat 9.00'da Keçiören'den taksi tuttum, orada tarla almaya geldim" dedi. Kimden alacaktınız, bir isim veriyor. Soyadı ne, öyle bir soyisim vermiyor.Aynı şekilde, "Telefonu yok mu, görüşmediniz mi?", "Yok, telefonu yoktu. Filanca görüştürecekti". Filancanın soyadı var mı? Onu da söyleyemiyor. Kaçak güreşiyor, kaçamak cevaplar veriyor"

"HİDDETLE GÜLEN'E KÜFÜR ETTİ"

Öksüz, sorguda Fetullah Gülen'e de küfürler yağdırmış. Savcı Ergün o anları şöyle anlattı: "Bunlarla görüştünüz, emir alır mısınız?" deyince hiddetle küfürler savuruyor. Böyle az bilgili adama bağlılığının olamayacağını, beraber adlarının anılmasının bile kendisini alçaltacağını söylüyor.

"ÖZEL BİR SORU SORDUM"

'İlahiyatçıyım' demişti. Hatta tefsir bölümünde hocaymış. İmzaladıktan sonra dedim ki hocam, özel bir sorum olacak. Kendisiyle ilgili tek bir soru sordum. O da cevap verdi. 'Tamam' dedim, 'Hocanız da böyle cevap verirdi'". Savcı Ergün, Öksüz'ün Fetullah Gülen'le benzer bir cevap verdiğini söyledi.

''ADİL ÖKSÜZ 6 GÜN DARBE PLANI YAPTI, GÜLEN ONAYLADI''

"CEVAPLARA ÇALIŞTILAR MI?"

Savcı Ergün, sorguladığı diğer kişilerle Adil Öksüz'le benzer yanıtlar vermesinin dikkatini çektiğini söyledi. Ergün, şöyle konuştu: Darbe kalkışmasının tamamı kaybetmeleri halinde neler söyleyeceklerini çalışmıştı. Birbirini görmeden aynı şeyleri söyleyebiliyorlardı. Rüşvetin belgesi olur mu? Darbenin somut belgesi mi var? Sorguladığımızda bir takım sorulara kaçamak cevaplar verdiğini gördük. Orada bulunmasının nedenini somut olarak izah edemediğini gördük, bunu da talebimize yazdık"

Savcı Ergün, Öksüz'ün serbest bırakılmasına itiraz etti. Öksüz'ü sorgulayan ikinci hakim de serbest bırakma karar verdi.

Öksüz, Ankara'da Esenboğa limanı'ndan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'na geçti. Aracına bindi, Sakarya'ya geçip izini kaybettirdi. Öksüz, her yerde özel ekipler tarafından aranıyor.

Küçükçekmece'de terör operasyonu

Küçükçekmece'de terör operasyonu

Küçükçekmece'de başlatılan terör operasyonunda, 4 kişi gözaltına alındı.

Alınan bilgiye göre, Kanarya Mahallesi'nde terör örgütü mensuplarınca 7 aracın kundaklandığı ihbarı üzerine çalışma başlatan ekipler, dur ihtarına uymayan bir otomobili takibe aldı.

Durdurulan otomobilden inen ve silahlı olan bir kişi tarafından vuruldu.



Üzerinden 1 tabanca ve çok miktarda benzinli bez parçaları çıkan M.E.A (31) bölgeye çağrılan ambulansla hastaneye sevk edildi.

Polisin bölgede devam eden operasyon sırasında 1'i kadın 3 şüpheliyi daha yakaladığı öğrenildi.

Gültan Kışanak taziye evinden kovuldu

Gültan Kışanak taziye evinden kovuldu

Diyarbakır'ın merkez Sur ilçesinde çevik kuvvet polislerini taşıyan araca PKK'lı teröristlerce bombalı araçla düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden aynı aileden 5 kişi için Ergani ilçesinde taziyeler devam ediyor.

Merkez Sur i·lçesi· On Gözlü Köprü mevki·si·nde çevi·k kuvvet poli·sleri·ni· taşıyan araca, PKK'lı teröri·stlerce bombalı araçla düzenlenen saldırıda yaşamını yitiren anne Behi·ye (52), kızları Derya Yıldırım (23) ile Demet Yıldırım , torunları Oğuz Kaan ve Ceyli·naz 'ın (3) yakınları, Ergani ilçesindeki taziye evinde taziyeleri kabul ediyor.

Evi ziyaret eden DBP'li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ve beraberindekilere, yakınlarını kaybedenlerin tepki gösterdiği öğrenildi.

"ONLARA İLGİ GÖSTERMEDİK, TAZİYE EVİNİ BOŞALTTIK"

Terör saldırısında yakınlarını kaybedenler adına AA muhabirine açıklama yapan Hasan Bozdoğan, saldırıda çok yakın olan akrabalarını kaybettiklerini belirterek, HDP heyeti·nin telefon açarak tazi·yeye gelmek i·stedi·ğini illettiğini, ancak kendilerinin bunu kabul etmediğini söyledi.

"Bugün Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Kışanak ve beraberindekiler 15 araçla taziye yerine geldiler. Biz onlara ilgi göstermedik. Taziye evini boşalttık. Hiç bir ikramda bulunmadık. Bunlar hangi yüzle buraya geliyorlar? Hem bombayı patlatıyorlar hem de taziyeye geliyorlar. Biz onları istemiyoruz." diyen Bozdoğan, saldırıda canlarını yitirdiklerini belirtti.

Bozdoğan, şöyle devam etti:

"Yapacakları siyasete lanet olsun. Bir de taziyeye geliyorlar. Başsağlığı dilemelerine gerek yok, istemiyoruz. Ergani halkı olarak onlara hiçbir zaman meyil vermeyeceğiz. Bizim bir tek bayrağımız var. O da Türkiye bayrağı, tek vatan, tek millet, tek bayraktır. Milletvekilleri ile beraber gidip bombaların önünde beklesinler, 'Biz halkımız için kendimizi havaya uçuracağız' desinler. Biz o zaman inanalım ki onların siyaseti gerçektir."

Masum insanları katlederek, küçük çocukları parçalayarak, bomba tuzakları ile milletin evini ve ocağını yıkarak ellerine hiçbir şey geçemeyeceğini aktaran Bozdoğan, patlamaları, bu can kayıplarını istemediklerini kaydetti.

"TÜRK BAYRAĞINI VE VATANINI SEVMEYENLERİ TAZİYEMİZDE GÖRMEK İSTEMİYORUZ"

"Ömür boyu Allah onlara bir acı yaşatsın. Acının ve ölümün ne olduğunu anlasınlar. Şehitlerimizin ruhu için biz ne gerekiyorsa yapacağız. Ergani halkı olarak birlik ve beraberlik içinde olmamız lazım. Birinci hedefimiz buradaki belediyeyi onlardan almak. Belediyeyi emin ellere teslim etmek." diyen Bozdoğan, onlardan hiçbirini istemediklerini anlattı.

"SİZDE, NAMUS DİYE BİR ŞEY OLMUŞ OLSAYDI, BU TÜRK BAYRAĞINI GÖRDÜĞÜNÜZDE BURAYA GELMEDİNİZ"

Bozdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bugün buraya geldiler ve cevaplarını aldılar. Bunlarda yüz yok mu? Canlarımızı elimizden aldınız, bir de utanmadan taziyeye geliyorlar. Bunlarda insanlık namına bir şey kalmamış. Bunlar insan olamaz. Kahrolsun PKK. Kadınların taziye yerine de gitmek istediler. Onlara müdahale ettiler. 'İstemiyoruz sizi, canımız yanıyor' dediler. Ben de onlara tepki gösterdim. Burada Türk bayrağı, şehitlerin bayrağı asılı. 'Sizde, namus diye bir şey olmuş olsaydı, bu Türk bayrağını gördüğünüzde buraya gelmediniz' dedim. Türk bayrağını ve vatanını sevmeyenleri taziyemizde görmek istemiyoruz."

Sur ilçesinde 10 Ağustos'ta polis servis aracına PKK'lı teröristlerce bomba yüklü araçla saldırı düzenlenmiş, patlamada aynı aileden 5 kişi hayatını kaybetmiş, 5'i polis 12 kişi yaralanmıştı.

Saldırıda hayatını kaybeden 5 kişiden anne Behiye Yıldırım ve kızı Derya Yıldırım'ın cenazesi Diyarbakır'ın Ergani ilçesine bağlı Ortayazı köyünde toprağa verilmiş, Demet Yıldırım Aydın ile çocukları Oğuz Kaan ve Ceylinaz Aydın ise Kocaeli'nde defnedilmişti.

Mahkemenin kabul ettiği iddianame adını koydu: 17 Aralık darbedir

Mahkemenin kabul ettiği iddianame adını koydu: 17 Aralık darbedir

FETÖ’nün yargı eliyle gerçekleştirdiği 17-25 Aralık operasyonlarına ilişkin 67 sanıklı iddianame kabul edildi. İddianamede FETÖ’nün soruşturma kılıfıyla hükümeti hedef aldığına yer verildi. Ayrıca örgüt mensupları tarafından yurt dışına çıkarılan bilgi ve belgelerin 'de Preet Bharara isimli savcıya teslim edildiği iddanamede yer aldı.

Fethullahçı Terör Örgütü tarafından gerçekleştirilen 17 Aralık girişimine ilişkin hazırlanan iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere 30 müştekinin yeraldığı iddianamede 67 sanık yer aldı. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen bir numaralı şüpheli olarak yer alırken 2 numarada Yakup Saygılı, 3 numarada ise Nazmi Ardıç yer aldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan tarafından hazırlanan iddianamede yer verilen tespitlerden bazıları şöyle:

"17 ARALIK BİR DARBE GİRİŞİMİDR"

17 Aralık girişimi soruşturma kılıfında bir darbe girişimidir. Amaç, Cumhuriyeti 61. hükümetinin ulusal ve uluslararası baskı altına alınıp istifa etmesini sağlamaktır.

Girişim, FETÖ/PDY Terör Örgütü yöneticilerinden alınan talimatlar doğrultusunda sahneye konulmuştu.

Gözaltı listesinin yayınlanarak Cumhuriyeti Devleti Başbakanı'nın oğlunun isminin ortaya atılması ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın terörle bağlantılı gösterilmeye çalışılması ile kamuoyunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümeti üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaya, bu şekilde hükümetin görevini yapmasının engellenmeye çalışıldığı ortadadır.

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarının; örgüt lideri Fetullah Gülen'in talimatı ile devletin tüm kılcallarına sızmakla kalmayıp kamu imkânlarını kullanarak kendilerine rakip olarak gördükleri ve hedefledikleri iktidara ulaşmak için karşılarına çıkabilecek devlet kurumlarını ve şahısları bertaraf etmek için de her türlü hile ve yöntemi acımasızca kullandıkları görülmüştür.

Kamuoyunda bilinen adıyla; Cübbeli Ahmet Hoca Davası, Şike Davası, Tahşiye Davası, Askeri Casusluk Davası örnek olarak verilebilecek davalardan sadece birkaçıdır.

SAVCI BHARARA'DAN FETÖ'NÜN PLAYBOYU ENES KANTER'E TEBRİK

BREZİLYA ÖRNEĞİ

17 Aralık'ın Brezilya'da yapılan operasyona benzerliğine dikkat çekilen iddianamede, Sarraf,'ın Brezilyadaki karşılığının Alberto Yossuef, Halkbank'ın Brezilyadaki karşılığı dünyanın en büyük petrol şirketlerinden Petrobras, Türkiyede hedefe konulan Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve Hakan Fidan'ın Brezilyadaki karşılığı Lula Da Silva ve ve Dilma Rousseff olduğuna dikkat çekildi.

ABD'Lİ SAVCIYA BELGELERİ FETÖ VERDİ!

İddianamede Rıza Sarraf'ın 'de de tutuklanmasına da değinildi. 17 Aralık'ta örgütün başarısız olmalarının ardından, bu başarısız girişiminin asıl sahipleri tarafından ABD üzerinden yeniden canlandırılmaya çalışıldığı kaydedildi.

Örgüt mensupları tarafından yurt dışına çıkarılan bilgi ve belgelerin ABD 'de Preet Bharara isimli savcıya teslim edildi. Bu bilgi ve belgeler üzerinden ABD 'de iddianame hazırlanarak FET Ö tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan 17 Aralık girişiminin yeniden sahneye konma çabasına girişildi.

Türkiye, İran ve Brezilya arasındaki doğalgaz ve petrol başta olmak üzere ticari ilişkileri hedef alındı.

FETÖ, Türkiye Cumhuriyeti Devleti menfaatleri aleyhine olarak yürütülen saldırıda, ABD ve ABD Savcısı ile işbirliğine girdi. Bu planlamanın yerli ayağı oldu.

Demokrasi nöbeti tutan savcı da gözaltına alındı

Demokrasi nöbeti tutan savcı da gözaltına alındı

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki hain darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma kapsamında ’nin Kadirli ilçesinde görev yapan 1 hakim ve 1 cumhuriyet savcısı gözaltına alındı. Gözaltına alınan Cumhuriyet Savcısı Ahmet B.’nin Kadirli ilçesinde düzenlenen demokrasi nöbetlerine de katıldığı ortaya çıktı.

Alınan bilgiye göre, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında Kadirli Adliyesi'nde görev yapan Hakim Erdal G. ve Cumhuriyet Savcısı Ahmet B. hakkında gözaltı kararı çıktı. Kadirli polisi gözaltına aldığı hakim ve savcıyı 'de yürütülen soruşturma için Osmaniye İl Emniyet Müdürlüğü'ne götürdü. Gözaltına alınan Savcı Ahmet B.'nin Kadirli ilçesi öğretmen evi önünde düzenlenen demokrasi nöbetine bazı hakim ve savcılar ile katıldığı ortaya çıktı.

Kadirli Adliyesi'nde aynı soruşturma kapsamında daha önce de karı koca hakim ve savcı açığa alınmıştı.

61. sıradaki hain için 60 albaya kıydılar

61. sıradaki hain için 60 albaya kıydılar

Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken FETÖ kumpaslarıyla tutuklanan emekli koramiral Sağdıç konuştu: 61. sırada terfi bekleyen Gülen’in askeri için 60 albayı kumpasla attılar!

Geleceğin Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken FETÖ tarafından Balyoz, Kafes Eylem Planı ve Amirallere Suikast kumpasları ile tutuklanan Emekli Koramiral Kadir Sağdıç darbe girişimi sürecine nasıl gelindiğini AKŞAM'a anlattı. 2011 ila 2014 yılları arasında tasfiye edilen askerlerin yerine FETÖ'cüler kritik görevlere getirildiğini belirten Sağdıç, "Çünkü Genelkurmay Başkanının kriterleri vardı! Bunun alnında ya da nüfus cüzdanında Fetullahçı yazması lazım. Bu varsa delildir o terfi ettirmeyiz. Olmadığı sürece yargısız infaz olur. Göz göre göre TSK'ya yerleştiler" dedi.

Balyoz davasında 3 yıl 4 ay 8 gün tutuklu kaldıktan sonra beraat eden Emekli Koramiral Kadir Sağdıç, darbe girişimi sonrası suskunluğunu AKŞAM için bozdu ve TSK içindeki FETÖ yapılanmasını anlattı. İşte 15 Temmuz öncesinde TSK'ya sızan FETÖ'cülerle yeterince mücadele edilmediğini bilerten Sağdıç'ın anlattıkları:

TOPRAKTAN ÇIKAN BOMBALAR İKİ GÜNLÜK GAZETEYE SARILIYDI

"Bize gelenen kadar adım adım ilerlediler. Önce sivillerle başladılar. Daha sonra emekli komutanların ismi geçmeye başladı. 2008 yılı itibariyle Genelkurmay Başkanın değişmesiyle sonra yeni bir dönem olarak değerlendirdiler. Daha sonra muvazzaf askerlere gelmeye başladılar. Daha o dönemde bunun kumpas olduğu emareleri vardı. 7 Ocak'ta emekli bir emniyetçinin evinde arama yapıyorsunuz. Orada notlar çıkıyor. Daha sonra 9 Ocak'ta Gölbaşı ve 11 Ocak'ta Zir Vadisi'nde birşeyler buluyorsunuz. Bulunan bombalar iki gün önceki gazeteler tarafından paketlenmişti. Sözde bunlar aylar öncesinden gömülüydü. Gömülerden ne çıkacağı daha kazı yapılmadan FETÖ kanallarından ilan edildi. Kumpas apaçıktı.

AYNI DELİL ÜÇ AYRI YERE GÖMDÜLER

"Bir sis kutusu var. Halen kritik delillerden birisidir. Sis kutusu karanlık mahkemelerin karanlık hakimleri tarafından yok edilse de video kayıtlarında sabit. 'Yüzer gezer cephane diyoruz' biz ona. Onu Zir Vadisine gömmüş, çıkarmış Gölbaşına da gömmüş, çıkartmış oradan da Poyrazköy'e gömmüş. Bu sis kutusunun kaydı değiştirilemiyor. Üç tutanakta da geçiyor. İlk Kumpas mağdurlarından Mustafa Dönmez yargılanırken 'Bana üç tane sis kutusu bulun bütün suçlamaları kabul edeceğim. Hatta müebbet yatacağım "dedi. Ama bulmaları imkansızdı. Çünkü 3 tane sis kutusu yoktu, aynı kutu ordan oraya götürülmüş. Bu delilleri polis içerisindeki FETÖ çetesi oraya gömmüş. FETÖ artık bahriyeye geliyordu. Pırıl pırıl çocuklarımızla ilgili iddialar ortaya atıldı. Sözde kuvvet komutanlarına suikast yapacaklarmış."

EERDOĞAN'I VE ETRAFINDAKİ BAKANLARI KORKUTTULAR

Medyayı baskı altına alarak adım adım ilerlediler. Bu sırada siyaseti de ürküterek bunu yaptılar o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ı ve onun etrafındaki bakanlara uydurdukları senaryolarla 'sizi öldürecekler' diye korku saldılar. Erdoğan önüne konulan belgeler ve iddialara inanmak zorunda kaldı.

GENELKURMAY BAŞKANININ FETÖ KRİTERİ VARDI!

2011 ile 2014 yılları arasında bunlar vatansever askerleri tasfiye edip FETÖ'cülerin kritik yerlere geldiğini gördük. Murat Bilgel'in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı sıradan gitti, Bülent Bostanoğlu'nda da adam kalmadığı için onda da devam etti. Çünkü Genelkurmay Başkanı kriterini koymuş! Bunun alnında Fetullahçı ya da nüfus kağıdında Fetullahçı yazması lazım. Bu varsa delildir, o zaman terfi ettirmeyiz. Olmadığı sürece yargısız infaz gibi olur. Olmadığı sürece biz bunların terfisin devam ettirelim yanılgısı içine düştüler. Göz göre göre bunlar TSK içine yerleşti."

DÖNEMİN KOMUTANLARI ADİL YARGILANACAĞIMIZI UMDU

O dönemin komutanları adil yargı olacağını ummuşlardı. Onlara göre TSK'ya bir itham vardı çıkıp yargılanıp beraat etmek en uygun hal tarzıydı. Herkes 'Yargılansınlar aklanırlar' yanılgısıyla bu olaya baktı. Biz diğer devlet memurları gibi değiliz. Bir gün bile tutuklu kalsak bu terfiimizi engelliyor. Suçsuzluğumuzun yıllar sonra ortaya çıkacağı aşikardı, ama o arada geçen zaman içinde bir çok general, amiral ve kritik subay kadroları boşaltılacak yerlerine FETÖ kadroları yerleştirilecekti.

FETÖCÜLER DEŞİFRE OLMAK ÜZEREYDİ

Fetullahcı denizcilerle ilgili ön tespitler vardı. Deniz Kuvvetleri cemaat yapılanmasının en az olduğu kurum olarak kabul edebiliriz. FETÖ mensupları geçmiş yıllarda az sayıdaydılar. Bunlarla ilgili ön tespitler yapılmış, deşifre olmak üzereydiler. Somut bilgiler vardı. Sınırlı bilgi olmasına rağmen kimin FETÖ'cü olduğu belirlenmişti. Ama ısrarla 15 Temmuz 2016'ya kadar bu kadrolar ellenmedi. Nedenlerinde başta son 5-6 yıl içindeki Yüksek Askeri Şuralar ile Devlet kadrolarındaki bir çok kurumun ihmali ve suçu var. Balyoz sürecinde TSK içerisinde tasfiye edilen 360 kişinin yarısı bahriyeli. Neden en çok bizden tasfiye yaptıkları ise ortadaydı. FETÖ çetesinin bizim içimizde az sayıda adamı vardı bunu arttırmalıydılar. Ayrıca, ortak üst akılları Dünyayı şekillendirirken Deniz Kuvvetlerinin paralize edilmesini istiyordu, zira Türk Deniz Kuvvetleri Dünya egemenlerinin istediğini değil Milli Çıkarlarımızın gereklerini yapıyordu. FETÖ adamlarının terfi alması için adeta sayı belirlediler. Örneğin kendi adamlarını Amiral yapacaklar ama onun önünde Deniz Kuvvetlerinde iyi pozisyonda 60 albay var. İşte bu 60 albayı bir şekilde tasfiye edip kendi adamlarına yer açtılar. 2011'de 20, 2012 20, 2013 yılında da 20 albayı balyoz sürecinde götürdüler. Kendi adamları altmışlı sıralarda terfi bekliyorlardı. 61. sıradaki FETÖ'cüt albay için 60 albaya kıydılar.

IŞIK KOŞANER İSTİFA ETTİ AMA…

Bu süreçte arkamızda sıkı duran olamadı. istifa etti ama kumpaslarla ilgili kamuoyunu tatmin edecek somut örnekleri ile bir bildirimde, aydınlatmada bulunmadı. O günkü istifa yazısına bakarsanız da görürsünüz. Bunun yerine 'Göre göre TSK'ya karşı bir yıpratma süreci var. Türkiye bunu haketmiyor' diyebilir di. Işık Koşaner'den sonra gerçek istifayı Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner'de görüyoruz. Kendisinin Kuvvet komutanlığına 2-3 ay kala sayıları 2000'lere yaklaşan Kumpas mağdurları ve TSK'ne yapılanlara göz yumulduğu için istifasıyla olayı tüm Türkiyeye ve Dünyaya duyurmaya çalıştı. Düşünün çete üyeleri istenilen yerlere yerleşmesi için yaklaşık 1600 kişi tasfiye edildi. Koramairal Atilla Kezek ve diğer 3 Amiralimiz de aynı gerekçelerle istifa ettiler.

METİN ATAÇ TEREDÜTLÜ İFADE VERDİ

Amirallere Suikast kumpasında komutanlar dinlendi. O dönem Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Eşref Uğur Yiğit arkamızda durarak "Bırakın suikastı bu çocuklar bize suikast yapılacağını bilseler kendilerini siper ederler" diyerek çocuklara sahip çıktı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Metin Ataç ise "Ben bilmiyorum ki, acaba karargahta olabilir mi' gibi tereddütlü ifade verdi.

HALİSDEMİR VE TATAR'IN HEYKELİ DİKİLMELİ

Ali Tatar ve 15 Temmuz'daki kahraman Ömer Halis Demir astsubayımız. Bunlar ayrı insanlarımız. Bunlar gerçekten Türkiyeyi aydınlığa çıkartacak insanlardı. Aynen Atatürk'ün Çanakkale'de Anafartalar'da gözünü kırpmadan ölüme giden askerleri gibiydiler, aynen İzmir'deki İlk Kurşun gibiydiler. Ali Tatar ile Ömer Halis Demir ruh ikizidir. Ömer Halis Demir öleceğini bilerek 15 Temmuz'da bulunduğu makamı çetecilere teslim etmek istemiyor. 'Ben TSK'nin şerefli bir askeriyim' diyerek silahını çekip darbeci askeri alnından vuruyor. 30 saniye sonra da öleceğini biliyor çocuk. Bunların heykellerinin anlamını gelecek nesiller çok iyi bilecek. Bu çocukların isimleri okullarda, kütüphanelerde tarih boyunca ölümsüzleşerek kalacak. Bunları saygıyla anıyorum.

GÜÇLÜ DURURSAK NE ABD'Yİ NE DE AB'Nİ YANIMIZA ALMAMIZ GEREKMEZ

Amerika'nın bu işin içinde olduğu bellidir. Güçlü durabilirsek ne ABD'ye ne de AB'ye haklılığımızı kanıtlamak için ihtiyacımız olmaz. 15 Temmuz akşamı daha burada hareket olmadan Amerika'daki yayınlarda 'Darbe yapılıyor' denilmeye başlanmış. Graham Fuller ve Henri Barkey bu coğrafyaya 20-30 yıl süresince hüküm sürmüşlerdir. Hindikuş'tan Balkanlara kadar bu coğrafyayı avuçlarının içi gibi biliyorlar. Bugüne kadar Türk yönetimini parmağının ucunda oynatmayı kendilerince alışkanlık haline getirmişler. Bu iki isim de 14-15 Temmuz günü İstanbul'daydı. Bu tesadüf olamaz. Görüyorsunuz kimler birlikte hareket ediyorlar. Bütün bunlar dış destek olmadan yapılamaz. (Akşam)

FETÖ'cüler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı takip için teleskop almışlar

FETÖ'cüler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı takip için teleskop almışlar

‘Gizli Tanık Fatih’ olarak ifade veren memuru, 17 Aralık operasyonlarını gerçekleştiren ekibin Erdoğan’ı nasıl takip ettiğini anlattı.

17 Aralık operasyonları için hazırlanan fezlekeye o süreçte başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan için 'Dönemin Başbakanı' ifadesini yazan in itirafçı olduğu ortaya çıktı. 17-25 Aralık soruşturmalarını yürüten savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ömer Faruk Aydıner tarafından hazırlanan iddianamede 'Gizli Tanık Fatih' olarak ifade veren polis memuru 'Dönemin Başbakanı' ifadesini kendisinin yazdığını kabul etti. Gizli tanık, 17 Aralık operasyonlarını yapan ekibin Erdoğan'ı takip etmek için 'teleskop gibi' özel bir cihaz aldığını da ifadesine anlattı.

Polis memuru iddianameye yansıyan ifadesinde 'Dönemin Başbakanı' ifadesini fezlekeye kendisinin yazdığını itiraf ederek "Komiser Hüseyin Korkmaz'a 'Dönemin başbakanı diye yazıyorum' dediğimde Hüseyin de bu durumu memnuniyetle karşıladı. Henüz ortada 17 Aralık operasyonu da yoktu. Bir şema hazırlanmıştı, Başbakan (Erdoğan) örgüt lideri olarak gösteriliyordu. Ama henüz hiçbir ihale yapılmamış, adamları bile dinlenilmemişti" diye konuştu.

ERKENE ALINDI

Dinleme yapılırken görüşmelere birçok polis ve emniyet müdürünün de düştüğünü, bunu tape yapıp yapmama konusundaki tutumlarının ses kaydı düşen emniyet müdürünün cemaatçi olup olmamasına göre değiştiğini, hemen ses kaydı düşen emniyet görevlisi ile ilgili istihbarattan ideoloji araştırmasına girdiklerini anlatan 'Gizli Tanık Fatih' şunları söyledi: "17 Aralık'ı takip eden Tok, takipte yakalandı ve deşifre oldu. Bunun üzerine bu bilgiler İçişleri Bakanlığı'na kadar ulaştı. 25 Aralık da bu şekilde deşifre olmasın diye panik yaptılar ve dosya hazır değilken operasyon yapmaya kalktılar."

AVRUPA'DAN ANADOLU'YA...

Gizli Tanık Fatih, polislerin Erdoğan'ın evini görüntüleyebilmek için özel bir cihaz aldıklarını anlatarak "Mustafa Latif Topbaş'ın Kuleli Askeri Lisesi'nin yakınındaki evinin bahçesinden Başbakan'ın görüntüsünü alabilmek için Avrupa yakasından Anadolu yakasını görebilen bir cihaz satın aldılar, bu cihazı gördüm, teleskopa benziyordu. Ayakları olan, belli bir kurulum gerektiren, çok uzakları zumlayabilen bir makineydi" diye konuştu.

Gizli Tanık, ifadesinin devamında Fetullah Gülen'in Amerika'dan Anadolu Yakasında bulunan bir FEM şubesini arayıp oradan kurulan telefon bağlantısıyla soruşturma kapsamındaki bir iş adamıyla görüştüğünü, bu görüşmenin dinlemeye takıldığını ancak tape edilmeden silinerek kayıtlardan çıkarıldığını, daha sonra bu iş adamının da soruşturma dışında kaldığını anlattı. Gizli Tanık, dinlemeyi yapan Hüseyin adlı komiserin 'Hocaefendinin sesini dinleme şerefine nail oldum' diye sevindiğini de söyledi.(Milliyet)

’da 3 HDP’li milletvekili hakkında 5 ayrı dava

Adana’da 3 HDP’li milletvekili hakkında 5 ayrı dava

Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile Genel Başkan Yardımcısı, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş hakkında, 'Terör örgütü propagandası yapmak' ve ' Cumhuriyeti devleti, hükümeti, yargı organları, askeri ve Emniyet Teşkilatı'nı alenen aşağılamak' suçlarından 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle 5 ayrı iddianame hazırlandı.

Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinin Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ardından HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ ile Meral Danış Beştaş hakkında hazırlanan fezlekeler Cumhuriyet Başsavcılığı'na geldi. Yürütülen soruşturmada, 15 Ekim 2011 tarihinde Selahattin Demirtaş'ın, il kongresinde PKK yandaşlarının terör örgütü lehine attığı sloganlar eşliğinde yaptığı konuşmada terör örgütü propagandası yaptığı belirtildi. Tebligata rağmen müracaat etmeyerek savunma yapmadığı belirtilen Demirtaş'ın, Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2'nci maddesi uyarınca 'Terör örgütü propagandası yapmak' suçundan 1 yıldan 5 yıla kadar cezalandırılması istendi. Hazırlanan iddianame, Adana 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi.

DEMİRTAŞ VE ÖNDER'E TERÖR PROPAGANDASI SUÇLAMASI

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında yürütülen soruşturmada ise 12 Ekim 2015'de Uğur Mumcu Meydanı'nda düzenlenen basın açıklaması ve cenaze töreni sırasında yaptığı konuşmada, ' Cumhuriyeti Hükümetini Aşağılama' suçu işlediği belirtildi. Figen Yüksekdağ'ın Türk Ceza Kanunu'nun 301/1'inci maddesi uyarında 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edilen iddianame, Adana Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
BEŞTAŞ HAKKINDA 3 AYRI İDDİANAME
Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca HDP Adana Milletvekili ve Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş hakkında yürütülen soruşturmada da, Beştaş'ın 14 Ekim 2015'te Ankara patlamasını protesto etmek için Adana İnönü Parkı'nda düzenlenen basın açıklaması ve 9 Şubat 2016'da Güneydoğu bölgesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağını protesto etmek amacıyla yine İnönü Parkı'nda düzenlenen basın açıklamasında yaptığı konuşmalar ile 2 Şubat 2016 tarihinde sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından bir kişinin polis tarafından katledildiği şeklinde yaptığı paylaşımlarla " Cumhuriyet Hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Yargı Organlarını, Devletin Askeri ve Emniyet Teşkilatını Alenen Aşağılama" suçunu işlediği iddia edildi.

Hakkında 3 ayrı iddianame hazırlanan Meral Danış Beştaşhakkında, Türk Ceza Kanunu'nun 301/1 ve 301/2 maddeleri uyarınca 3 kez ayrı ayrı 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası talep edilen iddianameler, Adana 2, 8 ve 21'inci Asliye Ceza Mahkemelerine geldi.

FİGEN YÜKSEKDAĞ BAYRAM MESAJINDA BİLE TERÖRÜ ÖVDÜ

DEMİRTAŞ CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'A TAZMİNAT VERMEYE MAHKUM EDİLDİ

Melih Gökçek'ten 14 Ağustos için şok iddialar

Melih Gökçek'ten 14 Ağustos için şok iddialar

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 15 Temmuz darbe kalkışmasının ardından FETÖ’nün 14 Ağustos planlarını anlattı. Gökçek, 14 Ağustos’ta yapılabilecek iki ihtimal bulunduğunu ve bunlardan birincisinin yeni montaj kaset ve ses kayıtları olduğunu, ikincisinin de bu tarihte desteğiyle Marmara’da büyük bir planlandığını açıkladı.

Yaklaşık 3 saat süren programda gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Başkan Gökçek, FETÖ'nün 14 Ağustos'a ilişkin ihtimal dahilinde olan iki ayrı planı olduğunu iddia etti. Gökçek şöyle konuştu: "Fuat Avni'nin abisi olduğu iddia ediliyor. Mustafa Koçyiğit. '14 Ağustos 2016'da tekrar görüşmek dileğiyle, Hoşçakalın' diye tweet atmış. Bir de Mevlana Üniversitesi bir tweet atıyor. '40 yıldır bin bir zahmetle ilmek ilmek örülen hizmet hareketinin bir kendini bilmez tarafından yıkılacağını mı sanıyorsunuz, bekleyin. 14 Ağustos'ta görüşmek üzere' diye. Böyle tarihler veriliyor."

KASET İDDİASI

İhtimallerden birincisini; "Yeniden montajlı kasetler sürüp, gündem oluşturmaya çalışacaklar. Bunların montaj olacağı yüzde de bir milyon yani" sözleriyle açıklayan Başkan Gökçek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun montajlı ses ve görüntü kayıtlarının yer aldığı videoları yayınladı. Orjinallerinden ayırt edilemeyecek kadar ustaca yapılmış kayıtların izlenmesinin ardından Başkan Gökçek, "Gördünüz ayırt etmeniz mümkün mü? 17 -25 Aralık kasetleri de böyle. Çıkacak kasetler yüzde bir trilyon montaj kasetler olacak. Mesela ses bandı da yayınlayabilirler. Lütfen Sayın Kılıçdaroğlu alınmasın, tenkit etmek için değil ama netice itibariyle montajların nasıl olduğunu göstermek için bunları yayınladım. Ben bunları internetten buldum" dedi.

DEPREM İDDİASI

14 Ağustos'a ilişkin ikinci ihtimali de "Çok enteresan bir mesele" olarak nitelendiren Başkan Gökçek, Gülen'in "Marmara'da olacağı"na yönelik söylediği iki ayrıvideo kaydı da yayınlatarak şunları söyledi: "Ben olacağına inanmıyorum da ama bunu zorlayan görüntüler bunlar. FETÖ'cüler arasında yapılan propagandaya göre söylenmek istenen şu; daha önce Gölcük'te deprem oldu. Bunun nedeni internete girerseniz buradaki bir fay hattının özellikle ve Amerika tarafından bir deneyle patlatılması olarak ifade ediliyor. Nedir bu? Hatırlıyor musunuz Marmara depreminde bir ateş topunun yukarı yükseldiği herkes tarafından söylendi. Bununla ilgili bant da var. Fayların içerisinde biriken gazlar ve benzerleri bir anda düşük frekanslı elektromanyetik ışınla patlatılıyor ve deprem meydana geliyor. Amerikalılar bunu Alaska'daki araştırma üstlerinde geliştiriyorlar. Amerika, Kuzey Anadolu fay hattından elde edeceği bulguları California fay hattında görmek istiyor. Ama çok gizli risk taşıdığı için İsraillilere veriliyor iş. Gölcük'te de bir rütbe töreni var o dönemde. Bu törene ilk defa İsrailliler geliyor. Burada bir deneme yapmaya geliyorlar. Ama makineleri patlıyor ve deprem meydana geliyor. Bunu tartışıyorlar. Bu tip 4 patlama olmuş dünyada. Bir alev topu yükselmiş yukarıya doğru. Bu alev topu ancak bir patlama olursa söz konusu olabiliyormuş. Normal gerçekleşen hiçbir depremde bu patlama olmuyor. Ama 4 yerde bu oluyor. Ruslar da bu denemeleri yapıyor. Bu suretle tetikleme yaparak belli depremleri meydana getirdikleri iddia ediliyor."

Gölcük depreminde ortaya çıkan ateş topunun yer aldığı video görüntüsünü de izleyicilerle paylaşan Başkan Melih Gökçek, "Vatandaşlar 'Melih Gökçek komplo teorisi üretiyor' demesin. Ben böyle olacak demiyorum. FETÖ'cülerin iddiası bu. 'Amerikalılar böyle bir söz verdi ve AK Parti'nin kuruluş gününde bunu yapacaklar' diyorlar. Ben olacağını düşünmüyorum üstüne basa basa" diye konuştu.

'İSRAİLLİ GENERAL GELDİ'

, İsrail ve Rusya'da bu teknolojinin olduğuna dair açıklamalar bulunduğunu da kaydeden Başkan Gökçek, ABD'de San Andreas fay hattı bulunduğunu ve o hat üzerinde ufak tetiklemeler yaparak fayın etkisiz hale getirilmesinin planlandığını söyledi. Bunun denemelerinin de bu fay hattına benzer özellikler taşıyan Marmara fay hattında yapıldığını ifade eden Başkan Gökçek, "Ama patlama o kadar büyük oluyor ki İsrailliler de ölüyor. O dönem bir İsrail generali geldi, bana orada yaptığımız çalışmalar için teşekkür etti. Halbuki gelme nedenleri o bölgedeki artıklarını toplamak. Hepsi iddialar arasında" dedi.

'MAKİNENİN İSMİ TESLA'

Bu denemelerin yapıldığı makinenin adının da "Tesla" olduğunu açıklayan Gökçek, ABD ve İsrail'in bu çalışmaları yaptığına dair bilim adamları ve devlet başkanlarının açıklamalarını da izleyicilere belgeleriyle aktararak, "Amerika'nın, İsrail'in ve Rusya'nın elinde böyle bir silah var mı, yok mu bilmiyoruz. Ama 14'ünde böyle bir olay olursa bunu Amerika'nın yaptığı aleni ortaya çıkmış olur. Değilse de FETÖ'nün zırvalaması olduğu ortaya çıkar" diye konuştu.

Başkan Gökçek sözlerini, "Bugün 14 Ağustos'ta ne olacak en önemli konu oydu. Allah'ın izniyle hiçbir şey olmayacak. Bu palavracının palavrası yine ortaya çıkacak. Bundan sonra ABD bunu yaparsa temelli üstüne kalır. FETÖ, 'Bu bir ayı şöyle böyle geçirelim de itiraflarda bulunmasın millet' diyor. Bakalım 14 Ağustos'tan sonra neyi yumurtlayacak" diyerek tamamladı.

Adil Öksüz'den himmet paralarıyla babaya lüks villa!

Adil Öksüz'den himmet paralarıyla babaya lüks villa!

FETÖ hava kuvvetleri imamı olduğu belirlenen ve aranan Adil Öksüz'ün yakını konuştu: "Biz yakınları olarak üniversitede hoca olduğunu biliyorduk. Ama terörist olduğunu basından öğrendik."

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Fethullahçı Terör Örgütü'nün FETÖ, hava kuvvetleri imamı olduğu iddia edilen Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Temel İslam Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Adil Öksüz, 16 Temmuz sabahı darbecilerin karargâhı olan Akıncı Üssü yakınlarında gözaltına alınmıştı. Gözaltındaki ifadesinde "Akıncı Üssü yakınlarındaki arazi değerleneceği için araziye bakmak için gittiğini" söyleyen ve serbest bırakılan Öksüz, her yerde aranıyor. Adil Öksüz'ün arandığı yerlerden biri de memleketi Kahramanmaraş'ın Andırın İlçesi'ne bağlı Hacı Veli Uşağı Köyü... Köydeki bütün akrabalarının ifadeleri güvenlik güçleri tarafından alındı. Adil Öksüz'ün 1977'de ilkokulu bitirdikten sonra ayrıldığı köyüne 3-4 yılda bir geldiği, son yıllarda da hiç uğramadığı tespit edildi.

BABA 3 YIL ÖNCE KÖYÜNE GİTTİ

Babası M.Öksüz, 1975'te demir çelik fabrikasında iş bulduktan sonra Hatay'a göç etti. Adil Öksüz, 2 yıl dedesinin yanında kalarak ilköğretimini tamamlayıp, babasının yanına giderek eğitimine Hatay'da devam etti. Akrabaları, Adil Öksüz ve ailesinin içlerine kapalı bir aile olduğunu anlatırken, köyle bağlantılarının da çok az olduğunu söyledi.

"ÜZÜMÜNÜ YE BAĞINI SORMA"

Öksüz'ün bir yakını ise Adil Öksüz'ün babasının 3 yıl önce arazilerini satmak için köye geldiğini belirterek şu bilgileri verdi: "Bize oğlunun kendisine İstanbul'da çok büyük bir ev aldığını anlattı. Biz Adil'in üniversitede görev yaptığını biliyorduk. 'Maaşla nasıl alabilir?' diye sorduk. O da 'Ben de bilmiyorum. Bu kadar pahalı evi nasıl aldığını sordum. 'Üzümünü ye, bağını sorma' dedi' dedi. Biz yakınları olarak üniversitede hoca olduğunu biliyorduk. Ama terörist olduğunu basından öğrendik. Sonra polisler de gelip sordular."

GÜLEN'LE AYNI KARED

FETÖ'nün kilit üyesi olmakla suçlandıktan sonra Türkiye'yi terk eden Tuncay Opçin, Twitter hesabından Adil Öksüz'ün görüntülerini yayımladı. FETÖ'nün hava kuvvetleri imamı olduğu belirtilen ve 15 Temmuz darbe girişimin "1 numarası" olduğu iddia edilen Öksüz'ün görüntülerde, Gülen'in önünde diz çöktüğü görülüyor. 2 çocuk Gülen'e şiir ve dua okuyor. Videoda Öksüz dışında 2 kadın daha var. Öksüz'ün Pennsylvania'daki bu görüntülerinin ne zaman çekildiği ise bilinmiyor.

İŞTE ADİL ÖKSÜZ'ÜN O GÖRÜNTÜLERİ

102 darbecinin eşleri kopyacı çıktı
102 darbecinin eşleri kopyacı çıktı

Milli (MSB), girişiminin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) görev yapan subayları tek tek sicil incelemesine aldı. 37 bin subayın ailesi, eşi, kayın hısımları, okudukları okullar da masaya yatırıldı. O incelemelere göre ortaya çıkan çarpıcı detaylar şöyle:
MSB'nin bugüne kadar personel bilgilerine erişim hakkı bulunmuyordu. YAŞ öncesi personel bilgilerini kontrol etmek isteyen Milli Savunma Bakanı bile bu bilgilere ulaşamıyordu. Şimdi uzman ekip o sistemde FETÖ araştırması yapmaya başladı.
-MSB, ÖSYM'ce yapılan askeri lise sınavlarının 16 yıllık geçmişinde kopya çekenlere yönelik incelemede 4 binden fazla subayın FETÖ ile bağlantılı olduğu belirlendi.
FETÖ'cülerin parlak subayları, generallerin kızlarıyla tanıştırıp, evlendirerek aileye sızdığı da tespit edildi.
KPSS 2010'da soruları çaldığı tespit edilen 102 öğretmen adayının subay kocalarının 15 temmuz gecesi darbe girişiminde aktif rol oynadığı belirlendi. O subaylar hakkında YAŞ için dosya hazırlandı. Ancak tasfiye edileceklerini gören FETÖ'cüler darbe girişiminde bulundu. Kopyacı kadın memurların TSK'ya yerleşen subay eşleri darbe girişiminde aktif rol oynadı.
Fetö'cü subaylardan 30'unun, tespit edilmemek için eşlerini boşadığı belirlendi.
FETÖ'cü subayların sicil puanlarının da yüksek olduğu tespit edildi. Kıtalarda görev yapan askerlerin, görev yaptığı kıtadan çıkan her gazi ve şehit nedeni ile sicil puanlarında düşüş yaşandığı, buna karşın FETÖ üyelerinin risksiz karargâhlarda çalıştığı ve terfilerinde himaye edildiği anlaşıldı...Zülfikar Gençtürk
15-temmuz.net haberleri
E-Posta: [email protected]
..

Bu haber 210370 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Başkan Erdoğan'dan seçim mesajı: Biz bitti demeden bitmez | 17 Nisan AK Parti Grup Toplantısı
Başkan Erdoğan'dan seçim mesajı: Biz bitti demeden bitmez | 17...
Başkan Erdoğan'ın sözleri dünyada böyle yankılandı: Dengeleyici bir rol oynuyor 
Başkan Erdoğan'ın sözleri dünyada böyle yankılandı:...