Erdoğan, Gülen için ilk defa o ifadeyi kullandı modern Lawrence olarak niteledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pensilvanya'daki Fethullah Gülen'i modern Lawrence olarak niteledi.
Giriş 13 Ekim 2014 14:10 (Son güncelleme 26 Nisan 2014 07:21) Erdoğan, Gülen için ilk defa o ifadeyi kullandı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihi açıklamalar yaptı: Yüz yıl önce Osmanlı'yı yıkmak için Arap görünümlü İngiliz Lawrence'lar vardı Şimdi de var. Modern Lawrence gibi Pensilvanya'da oturanlar var
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi'nin akedemik yılı açılış töreninde konuştu. Erdoğan, "Hizmet eri görünümünde, gazeteci yazar görünümünde terörist görünümünde yeni Lawrence'lerin çabaladığını görüyoruz. Hizmet diyerek, basın özgürlüğü diyerek, bağımsızlık savaşı ya da cihat diyerek Sykes-Picot anlaşmalarını yapanlar var." açıklamasını yaptı.
PENSİLVANYA'NIN PEŞİNDEN GİDENLERE TANE TANE ANLATMAK ZORUNDAYIZ
Bu coğrafya içinde yaşanan her çatışma her gerilim yüz yıl önce tasarlanmıştır. Bu tasarımı bozmak bizim vazifemizdir. Terör örgütünün tuzağına düşen modern lawrence'lerin peşine düşenlere tane tane anlatmak zorundayız. Pensilvanya'nın peşinden gidenlere tane tane anlatmak zorundayız.
Bizim uluhiyet anlayışımızda ne var bunu anlatmak zorundayız. Bizim inancımızda Allah'tan başka kimseye kulluk yoktur. Bunu sorgulayabilecek güce bir mümin kul sahip olmalıdır. Ulaşabildiğimiz herkese bu büyük oyunu, büyük kumpası anlatmak zorundayız.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi akademik yılı açılış töreninde çok önemli açıklamalar yaptı. İşte Erdoğan'ın açıklamaları:
STATÜKONUN HAİNLİĞİ...
CHURCHILL HIÇKIRIĞI!
Çekinmeden şunu da söyleyeceğim. Bu coğrafyada topraklara sınırlar çizilirken maalesef çok kasıtlı bilinçli olarak münevverlerin sanatçıların özellikle idarecilerin zihinlerine de sınırlar bariyerler konulmuş. Aynı sınır Türkiye'de akademisyenlerimizin, sanatçılarımızın, yazarlarımızın münevverlerimizin zihinlerine çizilmiştir. Bakın tekrar ediyorum. Coğrafi sınırları kast etmiyorum. Zihinlerdeki ve gönüllerdeki sınırları kast ediyorum. Sykes-Pucot sadece coğrafi sınırları çizmeye niyetlenmemiş zihinlere de özellikle sınır çizmeyi maalesef başarmıştır. Ülkelerin adını vermek istemiyorum, fazla detaya girmek de istemiyorum ama iki ülkenin haritasında zikzak var. Buna da Churchill'in Hıçkırığı deniliyor...
GÜLEN'E MODERN LAWRWNCE BENZETMESİ
Şimdi yeni ajanlar hain olarak kendi milletinden çıkıyor. Artık gönüllü Lawrence'lik yapanlar var.
Modern Lavrence gibi Pensilvanya'da oturanlar var.
1916 - 1918 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı yürütülen Arap Ayaklanmasında, Birleşik Krallık irtibat subayı olarak aldığı görev nedeniyle Arabistanlı Lawrence olarak tanınmıştır.
Arapların birçoğu, Osmanlı ve Avrupalı devletlerin hakimiyetine karşı verdikleri özgürlük mücadelesine önderlik etmesinden dolayı onu, Arap ulusal uyanışının öncüsü ve halk kahramanı olarak kabul ederler.
Thomas Edvard Lawrence 1888 de doğmuştur. Zengin bir aileye mensuptur. Oxford Üniversitesi’nde Arkeoloji tahsil etmiştir. Arabistan, Suriye, Mısır ve Filistin’de etütler yapmış; bir Arap kadar Arap dil ve adetlerini, Bir Müslüman kadar Müslümanlığın şartlarını ve inceliklerini öğrenmiş, her haliyle Şark’a intibak etmiştir.
Bütün doğu lisanlarını şive farklarına kadar kusursuz öğrenen genç alim, Birinci Dünya Savaşı başladığı Zaman, Filistin’de bulunuyordu.
Silah altına alınır alınmaz, bu hususiyetleri dikkate alarak Mısır’daki ordunun istihbarat şubesine tayin edilmiştir.
İşte Lawrence bu tayinden sonra, dünya çapındaki şöhretine erişecek faaliyetlerde bulunmuştur. O, beyaz bornoz ve abbasesi ile bir Arap şeyhi kılığına girmiş, heybesinin gözlerini çil çil İngiliz altınlarıyla doldurarak bitip tükenmeyen kum çöllerinde maceraya atılmıştır.
1915’de Mekke’de bulunan 80 yaşındaki Şerif Hüseyin’in doymayan menfaat hırsını vaatler ve altınlarla tatmin etmiş ve onun ardında adeta bütün Arapları birleştirmişti.
İhtiyar emir, Thomas Edward Lawrence’in elinde adeta bir oyuncak oldu. Kum çöllerinin kızgın güneşi altında parlayan çil çil İngiliz altınları ve İngiltere hükümeti namına Lawrence gibi ağzından bal akan bir insanın vaat ettiği “Büyük Arabistan Krallığı” ihtiyar şerifi büyülemiş gibiydi. Feri kaçmış gözleri artık başka şey görmüyor, Lawrence’in sözleriyle dolan kulakları, halifenin ilan ettiği cihadı uymuyordu.
Lawrence, arzularına göre dövüştürecek insanları bulmuştu. Şimdi bu kızgın çöllerde çalışacak gizli kuvvetleri de bulmak lazımdı. Lawrence’in zekası, Arabistan çöllerinin velud iklimi ile birleşince bu hususta sıkıntı çekmedi. “Büyük Arabistan” hayali nasıl, Mekke şerifini büyülemişse; “Arzı Mev’ut” hayali de İsrail oğullarına diz çöktürmüştü. İşte; kadınıyla erkeğiyle, çoluğuyla, çocuğuyla muazzam bir gizli ordu. . .
Anadolu yaylasının serazat gürbüz çocukları, Arabistan çöllerinde, Filistin ve Suriye’de hilali dalgalandırmak, kelime-i tevhidi yaşatmak azmiyle kavrulup düşmanla çarpışırken gizli bir el arkalarından onları mütemadiyen hançerliyordu.
Ülkelerinin dünya medeniyetinden nasibi Türk parası, Türk emeği ve Türk himmetiyle yapılmış demir yoluna inhisar eden insanlar, her gün bu demir yoluna bir bomba yerleştirmekten, binlerce Müslüman’ı havaya uçurmaktan çekinmiyorlardı ve bütün bu hıyanet ve mel’anetleri Lawrence’nin emriyle yapıyorlardı.
Askerin ikmal yolları vuruluyor, zayıf depolar ve karargahlar basılıyor, din devlet için Arabistan çöllerinde dövüşen kahramanlar müdafaa etmeye savaştıkları ülkenin sakinleri tarafından öldürülüyorlardı. Çünkü Lawrence böyle istiyordu.
Türk ordusu bir taraftan düşmanla dövüşürken bir taraftan da bunlarla uğraşmak zorunda kaldı. Hıyanetleri sabit olan Yahudiler hapsedildiler. Haklarında ölümü gerektiren kanuni muamele yapılırken bile onlar, Lawrence’ in kendilerini kurtaracağına inanıyorlardı. Hakikaten Arabistan ‘ ın taçsız kralı bol bol saçtığı altınlarla kurduğu Arap ordularının başına geçmiş, sadık ajanlarını kurtarmaya çalışıyordu. O, Kal’atülezrak çöllerinden Havran istikametinde yürümüş; bu mühim stratejik noktayı düşürmeye, Dürzileri de ayaklandırmaya çalışıyordu. Emelinde muvaffak olursa Türk ordusunun bu çöllerde mukavemeti büsbütün zorlaşacaktı. Fakat talih burada Lawrence’ e gülmedi. Çünkü Havran halkı Mutasarrıf Hacim Muhittin Bey’ i, ve Mutasarrıf Bey de vatanını seven insanlardandı.
Lawrence, mutasarrıfın aldığı tedbirler yüzünden, ilk defa olarak Kal’atülezrak Çölleri’nde arzusuna muvaffak olamamış, kurtarmaya çalıştığı sadık ajanları da adaletten yakalarını kurtaramamışlardı.
Bütün bunlara rağmen Lawrence gayesine ulaştı. Filistin ve Suriye’de hezimetimize sebep oldu. 1918 de Arap askerlerinin başında muzafferane Dimyat’a girdi. Harp müttefikler için zaferle bitmişti. İngiltere hükümeti Lawrence’in vaatlerini kısmen olsun yerine getirip Şerif Hüseyin’in oğullarından Faysal’ı Irak krallığına Abdullah’ı Ürdün emirliğine getirmişti. Fakat, ihtiyar şerif bunları kafi görmemiş, isyan etmişti. İngiltere asi şerifi Kıbrıs’a sürdüğü için Lawrence de devletin kendisine verdiği paye ve nişanları reddetti.
Harp bitmiş fakat, bu adamın işleri, bitmemişti. O, yıllarca Hind’i, Çin’i, Afgan’ı birbirlerine kattı. Afganistan kıralı Emanullah Han’ ın tahttan indirilmesiyle biten büyük isyan tamamen Thomas Edward Lawrence’in eseriydi.
1930 da Ağrı Dağı isyanında Kürt aşiretlerini baş kaldırmaya teşvik eden, hudut hadiseleriyle İran'la aramızı bozmaya çalışan gizli kuvvetlerin başında bulunan gene Lavrance’di
Bütün bu icraatına, 20 yıl ateş ve barutla oynamasına rağmen, o bir manga asker karşısında veya bir dar ağacında can vermeyen müstesna casuslardan biridir. Albay Thomas Edward Lawrence, maceracı ruhuna çok yaraşan bir şekilde bütün şuurunu kaybettiren bir motosiklet kazasından sonra 19 Mayıs 1935'te Londra’da öldü.
İlk tayin yeri olan Kahire'de İngiliz Askeri Haberalma Servisi için çalıştı. Araplarla olan sıcak ilişkileri Lawrence'ı, İngiliz ve Arap kuvvetleri arasındaki irtibat subaylığı görevi için biçilmiş kaftan kılıyordu.