Asırlık çınarlar Cumhuriyet'i anlattı
Yaşları bir asra ulaşan nine ve dedeler, emeklemeye birlikte başladıkları Cumhuriyet'i anlattı. 100 yaşındaki Hadice Uğurlucan, "Bize 'Cumhuriyet kurulacak, Cumhuriyet Bayramı olacak' dediler. Şenlik oldu, çalgılar oldu, şiirler okundu" dedi.
Asırlık çınarlar Cumhuriyet'i anlattı
Yaşları bir asra ulaşan nine ve dedeler, emeklemeye birlikte başladıkları Cumhuriyet'i anlattı. 100 yaşındaki Hadice Uğurlucan, "Bize 'Cumhuriyet kurulacak, Cumhuriyet Bayramı olacak' dediler. Şenlik oldu, çalgılar oldu, şiirler okundu" dedi.
1/16Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesinde 1 Haziran 1916'da doğduğunu ve hiç okula gitmediğini ifade eden Hadice Uğurlucan, "Ayıptı, kızlara okul yoktu. Onun için okul yazarlığım yok. Teyzemin oğluyla evlendim. Üç günlük nişanlıyken askere gitti." dedi.
2/16Uğurlucan, eskiden yeni doğan çocukların nüfusa hemen kaydettirilmediğini anımsatarak, kardeşinin ve kendisinin nüfusa kayıt ettirilme hikayesini şöyle anlattı:
3/16"Bizim oraya mektep açılmış, öğretmen gelmiş. Okumayan çocukları orada okutmak istemişler. Kardeşim bir gün eve geç geldi. Babam 'Nerede kaldın oğlum?' diye sordu. 'Baba buraya mektep açılmış. Ben oraya gittim seyrettim. Yarın gidip kayıt olacağım, okuyacağım' dedi.
4/16Babam, 'Ne mektebi oğlum? Oraya gitmeyeceksin' diyerek kızdı. Ertesi gün gitmiş, kayıt olmuş. 'Beni babam öldürse de gider okurum' demiş. Babam da bizi nüfusa kaydettirmeye gitmiş. Beni büyük, onu küçük yazdırmak istemiş. Nüfus memuru, 'Bu, kızı evlendirmek için büyük yazdırıyor' demiş. Nüfus memuru, bizi mahkemeye verdi, nüfusumuzu vermedi. Üç defa mahkemeye çıktık. En son üç şahit istediler. Bir de doktor raporu istediler."
5/16Ailesinin anlattığına göre 17 yaşında evlendiğini belirten Uğurlucan, "Bize 'Cumhuriyet kurulacak, Cumhuriyet Bayramı olacak' dediler. Öğretmenler, çocuklara giymeleri için elbise verdi. Şenlik oldu, çalgılar oldu, şiirler okundu. Ama ben gitmedim, duydum. Şimdiki gibi tören yaptılar. 'Neyin nesi bu?' diye sorulduğunda 'Artık bundan sonra Türkiye'de Cumhuriyet Bayramı her sene olacak' dediler. Onu hatırlıyorum." dedi.
6/16Uğurlucan, o dönemde haberlere ulaşmakta yaşadıkları sıkıntılara değinerek, Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde ikamet ettikleri zamanlarda askeriyenin radyosunu dinlemeye giden eşinin, evde kendilerine anlattıklarını anlamakta güçlük çektiklerini dile getirdi. Eşinin haberleri, evde kendilerine anlatmasını o zamanlarda tuhaf karşıladığını belirten Uğurlucan, şimdi haberleri kaçırmamak çaba sarf ettiğini vurguladı.
7/16Mustafa Kemal Atatürk'ü görme şansının olmadığını ancak eşinin askerde Atatürk ile bir arada bulunduğunu kaydeden 100 yaşındaki Uğurlucan, 10 Kasım 1938 gününe ilişkin, "Evin karşısında askeriye vardı. Baktık, bayraklar yarıya indirilmiş. Beyime 'Bu bayraklar neden yarıya indirilmiş?' diye sordum. 'Atatürk, ölmüş. Onun için bayraklar yarıya indirilmiş' dedi. Herkes matemdeydi, üzüntülüydü." ifadelerini kullandı.
8/16"Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak da arabanın üstünde milleti selamlarlardı" Bala’nın Tolköy köyünde 1921 yılında doğduğunu belirten Mehmet Kılıç, babasının iyi bir hafız, annesinin ise hayvanlarla ilgilenen bir ev kadını olduğunu söyledi.
9/16Kılıç, köylerinde öğretmen olmamasından dolayı okuma yazmayı ancak askerde öğrenebildiğini ifade etti.
10/1629 Ekim 1923’te Cumhuriyet'in ilanının ardından Mustafa Kemal Atatürk’ün her yıl aynı günün Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanmasını istediğini belirten Kılıç, katıldığı bir Cumhuriyet Bayramı kutlamasında Atatürk’ü görme anını şöyle anlattı:
11/16"Hipodrom'da gördüm. Cumhuriyet Bayramı vardı. Başka nerede göreceğiz Atatürk’ü? Köyden eşeklerle yola çıktık. Yarım çarık, yarım ayakkabı ile kimi de ayaklarına keçe dolardı. Azıklarını alırlardı. Elmadağı’na çıktıklarında akşam olurdu. Yağbattal’ın üstünde kalırlardı. Hoca ezan vermeden evvel kalkardık. Ankara’ya girerdik, güneş doğardı. Eşekleri Ahmet Çavuş’un hana koyarlardı, doğru Hipodrum’a giderlerdi Atatürk’ü görmek için. Ordu geçerdi, sonra Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak da arabanın üstünde milleti selamlarlardı. Millet ayağa kalktı, heyecanlandı. Atatürk’ü görünce gözyaşı döktüler. Nerede o Atatürk, nerede o Cumhuriyet? Millet tezahürat yapardı ‘Şa şa şa çok yaşa Kemal Paşa’ diye. Çok sevilen bir adamdı. Allah rahmet eylesin. Bir tek orada gördüm.”
12/16O günü Hipodrom’da geçirdiklerini ifade eden 95 yaşındaki Kılıç, “Ordu olmasaydı işimiz haraptı. Allah razı olsun sahip olan ordumuzdan, Allah güç kuvvet versin. Onların sayesinde şimdi biz ekmek yiyoruz. Yoksa bu silah tutanların ellerine kalsaydık, halimiz nice olurdu Allah korusun. Yine Allah milletten razı olsun memleketine, devletine sahip çıktı. Ne yapacak daha millet?” diye konuştu.
13/16Kılıç, haberlere köylerine çok nadir gelen gazetelerden babasının okumasıyla ulaştıklarını söyleyerek, Atatürk’ün fabrika kurduğunu, orman çiftliğini kurduğunu, yeni motor aldığını babasından dinlediklerini kaydetti. Kılıç, imkansızlıklar içindeki insanların Cumhuriyet'e olan sevgilerinin kaynağının "Atatürk" ve "ordu" olduğunu belirtti. Cumhuriyet öncesi döneme ilişkin yakınlarından en çok Çanakkale Savaşı hikayeleri duyduğunu ifade eden Kılıç, köylerinde hane sayısının 80’den 5’e düştüğünü ve kocasız kalan kadınların perişan olduklarını anlattı.
14/16"Kara sabanla sürdüğümüz tarlalar, gözümün önünden gitmiyor" Kılıç, Atatürk’ün Ankara’ya ilk gelişinde Hacı Ali Rıfat Tolluoğlu, Cafer Tayyar, Fuat Börekçi ve Ankara’nın birkaç ileri geleni tarafından Dikmen’de karşılandığını anımsatarak, şöyle devam etti: “Atatürk, ikametini Bala’dan alıyor. İlk geldiğinde, Beynam köyünde kalıyor. Atatürk demek Cumhuriyet demek, Cumhuriyet demek Atatürk demek. Bundan ötesi yok ki. Cumhuriyet denilince aklıma eski günler geliyor. Kara sabanla sürdüğümüz tarlalar, hiçbir zaman gözümün önünden gitmiyor. Çift sürerdik, tohum ekerdik, akşam eve geldiğimizde hayvanların bakımını yapardık.”
15/16