Tarihi: 22.03.2017 03:32 Son Güncelleme Tarihi: 22.03.2017 07:19
Artık bizi tehdit edemeyecekle

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Şu 16 Nisan bir bitsin, sonra masaya oturacağız, konuşacağız. AB üyelik süreciymiş, geri kabul anlaşmasıymış, artık hiçbiriyle bizi tehdit edemeyecekler
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın düzenlediği "İnsan İçin Orman, Ekonomi İçin Orman" programına katıldı. Dünya Ormancılık Günü ile Nevruz Bayramı'nı kutlayan Erdoğan, şunları söyledi:
FETÖ İLE PASLAŞIYORLAR: Kandil, terör örgütü PKK ne diyor: "Hayır." Ülkemizi bölmek, milletimizi parçalamak isteyen bölücü terör örgütleriyle beraber hareket etmenin izah edilir bir yanı olabilir mi? Batı'da bu terör örgütünün arkasında kimlerin olduğunu görüyoruz. Almanya'da, Hollanda'da, Belçika'da, İsviçre'de nasıl paslaştıklarını görüyoruz.
BİZDE YARGI BAĞIMSIZ: Terör örgütlerinin hepsine kucak açan Avrupa ülkelerinin Diyanet İşleri Başkanlığımızın imamlarına, Milli Eğitim Bakanlığımızın öğretmenlerine tahammül edememesi hep aynı karın ağrısının eseri. Ondan sonra, bir ay İstanbul'da Alman Konsolosluğu'ndaki ajan terörist saklanıyor. Şansölye Merkel burada ziyaretime geldiğinde onu bırakmamızı istiyor. Dedim ki bizde yargı bağımsızdır, bırakamayız. Kararı verecek olan yargıdır. Ben size 4 bin 500 terörist dosyası verdim. Nerede neticesi? Bu terörist PKK'lıların, FETÖ'cülerin dosyaları nerede?
MUHALEFETTEN DAHA SERT: Hadi muhalefetin telaşını anladık. Ekmeden biçtikleri bir sistemi kaybedecek olmanın paniğindeler. Peki Avrupa ülkelerine ne oluyor? 16 Nisan konusundaki duruşları, bizim muhalefetten daha sert, daha haşin, daha yaralayıcı.
İŞİNİZE BAKIN: Avrupa'da belediyeler OHAL ilan edebiliyor. Bizim ilan ettiğimiz OHAL beyleri rahatsız ediyor. İşinize bakın, işinize. Türkiye'deki halk oylamasından hangi sonucun çıktığı sizi niye bu kadar ilgilendiriyor? Geçmişte hasta adam dedikleri bu ülkeyi bir türlü mezara gömüp başına taş dikemediler. Şimdi bu ülkenin yeniden dirilişine şahit olmak onlara acı geliyor.
TOPUNUZ GELİN: Tayyip Erdoğan'ın Rotterdam'da dev posterleri dükkanlara asılmış. Gelmiş Hollanda polisi onları söküp atıyor. Ama öbür tarafta AB'de PKK terör örgütü yasak olduğu halde, onun başındaki zatın pankartlarıyla, posterleriyle Hollanda caddelerinde, onların polislerinin koruması altında gösteriler yapıyorlar. Almanya'da da aynı şeyi yapıyorlar. Ne yaparsanız yapın, topunuz gelin, bu millet 16 Nisan'da gereğini gösterecek.
16 NİSAN BİR BİTSİN: Yıllarca bize AB kriterleri diyerek dayattıkları ne varsa şimdi hepsini kendileri ayaklar altına alıyor. Şu 16 Nisan bir bitsin, sonra masaya oturacağız, konuşacağız. Bu devran böyle yürümez. Gereği neyse Türkiye olarak da biz bunu yaparız. Hollanda'da yerlerde sürüklenen Hüseyin Kurt kardeşimin hesabını soracağız. Yerlerde sürüklenenler sadece benim insanım değil, aynı zamanda AB'nin müktesebatıdır, AB kriterleridir. Bunun hesabını da onların vermesi lazım.
MEN DAKKA DUKKA: Arapların güzel bir sözü var, "Men dakka dukka." Siz bize nasıl davranırsanız bizden de aynı muameleyi görürsünüz. Bundan sonra ülkemizde çeşitli sıfatlar altında ajanlık yapan hiçbir Avrupalı'ya izin verilmeyecektir. AB üyelik süreciymiş, geri kabul anlaşmasıymış, şuymuş, buymuş, artık hiçbiriyle bizi tehdit edemeyecekler. Bitti o işler. Avrupa ülkelerinin yüzündeki maske düştü. Oradaki vatandaşım, aynı zamanda senin de vatandaşın. Ata, ite nasıl ezdirirsin? Bu Avrupa, 2. Dünya Savaşı öncesinin ırkçı, faşist, zalim Avrupa'sı. Bu Avrupa Ortaçağ'ın Türk ve İslam düşmanı Avrupa'sıdır.
DOWN SENDROMLU ÇOCUKLARLA BULUŞTU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Mart Down Sendromu Farkındalık Günü dolayısıyla down sendromlu çocuklarla Külliye'de bir araya geldi. Erdoğan, Twitter mesajında da "21 Mart #DownSendromu Farkındalık Günü'nde tüm down sendromlu kardeşlerime ve ailelerine saygı ve sevgilerimi iletiyorum" dedi.

Başbakan Yıldırım, "Hiçbir ülke Türkiye'ye dayatma yapamaz. Yaptığı zaman cevabını en ağır şekilde alır. Bu millet onuruna ve istiklaline çok düşkün bir millettir." dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, WOW Hotel'de düzenlenen Kanaat Önderleri Buluşması'ndaki konuşmasında, bugünün Nevruz Bayramı olduğunu hatırlatarak, yurdun çeşitli yerlerinde baharın gelişini müjdeleyen Türk ve Müslüman aleminde kutlanan önemli bir günü çeşitli etkinliklerle kutladıklarını söyledi.
"Başbakan-Cumhurbaşkanı anlaşmazlığı yeni bir şey değil"
Başbakan Yıldırım, o günden itibaren Türkiye'de artık her şeyin değiştiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"İki tane seçilmiş vardı Türkiye'de. Bir yüzde 50 ve daha fazla oyla seçilen Cumhurbaşkanı, bir de yine meclis seçimleriyle oluşan seçilmiş bir başbakan. Böylece yeni bir durumla karşı karşıya kaldık. Aslında bugün milletin önüne gelen Anayasa değişikliğinin çıkış noktası çok eski, 1950'den beri devam ediyor. Başbakan-cumhurbaşkanı anlaşmazlığı yeni bir şey değil. En güçlü şekilde iktidara merhum Adnan Menderes geldiği zaman bile merhum Celal Bayar ile anlaşamamış. Hatıralarında okudum, 'Bazen canımdan bezdiriyordu.' diyor. Geldik Özal'lı yıllara, orada da aynı şey var. Hatta 70'li yıllarda 'Cumhurbaşkanı şunu seçerseniz seçersiniz, yoksa meclisi kuşatırız' denilen tarihleri biliyoruz. 80'li yıllarda merhum Özal'ın yine başbakanla ters düştüğünü biliyoruz. Demirel'in 'kızım' deyip getirdiği Sayın Tansu Çiller ile nasıl sorun yaşadığını hep birlikte gördük. Rahmetli hocamız Erbakan'ın nasıl bir dayatma ile karşı karşıya kaldığını hep birlikte hatırlıyoruz. Merhum Ecevit bile arayarak seçtiği, bulduğu 'Türkiye için bulunmaz bir aday' diye takdim ettiği Ahmet Necdet Sezer ile hangi duruma düştüğünü ve o durumların ülkemize neye mal olduğunu hep birlikte gördük."
Başbakan Yıldırım, yaptığı açıklamada, "Demokrasi yolunda birçok sessiz devrim yaptık. Devletle vatandaş arasındaki ihtilafların çözümü için çok ciddi inisiyatifler aldık. Bütün bunlara rağmen, 15 Temmuz ihanetine maruz kaldık ve tam demokrasiye ulaşmak için yeni adımlar atma ihtiyacını gördük. 15 Temmuz, Türkiye'de gelecek açısından bir dönüm noktasıdır." ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü:
"15 Temmuz, bir anlamda ikinci Kurtuluş Savaşı'dır ve bu savaştan, bu mücadeleden millet yüzünün akıyla çıkmıştır. Dünya demokrasilerinde görülmemiş bir iş olmuştur. Millet o gün, o gece Başkomutanının, Cumhurbaşkanının, Hükümetinin çağrısına tereddütsüz cevap vermiş ve meydanları doldurarak, tanklara, uçaklara, bombalara karşı göğsünü siper etmiş, ezanları dindirmemiş, bayrağı indirmemiştir."
"Biz vatandaşımızı doğru bilgilendirmeye gayret ediyoruz"
Başbakan Yıldırım, 15 yılı geride bıraktıklarını hatırlatarak, "Türkiye'nin geldiği noktayı sizler biliyorsunuz. Türkiye'ye de alt yapısı yolları, havaalanları, tren yolları, hastaneleri, okullarıyla daha birçok hizmetleriyle, tarımda, ekonomide, sanayide büyük işler başardık. Bunu neye rağmen başardık? Karşı karşıya kaldığımız engellere rağmen başardık. Bakın 28 Şubat'ta da dayatma gördüler. Dayanabildiler mi? Dayanamadılar. Çünkü güçlü irade yoktu. Tek başına güçlü irade yoktu. İşte bugün yapmak istediğimiz, Türkiye'yi bu ve buna benzer herhangi bir demokrasi ve milli irade dışı girişimlere, teşebbüslere karşı garanti altına almak. Bu sistemin adı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir. Hükümeti başkaları kurmuyor, millet doğrudan sandıkta kuruyor. Tek farkı budur. Bu da mutlaka istikrar, mutlaka güçlü iktidar anlamına geliyor." şeklinde konuştu.
Referandumla ilgili yürütülen kampanyalara dikkati çeken Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bir kampanya süreci var ve herkes kendini göre anlatıyor. Bu kampanyada 'hayır' propagandası ve 'evet' propagandası yapan var. Bunlar gayet normal. Demokraside bunlar olmalı ama öyle şeyler vatandaşa söyleniyor ki insanın kanı donuyor. Ana muhalefet partisi genel başkanı diyor ki; 'Bu sistem eğer kabul edilirse, bu referandumda 'evet' çıkarsa, devrisi gün bütün malınız, mülkünüz elinizden alınacak, iş yerlerinize el konacak. Dükkanlar kapatılacak.' Efendim, 'memurların tamamı sözleşmeli hale gelecek. Bakanlar Kurulu olmayacak veya olursa 100 kişi olacak. Her türlü, 24 saatte her türlü değişikliği yapacak ve ülke elden çıkacak.' Yani ne diyeyim? Herhalde bunu Erzurumlu 'Teyo Pehlivan' duysa pataklar. Yapacak bir şey yok. Bu kadar abuk subuk işler olur mu ya? Ya vatandaşın karşısına çıkıyorsunuz, bir ana muhalefet liderisin, söyleyeceğin şeylerin bir kıymetiharbiyesi olması lazım, inandırıcı boyutu olması lazım. Her neyse, herkes marifetini ortaya koyuyor. Biz vatandaşımızı doğru bilgilendirmeye gayret ediyoruz."
"Bu yola baş koyduk"
Başbakan Yıldırım, "Bölge insanının, hatta Kürtlerin, Türklerin, hepimizin sorunu terör örgütüdür. İşte bu sorunu aramızdan çıkarıp atacağız. Bundan bütün vatandaşlarımız emin olabilir. Terörün 't'si kalmayıncaya kadar, bu topraklarda vatandaşlarımızın her biri, yurdun her köşesine rahatça seyahat edebilecek, iş kurabilecek, yaşayabilecek, eğitimini yapabilecek. Bundan emin oluncaya kadar, bu alçak eli kanlı terör örgütüyle mücadelemiz devam edecek. Bu yola baş koyduk. Bu milletin arasını açmaya, kardeşi kardeşe hasım yapmaya, bunlara asla müsaade etmeyeceğiz." şeklinde konuştu.
"Dost bildiğimiz bazı ülkeleri nasıl izah edeceğiz. Onlar da çok keskin bir şekilde, aleni bir şekilde bu 'hayır' kampanyasının, 'hayır' korosunun içine dahil oldular." diyen Başbakan Yıldırım, "Bunda da aslında anlaşılmayacak bir şey yok. Güçlü bir Türkiye, bölgesinde istikrarı sağlamış, sadece kendine değil komşularının da geleceğini bel bağladığı bir Türkiye bunları rahatsız ediyor. Bunu Irak'taki iç savaşta gördük, Suriye'deki karışıklıkta gördük. Türkiye'nin burada nasıl bir teminat olduğunu, bölgenin nasıl güvenliğini sağladığını herkes gördü." ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizi birbirimize bağlayan milli değerlerimiz var, dini değerlerimiz var. Dini değerlerimizin bilinçli olarak terör örgütü tarafından zayıflatılması, bir anlamda bölgedeki sorunların büyümesine sebep olmuştur. Dolayısıyla hem dini değerlerimize, hem milli değerlerimize, birliğimize, beraberliğimize sahip çıkacağız, geleceği birlikte inşa edeceğiz. Bundan hiçbir endişeniz olmasın."
"Terör örgütleri, kol kola vermiş değişime var güçleriyle karşı çıkıyorlar"
Bir ve beraber olmaktan, geleceğe birlikte yürümekten başka hiçbir seçeneğin olmadığını vurgulayan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu bizim geçmişimizde var. Bu bizim yönetim anlayışımızda var. Daha geriye gidin, Selçuklu'ya gidin hep hoşgörü hakim olmuş, hep farklılıklar zenginlik olarak görülmüş. Hiçbir zaman birbirimizin farklılığını ayrışma sebebi görmemişiz. O zaman büyük devlet olmuşuz. Kıtaları feth etmişiz. Ama hiçbir şekilde insanların yaşamlarına, inançlarına, tercihlerine müdahale etmemişiz. Irkçılık yapmamışız, iftira yapmamışız, kimseyi esaret altına almamışız. Böyle bir gelenekten, böyle şanlı bir tarihten geliyoruz.
Ama bugün görüyoruz terör örgütleri, kol kola vermiş Türkiye'nin geleceğini inşa edecek bu değişime, dönüşüme, bütün var güçleriyle karşı çıkıyorlar. Terör örgütlerinin başındakiler 'eğer bu referandumdan evet çıkarsa biz biteriz' diyorlar. Tespitleri doğru. İnşallah evet de çıkacak, onlar da bitecek."
"Hiçbir ülke Türkiye'ye dayatma yapamaz"
Milletin sorunlarını çözmekte zorlanmış olabileceğini ama bu milletin kabul etmeyeceği tek şeyin dayatma olduğunu belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
"Hiçbir ülke Türkiye'ye dayatma yapamaz. Yaptığı zaman cevabını en ağır şekilde alır. Bu millet onuruna ve istiklaline çok düşkün bir millettir. Tarihte esaret altına girmeyen tek ulus vardır o da Türklerdir, Türk milletidir, biziz. İnşallah bugünler de geçecek, Türkiye artık bu kısır tartışmaların, zaman kayıplarının ötesine geçmiş olacak. Sürekli iktidarla, sürekli istikrarla büyümesini çok daha hızlı şekilde gerçekleştirecek. Yeni iş alanları, yeni yatırımlar, gençlere ve kadınlara yönelik birçok yeni projeyle bölgesel kalkınma farklarını da tamamen ortadan kaldıracağız.
"Son 1 ayda 2,5 milyar dolar girişi oldu"
Başbakan Yıldırım, her türlü engele rağmen iş yaptıklarını ve çalıştıklarını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Daha geçen gün 18 Mart'ta yine bir ilke imza attık. 1915 Çanakkale Köprüsü, bu da bir ilktir. İki ayak arasındaki açıklık 2 bin 23 metredir. Dünyada bu kadar geniş açıklıkta bir köprü daha yapılması. Bu da bir ilktir. İlkler bu millete yakışır. Türkiye'ye yakışır. 10,5 milyar liralık yatırım... 10,5 milyar ne demek biliyor musunuz? 1950'deki Türkiye'nin gayrisafi milli hasılasıdır. Türkiye nereden nereye geldi. 'Borcunuz var, notunuzu düşüreceğiz. Şöyle olacak, böyle olacak.' Hiç oralı olduğu yok. Yatırımcılar Türkiye'ye güvenmeye devam ediyor. Son 1 ayda 2,5 milyar dolar giriş oldu Türkiye'ye. Dolar hafif kıpırdayınca yaygara kıyamet koparanlar, geriye gidince ses soluk kesiliyor. Sus pus... Ne yaparsa yapsınlar, bizim kaynağımız milletimizdir. Bizim kaynağımız ülkemiz ve öz güvenimizdir. Bu öz güven olduğu müddetçe hiçbir güç, hiçbir kimse bize bir şey yapamaz. Kardeşliğimize, birliğimize ve beraberliğimize asla zarar verecek bir iş içinde olmayacağız."

Alman İstihbarat Başkanı'nın FETÖ ile ilgili yaptığı açıklamaların ardından, Almanya Büyükelçiliği'nin maslahatgüzarı Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı.
Dışişleri Bakanlığı, Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarının, Almanya Federal İstihbarat Teşkilatı (BND) Başkanının, "15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasında FETÖ'nün bulunduğuna ikna olmadığına" dair beyanına ilişkin Bakanlığa çağrıldığını açıkladı.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Maslahatgüzarın bugün Bakanlığa davet edilerek, BND Başkanının "15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasında FETÖ'nün bulunduğuna ikna olmadığına" dair beyanına ilişkin tepkinin dile getirildiği belirtildi.
Almanya Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Dışişleri Bakanlığına çağrıldı!
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Darbecilerin FETÖ bağlantılarını ortaya koyan ifadeleri, darbe teşebbüsü öncesi ve gecesi kendi aralarında yaptıkları iletişim kayıtları, Akıncılar üssünde yakalanan FETÖ iltisaklı siviller dahil tüm kanıtlar ortadadır. Mensubu oldukları FETÖ'nün amaçları doğrultusunda hukukun temel ilkelerini ayaklar altına alan, usulsüz dinlemeler ve sahte belgelerle yüzlerce masum insanı mağdur eden birçok savcı, hakim, polis başta olmak üzere, yüzlerce FETÖ'cü de halen Almanya'da bulunmaktadır. Söz konusu şahsın açıklaması, Almanya Federal Cumhuriyeti'nin FETÖ'ye gösterdiği müsamaha ve korumacı yaklaşımın ardındaki zihniyeti ifşa etmektedir."

Çile ve isyandan sağlık ve konfora

Samatya SSK’nın ömür tüketen kuyrukları, pisliği hâlâ hafızalarda. Hastanenin yenilenen hali ise sağlık sektöründeki dönüşümün göstergesi
Halk arasındaki adıyla İstanbul Samatya Hastanesi, bir dönem kuyruk çilesi ve doktorların ilgisizliğinden dem vuran vatandaşların isyan sesleriyle koridorları yankılanan bir hastaneydi. Şimdiki adıyla İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2004'te başlatılan sağlık reformuyla birlikte artık koşulsuz hizmet ve konforun adresi oldu. Hastalar artık gün doğmadan muayene kuyruklarına girmiyor, internet ya da telefonla aldıkları randevuyla planlanan saatte sağlık hizmetini alıyor. Türkiye'nin devlet hastanelerinde, bundan 15 yıl öncesine kadar tanık olunan içler acısı manzaralar hâlâ hafızalarda. Merhum gazeteci Savaş Ay'ın 1998'de atv'de A Takımı programında gündeme getirdiği 'SSK Hastaneleri' dosyası bu durumu gözler önüne sermişti. İnsanlar geceden muayene kuyruğuna giriyor, parayla satılan galoşlar kullanıldıktan sonra bir daha kullanılıyor, "Sağlam gelip hasta olup gidiyoruz" şeklinde kulakları çınlatan bir isyan dile getiriliyordu. Sigorta paralarıyla yapılan hastaneler vatandaşları canından bezdiriyordu. Dönemin SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, bu manzaralar karşısında Savaş Ay'ın programında zor anlar yaşamıştı.
'EN BÜYÜK HAYALİM'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 'en büyük hayalim' diyerek hayata geçirdiği 'şehir hastaneleri' ile Türkiye, artık dünya standartlarında teknolojiye sahip hastaneleriyle milletine hizmet eden bir ülke konumuna geldi. Aile Hekimliği uygulamasıyla artık her ailenin bir doktoru var. Yurt genelinde paletli ambulanslar, ambulans helikopterler ve ambulans uçaklar en çetin şartlarda bile hastaların, yaralıların yardımına koşuyor. ABD ve Avrupa'da kullanılan modern teknolojik cihazlarla donatılan ve özel hastaneleri aratmayan devlet hastanelerinde sıra beklemeden tedavi olmak artık mümkün. Vatandaşlara evde sağlık hizmeti veriliyor. Karaborsaya düşen ilaçlar artık eczanelerden kolaylıkla alınabiliyor. Başhekim Prof. Dr. Özgür Yiğit, hastanedeki değişimi şöyle anlattı: Sağlık reformuyla hastanelerdeki sigorta türüne göre hastaya bakma durumu ortadan kalktı.
Eskiden MR veya ultrason çekilmek için bile hastalar başka hastanelere gönderiliyordu. Sağlıkta dönüşüm ile hastanemizde olmayan bir hizmeti bile biz hastaya kendimiz dışarıdan sağlıyoruz.
Randevu sistemiyle herkes geleceği saati bilerek istediği doktordan randevusunu alarak geliyor.
Eskiden her hastanede eczane vardı ve günde 3 bin-4 bin kişiye bu eczane hizmet veriyordu. Bu da hastanede sıralara neden oluyordu. Bürokrasinin azalması bir diğer etken, eskiden hastalar binalar arasında koşturuyordu.
BENİ ORAYA GÖTÜRÜN
Usta gazeteci Savaş Ay, imza attığı haber dosyalarıyla Türkiye'nin gönlünde taht kurmuş ve büyük güven kazanmış bir isimdi. Ay, ölümünden önce rahatsızlandığında yakınlarına, yıllar önce acı manzaralara tanık olduğu hastaneye gitmek istediğini söyledi. "Beni oraya götürün" diyen Savaş Ay, 'Özel bir hastaneyi aratmayan Samatya'da kalmak istiyorum" diyerek hastanenin ne kadar iyi şartlara kavuştuğunu kanıtlamış oldu ve son nefesini de yine bu hastanede verdi.
HASTALAR BEŞ YILDIZLI HİZMETİ ÖVE ÖVE BİTİREMİYOR
İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hizmet alan vatandaşların anlattıkları: Mehtap ve Uğur Sayın çifti: Duyma kaybı yaşayan 2.5 yaşındaki oğlumuz Miraç'ı ameliyat ettirdik. Eskiden saatlerce sıralarda bekledikten sonra doktorlar bizi azarlıyordu, hastayı bırakıp gidiyordu. Şimdi doktorlar her şeyle ilgileniyor. Burada sıradan bir vatandaş olarak özel hastane gibi tek kişilik odada kalıyoruz.
Aysel Güler: Babam Hasan Altunışık'ın yutak borusundaki kanser temizlendi ve guatrı alındı. 11 gündür hastanedeyiz. Seçtiğimiz doktor ameliyatı yaptı ve hiç sıra beklemedik.
Kıymet Bediroğlu: Miyom ameliyatı oldum. Acile geldim ve 5-10 dakika içinde yatışıma karar verdiler. Bütün süreç çok hızlı işledi.
Melike Güler: Gebelik sürecinde hastaneden memnun olduğum için doğumu da burada yaptım. Bebeğimi emin ellerde doğurdum.
Şefika Özusta: Lösemi nedeniyle 35 gündür hastanedeyim. Bugünkü kadar ilgiyi daha önce hiç görmedim. Sağlık Bakanlığı'na e-posta atarak memnuniyetimi dile getirdim. Her şey vaktinde yapılıyor. Hijyen için çok çalışıyorlar. Ben daha önceki ameliyatlarımda hastanelerde çok zorlandım. Bugün burada gerçekten çok rahat ediyorum.

15 Temmuz darbe girişimi sırasında cuntacı general Semih Terzi'yi öldüren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin 18 kişinin yargılandığı davaya devam edildi. 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada Albay Altan Bora tanık olarak heyet karşısına çıktı. Bora, Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan gelen alarm emri üzerine havaalanına gittiklerini belirterek, "Binbaşı Fatih Şahin, Semih Terzi'ye uçağın kapasitesinin bütün taburu almayacağını, 24 kişilik yer olduğunu söyleyince Terzi, 'O zaman 24 adamını al uçağa bin' diye emir verdi. Terzi bana 'Genelkurmay'ın bize ihtiyacı var. Siz burada kalın gelen uçaklarla diğer personeli Ankara'ya gönderin' dedi" diye konuştu.
'SOPA, TABANCA NE VARSA ALDIK'
"Bizim birliğin bu kalkışmanın içinde olacağı hiçbir şekilde aklıma gelmedi" diyen Bora, yaşanan gariplikler üzerine Zekai Aksakallı Paşa'yı aradığını ve Semih Terzi'nin Ankara'ya hareket ettiğini söylediğini belirterek şöyle devam etti: "Zekai Paşa, 'Semih Terzi emir komuta içinde hareket etmiyor. O bir hain' dedi. Uçak daha havadayken yanımdaki Volkan Yaman Yüzbaşı'nın telefonundan, Binbaşı Fatih Şahin'e, Semih Terzi'nin hain olduğunu ve fırsatını bulduğu anda etkisiz hale getirilmesi mesajını yazdım." Sanık Şahin ise mesajı hatırlamadığını iddia etti. Altan Bora, Semih Terzi'nin Şahin'i ısrarla aradığını ve özellikle onun taburunu Ankara'ya götürdüğünü belirtti. Bir diğer Tanık Ömer Faruk Bozdemir ise Zekai Aksakallı'nın emri üzerine ÖKK karargâhını cuntacılardan kurtarmak için evlerinde tabanca, av tüfeği, sopa ne buldularsa alıp çatışmaya gittiklerini belirtti. Bozdemir, Mihrali Atmaca ve timinin kendilerine yardımcı olduğunu söyledi ve "Ancak onlar olmasalardı bile eninde sonunda karargâhı cuntacılardan alacaktık" diye konuştu.

Çalışma Bakanlığı'ndan alınan bilgiye göre, bu zamana kadar, FETÖ soruşturmaları kapsamında kamudan 125 bin 485 kişi ihraç edildi. PKK ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle de kamuda görevli 13 bin 423 kişi ihraç edildi. 18 bin 331 kişi de kamudaki görevine iade edildi.

202 Hakim ve savcıya meslekten ihraç

Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu 202 hakim ve savcıyı meslekten ihraç etti.
HSYK genel kurulu, 202 hakim ve savcı hakkında önemli bir karar verdi. Ankara'da HSYK toplanan genel kurul, ihraç kararlarını akşam saatlerinde aldı.
Halen meslekte bulunan 202 hakim ve savcıyı haklarında yürütülen FETÖ soruşturmaları kapsamında meslekten ihraç etti.
Daha önce de çok sayıda hakim ve savcı FETÖ iltisakları sebebiyle meslekten ihraç edilmişti


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası anlaşmalara ilişkin 24 kanunu onayladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylandıktan sonra yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilen kanunlar şöyle:
6857 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6859 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6861 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine-Bissau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6864 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Karadağ Dışişleri Bakanlığı Arasında İş Birliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6865 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6866 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Ginesi Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6867 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Göç Konularına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun",
6868 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Bakmakla Yükümlü Oldukları Kişilerin Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmaları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6870 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti Milli Eğitim ve Yükseköğretim Bakanlığı Arasında Teknik İş Birliği Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6871 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kosta Rika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6873 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Deniz Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6875 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Eğitsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6881 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti Milli Eğitim ve Yükseköğretim Bakanlığı Arasında Teknik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6882 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İş Birliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6883 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim Alanında İş Birliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6884 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve El Salvador Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6885 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Belize Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6887 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Panama Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6888 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik Temsilcilik veya Konsolosluk Mensuplarının Aile Fertlerinin Gelir Getirici İşlerde Çalışmaları Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6890 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kapsamlı İş Birliğine Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun",
6893 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Örgütlü Suçlar ve Terörizmle Mücadelede İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6894 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Yasadışı Uluslararası Ticaretiyle Mücadele Alanında İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6896 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun",
6897 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yolcu ve Yük Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun."


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “İnanın Türkiye terörle mücadelesinde bugüne kadar hiç olmadığı kadar güçlüdür ve bilmenizi istiyorum ki, sona yaklaşmıştır. Evlatlarımız adım adım bu hainleri takip etmektedir. Bütün inlerine girilmiştir, örgütün şehir yapılanması tamamen çökertilmiştir” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, terörle mücadeleye ilişkin "Artık bu işi bitirmek, Doğu ve Güneydoğu illerimizi terörle anılır halden kurtarmak zorundayız. İnanın Türkiye, terörle mücadelesinde bugüne kadar hiç olmadığı kadar güçlüdür ve bilmenizi istiyorum ki, sona yaklaşmıştır." dedi.
Bakan Soylu, çeşitli temaslarda bulunmak üzere geldiği Siirt'in Eruh ilçesinde İlçe Jandarma Komutanlığında, yeni göreve başlayan 110 güvenlik korucusu için düzenlenen yemin törenine katıldı.
Nevruzların daha güzel baharları müjdelediğini, buna inandıklarını belirten Soylu, terör meselesinde devlet, milletle birlikteliğinin sağlandığını ifade etti.
"KORUCULUĞUMUZ BİR KARDEŞLİK PROJESİDİR"
Güvenlik koruculuğunun devlet ve millet birlikteliğini sağlamak için başlatılan bir proje olduğuna işaret eden Soylu, "PKK terörünün bir etnik kimlik mesele olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin devleti ve milletiyle bir bütün olarak bu hain teröre karşı bir irade koyduğunun göstergesidir. Güvenlik koruculuğu sadece silahlı insan sayısını artırmaya yönelik proje değil, koruculuğumuz bir kardeşlik projesidir." diye konuştu.
Bugüne kadar güvenlik korucularının asker, jandarma ve polislerle en ön safta bu mücadeleyi büyük bir uyum ve fedakarlık içinde verdiğini, şehit ve gazi güvenlik korucularının bulunduğunu belirterek, şehit koruculara Allah'tan rahmet diledi.
"ÖRGÜTE KATILIM, PARMAKLA SAYILIR HALE GELMİŞTİR"
Bakan Soylu, korucuların yükünün çok ve ağır olan görevlerine başlayacaklarını belirterek, onlardan beklentilerinin yüksek olduğunu ifade etti.
"Ne yaparsanız yapın, hukuk içerisinde kalın. Asla başka yollara gitmeyin. Aldığınız emanet büyük bir emanettir. Milletin namusu, canı ve malı size emanet. Bu emanetin hesabı bilirsiniz bu dünyada ve mahşerde de ağırdır. Türkiye'yi bölmek ve parçalamak isteyen bir örgütle daima mücadele içinde olacaksınız." diyen Soylu, Allah'ın ve milletin korucularla beraber olduğunu kaydetti.
"BÜTÜN İNLERİNE GİRİLDİ, TAMAMEN ÇÖKERTİLDİ"
Korucuların polis, jandarma ve askerle omuz omuza çok önemli hizmetlere imza atacağına inandıklarını bildiren Bakan Soylu, şöyle konuştu:
"Sizler, bizler bu vatanın evlatlarıyız. Bu vatanı nasıl savunmak gerekiyorsa inşallah o şekilde savunacağız. Sizlerde o gücü, o inancı görüyorum. Artık bu işi bitirmek, Doğu ve Güneydoğu illerimizi terörle anılır halden kurtarmak zorundayız. İnanın Türkiye terörle mücadelesinde bugüne kadar hiç olmadığı kadar güçlüdür ve bilmenizi istiyorum ki, sona yaklaşmıştır. Evlatlarımız adım adım bu hainleri takip etmektedir. Bütün inlerine girilmiştir, örgütün şehir yapılanması tamamen çökertilmiştir. Dağ yapılanmasında da girilmez denilen bütün operasyon merkezlerine girilmektedir. Maddi kaynakları neredeyse kurutulmuştur. Örgüte katılım, parmakla sayılır hale gelmiştir. Artık bu yoldan dönüş yoktur."
"GÜYA MEDENİ ÜLKELER GÖRDÜK"
Milletin ve ülkenin her zorluğu ve sıkıntıyı gördüğünü, ülke olarak, savaş, afet, açlık, en kötüsü ihanet ve fitne gördüklerini anlatan Soylu, "Kardeşine pusu kuran kardeş gördük. Evladına ağlayan analar, gözyaşlarını içine döken babalar gördük. Biz çok yetimler ve öksüzler gördük. Binlerce kilometre uzaklarda oturup bu ülkenin gençlerini kışkırtan, cebine para, eline silah verip birbirinizi vurun diye güya medeni ülkeler gördük. 12-13 yaşındaki çocukları anaların dizinin dibinden kaçırıp dağlara götüren, 40 yıldır bu topraklarda kandan cenazeden ve acıdan başka hiçbir şey vermeyen örgütler gördük. Ama artık bu millet bıkmıştır ve bu millet bu senaryodan yorulmuştur. Bu millet bu güzel ülkede dünyanın en güzel vadilerine, ovalarına ve yaylalarına sahip bu ülkede sürekli arkasını kollamaktan bıkmış ve usanmıştır. İşte bugün devletimiz tam bir kararlılık içerisinde bu terör meselesini bu hainliği bitirmek için azim ve kararlılık içerisinde ipleri eline almıştır." diye konuştu.


İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin görülen davada tutuklu sanık eski Hava Teknik Okulları Komutanı Tümgeneral Ahmet Cural savunma yaptı. Cural yaptığı savunmada, "Fethi Alpay, 'Bir grup asker olarak darbe yaptık. Darbede var mısınız yok musunuz?' diye sordu. " ifadelerini kullandı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu, 270 kişinin yargılandığı davanın görülmesine Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki salonda devam edildi.
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedilen duruşmada tutuklu sanık Ahmet Cural, 15 Temmuz'da, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Mehmet Şanver'ın kızının İstanbul'daki düğününe katılmak üzere 2 gün izin aldığını belirtti.
Düğüne eşi ve Orgeneral Hasan Küçükakyüz ile katıldığını ifade eden Cural, saat 22.00 gibi korgeneral ve tuğgenerallerde bir hareketlilik gözlemlediğini anlattı.
Cural, Genelkurmay Başkanlığında kriz olduğunu ve Ankara'da uçakların hareketlendiğini öğrendikten sonra generallerin havuz başında toplandığını vurguladı.
Yaşananların bir darbe kalkışması olduğununa ilişkin kanaat oluşmasının ardından birliğini arayarak öğrenci ve erlerin emniyetinin alınması, olağan olmayan mesajlarla ilgili işlem yapılmaması emrini verdiğini öne süren sanık Cural, "Olanlara ilişkin Hava Eğitim Komutanlığını raporla bilgilendirdim. Yerine vekalet eden tutuklu eski Gaziemir Hava Sınıf Okulları Komutanı Tuğgeneral Ersal Ölmez'e telefonla ulaşarak, 'Hiçbir sıra dışı mesaja Hava Eğitim Komutanının emri olmadan işlem yapılmamasını, darbecilerin emirlerine uyulmamasını ve özellikle Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in direktifleri doğrultusunda hareket etmeleri' talimatlarını verdim." dedi.
Aralarında Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın da bulunduğu generallerle düğünün yapıldığı binadaki bir odada kalkışmaya karşı alınabilecek tedbirleri kaleme aldıkları sırada darbecilerin baskınına uğrayarak enterne edildiklerini ileri süren Cural, bu esnada eski İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya ve Tuğgeneral Ölmez'e bu duruma ilişkin bir SMS yolladığını anlattı.
"TERS KELEPÇE TAKIP KORİDORA YATIRDILAR"
Daha sonra Orgeneral Ünal ve korgenerallerin odadan götürüldüğünü anlatan Cura, şöyle devam etti:
"Takiben odada bulunanların tümü birer birer odanın önüne çıkardılar ve kapının sol tarafında ters kelepçe takıp, koridora yatırdılar. Yere yüz üstü yatılıyken ön taraftan bazı komutanları götürmeye devam ettiler. 15-20 dakika sonra benim de içinde bulunduğu 7-8 kişiyi tekrar odaya kapattılar. Saat 03.00'ten sonra kapı açıldı, silahlı birisi Tümgeneral Fethi Alpay'ı (TSK'dan ihraç edilen eski Hava Harp Okulu Komutanı) getirdi. Önce Fethi Alpay'ın sonra da odadakilerin kelepçelerini çözdüler. Fethi Alpay, 'Bir grup asker olarak darbe yaptık. Darbede var mısınız yok musunuz?' diye sordu. Ben ve Tümgeneral Recep Yüksel, 'Darbeye katılmayacağız.' diye cevap verdik. Bırakıldığımızda, bizim dışımızdakilerin de serbest kaldığını gördük."
Tutuklu sanık Cural, derdest edilen komutanlar arasında kendisine özel bir uygulamanın yapılmadığını öne sürdü.
Sözde sıkıyönetim görevlendirme listesinde isminin karşısına "devam" yazılmasına ilişkin de savunma yapan Cural, "İsmimim karşısına 'devam' Ankara'da müsteşar' görevinin yazılması, listedeki tutarsızlıktan biridir. İki ayrı görevin bir kişi tarafından aynı şehirde yürütülmesi mümkün görülebilir ancak aralarında 500-600 kilometre mesafe olan 2 ayrı şehirde aynı anda görevin yürütülmesi imkansızdır. Kaldı ki 2 görev de üst düzey olup tam zamanlı çalışmayı gerektirmektedir. Bu nedenle ikinci görevin ismimin karşısına bilinçsizce veya sehven yazıldığı açıktır. Bu görev pratikte karşılığı olmayan yok hükmünde bir saçmalık ya da tertiptir." şeklinde konuştu.
1 DOLARI İNGİLİZCE DERGİ GÖNDERMİŞ
İş yerindeki aramalarda ele geçirilen 1 ABD dolarıyla ilgili ise sanık Cural, "8-9 yıldır abonesi olduğum İngilizce dergi tarafından, Kasım 2015 sayısındaki anketin doldurulması ve okuyucunun teşvik edilmesi amacıyla gönderildi. Dergi buna ilişkin bir de mektup gönderdi. Mektupta, '1 ABD doları yardımı müteşekkirliğimizin bir nişanesidir. Eğer almanıza müsaade edilmiyorsa, lütfen bize geri gönderin. Biz de dergi adına bir yardım kuruluşuna bağışlayalım' ifadeleri yazılıydı. Anketi doldurmadığımdan doları dergi sayfaları arasında unuttum." şeklinde konuştu.
Meslek hayatında sadece TSK'ya hizmet ettiğini kaydeden sanık Cural, FETÖ ile hiçbir ilişkisinin olmadığını öne sürdü.
Tutuk sanık Cural, sözlerini şöyle tamamladı:
"Katıldığım düğünde önce cuntacılar tarafından derdest edilerek, sonrasında da tutuklanarak darbe girişiminin en ağır mağdurlarından biri oldum. 5-6 yıl önce iki satırlık yazılarla Balyoz ya da Ergenekon kumpas davalarında birçok askerin ciddi haksızlıklara uğratıldığına Türkiye şahit oldu. Benzer şekilde bilgim ve rızam dışında bilmediğim birileri tarafından hazırlanan listede, ismimin karşısına görev yazılmış diye tutukluyum ve karşınızdayım. Suç ve cezanın şahsiliğinden hareketle, mağduriyetimin giderilmesi için tutuksuz yargılanmak istiyorum."
- İddianame
İzmir'de FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan bin 300 sayfalık iddianame, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.
İddianamede, Fetullah Gülen'in birinci şüpheli olduğu 267 sanığa "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olma, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlamaları yöneltilmişti.
Daha sonra hazırlanan ek iddianameyle 3 kişinin daha dosyaya ilave edilmesiyle sanık sayısı 270'e yükselmişti.
Yargılananlar arasında tamamı Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilen, "Yurtta Sulh Konseyi"nce Manisa ve İzmir'de sözde "sıkıyönetim komutanı" ilan edilen tutuklu sanıklar Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen, NATO Kara Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Salih Sevil, Bornova 57. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmed Nuri Başol, Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız, Foça Batı Görev Grup Komutanı Tuğamiral Yaşar Çamur, Hava Teknik Okulları Komutanı Tümgeneral Ahmet Cural, Amfibi Gemiler Komutanı Tuğamiral Erdal Ergün, Ulaştırma Personel ve Eğitim Komutanı Tümgeneral Mustafa İlter, İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı Tuğgeneral Osman Nadir Saylan, Ege Deniz Bölge Komutanı Tuğamiral Süleyman Manka, Hava Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğgeneral Veyis Savaş ile Gaziemir Hava Sınıf Okulları Komutanı Tuğgeneral Ersal Ölmez de bulunuyor.

Fethullahçı Terör Örgütü’nün Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’yü, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen aleyhine konuştuğu gerekçesiyle ‘bitirme’ kararı alındığı ortaya çıktı.
Örgütün kasası Ali Çelik hakkında Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan fezlekede, bu skandalın detayları yer aldı. Savcılığa bilgi veren Enes isimli gizli tanık "2011 yılında tam tarihini hatırlamamakla birlikte kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü isimli şahıs Örgüt Lideri olan Fethullah Gülen hakkında olumsuz ve eleştirel konuşmaları basında yapmaya başlayınca mütevelli toplantısına konu oldu. Bu toplantıda Ahmet Çelik 'Bunun da suyu ısındı, zaten kararı alındı, kellesi kopacak' dedi. Bu toplantıdan yaklaşık 1 ay kadar sonra Ahmet Mahmut Ünlü tutuklandı" dedi. Ünlü 12 Ekim 2011 tarihinde cezaevine konulmuştu.
2011 yılında Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından gözaltına alınıp cezaevine konan Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü için FETÖ/PDY'nin bir mütevelli toplantısında 'bitirilme' kararı alındığı ortaya çıktı.
ÖRGÜT TOPLANTISINDA KARAR
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen Fethullahçı Terör Örgütü'nün kasası Ali Çelik için hazırlanan 178 sayfalık fezlekede gizli tanık Enes'in Cübbeli Ahmet Hoca'ya ilişkin bazı ifadeleri yer aldı. Enes, örgütün mütevelli toplantısında Cübbeli Ahmet Hoca hakkında 'bitirilme' kararı alındığını açıkladı.
'KARAR ALINDI, KELLESİ KOPACAK'
Gizli tanık Enes savcılığa şunları söyledi: "2011 yılında tam tarihini hatırlamamakla birlikte kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü isimli şahıs örgüt lideri olan Fethullah Gülen hakkında olumsuz ve eleştirel konuşmaları basında yapmaya başlayınca mütevelli toplantısına konu oldu. Bu toplantıda Ahmet Çelik 'Bunun da suyu ısındı, zaten kararı alındı, kellesi kopacak' dedi. Bu toplantıdan yaklaşık 1 ay kadar sonra Ahmet Mahmut Ünlü tutuklandı"
1 YIL CEZAEVİNDE YATTI
Bilindiği gibi Ahmet Mahmut Ünlü 12 Ekim 2011 tarihinde FETÖ suçlamasıyla meslekten ihraç edilen savcı Mehmet Ali Uysal'ın talimatıyla gözaltına alınmış, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. 7 Aralık 2012 tarihine kadar tutuklu kalan Cübbeli, sağlık gerekçeleriyle tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti. Ünlü, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde gerçekleştirilen yargılama sonucu 3 Mart 2016 günü yargılandığı davadan beraat etmişti.
Kaynak: Sabah


Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile ilgili yürütülen soruşturmada, infaz koruma memurları ile zabıt katiplerinden sorumlu Türkiye imamı olduğu tespit edilen ve Ankara’da yakalanan bir kişi olmak üzere toplam 2 kişi gözaltına alındı.
Siirt Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada, "FETÖ/PDY yöneticisi, mahrem hizmetlerinde görevli, infaz koruma memurları ile zabıt katiplerinden sorumlu Türkiye imamı olduğu tespit edilen ve Ankara'da yakalanan bir kişi ile 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edilen bir polis memuru muhtelif tarihlerde yapılan operasyonlarda yakalanarak gözaltına alındı" denildi.


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'de yaptığı açıklamada FETÖ elebaşı Gülen'in iadesi ile ABD'nin PYD'ye desteği konularının, Türk-Amerikan ilişkilerini gölgeleyen ve çözülmesi gereken iki husus olduğunu belirtti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'de yaptığı açıklamada FETÖ elebaşı Gülen'in iadesi ile ABD'nin PYD'ye desteği konularının, Türk-Amerikan ilişkilerini gölgeleyen ve çözülmesi gereken iki husus olduğunu belirtti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Korgeneral H.R. McMaster ile görüşmesinde "ABD'nin PYD'ye desteği konusunu" gündeme getirdiğini ve "sadece DEAŞ ile savaşıyor diye bir terör örgütüne meşruiyet verilemeyeceğini" vurguladığını bildirdi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Şu an jandarma, polis ve korucularımızın her biri milletimizin hukukuna sadakat göstererek terörle mücadeleyi yürütüyorlar. Hani Gabar, Cudi, Şırnak, Hakkari sınırı bizim diye hava atıyorlardı. Size söyleyeyim, fare, sıçan gibi kaçıyorlar. Bu millet iradesidir başka bir şey değildir." dedi.
Siirt'te esnaf ziyaretinin ardından Siirt Üniversitesi Konferans Salonu'nda sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya gelen Soylu, 16 Nisan'daki halk oylamasının önemine dikkati çekti.
Birlik, beraberlik ve kardeşliği bozabilmek için mezhep, etnik köken, kıyafet, terör, ekonomik kriz, fikir ve ideolojik kavganın ortaya çıkarıldığına işaret eden Soylu, şöyle konuştu:
"Arkamıza dönüp bakmaktan yorulduk artık, 'Acaba yeniden bir başbakanımızı asarlar mı? Acaba yeniden bir 1960 darbesiyle karşı karşıya kalır mıyız? Milletimizin seçtiği insanlara, siyasetçilere onların hanımlarına ve çocuklarına bel altı vurup itibarsızlaştırırlar mı?' diye. Bizi inançlarımızla, değerlerimizle, gelenek ve göreneklerimizle terbiye etmelerinden yorulduk. Memleketimiz tam yükselmeye başladığı andan itibaren önümüze bir engel koymaya çalışırlar."
16 Nisan'ın sadece bir halk oylaması ve 18 maddelik anayasa değişikliği olarak nitelendirilmesinin eksik olduğuna işaret eden Soylu, "Böyle bir değerlendirmeyi kabul etmiyorum. 16 Nisan bir itirazdır." ifadesini kullandı.
"TERÖRE CAN SUYU VERMEYE ÇALIŞANI BU MİLLET AFFETMEZ"
"PKK'yı bu milletin lügatından söküp atacağız, hiç merak etmeyin." diyen Süleyman Soylu, şöyle devam etti:
"Bilmenizi isterim ki terör neredeyse gidip buluyoruz. Şu an jandarma, polis ve korucularımızın her biri milletimizin hukukuna sadakat göstererek terörle mücadeleyi yürütüyorlar. Hani 'Gabar, Cudi, Şırnak, Hakkari sınırı bizim.' diye hava atıyorlardır. Size söyleyeyim, fare, sıçan gibi kaçıyorlar. Bu millet iradesidir başka bir şey değildir. Kılıçdaroğlu, bunlarla birlikte ne yapmaya çalışıyor? Uzun zamandır kırdığımız terör iradesine su taşıyor. Teröre can suyu vermeye çalışanı bu millet affetmez. Bu millet terörden çok çekti."
"BİZ SADECE TERÖRİSTLERLE MÜCADELE ETMİYORUZ"
Cazibe Merkezleri Projesi sayesinde Tunceli, Diyarbakır, Bitlis, Şırnak, İdil, Yüksekova'da "istihdam imkanlarının arttığına" dikkat çeken Soylu, bölgede yaşayan gençlerin yüzde 90'ının iş istediğini hatırlattı.
Terörün olduğu yerde yatırım olamayacağına işaret eden Bakan Soylu, şöyle devam etti:
"Biz sadece teröristlerle mücadele etmiyoruz. Aynı zamanda terörizmle de mücadele ediyoruz. Bir taraftan spor salonu, 81 ilimizde üniversiteler, fakülteler, yüksekokullar, hastaneler yapıyoruz. Geçen yıl Siirt'te 8 milyon lira yol için ödenek ayırdık. Bu yıl iki katı 16 milyon lira harcadık, yetmedi bir 8 milyon daha göndereceğiz. Başbakanımızın talimatıyla Allah izin verirse bütün grup yollarını asfalt yapacağız."
Cazibe Merkezi Programları kapsamında Adıyaman'da 19 bin 139, Bingöl'de 8 bin 680, Hakkari'de 7 bin 98, Şırnak'ta 5 bin 61, Van'da 15 bin 642, Tunceli'de bin, Diyarbakır'da 37 bin 246 kişinin işe kavuşacağını vurgulayan Soylu, şöyle devam etti:
"Bu ne demek biliyor musunuz? Özel sektör diyor ki 'Ben sana itimat ediyorum. Artık terörü tasfiye ediyorsun. Sana güveniyorum, senin ortaya koyduğun cazibeye inanıyorum ve gidip o bölgeye yatırım yapıyorum'. Terör bugüne kadar bunların hepsini öteledi ve erteledi. Bunun maliyetini bu millete yüklediler. Sadece burada değil ülkenin Balıkesir'inde, İzmir'inde de aynısını yaptılar ve şu sevinçlerimizi hep kursaklarında bıraktılar."


HSYK 1. Dairesi tarafından Ankara'daki 3 ağır ceza mahkemesi ihtisas mahkemesi olarak görevlendirildi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Dairesi, ağır ceza mahkemelerinin iş yükü yoğunluğu nedeniyle 3 ağır ceza mahkemesini daha ihtisas mahkemesi olarak belirledi.
HSYK 1. Dairesinin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren bazı suçlara bakmak üzere belirlediği ihtisas mahkemelerine ilaveten yeni ihtisas mahkemelerinin tespitine yönelik talepler değerlendirildi.
Kararda, ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren bir kısım suçlarda ihtisaslaşmaya gidilmesine ilişkin HSYK 1. Dairesinin daha önceki kararları hatırlatılarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun İkinci Kitap 4, 5, 6 ve 7'nci bölümlerinde tanımlanan suçlar (318, 319, 323 324, 325 ve 332'nci maddeler hariç) ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılacak davalara daha önce belirlenen ihtisas mahkemelerine ilaveten Ankara 18, 19 ve 20. Ağır Ceza Mahkemelerinin bakmasına karar verildiği bildirildi.
HSYK Genel Kurulu kararı
Bu arada, HSYK Genel Kurulu, Baykan ilçesinin coğrafi konumu ve Siirt Adliyesinin iş ve kadro durumlarını değerlendirerek, söz konusu ilçenin kadastro mahkemesi yönünden Kozluk Kadastro Mahkemesinin yargı alanından çıkartılarak Siirt Kadastro Mahkemesi yargı çevresine dahil edilmesini kararlaştırdı.
Buna göre, Kozluk Kadastro Mahkemesindeki Baykan ilçesine ait dosyaların herhangi bir karara gerek kalmaksızın bulunduğu safhadan devam edilmek üzere Siirt Kadastro Mahkemesine gönderilmesine, buna ilişkin tarihin HSYK 1. Dairesi tarafından belirlenmesine, devir işlemleri gerçekleşinceye kadar mahkemelerdeki dosyalarla ilgili olarak mevcut işlemlerin aynen devam ettirilmesine karar verildi.


Antalya Emniyet Müdürlüğü ekiplerince suç örgütlerine yönelik düzenlenen operasyon kapsamında 20 kişi hakkında gözaltı kararı verildi, 18’i gözaltına alındı.
Antalya Emniyet Müdürlüğü KOM Şube ekiplerince Antalya Kumluca İlçesi merkezli 3 ilde organize suç örgütlerine yönelik operasyon düzenlendi.
Operasyon kapsamında 'organize suç örgütü kurma yönetme', 'yağma', 'tefecilik' ve 'tehdit' suçlarını işlediği tespit edilen 20 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. 18 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerin ev ve adreslerinde yapılan aramalarda çok sayıda tüfek, senet ve para ele geçirildi.
Gözaltına alınan şüphelilerin emniyetteki işlemleri devam ederken 2 kişiye yönelik arama çalışmalarının sürdüğü öğrenildi.
FETÖ ve PKK'dan sahte belgeli referandum tezgahı

16 Nisan'da yapılacak olan tarihi referandumda 'evet' çıkınca biteceklerini anlayan terör örgütü PKK ve FETÖ, Avrupa'da yaşayan Türk vatandaşlarını kandırmak için elinden geleni yapıyor. Kirli odaklar şimdi de sahte anayasa metni hazırlayarak referandumu manipüle etmeye çalışıyor.
Batılı ülke siyasetçileri Türk Bakanların Avrupa'da vatandaşları ile buluşmasına engellemeler getirirken, Avrupa medyası açık açık ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarını referandumda "Hayır" oyu vermeye davet ediyor.
Yurt dışında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan "Hayır" kampanyasına Avrupa'da yaşayan PKK'lılar ve FETÖ'cüler de güçlü destek veriyor.
Çeşitli toplantılar ve mitingler ile Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a nefretlerini kusan terör örgütü sempatizanları akıl almaz yalanlarla Türkiye'de 16 Nisan'da gerçekleşecek kritik referandumu manipüle etmeye çalışıyor.
Avrupa'da yaşayan Türk vatandaşlarına son günlerde Anayasa değişikliğine ilişkin sahte metinler gönderilmeye başladı.
AK Parti ve MHP tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanlığı sistemini de içeren 18 maddelik teklifle ilgisi bulunmayan sahte Anayasa metinleri, Avrupa'da yaşayan Türklere, 16 Nisan'da oylanacak metinmiş gibi sunulmak istendi.
Sahte metinde; mevcut Anayasa'nın 24. maddesi deforme edilerek, referandumdan "Evet" oyu çıkarsa "Ramazan ayında oruç tutma zorunluluğu getirileceği" algısı yaratılmak istendi
Türkiye'nin Avrupa'daki temsilcilikleri, söz konusu dezenformasyon girişimiyle ilgili önlem alırken, yapılan bu sahteciliğin, daha önce Türkiye'de pekçok sahtecilik olayına karışan FETÖ örgütü tarafından gerçekleştirilmiş olabileceği değerlendirildi.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN 24. MADDESİ:
Din ve vicdan hürriyeti
MADDE 24. – Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.
İŞTE FETÖ VE PKK'NIN ANAYASA MADDESİNE EKLEDİĞİ SAHTE BÖLÜM:
Din ve vicdan hürriyetinin tek istisnası ramazan ayındaki oruç ibadetidir. Türkiye sınırları dahilinde oruç tutmayanlar ceza kanunundan düzenlenmek üzere para cezası, kamu hizmeti, bu suçun işlenmesinin süreklilik arz etmesi, devlete karşı gelmekle eş tutulacağından vatandaşlıktan çıkarılma ve sınır dışı edilmeye kadar devam edebilir. İlgili kanunlarca belirlenir.

Mardin’in Nusaybin İlçesi'nde devam eden operasyonda çıkan çatışmada, örgütün üst düzey yöneticileri oldukları iddia edilen 2 PKK’lı terörist öldürüldü.
Mardin Nusaybin'e bağlı Yakınca, Bahminin, Kaleli, Güzelsu, Yol, Dibek, Üçyol, Dağiçi, Şekrin ve Eskihisar mahallelerinde PKK'ya yönelik düzenlenecek operasyonlar nedeniyle ikinci bir duyuruya kadar dün sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Yasağın ardından başlatılan operasyonda bugün akşam saatlerinde Bagok Dağı'nda bir grup PKK'lı terörist ile sıcak temas sağlandı.
Şiddetli çatışmaların yaşandığı bölgede 2 PKK'lı terörist öldürüldü.
Öldürülen PKK'lı teröristlerin örgütün üst düzey yöneticileri oldukları öne sürüldü.
VALİLİKTEN AÇIKLAMA
Mardin Valiliği tarafından konu ile ilgili yapılan yazılı açıklamada, "Bornova 2'nci Jandarma Komando Tugay Komutanlığı, Mardin il Jandarma Komutanlığı ve Mardin İl Emniyet Müdürlüğü ile ortaklaşa İlimiz Nusaybin İlçesi, sözde Bagok kırsalında 20 Mart 2017 Pazartesi günü başlatılan Şehit Jandarma Yüzbaşı Halil Özdemir Müşterek Özel Birlik Operasyonu kapsamında; 21/03/2017 günü bölücü terör örgütü mensupları ile çıkan çatışmada 2 bölücü terör örgütü mensubu silahları ile birlikte ölü olarak ele geçirilmiştir. Ayrıca operasyon bölgesinde bulunan sığınaklarda bol miktarda sağlık ve yaşam malzemesi ele geçirilmiş ve 1 el yapımı patlayıcı düzeneği de kontrollü olarak güvenlik güçlerimizce imha edilmiştir. Terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonların kararlılıkla devam edeceği kamuoyuna saygı ile duyurulur" denildi.

İstanbul'da 15 Temmuz darbe girişimi ana davasına ait iddianamede, FETÖ elebaşının tutuklu Hidayet Karaca ile 63 polis hakkında, şifreli konuşmasına yer verildi.
FETÖ elebaşısı 19 Nisan 2015'teki konuşmasında "Onları en çabuk zamanda çok rahatlıkla salıver. Günahların kefaret olabilecek şeylere onları hidayet eylesin" sözleriyle hakimlere tahliye işareti verdi.
FETÖ'CÜ HAKİMLER HEMEN HAREKETE GEÇTİ
Bu şifreli talimattan 5 gün sonra İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimleri Karaca ve 63 polisi tahliye etti karar verdi.

SABAH, 15 Temmuz gecesi Genelkurmay’da, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile Genelkurmay 2’nci Başkanı Yaşar Güler’in derdest edildiği ve başlarına çuval geçirildiği anlara ait görüntülere ulaştı
SABAH, 15 Temmuz'da Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler'in Genelkurmay Karargâhını basan darbeciler tarafından derdest edildiği anların şok görüntülerine ulaştı.
'HAREKET ETMEYİN'
Dün AHaber'de yayımlanan görüntülerde Çolak etkisiz hale getiriliyor. Yaşar Güler de derdest edilip başına çuval geçiriliyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı İhsan Uyar da aynı şekilde derdest ediliyor. Çolak'ın koruma müdürü olan Yüzbaşı Burak Akın ise darbeci teröristler tarafından bacağından vurularak yaralanıyor. SABAH Özel İstihbarat Bölümü'nün bulduğu bu görüntülerin kaydedildiği çatışmada bir astsubay da şehit olmuştu. Genelkurmay Karargâhı bir ara darbecilerce tamamen ele geçirilmiş, sokağa dökülen halkın Genelkurmay'a girmesi üzerine karargâh darbecilerden alınmıştı. Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, mağdur sıfatıyla savcılığa verdiği ifadede bu görüntülerin yaşandığı anları anlatmıştı. Çolak, karargâha girdikten sonra içeride tam teçhizatlı Özel Kuvvetler görünümlü kişilerin üzerlerine abanarak, Can, Uyar ve kendisini yere yatırdıklarını söyleyip şöyle demişti: "Üzerimize silah dayadılar. Bağırarak, 'Hareket etmeyin, emniyetiniz için yapıyoruz' dediler. Yukarıda bir şey olduğunu gören Koruma Müdürüm Piyade Binbaşı Burak Akın koşarak müdahale etmek istedi." Koruma Astsubayı Piyade Başçavuş Bülent Aydın'ın olaya müdahale ederken şehit edildiğini öğrendiğini belirten Çolak, şoförü sivil memur Başaran Karabıçak'ın da elleri arkasından kelepçelenerek derdest edildiğini kaydetmişti.
YORUMLAR