"SDG"nin kaçan sözcüsü Silo, ABD'nin PYD/PKK'ya desteğini anlattı

Suriye'de bir süre terör örgütü PYD/PKK'nın paravan kuruluşu SDG'nin sözcülüğünü yaptıktan sonra bölgeden kaçan Talal Silo, örgütün "Akdeniz'e çıkış projesi"ne dikkati çekti. Silo, ABD'li bir istihbarat yöneticisinin kendilerine, "kalıcı" olabilmek için karadan Akdeniz'e ulaşmak gerektiği telkininde bulunduğunu açıkladı.

"SDG"nin kaçan sözcüsü Silo, ABD'nin PYD/PKK'ya desteğini anlattı Giriş Tarihi: 03.12.2017 13:29 Güncelleme Tarihi: 03.12.2017 17:32Suriye'de bir süre terör örgütü PYD/PKK'nın paravan kuruluşu SDG'nin sözcülüğünü yaptıktan sonra bölgeden kaçan Talal Silo, örgütün "Akdeniz'e çıkış projesi"ne dikkati çekti. Silo, ABD'li bir istihbarat yöneticisinin kendilerine, "kalıcı" olabilmek için karadan Akdeniz'e ulaşmak gerektiği telkininde bulunduğunu açıkladı.

PYD/PKK, Suriye topraklarının dörtte birinden fazlasını işgal ediyor. Örgütün yayılma stratejisi, ülkenin doğusunda Irak sınırında başlayan hakimiyet alanını Türkiye sınırı hattından batıya doğru ilerletmek şeklinde gelişmişti.

Gelecekte, dış dünyayla doğrudan bağlantı kurma ve destek alma imkanına kavuşabilmesi, örgütün karadan Akdeniz'e çıkacağı bir koridor açabilmesine bağlı. Türkiye'nin örgütün hedeflerine ilişkin uyarıları karşısında, ABD yönetimi gelişmelerin DEAŞ'a karşı mücadeleden ibaret olduğunu savunuyor.

"SDG"nin kaçan sözcüsü Silo, ABD'nin PYD/PKK'ya desteğini anlattı

Suriye'den ayrılmadan önce PYD/PKK'nın silahlı kanadı olarak bilinen YPG elebaşlarıyla yakın ilişkiler geliştiren Silo, ülke genelinde SDG adını kullanan örgütün faliyetlerine içerden tanıklık etti.

Silo, PYD/PKK'nın en büyük destekçisi durumundaki ABD'yle yapılan temaslara birçok zaman katıldı.

Eski "SDG'li Silo, ABD'nin "Akdeniz'e çıkış projesi"ne bakışı, örgütün silah depolarını Türkiye'ye karşı nasıl koruduğu, Afrin'deki durum ve petrol ticareti gibi konularda AA'nın sorularını yanıtladı.

SORU: Son dönemde Irak sınırındaki Deyrizor'da hem savaş hem de uluslararası rekabet şiddetlendi. Perde arkasında neler yaşandı?

CEVAP: 9 Eylül'de (DEAŞ'a karşı SDG adıyla) operasyonu başlattık. Duyurusunu bizzat ben yaptım. Hedef Suriye'nin el-Cezire bölgesinin kalanını ve Fırat Nehri'nin kuzeyini almaktı. Ne bizim ne YPG'nin DEAŞ'a karşı operasyon başlatma imkanımız vardı. Bu operasyon ABD'nin isteğiyle oldu. Konu kesinlikle petrol ile alakalı değildi. Hedef bu güçlerin SDG adı altında rejimden önce Bukemal ve Meyadin ilçelerine varmasıydı. Böylelikle Irak ve Suriye arasında bir barikat kurulacaktı. ABD başında yardım etmeye çalıştı ama başarısız oldu. İlk başlarda Rusların tacizine uğradık. Hatta birçok kişi Rus ve rejim saldırılarında öldü. ABD ile SDG omuz omuza savaşıyordu. Rejim uzaktaydı. Ama ABD, rejimin hızla o bölgelere ulaştığını görünce SDG'yi harekete geçirdi. (YPG'li) Şahin Cilo'dan bu işi yapmasını istedi. Çoğu kimsenin bilmediği bir şey var. Alınan birçok nokta Ruslara bırakıldı. Hatta Konoko gaz tesisi ve çevresindeki petrol sahaları Ruslara terkedildi. Bunlar devredilince rejim ve Ruslar daha fazla ilerlemedi.

SORU: PKK, Deyrizor ve Haseke'deki petrolü nasıl işletiyor ?

CEVAP: YPG ve PKK, 2012'de Rumeylan'daki petrol kuyularını ele geçirdikten sonra işletmeye başladı. Önceleri bu petrolleri, DEAŞ bölgeleri üzerinden ihraç ediyorlardı. PKK kadrolarının Cezire'deki parasal işlerinin sorumlusu Ali Şeyr, Kamışlı'da yaşıyor. PKK elebaşlarıyla doğrudan bağlantılı. Petrol anlaşmaları yapmaya yetkili olan kişi. Elde edilen gelirleri sadece o bilir. Bu, PKK'nın sırrıdır. Ali Şeyr, 2012'den beri petrolü dışarıya satıyor. Eskiden satış sadece DEAŞ bölgeleri üzerinden sağlanırdı. Rejim ordusunun subayı el-Katırcı, PKK'dan petrol alan genel sorumludur. Hatta Şahin Cilo'nun bile buna müdahale edemeyeceğini söylediler. Petrol konusu örgütün sırrıydı. Sora sora bazı bilgilere ulaştım. Sattıkları petrolün parası, Lübnan bankalarında kendilerine yakın bazı isimlerin hesabına yatıyordu. Sonra para Avrupa'ya aktarılıyordu. İsimlerin hepsi PKK'lı. Konu çok büyük. Her gün yüzlerce tankerle petrol taşınıyordu.

SORU: Uzun süredir, PYD/PKK'nın Suriye'nin kuzeyinden Akdeniz'e çıkacağı bir hakimiyet koridoru projesinden bahsediliyor. Ziyaretler ve görüşmelerde Amerikalı yetkililerin tutumunu öğrenme şansınız oldu mu ?

CEVAP: Proje değil, bir sözdü. Araştırma merkezinden geldiği söylenen bir Amerikalı ile görüştük. Görüşmeyi onlar istemişti. Çok sayıda koruması vardı. Daha sonra ABD istihbarat yöneticisi olduğu ortaya çıktı. Bize dedi ki "Eğer siz Deyrizor'a yönelirseniz, ABD de SDG ve Suriye Demokratik Meclisi'ne, denize doğru bir nokta sağlama konusunda gereken desteği verir." Bunun için söz verildi. Ancak şu anda Deyrizor'u alma operasyonu başarısız oldu. Asıl mesele köylerin ya da petrol sahalarının alınması değil. Şahin Cilo ve SDG'ye (Akdeniz'e çıkış için) söz verildi. Ben de orada hazır bulundum, oradaydım. Bu (Deyrizor) operasyon başarıyla sonuçlansaydı, zafer kazansaydık ABD belki SDG için denize doğru bir koridor açmaya çalışacaktı. (Amerikalı istihbarat yöneticisi) "Böyle bir oluşumun denize bir erişimi olmazsa, bir geleceğinin olması mümkün değil" dedi. Kürdistan ve Erbil konusunu örnek gösterdi. Kürdistan'ın denize açılan bir noktası yok. Dolayısıyla diğer tarafları her zaman razı etmek durumunda. Yoksa petrolü nereden ihraç edecek. Mecbur bir noktası olacak, bir liman gibi. ABD tarafı bu konuda söz verdi. Ama bundan sonra, şu an sanırım planlandığı gibi gitmedi. Ne olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.?

CEVAP: Karaçok, YPG'nin silah ve mühimmat depoları ile para kasasının bulunduğu başlıca üstü. Bahoz Erdal ile Şahin Cilo oralarda ikamet ediyordu. PKK liderlerine ideolojik eğitim verilen yerdi aynı zamanda. YPG'liler de askeri eğitim alıyordu. Ben oraya iki kez gittim. Birinde Şahin Cilo'yla görüşüp kendisinden araba devraldım. YPG'nin arşiv ve basın merkezi de Karaçok'taydı. Burada bulunanların hepsi lider kadroydu. Türkiyeli Nalin, kadınlardan sorumluydu, Arapça bilmiyordu. Şevin de Türkiyeli Kürttü, çok az Arapça biliyordu. (YPG gruplarından sorumlu) Rüstem ve Haseke sorumlusu Gerzan da vardı.

Şahin Cilo'ya ölü sayısının bu kadar fazla olmasına şaşırdığımı söyledim. O da "Karaçok'ta Türkiye güvenlik ihlali yaptı. Liderler arasında yeni görevlere seçilecek olanlar vardı. Rüstem, Türkiye'ye giderek orada çalışacaktı. Türk istihbaratı bunu biliyordu. Biz ise zaten ABD'den 'hedef alınmayacaksınız' mesajı henüz gelmediği için dışarda kalıyorduk" dedi.

SORU: ABD'li komutan Karaçok'ta vurulan yere gelince neler yaşandı ?

CEVAP: İkinci gün ABD'li sıradan bir komutan oraya geldi. Şahin Cilo da ilk defa basında çıkmış oldu. ABD'linin koruması İngilizce konuşan Selar'dı. Saldırının nasıl gerçeleştiğini anlattılar. Komutana, orada PKK'lı yöneticilerin değil, sivillerle militanların bulunduğunu anlattılar. Komutan kınamadı bile. 5 gün kadar sonra Cilo bize, ABD'nin Türkiye ile konuştuğunu ve hiçbir saldırı olmayacağını anlattı.

SORU: YPG, silah deposu sorununu nasıl halletti?

CEVAP: Ağır silah ve mühimmatlar Hemin'e teslim ediliyordu. Hemin de bunları depolara bırakıyordu. Türkiye, Amerikalıların koruduğu bu depoları hedef almadı. Birçok silah ve mühhimat Türkiye hedef almasın diye ABD'lilerin olduğu (üslere) yerlere bırakılıyordu.

SORU: PKK, Afrin ile arasında bağlantı olmayan doğudaki alanların bağlantısını nasıl sağlıyor? Kopukluk örgütü endişelendirmiyor mu?

CEVAP: Suriye rejimi Halep'i alınca doğrudan bir yol oluştu. Fırat Kalkanı Harekatı alanına (güneyinden) paralel bir koridor bu. Yol, Afrin'den çıkıp (rejim bölgesinden geçip) Halep'in dışından Münbiç'e uzanıyor. Münbiç'ten de (Fırat'ın doğusuna) Cezire'ye yöneliyor. Güzergahı kullanmak için rejimden ya da Rus tarafından onay gerekiyor. Hatta bazen İranlıların.

SORU: ABD, YPG'yi koruyan tavrı Afrin için de geçerli mi?

CEVAP: ABD, Afrin için hiçbir güvence vermedi. Hatta McGurk ile ilk görüşmemizde sordum. O zaman daha Afrin ile (doğudaki alanların) hiçbir iletişim yolu yoktu. Ona Afrin'e desteği sordum. ABD yönetimi olarak Afrin'e destek vermeyeceklerini söyledi. Bu bizim ilk görüşmemizde oldu. "Afrin'dekiler başka bir destekçi istiyorsa arasın bulsun" dedi. "Ben de belki Rus tarafı olur" dedim. O da "Bizim için bir mani" yok dedi.

Sonra beni Esed'in amca oğlu Hüseyin Esed aradı. Hımeymin Üssü'nde bulunan Rus tarafıyla SDG arasında bir hat kurmamı istedi. Durumu Şahin Cilo'ya açtım. Bu hattın ABD'yi rahatsız edeceğini söyledi. Ama (sözde YPG genel komutanı) Sipan Hamo, Ruslarla iletişime geçmeyi istedi. Ben de durumu Hüseyin el-Esed'e aktardım. Ardından Rus tarafıyla iletişim kanalı açıldı. Birçok konuda Rusya'dan yardım istiyorlardı.

SORU: Türkiye'nin Afrin'e müdahalesi PKK'yı ne kadar endişelendiriyordu?

CEVAP: Türk kuvvetleri (Afrin'e) müdahale ederse çok hızlı şekilde kenti ele geçirebilirlerdi. Aslında Afrin'deki durum örgütün dışarıya gösterdiği gibi değil. Bundan dolayı çok korkuyorlardı. Mesele sadece Afrin'in düşmesi değildi. Türk güçlerinin kuzey kırsalını kesmesi, tüm (Akdeniz'e çıkış) projelerinin başarısızlığa uğraması demekti. Çünkü Afrin'i projenin kalbi sayıyorlardı. Türkiye'nin müdahalesi, pazarladıkları rüyaların sonu olurdu. Afrin'de, Türk kuvvetlerinin olası müdahalesine karşı orada Rus varlığını istiyorlardı.

Suriye rejimi, Afrin'de Türklerle herhangi bir temas durumunda Suriye bayrağı çekilmesini istedi. Ama rejim bayrak asılan noktaların kendine devrini şart koştu. İşte bu talebi Kandil reddetti. Ama en nihayetinde sınır unsurları korkuyordu. ABD'nin Türkiye'ye Afrin'i ele geçirmemesi için baskı yapacağına inanıyorlardı. ABD ise şu ana kadar cevap vermedi. ABD başlangıçta kurtarılan bölgelere destek sağlayacağını söyledi ama Afrin'e destek vermeyeceğini başından beri ifade etti.

'SDG'nin kaçan sözcüsü Silo, ABD-PYD/PKK ilişkilerini anlattı

Suriye'de terör örgütü PYD/PKK'nın paravan kuruluşu SDG'den kaçan Talal Silo, ABD'nin silah yardımlarının iç yüzünü anlattı.


Suriye'de terör örgütü PYD/PKK'nın paravan kuruluşu SDG'den kaçan Talal Silo, ABD'nin silah yardımlarının iç yüzünü anlattı. Silo, ABD'nin SDG'ye teslim etme görüntüsü altında PYD/PKK'ya çok büyük miktarda ağır silah verdiğini ve nerede nasıl kullanıldığını denetlemediğini anlattı.

Silo, Suriye'de PYD/PKK işgalindeki bölgeden geçen ay ortalarında kaçarak geldiği Türkiye'de, AA'nın sorularını yanıtladı.

PYD/PKK'nın paravan olarak kullandığı Suriye Demokratik Güçleri'ndeki (SDG) sözcülük görevi sayesinde terör örgütünün ele başlarıyla oldukça yakın ilişkiler yürüten Silo, ABD'nin silah yardımlarına ilişkin ayrıntıları paylaştı.

SORU: PKK ile ilişkiniz nasıl başladı?

CEVAP: İlk başta Afrin'den (YPG'den) benim grubuma yani Selçuklular Ordusu grubuna davet geldi. Ceyşul Suvvar'a (Devrimciler Ordusu) katılmamı önerdiler. Afrin'dekilerle anlaşıp katıldım. Afrin'deki PKK bölge sorumlusu Hacı Ahmet Hudro idi. Ceyşul Suvvar'ın kuruluşunu hazırlıyorlardı. Arapların başında Ebu Ali Berad, Kürtlerin başında Selah Çebbo vardı. Ben de Türkmenlerden sorumluydum. 2015 ağustos başlarında Afrin'e gittim. Ceyşul Suvvar yönetiminde çalıştım. Ancak karar sahibi biz değil, (PKK'lı) Hudro'ydu. Daha sonra SDG'ye katılacağımı söylediler. İlk toplantıyı PKK bölge yöneticisi Şahin Cilo'yla yaptık. SDG ile toplantımız ayın 15 Ekim'deydi. Ancak Şahin Cilo (SDG'nin kuruluşunu ilan eden) toplantı tarihi için 10 Ekim 2015 yazmamızı istedi. Sebebini sorunca, ABD'nin Haseke'de YPG'ye silah yardımını 10-15 Ekim arasında yaptığını söylediler. ABD'nin uluslararası topluma durumu izah edebilmesi için böyle yaptılar. Silahlar YPG'ye değil SDG'ye gidiyor diyebilmek için. SDG böyle kuruldu.

SORU: ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, "zekice bir hamle yapıp" itibar kazanması için YPG'ye SDG adını bulduklarını söylemişti. SDG'nin kendi kimliği halen oluşmadı mı?

CEVAP: Bu sadece bir isim. Başka bir şey değil. Biz maaş dahil her şeyi YPG'den alıyoruz. SDG'nin kuruluşunun asıl nedeni ABD'dir. ABD yönetimi Kürtlere silah vermek istiyordu. SDG'nin kuruluş ilanı sadece bir tiyatroydu. Bileşenlerin birliğinden bahsettiler ancak böyle bir şey yok. ABD liderliği Kürtlere ve PKK'ya verdi. Terörle mücadeleden bahsettiler ancak baktık ki ABD yönetimi ve Şahin Cilo arasında yapılan anlaşmayla terör örgütü DEAŞ'lıların kaçakçılığı yapılıyor. SDG üzerinden o bölgede yaşayan vatandaşların fikirlerini etkilemek istediler. SDG'yi özgürleştirici ve terörle mücade eden güç olarak lanse ettirdiler. Ancak bunların yüzünden evler yıkıldı, halk tehcir ettirildi. Halka kamplarda bile rahat verilmedi, paniğe sürüklediler. 

SORU: ABD bir dönem YPG'ye değil Araplara silah verdiğini iddia etti. Bu doğru muydu?

CEVAP: İlk başlarda silahları aldığımıza dair (Amerikalıların verdiği belgelere) sadece imza atıyorduk. Ama tüm silahlar PKK liderlerinden Türkiye Kürdü, Safkan diye birine gidiyordu. Safkan, silahları sadece kendi bildikleri bir yere götürürdü. Yine böyle devam ediyor. Mesela Münbiç operasyonunda tüm silahları (kağıt üzerinde) Arap asıllı Ebu Emced'e teslim ettiler. Bilerek yaptılar. Fakat bu bir tiyatroydu. Ebu Emced, bana "Büyük miktarda silahlar alıyorum ancak bana tek parça silah verilmiyor. Görevim ve yetkim sadece imza atmak." diyordu.

SORU: ABD neden böyle bir yöntem tercih etti? 

CEVAP: Tüm fikirler Brett McGurk tarafından ortaya atılıyordu. Rakka operasyonu sırasında McGurk, Arap Koalisyonu adında güç kurulmasını istedi. Arap Koalisyonu'nun görevi sadece silahları teslim almaktı. Nitekim çok büyük miktarlarda silah alındı. Ama Kürtler dışındaki Arap, Türkmen ve Süryanilere sadece hafif silahlar dağıtıldı. Koalisyonun adı Arap'tı ancak Arapların hiçbiri şeyi yoktu. Deyrizor askeri meclisi de sadece imza atıyor. ABD'nin bundan haberi vardı, tiyatroyu kendileri istedi. Tüm bu oyunlar, bir gün bu silahların PKK'ya ulaştırıldığının ortaya çıkmaması için yapıldı. Ancak biz bu gelişmiş silahların PKK ve YPG'ye gittiğinden emindik.

SORU: ABD verdiği silahların nereye gittiğini kime karşı kullanıldığını denetliyor mu?

CEVAP: Amerikalılar için silahların nereye gideceği umurlarında değildi. Bir kere bile silahları ne yaptığımızı nerede kullandığımızı sormadılar. "(YPG'nin) Silahları bitirdik" oyununa bile geliyorlardı ve hemen yeni silah teslimatı başlıyordu. ABD zaten Arap, Türkmen ve Süryanilerin bu denklemde yer almadığını biliyor. Obama döneminde sınırlı destek vardı. Trump başa geçtikten sonra destek şekli değişti. Obama döneminde bize kullanılmış silah da geliyordu, bazıları kullanılamaz haldeydi. Trump gelince zırıhlı araçlar gelmeye başladı.

SORU: Şahin Ferhad Abdi kod adlı Şahin Cilo, Türkiye'nin terörden arananlar listesinde. Kırmızı kategoride ve başına 4 milyon TL'ye kadar konulmuş bir ödül var. ABD'li yetkililerle pozlar veren Cilo bu işlerde ne kadar etkili?

CEVAP: (Silahlar için) Talep listesi oluşturuyorduk. Listeyi Şahin Cilo sunuyordu. Verilen silahlar basına yansımazdı. Ne tür silahların verildiğinin bilinmesi istenmezdi.

SORU: SDG olarak görünen yapıyı kimler yönetiyor?

CEVAP: ABD tarafı yönetiyor aslında. Seçimler yapılsa da hepsi tiyatro. Şahin Cilo'yu herkes biliyor. İşlerin başında bu şahıs var. Yardımcısı Kahraman'dı. Bu da PKK yöneticilerindendir. 3 numaralı yetkili bendim. Her noktada PKK'ya ait kontrol noktaları ve takip ekipleri var. Mahkemede, sivil meclis, sağlık ve diğer her alanda illaki bir PKK lideri mevcut.

SORU: PKK’nın Kandil kadroları SDG’nin neresinde?

CEVAP: Cilo başkan olsa da kendisinden üstte bir otorite var. Bu kişi Bahoz Erdal. Bahoz da talimatları Kandil'den yani Sabri Ok'tan alıyor. Erdal, Kandil'e atanınca yerine Nureddin Sofi geldi. Cilo'ya talimatları bu veriyor. Cilo ile (yardımcısı) Kahraman sadece lider takımda. Çok sayıda ofis var ancak anlaşmazlıklardan dolayı yeni isimler getirilemiyor. Afrin’deki PKK ve YPG sorumluları Hacı Ahmet Hudro, Mahmut Berhudan ve (kadınlarda) Nocin. İdari olarak tüm bölge Halil Tefdem tarafından yönetiliyor. Bahoz Erdal, ona talimat veriyor. Münbiç’i PKK liderlerinden İsmail Direk yönetiyor ama askeri sorumlusu Cemil Mazlum. Rakka’nın askeri ve sivil yöneticisi Avrupa'dan getirilen Hasan. Deyrizor’unki ise Polat Can ki kendisi PKK’nın önde gelen isimlerinden. Ben de Bahoz'la ilişkim sayesinde bir keresinde Kandil'den Murat Karayılan ile görüşme daveti almıştım. Giderken, fotoğraflarımız falan (basında) yayınlanırsa diye iptal ettiler. Nureddin Sofi ise Karayılan'ın açıklama yaptığı sırasında oraya gitti. Sonra geri geldi. Gizlice gidip geliyorlardı. PKK, Salih Müslim'in ise basındaki rolünden yararlandı ve onu kullanmada başarılı oldu. Gerçekte hiçbir rolü yoktu. Özerk yönetim ilanı sırasında da salonda Müslüm'i 7. sıraya oturtmuşlardı. Hiçbir yeri yoktu bu projede.

SORU: SDG adı altında görünen kaç silahlı adam var?

CEVAP: Net veriler olmasa da 50 bin militanı var. Kadın erkek toplam. Bunların yüzde 70'i YPG ve YPJ (kadın unsurlar). Türkmenler olarak benim liderliğimde 65 kişi vardı. Süryani Askeri Meclisi'nin sadece 50 adamı var. Türkmen Askeri Meclisi'nin sembolik olarak kurulmasını istediler. 150 isim önerdim oysa. “Neden 150 ? 50 yeterli” denildi bana. Araplardan Sanadid Güçleri var Şammar aşiretinden. Şeyh Bender bu gücün başında. Bunlar da PKK tarafından yok sayılıyor. Öte yandan Rakka operasyonlarında ölenlerin yüzde 80'i Araplardan yüzde 20'si Kürtlerden. Arapların sayısının artırıldığını görüyoruz ancak kandırıldılar. Sahte vaatler verildi. YPG’liler SDG'nin parçası görünse de bunu kabul etmiyorlar ve biz bağımsızız diyorlar. SDG, sadece bir isimdir. Yeryüzünde gerçek varlığı yok.

SORU: Batı ülkelerinden YPG’ye katılanların durumu nedir?

CEVAP: Çeşitli ülkelerden gelip YPG'ye katıldılar. Kadınlar da vardı. Bazılarının reklam amaçlı geldiğini gördük. Kanadalı bir kadının ülkesinde manken olduğu ortaya çıkmıştı. İçlerinden geri dönenler DEAŞ'a karşı savaştıklarını anlatıyor ve kendilerini milli kahraman ilan etmeye çalışıyor.

SORU: Örgüt mensupları ne kadar ücret alıyor?

CEVAP: Maaşlar aylık 170-200 dolar arasında. Liderler maaşsız ama kaçakçılık ve rüşvetten kazanıyorlar. Ben Şahin Cilo'dan doğrudan maaş alıyordum. Binlerce dolar alıyordum ve durumum gayet iyiydi. Militanlar ise Suriye lirası alıyor. PKK lider takımı maaşsız ancak tüm talepleri yerine getiriliyor. Zaten yolsuzluklar da ortaya çıktı daha sonra.