ABD, silah satışını durdurdu! Erdoğan'dan sert tepki
ABD yönetimin, korumaları için yapılması planlanan 1.2 milyon dolarlık silah satışını öngören bildirimi geri çekmesine Cumhurbaşkanı Erdoğan sert tepki gösterdi. Erdoğan, "Biz paramızla sizlerden silah alamazken, siz niçin parasız olarak bu terör örgütlerine bu silahları veriyorsunuz" dedi.
ABD, silah satışını durdurdu! Erdoğan'dan sert tepki
Giriş Tarihi: 19.9.2017 10:55 Güncelleme Tarihi: 19.9.2017 17:16
Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığı korumalarının kullanması için ABD ile yapılan silah anlaşması, Trump yönetimi tarafından geri çekildi. ABD'de bulunan Erdoğan'dan karara tepki geldi.
Associated Press haber ajansı, ismini vermek istemeyen ABD'li bir kongre üyesine dayandırdığı haberinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumalarına alınacak 1.2 milyon dolarlık silahın satışı için ABD kongresine sunulan teklifin geri çekildiğini bildirdi.
Habere göre, ABD Dışişleri Bakanlığı silah satışı için kongreye sunduğu tasarıyı resmen geri çekti. Tasarı, New Hampshire merkezli silah şirketi Sig Sauer'in ABD hükümetinden silah satışı için onay istemesi üzerine kongreye sunulmuştu. Tasarının geri çekilme talebinin de yine şirketten geldiği belirtildi.
Şirketin silah satışı için onay talebini, Türk tarafının satışın gerçekleşeceği yönündeki beklentisini yitirmesi üzerine geri çektiği ifade edildi.
ABD Ortadoğu'da dağıttığı silahları kaybettiPentagon ve ABD Savunma Bakanlığı raporları ABD tarafından Irak ordusuna verilen silahların kaybolduğunu ortaya çıkardı. Kaybolan veya ABD tarafından izi kaybettirilen silahlar üç döneme ait. ABD bu yaşanan olayların ardından geçtiğimiz günlerde PKK'nın Suriye kolu olan PYD'ye 70 TIR dolusu silah verip bu silahlar için de Türkiye'ye güvence vermişti. Fakat geçmişte görüldüğü gibi ABD hükümetinin sözde terör örgütlerini bitirmek için verdiği bu silahların her zaman terör örgütlerinin eline geçtiği bilinmektedir. ABD'nin bu silahların terör örgütlerinin eline geçmesinde bir rızasının olup olmadığı her zaman bir tartışma konusu olmuştur. ABD'nin bu olaylar karşısından yaptığı açıklamalar hiç bir zaman tatmin edici olmamıştır.
ABD Ortadoğu'da dağıttığı silahları kaybettiABD Ortadoğu'da dağıttığı silahları kaybetti
Pentagon ve ABD Savunma Bakanlığı raporları ABD tarafından Irak ordusuna verilen silahların kaybolduğunu ortaya çıkardı. Kaybolan veya ABD tarafından izi kaybettirilen silahlar üç döneme ait.
ERDOĞAN: TERÖR ÖRGÜTLERİNE VERİYORSUNUZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumaları, geçen Mayıs'taki ABD ziyareti sırasında göstericilere müdahale etmiş ve ABD'li siyasetçiler, Erdoğan'ın korumalarına tahsis edilecek silahların Türkiye'ye satışının durdurulmasını istemişti.
"PARAMIZLA SİLAH ALAMAZKEN..."
Amerikan PBS kanalına mülakat veren Erdoğan ise ABD Kongresi'nde korumalara silah satışını sağlayan yasanın geri çekilmesi konusunda, terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı olan YPG'ye ABD'nin yaptığı silah yardımını hatırlatarak, "Biz paramızla sizlerden silah alamazken, siz niçin parasız olarak bu terör örgütlerine bu silahları veriyorsunuz" dedi.
Cumhurbaşkanı, "Biz bu sorularımızın cevabını bulamadığımız için stratejik ortak olarak bundan üzüntü duyuyoruz" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı korumalarının kullanması için ABD ile yapılan silah anlaşması, Trump yönetimi tarafından skandal bir kararla geri çekildi. AP haber ajansı, ismini vermek istemeyen ABD'li bir kongre üyesine dayandırdığı haberinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumalarına alınacak 1.2 milyon dolarlık silahın satışı için ABD kongresine sunulan teklifi ABD Dışişleri Bakanlığı'nın geri çekildiğini duyurdu. Tasarı, New Hampshire merkezli silah şirketi Sig Sauer'in ABD hükümetinden silah satışı için onay istemesi üzerine kongreye sunulmuştu. Haberde,tasarının geri çekilme talebinin de yine şirketten geldiği belirtildi. Şirketin silah satışı için onay talebini, Türk tarafının satışın gerçekleşeceği yönündeki beklentisini yitirmesi üzerine geri çektiği ifade edildi.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumaları, geçen mayıstaki ABD ziyareti sırasında PKK'lı göstericilere müdahale etmiş ve korumalar hakkında dava açılmıştı. ABD'li siyasetçiler, Erdoğan'ın korumalarına tahsis edilecek silahların Türkiye'ye satışının durdurulmasını istemişti.
KARARA ERDOĞAN SERT TEPKİ GÖSTERDİ
Amerikan PBS kanalına mülakat veren Cumhurbaşkanı Erdoğan ise ABD Kongresi'nde korumalara silah satışını sağlayan yasanın geri çekilmesi konusunda, terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı olan YPG'ye ABD'nin yaptığı silah yardımını hatırlatarak, "Biz paramızla sizlerden silah alamazken, siz niçin parasız olarak bu terör örgütlerine bu silahları veriyorsunuz" dedi.Cumhurbaşkanı, "Biz bu sorularımızın cevabını bulamadığımız için stratejik ortak olarak bundan üzüntü duyuyoruz" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı korumalarının kullanması için ABD ile yapılan silah anlaşması, Trump yönetimi tarafından skandal bir kararla geri çekildi. AP haber ajansı, ismini vermek istemeyen ABD'li bir kongre üyesine dayandırdığı haberinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumalarına alınacak 1.2 milyon dolarlık silahın satışı için ABD kongresine sunulan teklifi ABD Dışişleri Bakanlığı'nın geri çekildiğini duyurdu. Tasarı, New Hampshire merkezli silah şirketi Sig Sauer'in ABD hükümetinden silah satışı için onay istemesi üzerine kongreye sunulmuştu. Haberde,tasarının geri çekilme talebinin de yine şirketten geldiği belirtildi. Şirketin silah satışı için onay talebini, Türk tarafının satışın gerçekleşeceği yönündeki beklentisini yitirmesi üzerine geri çektiği ifade edildi.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumaları, geçen mayıstaki ABD ziyareti sırasında PKK'lı göstericilere müdahale etmiş ve korumalar hakkında dava açılmıştı. ABD'li siyasetçiler, Erdoğan'ın korumalarına tahsis edilecek silahların Türkiye'ye satışının durdurulmasını istemişti.
KARARA ERDOĞAN SERT TEPKİ GÖSTERDİ
Amerikan PBS kanalına mülakat veren Cumhurbaşkanı Erdoğan ise ABD Kongresi'nde korumalara silah satışını sağlayan yasanın geri çekilmesi konusunda, terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı olan YPG'ye ABD'nin yaptığı silah yardımını hatırlatarak, "Biz paramızla sizlerden silah alamazken, siz niçin parasız olarak bu terör örgütlerine bu silahları veriyorsunuz" dedi.Cumhurbaşkanı, "Biz bu sorularımızın cevabını bulamadığımız için stratejik ortak olarak bundan üzüntü duyuyoruz" ifadelerini kullandı.
FETÖ'cüler HDP ittifakını itiraf etti! Kastamonu'da FETÖ soruşturması kapsamında mahkemeye çıkan ceza infaz koruma memurlarının itirafları FETÖ-HDP ittifakını bir kez daha gözler önüne serdi.Kastamonu'da Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında hakkında dava açılan ceza infaz koruma memurunun yargılanmasına başlandı.
Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı ve "Silahlı terör örgütü üyesi olduğu" iddiasıyla tutuksuz yargılanan ceza infaz koruma memuru M.D. ile avukatı katıldı. M.D, duruşmadaki ifadesinde, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini söyledi.
"Başımızı açmamızı istediler"
Ankara'da kendisini örgüte ait bir eve yerleştirdiklerini anlatan M.D, şunları kaydetti:
"17-25 Aralık olduğunda ben çok fazla televizyon izlemiyordum. Daha çok ders çalışıyorduk. Bu süreci kendilerine göre anlatıyorlar, kendilerini haklı gösteriyorlardı. Ankara'da örgüt evinde kalırken başımızı açmamızı istediler. Ben bunu sorgulamaya başlayınca, 'Sizler altın nesilsiniz, siz bu ülkenin geleceği, medarı iftiharı olacaksınız. Başınız açık olacak ama giysiniz kapalı olduğu için çalıştığınız yerlerde diğer kadınlara örnek olacaksınız' dediler. Ben başımı açtım ama mümkün olduğunca dışarı çıkmamaya çalıştım."
"Gelip oy istedi"
Ankara'daki evlerine örgütte üst makamlarda olduğunu düşündüğü birinin geldiğini belirten M.D, "Seçimler öncesinde evimize gelen, ismini bilmediğim ve bir kez gördüğüm kişi oylarımızı HDP'ye vermemizi istedi. Bunun sebebini sorduğumda, 'HDP yüzde 10'u geçerse AKP Güneydoğu'dan aldığı oyları alamaz ve iktidara gelemez. AK Parti cemaatimizle uğraşıyor. Tekrar iktidara gelirse cemaat için kötü olur' dediler." ifadelerini kullandı.
FETÖ, HDP'ye böyle oy toplamış! Kastamonu'daki FETÖ soruşturması kapsamında hakim karşısına çıkan ceza infaz koruma memurunun ifadeleri FETÖ-HDP ittifakını gözler önüne serdi.Kastamonu'da Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında hakkında dava açılan ceza infaz koruma memurunun yargılanmasına başlandı.
Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı ve "Silahlı terör örgütü üyesi olduğu" iddiasıyla tutuksuz yargılanan ceza infaz koruma memuru M.D. ile avukatı katıldı. M.D, duruşmadaki ifadesinde, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini söyledi.
"Başımızı açmamızı istediler"
Ankara'da kendisini örgüte ait bir eve yerleştirdiklerini anlatan M.D, şunları kaydetti:
"17-25 Aralık olduğunda ben çok fazla televizyon izlemiyordum. Daha çok ders çalışıyorduk. Bu süreci kendilerine göre anlatıyorlar, kendilerini haklı gösteriyorlardı. Ankara'da örgüt evinde kalırken başımızı açmamızı istediler. Ben bunu sorgulamaya başlayınca, 'Sizler altın nesilsiniz, siz bu ülkenin geleceği, medarı iftiharı olacaksınız. Başınız açık olacak ama giysiniz kapalı olduğu için çalıştığınız yerlerde diğer kadınlara örnek olacaksınız' dediler. Ben başımı açtım ama mümkün olduğunca dışarı çıkmamaya çalıştım."
"Gelip oy istedi"
Ankara'daki evlerine örgütte üst makamlarda olduğunu düşündüğü birinin geldiğini belirten M.D, "Seçimler öncesinde evimize gelen, ismini bilmediğim ve bir kez gördüğüm kişi oylarımızı HDP'ye vermemizi istedi. Bunun sebebini sorduğumda, 'HDP yüzde 10'u geçerse AKP Güneydoğu'dan aldığı oyları alamaz ve iktidara gelemez. AK Parti cemaatimizle uğraşıyor. Tekrar iktidara gelirse cemaat için kötü olur' dediler." ifadelerini kullandı.
Mahkeme heyeti, eksiklerin giderilmesi için duruşmayı 3 Nisan'a erteledi.
Savcı Sayan, fındık için yürüyen CHP'lileri ti'ye aldı: Aldığım bilgiye göre... Eski CHP’li Savcı Sayan, fındık fiyatları için yürüyüş yapan CHP’lileri fena ti’ye aldı.YENİAKİT.COM.TR - CHP’nin yanlış politikaları nedeniyle partiden istifa eden Savcı Sayan, fındık fiyatları için yürüyüş düzenleyen CHP’lilerle dalga geçti. Sosyal medya hesabı Twitter üzerinden bir mesaj yayınlayan Sayan, “CHP'den aldığım bilgiye göre, KK'nın yürüyüş programı aşağıdaki gibidir. Fındık-Fıstık-İncir-Üzüm-Sonunda KABAK'la bitirecekmiş.” dedi.
Bilindiği gibi başını Kemal Kılıçdaroğlu’nun çektiği grup, casusluk suçu nedeniyle tutuklanan Enis Berberoğlu için de geçtiğimiz aylarda Ankara’dan İstanbul’a sözde adalet yürüyüşü düzenlemişti.
ABD, PKK'nın Suriye kolu YPG'nin de içerisinde yer aldığı DSG'ye ağır silah ve zırhlı araç yardımını sürdürüyor.
Konuyla ilgili konuşan DSG'den bir yetkili ABD'nin kendilerine gönderdikleri silah ve zırhlı araçların bu sabah ulaştığını belirterek,"ABD, Rakka operasyonu kapsamında bize zırhlı Hummer araçları ile ağır silahlar gönderdi. Geçen hafta ise Deyr ez Zor operasyonu için göndermişti. Bugün bize ulaşan silahlar içerisinde ısı güdümlü füzeler, otomatik makineli tüfekler, doçkalar, dürbünler ve havan topları var. Silahlar ve zırhlı araçlar (Kuzey Irak) karayoluyla Semelka Sınır Kapısı'ndan Rojava'ya sokuldu. Oradan da tırlarla Rakka'nın doğusu ve güneyindeki DSG mevzilerinin yakınlarına bırakıldı. Silahlar ve zırhlı araçlar 120 tırla geldi" dedi.
Emeklilik için yeterli primi olmayanların yaşlılıkta maaş imkanı var. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan ve aylık geliri düşük olanlara, devlet tarafından 65 yaş aylığı altında maaş bağlanıyor. 65 yaşın üstündeki bu kişilere 3 ayda bir maaş ödeniyor. Mevcut maaşın aylık tutarı 251.48 lira, 3 aylık tutarı da 754.45 lira. 65 yaş aylığı memur maaşlarına endeksli.
ZAM OCAK İTİBARIYLA
Ağustos’taki toplu sözleşmede memurlara ilişkin aylık katsayılarının belirlenmesiyle, bu ödemede önümüzdeki 2 yılda yaşanacak artışlar da belli oldu. Buna göre; halen 3 ayda bir verilen 754.45 liralık ödeme; Ocak 2018’de 784.64 liraya, Temmuz 2018’de 812.10 liraya, Ocak 2019’da 844.59 liraya, Temmuz 2019’da ise 886.82 liraya yükselecek.
ÜCRETSİZ SAĞLIK DA VAR
65 yaş aylığı; Mart, Haziran, Eylül, Aralık olmak üzere 3’er aylık dönemler halinde ödeniyor. Bu aylığı almaya hak kazanan kişiler, sağlıktan da ücretsiz olarak yararlanıyor. 65 yaş aylığından yararlanmak için adresin bağlı bulunduğu kaymakamlıklardaki ‘Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na başvurmak gerekiyor. Başvuru formu, Aile Bakanlığı’nın internet sitesinde var.
ÜÇ ŞARTI BULUNUYOR
65 yaş aylığı alabilmek için 3 şart bulunuyor. İlk şart, 65 yaşını doldurmuş olmak. İkinci şart ise hiçbir sosyal güvencenin bulunmaması. Yani emekli olan, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) dul veya yetim aylığı alan, bir işte çalışanlar 65 yaş aylığı alamıyor. Bunun yanında, nafaka alan kişiler de 65 yaş aylığından yararlanamıyor.
GELİR SINIRI 423 LİRA
65 yaş aylığı alabilmek için üçüncü şart ise gelir şartı. Gelir hesabında daha önceden hane içindeki herkesin gelirine bakılıyordu. Artık 65 yaş aylığı bağlanacak kişinin, sadece kendisi ile eşinin geliri dikkate alınıyor. Bu yıl itibarıyla kişi başına düşen aylık gelir 423.58 TL’nin altında olanlara aylık bağlanabiliyor.
Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı'nın FETÖ/PDY soruşturması kapsamında Kapaklı İlçesi eski Emniyet Müdürü Mehmet Ali Barın, hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
Gözaltına ve adliye sevk edilen Barın, mahkemede adli kontrol şartıyla ile serbest bırakıldıktan sonra meslekten ihraç edildi.
30 TEMMUZ 2016'DAN BERİ ARANIYORDU
Sürdürülen soruşturma kapsamında hakkında yeniden yakalama çıkarılan Mehmet Ali Barın, 30 Temmuz 2016 tarihinden bu yana aranıyordu. İzine rastlanılamayan Barın'ı arama çalışmalarını sürdüren Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube kipleri, İstanbul'da bulunduğunu belirledi.
Polis, Barın'ın İstanbul'da saklandığı evi de tespit ederek operasyon düzenledi. Eski emniyet müdürü Barın ile evde bulunan ve Kapaklı İlçesi'nde yaşadığı belirlenen B.G., de gözaltına alındı. Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü'ne getirilen Barın ile yanındaki B.G.'nin soruşturması sürüyor.
'Yalnız Kurt'lar ele geçirildi Mardin'de düzenlenen operasyonda terör örgütü DAEŞ'in 'Yalnız Kurt' olarak adlandırdığı kişiler ele geçirildi.Edinilen bilgilere göre, Mardin Emniyet Müdürlüğü ile MİT Bölge Başkanlığınca gerçekleştirilen ortak çalışmada, terör örgütü DEAŞ’ın, merkez Artuklu ile Mazıdağı ilçelerinde “Yalnız kurt” olarak adlandırılan, uyuyan ve birbirinden bağımsız iki ayrı hücresine operasyon düzenlendi. Artuklu ilçesinde düzenlenen operasyonda, Hüseyin A.S. adlı şahıs ile aynı evde kalan ve Suriye’de DEAŞ faaliyetleri kapsamında hareket edip, çatışmalarda yaralanarak, tedavi olduktan sonra buraya geldiği belirlenen M. isimli şahıs yakalandı. Çatışma bölgeleriyle bağlantılı olduğu değerlendirilen şahsın kaldığı yerde yapılan aramada, çok sayıda dijital malzeme ve doküman ile 1 adet siyah renkli kar maskesi ele geçirildi. Mazıdağı ilçesinde bugün düzenlenen operasyonda ise DEAŞ içerisinde faaliyet yürüttüğü tespit edilen Abdurrahim E.H. ile aynı ikamette bulunan Ubeyde H. isimli şahıs gözaltına alındı.
İran, Musul'u Şiileştirmeye çalışıyor! Musul'un doğusundaki Bartalla beldesinde İran'ın desteğiyle okul açıldı.Musul'un doğusundaki Bartalla beldesinde İran'ın desteğiyle okul açıldı.
Musul'un doğusunda bulunan Bartalla beldesinde İran tarafından yaptırılan ve geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan okul tartışmalara sebep oldu. Musul'un DAEŞ'ten geri alınmasının ardından kentteki Sünni çoğunluğa yönelik devam eden baskı ile birlikte bu tip uygulamalar akla bölgede bir demografik değişimin mi planlandığı sorularını getiriyor
Bartalla beldesinde açılışı yapılan "İmam Humeyni" okulu:
"İran İslam Cumhuriyeti'nin hediyesidir"
Bölgede açılışı yapılan okula asılan pankartta "İran İslam Cumhuriyeti'nin hediyesidir yazısı yazılırken okulun isminin de "İmam Humeyni" olması dikkat çekiyor.
Irak ve İran bayrakları yan yana
Açılışının yapıldığı sırada okulun kapısına Irak ve İran bayraklarının asılmış olduğu görülüyor. Musul vilayeti eski valisi ve Ninova Muhafızları Komutanı Esil Nuceyfi ise yaptığı açıklamada bölgede "İmam Humeyni" adına bir okulun açılmasını "provokasyon" olduğunu söyledi.
Kentte Sünnilere yönelik baskı artmış durumda
Bağdat hükümeti güçleri ve İran destekli Haşdi Şaabi tarafından gerçekleştirilen operasyonla DAEŞ'ten geri alınan Musul kentinde hayat halen normale dönmüş değil. Hükümet güçleri kent merkezinde halen keyfi tutuklamalar düzenlerken, çoğunluğu Sünni olan kentte yaşayan siviller potansiyel birer DAEŞ'li olarak görülüyor.
Kentte DAEŞ'e yardım ve yataklık ettiği gerekçesiyle tutuklanan erkeklerin nereye götürüldüğünün bilinmediğini ifade eden aileleri, tutuklamaların kentin batı yakasındaki operasyonların sürdüğü sırada başladığını belirtiyorlar.
ABD işgaliyle başlayan Şiileştirme süreci
2003 yılında ABD'nin Irak'ı işgal etmesiyle başlayan Şiileştirme sürecinden ilk olarak Bağdat'da görülmüştü. İşgalin ardından Bağdat'ın yönetimi İran ile yakın ilişkilere sahip bir yapıya teslim edilmiş, ardından kentte hızlı bir demografik değişim baş göstermişti.
2016 yılı ekim ayında ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin desteğiyle başlatılan ve yaklaşık 9 ay süren Musul operasyonunun ardından kentin bu şekilde bir demografik değişime uğratılmasından endişe ediliyor.
Musul operasyonunun ardından Bağdat hükümeti güçleri ve Haşdi Şaabi milislerinin kent merkezinde DAEŞ mensubu olduğu iddia edilen kişileri herhangi bir yargılama sürecine tabi tutmaksızın infaz ettiği görüntüler kamuoyuna sızdırılmıştı.
Mepa News
İsrail, Suriye'de İHA düşürdü! İsrail ordusu, işgal altındaki Golan Tepeleri üzerinden İsrail hava sahasına sızmaya çalışan bir İnsansız Hava Aracı'nı düşürerek engellediğini açıkladı.Ordudan yapılan yazılı açıklamada, "Golan Tepeleri üzerinden İsrail hava sahasına sızmaya çalışan bir İnsansız Hava Aracı'nı (İHA) düşürerek engelledik." ifadesine yer verildi.
Açıklamada söz konusu İHA'nın "İran yapımı olduğu ve Hizbullah tarafından kullanıldığı" da belirtildi.
Suriye'de iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana zaman zaman Suriye ve Golan Tepeleri'nden topraklarına roket atıldığını ileri süren İsrail, rejime muhalif örgütlere, İran destekli Hizbullah güçlerine ve rejime ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.
İsrail, Suriye'ye ait Golan Tepeleri'ni 1967'den bu yana işgal altında tutuyor.
KUDÜS/AA
Avrupa Parlamentosu'ndan Türkiye uyarısı: Ölümcül hata olur AP Türkiye Forumu Genel Sekreteri Laura Batalla, Türkiye ile müzakerelerin sonlandırılmasının AB için "ölümcül bir stratejik hata" olacağını vurguladı.Almanya Başbakanı ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) lideri Angela Merkel ve rakibi Sosyal Demokrat Parti (SPD) lideri Martin Schulz’un katıldıkları televizyon programında Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerine ilişkin yaptıkları açıklamalara değinen Batalla, AB'ye üye ülkelerin birçoğu arasında AB-Türkiye müzakerelerinin askıya alınmasına yönelik görüş birliği olmadığına işaret etti.
Batalla, "Almanya’da Schulz ve Merkel’in Türkiye-AB müzakerelerinin askıya alınmasına yönelik açıklamaları, haftaya Almanya’da yapılacak seçimler çerçevesinde değerlendirilmeli." ifadesini kullandı.
Gelecek ay düzenlenecek AB Konseyi zirvesinde Türkiye-AB ilişkilerinin gündeme geleceğini anımsatan Batalla, Almanya'da seçimler bittikten sonra Türkiye’ye yönelik sert tutumunun devam etmeyebileceğini söyledi.
Birliğin önemli ülkelerinden Fransa'nın Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını istememesinin önemine dikkati çeken Batalla,"Taraflar arasında çok fazla ortak çıkar var. Müzakerelerin askıya alınması iki taraf için de kayıp olur. Türkiye ve AB, son derece birbirine bağlı." diye konuştu.
''MÜZAKERELERİN ASKIYA ALINMASI AB İÇİN ÖLÜMCÜL BİR STRATEJİK HATA OLUR''
Batalla, "Türkiye-AB müzakereleri kesinlikle askıya alınmamalı ve onlandırılmamalı. Bu AB açısından ölümcül stratejik bir hata olur." vurgusunu yaptı.
Türkiye ile AB arasındaki müzakere sürecinin Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin resmi olarak başladığı 2005 yılından çok daha geriye gittiğini hatırlatan Batalla, "Esasen Türkiye, 1959'dan bu yana AB’nin kapısını çalıyor. Türkiye için AB üyeliği hep öncelikli dış politika esaslarından biri olagelmiştir." diye konuştu.
Türkiye'nin müzakere sürecinde AB'nin kendisine dürüst ve adil davranmadığı hissini dile getiren Batalla, bu durumun da Türk tarafında hayal kırıklığına neden olduğunu ve kamuoyu nezdinde AB üyeliğine desteği azalttığını belirtti.
Batalla, "AB, müzakere sürecine dürüst ve inandırıcı bir şekilde devam etmek için yeni bir yol tayin etmelidir. Fasılların açılmaması ve sürecin siyasileştirilmesi nedeniyle müzakere süreci çıkmaza giriyor." dedi.
AP'nin temmuz ayında Türkiye’deki siyasi durum nedeniyle müzakere sürecinin ilk etapta geçici süreliğine dondurulması ve daha sonra da askıya alınmasını tavsiye ettiğini hatırlatan Batalla, diğer yandan AP'nin Türkiye’nin AB üyeliğini her zaman çok güçlü bir şekilde desteklediğini unutmamak gerektiğini söyledi.
Batalla, son dönemde AP'de Türkiye’nin hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan haklarına ilişkin prensiplerde ilerleme kaydetmediği ve sorumluluklarını yerine getirmediğine dair bir görüş oluştuğunu belirtti.
AB’nin Türkiye’deki demokratikleşme sürecine katkıda bulunabilmesi için müzakerelerin önemli bir araç olduğuna dikkati çeken Batalla, sözlerine şöyle devam etti:
"AB, tek taraflı olarak Türkiye'nin üyelik sürecini sonlandırırsa bu Türkiye’de AB’nin başından beri Türkiye’nin üyeliği ve entegrasyonu konusunda ciddi ve dürüst olmadığı düşüncesini pekiştirir. Türkiye-AB müzakerelerinin sonlandırılması kararı da iki tarafın birlikte alacağı bir karar olmalıdır. Ancak ben bu noktaya geldiğimizi düşünmüyorum."
''AÇIK VE DÜRÜST BİR DİYALOG ŞART''
Batalla, Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin belki de 2005 yılından bu yana en düşük seviyede olduğunu söyledi. İlişkileri düzeltmek ve geliştirmek için basit bir yöntemin "açık ve dürüst bir diyalog inşa etmek" olduğunu belirten Batalla, tarafların birbirini anlaması gerektiğini vurguladı.
AB açısından Türkiye’de demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları alanlarında olumlu adımların atılmasının da ilişkilere katkıda bulunacağını savunan Batalla, bunun AB'nin tutumunda değişikliğe sebep olacağını kaydetti.
"AB’nin de son zamanlarda Türkiye’nin çok zor bir dönemden geçtiğini anlaması gerekiyor." diyen Batalla, Türkiye'nin sadece geçen seneki darbe girişiminden değil, aynı zamanda farklı terör örgütleri tarafından düzenlenen saldırılarından dolayı da zor bir dönemden geçtiğini ifade etti.
Darbe girişimini Türkiye’nin demokratik yollardan seçilen hükümetine karşı kabul edilemez bir saldırı olarak niteleyen Batalla, "Darbe girişimi, Türk demokrasisinin tarihi boyunca karşılaştığı en büyük sınamalardan biridir." dedi.
AB'nin darbe girişimini kınadığını ve Türk halkıyla birlikte olduğunu belirterek Türkiye ile dayanışma içinde olduğunu gösterdiğini aktaran Batalla, "Diğer yandan AB, Türk hükümetinin darbe girişimi sonrasındaki faaliyetlerinin kapsam ve boyutuna çok daha fazla odaklandı. Türkiye, çok zor bir dönemden geçiyor. Travma AB tarafından tam olarak anlaşılmadı." diye konuştu.
Batalla, AB'nin Türkiye tarafından atılan adımları daha iyi anlayabilmesi için ülkenin içinde bulunduğu durumu daha iyi algılaması gerektiğini savundu.
''FASILLARIN AÇILMAMASI SÜRECİ SİYASİLEŞTİRİLDİ''
AB’nin genişleme sürecinin teknik bir süreç olduğunu belirten Batalla, "Türkiye’nin durumunda bu süreç çok fazla siyasileştirildi." vurgusunu yaptı.
AB'nin Türkiye'yi eleştirdiği konularda ilerleme görebilmesi için "Yargı ve Temel Haklar" olan 23. faslı ve "Adalet, Özgürlük ve Güvenliğe" ilişkin 24. faslı açması gerektiğini savunan Batalla, "AB, fasılları açmayı Türkiye’ye bir ödül gibi takdim ediyor, oysa ki bu teknik olan müzakere süreci çerçevesinde bir zorunluluk." diye konuştu.
İzmir'deki askeri casusluk dosyasında kumpas kuranlar ve FETÖ'nün mahrem imamlarına yönelik açılan 102 sanıklı davada yargılama devam ederken, Deniz Kuvvetleri yapılanması imamlarından itirafçı sanık Haluk Samay, Ankara Samanyolu Koleji İvedik Kampüsü'nde Fethullah Gülen'in katılımı ile özel toplantılar yapıldığını anlattı.
TAMAMEN BOŞALTILIYORDU
Fethullah Gülen'in konakladığı ve görüşme yaptığı özel oda ile asansör, koridor, tüm giriş ve geçiş noktalarının izole edildiğini söyleyen Haluk Samay, binanın tamamen boşaltıldığını anlattı. Samay, "Bu tedbirler Gülen'in doğrudan üst rütbeli askeri personel ve MİT görevlileri ile yaptığı görüşmeler için alınırdı. Bu 5'inci kat toplantıları Fethullah Gülen 1999 yılında ABD'ye gidinceye kadar devam etti" dedi.
İzmir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına başlanan firari örgüt ele başı Fethullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 41'i tutuklu 102 sanıklı iddianamede FETÖ'nün Deniz Kuvvetleri yapılanması imamlarından olan itirafcı Haluk Samay'ın örgütün deşifresine yönelik çarpıcı ifadelerine yer verildi. Tutuksuz yargılanan Haluk Samay, FETÖ yapılanması içerisinde '5'inci kat' olarak nitelindirilen özel yerlerin İzmir, İstanbul ve Ankara'da bulunduğunu belirtti. İzmir'de Bozyaka Yamanlar Koleji, İstanbul FEM Dershaneleri Altunizade Şubesi ve Ankara Samanyolu Koleji İvedik Kampusu içerisindeki ek binanın 3, 4, 5'inci katlarında özel toplantılar yapıldığına işaret eden Samay, etkin pişmanlık kapsamında şunları söyledi:
"BİZZAT BEN GÖREV ALDIM"
"Bu katlarda otel tarzında toplantılara katılımcı il imamlarının kalacağı özel odalar, sohbet ve istişare toplantı salonları ve Fethullah Gülen için hazırlanmış konaklama ve görüşme odası bulunuyordu. İstanbul'daki dershanenin 5'inci katında Fethullah Gülen ve ülke imamlarının katılımıyla toplantı yapılırdı. Ankara ve İzmir'de ise il imamları, eyalet ve il mütevellileri bulunurdu. Ankara'daki 5'inci kat toplantılarına 5 kere katıldım. 1995- 97 yılları arasında bir dönem semt sorumlusu bir dönemde ve bölge sorumlusu olarak Ankara toplantılarının organizasyonunda bizzat ben görev aldım. Bu toplantılar 4 gün sürerdi. İl imamları toplantısı, her akşam Fethullah Gülen'in bizzat kendisi tarafından mütevellilere verilen sohbet programı, Gülen'in siyaset ve bürokrasi içerisinden gelen önemli kişiler ile birebir toplantıları yapılırdı. Toplantı sürecinin 1 gününde Cevdet Türkyolu'nun talimatı ile Fethullah Gülen'in konakladığı ve görüşme yaptığı özel oda ile binanın girişinden koridorlara ve zemin kattan üst kata direkt çıkan asansör olmak üzere özel odanın bulunduğu koridorla birlikte tüm giriş ve geçiş noktaları izole edilerek bina içerisinde bulunan görevlilerde dahil olmak üzere arındırılmak suretiyle boşaltılırdı. Bu tedbirler Fethullah Gülen'in doğrudan üst rütbeli askeri personel ve MİT görevlileri ile özel olarak yapılan görüşmeler için alınırdı. Mehmet Hanefi Sözen, Murat Karabulut ve Rıdvan Akovalı isimli FETÖ mensubu kişiler kendi sorumluluğundaki FETÖ yapılanmasında yer alan üst rütbeli askeri personel ile birebir Fethullah Gülen'le görüşmeler yapardı. Her görüşme esnasında odada Fethullah Gülen, isimlerini verdiğim bu üç kişiden birisi ve sorumluğunda olan üst rütbeli askeri personel bulunurdu. Bu görüşmeler üçlü şekilde devam ederdi."
Samay, bu görüşmelere gelen sivillerin askeri personel olduğunu bunlar gelmeden önce Cevdet Türkyolu'nun "Hususi şahıslar gelecek" diye tanımlaması nedeniyle bunların üst rütbeli askeri isimler olduğunu bildiğini anlattı. Samay, şöyle dedi:
HUSUSİ ŞAHISLAR
"Hususi şahıslar ise FETÖ yapılanması içerisinde üst rütbeli Askeri personel olarak ya da MİT görevlisi olarak tabir edilen kişilerdi. Bu hususi şahısların birbirleri görmemeleri için araçla binaya geliş gidiş saatlerini biz ayarlardık. Bu irtibatı da dahili telefonla kampüs giriş kapısında bulunan güvenlikçi ile irtibat kurarak araç plakalarına göre organize ederdik. Görüşmeye gelecek hususi şahıslar için eyalet mütevellilerinin kendi araçları alınırdı. Bu araçlar ile getirilecek askeri personel dışarıda belirlenen gizlilik içerisinde uygun noktadan alınarak kampüse getirilirdi. Hatta hatırladığım kadarıyla o dönem işadamı Akın İpek, Verdal Hosta ve Zafer Macit'in kendilerine ait araçlarının askeri personelin getirilmesinde kullanıldı. Gelen bu askeri personelin isim sorgulaması yapılmazdı. Kim olduklarını sadece yanlarında gelen hususi sorumlusu ve Fethullah Gülen bilirdi. Bu 5'inci kat toplantıları 3 büyük ilde Fethullah Gülen 1999 yılında Amerika 'ya gidinceye kadar devam etti. 1998 yılı Haziran ayında ben bölge sorumluluğumdan Hususi birime yani Deniz Kuvvetleri personelini takip ve sorumluluğu görevine geçtiğim için bu organizasyonlarda görev almadım."
Yozgat’ta Bozok Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni’ne katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Türkiye’nin bölgesel ve küresel güç olması konusunda üniversitelerin büyük katkısının olduğunu söyledi. Bozdağ, “Bugün Türkiye savunma sanayindeki yerlileştirme oranını daha yukarılara çekebilmiş olsaydı biz daha farklı bir yerde olurduk. Son günlerde insanız hava araçları (İHA) üzerinden yürütülen tartışmalara baktığınızda esasında insansız hava aracının Türk mühendislerinin eseri olmasından dolayı rahatsızlık var. Yerli olmasından dolayı rahatsızlık var. 2002’de Türkiye’nin savunma sanayideki yerlilik oranı yüzde 20’ydi bugün yüzde 65’e geldi. Biz bunu yüzde 80-85’lere kadar taşıyabiliriz. Onun için bu konuda kararlı adımlar atmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin Makine Kimya Enstitüsünde silah sanayide çalışan pek çok mühendisin nasıl öldüğüne dair haberleri hep duydunuz. Ne zaman bir adım atılsa bir bakıyorsunuz bir olay oluyor. Ama çok zeki çok çalışkan, herhangi bir psikolojik sorunu olması mümkün olmayan kıymetli evlatlarımız bir bakıyorsunuz intihar etmiş. Üzerine giden oldu mu yok. Ama şimdi bütün bunların hepsinin üzerine gidiyoruz ve bu alanda çalışan herkesi hem daha iyi koruyoruz hem de her tarafı dört gözle takip ediyoruz. Savunma sanayi konusunda üniversitelerimizle, savunma sanayimizle, iş adamlarımızla iş birliği ile geleceğe Türkiye’yi taşımamız lazım” ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE’NİN DÜNYADA VE BÖLGEDE DAHA GÜÇLÜ OLMASINA YOL AÇACAK"
Türkiye’nin S-400 füzelerini almak istemesine herkesin karşı çıktığını da söyleyen Bozdağ, “Benim hava savunma sitemim olmasın mı? Havadan bir füze atıldığında Türkiye olarak bu füzeyi etkisiz hale getirecek bir savunma aracına sahip olmayayım mı? Şimdi bakın Suriye’de karışıklık var, Almanya Hollanda ve değişik NATO ülkeleri yardım ettiler, geçirdiler. Biz diyoruz ki kendimiz yapalım. Bizim paramız var. Alalım olmaz diyorlar. Siz verin sizden alalım olmaz. O zaman biz başkasından alalım gene olmaz. Biz kendimiz üretmek istiyoruz. Başkasından alalım o da almaz. Ne yapacağız biz o zaman başımıza bir felaket geldiği zaman sizin kapınızda yalvar yakar mı olacağız. Elimizde imkanlarımız var biz kendi imkanlarımızla bu adımı atabiliriz ve atıyoruz. Allah’ın izniyle de attık. Anlaşma imzalandı kaporalar verildi ve Türkiye S-400 füzesini alacak ve hava savunma sistemini bununla daha da güçlü hale getirecektir. Pek çok konuda bilim adamlarımızın üreteceği katkılarla biz iyi şeyler yapacağımıza inanıyorum. Savunma sanayi alanında ülkemizin güçlenmesi Türkiye’nin dünyada ve bölgede daha güçlü olmasına yol açacak. Sadece ekonomimiz yetmez bu alanda da çok güçlü olmamız lazım. Bunun üzerinde ciddiyetle durduk durmaya da devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Bahçeli'den flaş açıklama: Başka çare ve çıkış yoktur 19 Eylül Gaziler Günü dolayısıyla mesaj yayınlayan MHP Lideri Bahçeli, 25 Eylül referandumuna geniş yer ayırdı.Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı (MHP) Devlet Bahçeli, 25 Eylül referandumu yoluyla Kerkük’e vurulmak istenen pranganın sökülüp atılacağını, milli güvenliğimize yönelen aşırı tehdit ve karşı saldırılara milli kenetlenme, kardeşlik ve gazilik hukukuyla karşı koyulacağını söyledi.
MHP lideri Bahçeli, Gaziler Günü münasebetiyle yayınladığı mesajında, Türk milletinin beka mücadelesinin, istiklal müdafaasının en şiddetli sayfalarından birisinin de hiç kuşku yok ki Sakarya Meydan Savaşı olduğunu belirtti. Bahçeli mesajında şunları kaydetti:
“Sakarya kıyıları seneler süren acı verici gerilemenin durduğu, çekilmenin son bulduğu Türk tarihinin nirengi noktası, ağırlık merkezidir.
Şunu çok iyi biliyoruz ki, aziz milletimiz imkansızlıklara imanıyla direnmiş, işgallere istiklal iffetiyle meydan okumuş, göğüs germiştir.
Milli Mücadele’de eşsiz ve emsalsiz bir yeri olan Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra, 19 Eylül 1921 tarihinde Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya “Gazilik ve Müşirlik” unvanı bir kanunla verilmiştir.
Bu tarihi hadisenin 96. yıl dönümünde elbette gazilik ruh ve şuurunu, gazi olmanın anlam ve önemini hakkıyla bilmek, layıkıyla değerlendirmek zorundayız. Çünkü gazilik şehadete hazır ve inanmış yüksek bir vicdanın, fedakârlığın her türlüsüne peşinen talip olan anıtlaşmış bir yüreğin itibar ve mükâfatıdır. Şehitlik ve gazilik birbirini tamamlayan, birbiriyle derin ve doğrudan bağı olan iki kutlu değerimiz olarak milli ve manevi hayatımıza mühür vurmuş, yön vermiştir. Nitekim 'ölürsem şehit, kalırsam gazi' anlayış ve kavrayışı Türk milletine bütünüyle hakim olmuş, nice badireleri, nice engelleri korkusuzca aşmasını sağlamıştır.”
“Gazilik; yerine getirilmiş bir görevin gönül huzuru olmanın yanında, büyük milletimizin en kutsi değerlerinden, en saygın manevi rütbelerinden birisidir” diyen Bahçeli şöyle devam etti:
“Gazilerimiz kahramanca bir mücadelenin sönmeyecek meşaleleri; bayrak, millet ve vatan sevdasının silinmeyecek muhafızlarıdır. Tarih boyunca destan destan büyüyen tüm şehitlerimize, tüm gazilerimize ikamesi mümkün olmayan şükran, minnet ve vefa borcumuz olduğunu unutmamak lazımdır. Eğer bağımsızsak, eğer milli kimliğimizle üzerinde yaşamış olduğumuz toprakları vatan yapmışsak bunun şeref payesi hem şehitlerimizin hem de gazilerimizindir.
BAŞKA ÇARE YOK
Şu tarihi ve manevi hakikati herkes bilmelidir ki; şehadeti göze almış, gaziliği kader bilmiş Türk milletini yenecek, bekasını yıkacak henüz bir güç ve kudret var olmamıştır.”
Milli Mücadele’den 15 Temmuz hain FETÖ darbe teşebbüsüne kadar gazilik onuru, şehitlik gururu her türlü istilaya, her türlü düşmanca akına karşı adeta etten duvar ördüğünü kaydeden Bahçeli, ”Çok şükür vatan emniyette, devlet ayakta kalmıştır. Türk milleti gazilerimiz ve şehitlerimiz sayesinde aydınlık bir geleceğe şanlı geçmişimizin hatıra ve emanetleriyle yürüyecek, bunun önüne de hiçbir hain mihrak ve müstevli emel geçemeyecektir. Çevremizde kurulmak istenen ihanet şantiyesine, sınırlarımız dibinde temeli kazılan terör devletine Türk milletinin gazilik onuru, asırları aşıp gelen kahramanlık duygusu yine izin vermeyecektir. 25 Eylül referandumu yoluyla Kerkük’e vurulmak istenen pranga sökülüp atılacak, milli güvenliğimize yönelen aşırı tehdit ve karşı saldırılara milli kenetlenme, kardeşlik ve gazilik hukukuyla karşı koyulacaktır. İnancım, ümidim, beklentim budur. Kaldı ki başka çare, çıkış ve çözüm de yoktur" ifadelerini kullandı.
Devlet Bahçeli mesajını şöyle tamamladı:
"Bu duygu ve düşüncelerle devletimizin kurucusu ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, kurucu kahramanlara, aziz şehitlerimize, ebediyete irtihal etmiş gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hayatta olan bütün gazilerimizin 19 Eylül Gaziler Günü’nü yürekten kutluyor, huzur ve esenlik dolu uzun bir ömür temennisiyle hepsine saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Ayrıca 2017-2018 Eğitim ve Öğretim Yılı’nın başlaması münasebetiyle sevgili öğrencilerimize, saygıdeğer öğretmenlerimize ve tüm velilere Allah’tan kolaylık ve başarılar niyaz ediyorum.”
Bu hastalık dünyada ikinci kez Samsun'da görüldü! Daha önce Kore'de rastlanan kanser vakası, son olarak Samsun'da bir hastada görüldü.Samsun'da 63 yaşlarındaki bir hasta sol testiste ele gelen şişlik şikayetiyle OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı'na başvurdu. OMÜ Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berkan Reşorlu'nun incelemeleri sonucu testiste sert ve büyük bir kitle olduğu tespit edildi. Doç. Dr. Berkan Reşorlu ve ameliyat ekibi, başarılı bir ameliyatla testisteki 15 santimlik kitleyi çıkarttı. Çıkartılan kitle patolojiye gönderildi. Patoloji sonuçlara göre kitle, kemik kanseri(osteosarkom) olarak belirlendi. Yapılan araştırmalar sonucu vücuttaki bir başka kemikten sıçramadan testisin direkt kendi içerisinde oluşan kemik kanserine 2004 yılında Kore'de görüldüğü anlaşıldı. Dünyada ikinci olan bu kanser vakası, literatüre kazandırılacak.
"Hastanın durumu gayet iyi"
Konu hakkında bilgi veren OMÜ Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berkan Reşorlu, "63 yaşındaki hastamız testiste ele sert şişlik şikayeti ile bize başvurdu. Yaptığımız tetkikler sonucu bunun yaklaşık 15 cm boyutunda oldukça sert tümöral bir kitle olduğunu tespit ettik ve hastayı hızlı bir şekilde operasyona aldık. Başarılı bir ameliyat sonrası çıkarılan kitlenin patoloji sonucu kemik kanseri (osteosarkom) olarak rapor edildi. Yaptığımız tarama sonucunda bu kitlenin direkt testisten kaynaklandığını, vücuttaki herhangi bir kemikten buraya sıçrama olmadığını gördük. Yine kitlenin vücutta herhangi bir organ ya da dokuya sıçramadığını(metastaz yapmadığını) tespit ettik. Hastamızı ertesi gün şifa ile taburcu ettik ve şu an takiplerinde herhangi bir sıkıntısı yok. Literatürü taradığımızda böyle bir vakanın sadece 2004 yılında Kore'den bildirildiğini gördük. Bizde olgumuzu yazarak literatüre kazandırmayı planlıyoruz" dedi.
Vahşet! 5 yaşındaki çocuk defalarca bıçaklanarak öldürüldü... Mersin'in Erdemli ilçesinde 5 yaşındaki Suriyeli bir çocuk, bıçaklanarak öldürülmüş halde bulundu. Polis ekipleri, olayla ilgili soruşturma başlattı.Kızkalesi Mahallesi Mintan Deresi kıyısında bir erkek çocuğun hareketsiz yattığını gören vatandaşlar, durumu polise bildirdi.
Olay yerine gelen polis ve 112 Acil Servis ekipleri, çok sayıda bıçak darbesi alan çocuğun öldüğünü belirledi.
Ekiplerin yaptığı araştırmada Suriye uyruklu olduğu tespit edilen 5 yaşındaki çocuğun Kızkalesi'nde su ve mendil sattığı öğrenildi.
Çocuğun cesedi, Adana Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.
Polis ekipleri, olayla ilgili soruşturma başlattı.