ABD'deki dava her yönüyle hukuk dışı

Kılıçdaroğlu'nun meclis grubunda elinde salladığı sahte delil tartışması henüz bitmeden 21 aylık tutukluluk sürecinin ardından itirafçı olmaya ikna edilen Reza Zarrab'ın yaptığı açıklamalar gündeme oturdu. Halk Bank ile ilgili iddiaları 2013 yılından bu yana takip eden bankanın eski Genel Müdürü Süleyman Arslan'ın avukatı Ersan Şen ile ABD'deki başlayan duruşmalardaki hukuksuzlukları konuştuk.

ABD’deki dava her yönüyle hukuk dışı İSA TATLICANGiriş Tarihi: 4.12.2017Kılıçdaroğlu’nun meclis grubunda elinde salladığı sahte delil tartışması henüz bitmeden 21 aylık tutukluluk sürecinin ardından itirafçı olmaya ikna edilen Reza Zarrab’ın yaptığı açıklamalar gündeme oturdu. Halk Bank ile ilgili iddiaları 2013 yılından bu yana takip eden bankanın eski Genel Müdürü Süleyman Arslan’ın avukatı Ersan Şen ile ABD’deki başlayan duruşmalardaki hukuksuzlukları konuştuk. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Ersan Şen’e göre “Türkiye bu ambargoyu delmedi ve bu davanın Türkiye yargısına ve iç siyasetine çok açık bir müdahale”

BU AMBARGO BİZİ BAĞLAMIYOR

-Ersan Bey, Türkiye ABD'de dava konusu olan bu ambargoyu deldi mi?

Birleşmiş Milletler bir ambargo koymuşsa buna bütün ülkeler uymak zorunda. İç hukuku bağlayıcı bir durum değil, ama uluslararası hukuku bağlar. Türkiye'yi yargılamaya çalıştıkları ambargo bu değil. 1977 yılında ABD'nin kendi iç hukukunda çıkardığı bir kanun çerçevesinden iki yıl sonra, yani ABD'nin Tahran Büyükelçisi'ne düzenlenen baskından sonra çıkarılan bir Başkanlık kararnamesi, çeşitli merhalelerle bugüne kadar getirildi. Bu bizi bağlamıyor. Bu bir ambargo da değil. Bir dayatma da yapamazlar. Ama dünya ticaretinin yüzde 88'inde ABD doları kullanıldığı için ister istemez öyle bir mali piyasa var ki siz ABD'nin bilgisi olmadan 1 doları bile bir yerden başka bir yere transfer edemiyorsunuz.

TÜRK YARGISINA ABD'DEN AÇIK MÜDAHALE VAR

-O zaman ABD'nin bilgisi olmadan, dolar üzerinden ambargoyu delebilmek mümkün değil.

Bizi şu nedenle suçluyorlar. Biz petrol ve doğalgaz alıyoruz. Bunun karşılığında para ödeyemiyoruz, ama ticaret yapabiliyoruz. Biz petrol ve doğalgaz karşılığında mal satabiliyoruz. Daha sonraki yıllarda ABD, İran ile altın ticaretini de yasaklattı. Bunun yerine gıda ve ilaç gönderilmesi gündeme geldi. Şimdi bize altın ve para gönderdiniz deniliyor. Gıda ve ilaç yerine para gönderildiği iddia ediliyor. Oysa dolandırılan ve kandırılan kimse yok. Bu davanın hiçbir mantığı yok. Hukuki dayanağı yok. Eğer ambargo delinmişse o dönemde buna müdahale edilebilirdi, ama edilmemiş. Türkiye'de bu iddialar soruştulmuş ve takipsizlik almış. Şimdi yasadışı yollardan elde edilen delillerle Türkiye yargısına müdahale ediliyor.

DÜNYADA HİÇBİR BANKA YÖNETİCİSİ BU SUÇTAN TUTUKLANMADI

-ABD'de birçok banka yargılandı. Hiçbir bankanın yöneticisi tutuklandı mı?

Benim bildiğim kadarıyla hiçbir bankanın yöneticisine ceza davası açılmadı. Hepsi para cezası veya anlaşma yoluna giderek dosyaları sonuçlandırıldı.

ABD TEHDİT EDİYOR

-Peki size de garip gelmiyor mu bir iktisadi davanın bu kadar Türkiye'nin iç hukukuna ve yargısına müdahale edecek kadar siyasallaştırılması?

Onların yapmak istediği şu; Biz büyük abiyiz, bu iş bizim açımızdan ulusal güvenlik meselesi, bu işin arkasındaki isimleri de diplomatik dokunulmazlıkları var veya yok, hatta alakalı ya da alakasız deşifre edeceğiz diyorlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin içişlerine karışıyorlar. Açılan davanın gerekçesi belli. Türkiye'de siyasi tartışma çıkaracak meselelere neden giriyorsun? O zaman bunun arkasında başka sebeplerin aranması da normal. Olayı çözdüğünü söylüyorsun. Bunu ispatlamak zorundasın. Böyle yapmıyorlar. Birtakım şemalarla ve hukuka aykırı delillerle bir yerlere ulaşmaya çalışıyorlar.

Tek merkezden yürütülen kirli operasyon!ABD’de başlatılan yargı tiyatrosunda gerçek hedefin ne olduğu gün geçtikçe ortaya çıkıyor. Neocon yazar Michael Rubin sosyal medya hesabından tehditler savurdu. Kirli planı itiraf eden Rubin, ABD’deki yargı tiyatrosunda meselenin 'ambargo' olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef aldıklarını açıkça itiraf etti. FETÖ’cülerle aynı söylemi kullanan CHP, yalan ve iftiralarla algı operasyonuna ortak oluyor. Türkiye aleyhine yürütülen kirli planın tek merkezden kontrol edildiği anlaşılıyor.

YASADIŞI DELİLLERİN KULLANILMASI SUÇTUR

-Peki hukuka aykırı delillerin kullanılması suç değil mi?

Hem suç hem de hukuka aykırı. Bu delilleri Türkiye'den talep etmeniz gerekirdi. Hukuka aykırı delilleri kullanarak 21 ay mahkemeye çıkarmadan cezaevinde tuttuğun Zarrab'ı ikna ediyor, hatta yeni suç işlemekle de itham ediyor ve itirafçı yapıyorsun. Hukuka aykırılığın davanın seyrini nasıl etkilediğini görebiliyor musunuz? ABD hukukunda hukuka aykırı belgeler delil olarak kabul edilmez. Bakalım bu nasıl bitecek, hukuka aykırı elde edildiği burada karara bağlanmış, ABD savcılığı tarafından elde edilme şekli Sözleşmeye aykırı deliller ve bunlar vasıtasıyla toplanan deliller, alınan ifade ve ikrarlar geçerli kabul edilemez.

AMBARGOYU İHLALDEN YARGILANAN BAŞKA ÜLKE YOK

-Dünyada bu ambargo konusunda yargılanan başka ülkenin olmaması da garip değil mi?

Hindistan, Çin ve Rusya'dan da bahsediliyor. Asıl İran'ın da adı geçiyor. Ama onların değil Türkiye'nin kuralları ihlal ettiği iddia ediliyor. ABD büyük güç. Türkiye'de konsoloslukta çalışan Türkiye vatandaşı bir irtibat görevlisi tutuklandı kıyamet koptu. Ama ABD'de bir Türk bankasının genel müdür yardımcısını tutuklanıyor ve buna yargı kararı ne yapabiliriz diyorsunuz, yargıya kim, nasıl götürdü bu işi!

İKTİSADİ BİR DAVADA 21 AY MAHKEMEYE ÇIKARMAMAK BASKIDIR

-21 ay mahkemeye çıkarılmadan tutukluluk çok uzun bir süre değil mi? Böyle bir süreçten geçen bir insan itirafçı olmayı ve her ifadenin altına imza atmayı kabul edebilir.

Elbette, 21 aydır bir sanığı hala mahkemeye çıkarmıyorsunuz. Türkiye'de olsa yer yerinden oynardı. Mali içerikli davada 21 ay çok uzun bir süre. Burada psikolojik baskı altına alınmış olabilir, 125 yıl hapis cezası isteniyordu. İtirafçı olmaktan başka kurtulamayacağı kendisine bir şekilde söylendi.

ZARRAP'A ÖNCEDEN PROVA YAPTIRMIŞLAR

-Savcı'nın sorduğu sorular ve Zarrab'ın cevapları sorgulamanın da çalışılmış olduğu izlenimini veriyor.

Sonuçta Zarrab savcının tanığı. Daha önce kendisi ile görüşülmüştür. FBI tarafından beyanı da alınmıştır. Zarrab bu aşamaya kolay gelmedi. Dürüst yargılanma hakkına aykırı bir yargılama yapılıyor. Hukuka aykırı delillerle yargılama yapılıyor. Zarrab'a bir baskı olabilir. ABD her ne kadar benim yargı sistemim bu dese de, bizce evrensel hukuk ilkelerine aykırı bir yargılama yapılıyor. Davanın en önemli ismini 21 ay tutuklu tutarak köşeye sıkıştırmışsın, cezadan kurtulmak için itirafçı olmuş ve şimdi söylediği her söze, çizdiği her şemaya inanılması isteniyor. Bu olmaz. Buna dürüst yargılama denmez.

ABD'YE NİYE GİTTİĞİ BİR SORU İŞARETİ

-Zarrab'ın ABD'ye gidişi sizi şüphelendiriyor mu?

Ben işin o tarafına girmiyorum. Zarrab'ın ABD'ye gidişini garip buluyorum, ama işin o tarafına giremiyorum. Ben hukukçuyum ve bu insanın seyahat hürriyeti var. Bir kısıtlaması yok. Reza Zarrab'a sormak lazım. Hakkında ABD'de böyle iddialar var. ABD'ye niye gittin diye sormak lazım.

-Zarrab'ın malvarlığına elkoyulmasını nasıl okumak gerekir?

Türkiye Cumhuriyeti bir hamle yapıyor. Bazı bilgi ve belgeleri Devlet sırrı olarak kabul ediyor ve bunların taşındığını düşünüyor. Bu çerçevede elkoyma tedbirini tatbik etmeyi uygun gördü. Kaçaklara, yani yurtdışında bulunanlara bu tedbir tatbik edilir. CMK m.248'e göre de devlet sırları ile ilgili suç işlediği iddia edilenin malvarlığına elkoyulabilir. Sayın Savcı KHK'dan aldığı yetki ile karar vermiş. Yasal dayanağı var bu kararın.

GERÇEK NİYETLERİ YUKARILARA ULAŞMAK AMA İŞLERİ ZOR

-Sizce nereye ulaşmaya çalışıyorlar?

Başka insanları yargılamak istiyor olabilirler, ama onların ABD'ye gitmeleri gerekir. Kimsenin yokluğunda kovuşturma yapamazsın. Burada gerçek niyet çok açık. Türkiye'nin iç hukukuna müdahale ve ABD'deki davanın Türkiye'de siyasi tartışma haline gelmesi. Hukukla ilgisi yok.

10 BİN KM'DEN IRAK'A SALDIRAN ABD NEYİN HUKUKUNDAN BAHSEDİYOR

-Ne ile ilgili?

Irak'ı işgal etmişsin ve hukuki hiçbir zemine oturtmamışsın. Şimdi hukuktan bahsediyorsun. 10 bin km uzaktan gelip Türkiye'nin sınırlarını dizayn ediyorsun. Terör örgütlerine silah sağlayarak Türkiye Cumhuriyeti'ni ve ulusal güvenliğini tehditle karşı karşıya bırakıyorsun. Bu konuda ceza soruşturması açılabilir. ABD hukuk diyor. Ne hukuku? Türkiye'nin bir dayanma sınırı var. Ama ABD ve Avrupa'dan kopma noktasına gelmesini de istemem.

FETÖ BU DAVALARIN İÇİNDE

-FETÖ'nün bu tip davalarda bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

FETÖ bu davaların içinde. Bakın ABD ve İlgiltere gibi ülkeler bu tür davaları kaba saba yapmazlar. Bir hukuk kılıfına oturturlar. FETÖ'nün nasıl ilgisi olmaz? Biz ABD'ye yedi iade dosyası vermişiz. Aramızda suçluların iadesi sözleşmesi var. Ama hiçbir adım atılmadı. Ama FETÖ'nün kaçırdığı delillerle açılan dosyalar ilerliyor.

FETÖ DEFTERİ BİR DAHA AÇILMAMAK ÜZERE KAPANDI

-ABD'de yaşayan FETÖ'cüler davaya çok ilgili. Sosyal medyadan takip ederseniz FETÖ buradan kendine bir pay çıkarmaya çalışıyor.

Bakın, Türkiye Cumhuriyeti FETÖ konusunda kararını verdi. Bu millet bunu bilmeli. FETÖ'nün buradan ümitlenmesi gereken bir durum yok. O defter kapandı. Son 10 yıldır bizim bütün dengemizi ve kimyamızı bozdular. Aklını başkasına kiraya verenlerle bu ülkenin artık bir işi yok. Birbirimizle çatışarak onların ekmeğine yağ sürmeyelim. Demokrasiden ayrılmayalım, biliyorum zor bir süreç, ama normalleşme sürecinin de artık başlaması gerekiyor.

FETÖ SAVCILAR VE YARGIÇLA ÇALIŞIYOR

-Savcılar, yargıç ve bilirkişinin FETÖ bağlantıları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Savcılar ve yargıç biz işimizi yapıyoruz diyor. Biz buradan yadırgıyoruz ve tarafsızlığa gölge düşürdüğünü düşünüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir ülke. Bu yargılamayı bu tonda sürdürerek Türkiye'ye karşı açık bir tavır alıyorsunuz. Burada tamamlanmış bir yargılamayı tekrar açarak, hem Türkiye'nin içişlerine ve hem de yargısına müdahale ediliyor. Fetullahçı yapılanma da buradan menfaat elde etmeye çalışıyor. Kendince ABD'ye bir hizmette bulundu. Şimdi korunup kollanmayı bekliyor. Benim hukukçu olarak söyleyeceğim şu: Orada o insanları yargılama yetkin yok. Türkiye şirketlerini orada yargılama konusu yapamazsınız.

TÜRKİYE BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAMALI

-Türkiye bu durumda ne yapıyor ve daha fazla ne yapabilir?

Bu yargılamayı durduramayız. Dünyanın hiçbir yerinde yürüyen yargılama durdurulamaz. Türkiye bu yasadışı delillerin peşine düşmesi gerekir. Yasadışı delilleri kaçıranların peşine düşmeliyiz. Konuyu BM'ye taşımalıyız, gerekirse Uluslararası Adalet Divanı'na taşıyıp 1980 Sözleşmesine ABD'nin neden uymadığını sormalıyız. Bunların bir kısmı yapıldı, bir kısmı da yapılmalı. İki müttefik ülkenin bu noktaya gelmesi doğru değil. ABD'de bir Türk bankası ve yöneticilerinin yargılanmaması gerekirdi. Suçun işlendiği iddia edilen yer, hukuka aykırı deliller, diplomatik dokunulmazlıklar çerçevesinde bu yargılamalar yapılamaz. Ancak bizden yargılanmaları yönünde talepte bulunulabilir. Daha önce bu ticareti engelleyebilirdi. O gün engellemedi bugün dava konusu yapıyor.

TÜRKİYE 2011'DEN BU YANA ABD İLE FARKLI DÜŞÜNÜYOR

-Doğrudan Türkiye'yi hedef alan bu davanın başka bir gerekçesi olabilir mi?

Bu hukuki bir soru değil, ama şöyle cevap vereyim. ABD yönetimi, Türkiye ve Irak konusunda Türkiye ile aynı düşüncede değil. 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşından bu yana devam eden bir süreç de var. ABD bunun faturasını mı kesiyor derseniz bir hukukçu olarak bunu söyleyemem, ama bu ülkenin vatandaşı olarak bu olasılık da mümkün diyebilirim. Savcı ve hakim o delilleri elinde mi buldu. Elbette birileri götürdü.

BİRBİRİMİZİN GÖZÜNÜ OYMADAN BİRLİKTE HAREKET EDELİM

-Türkiye ulusal bir mesele olan ABD'deki dava konusunda iyi bir sınav verebildi mi?

Bu meselede birbirimizin gözünü oymayalım. Birlik beraberlik içerisinde çözüm arayalım. Orada hukuki bir yargılama yapılmıyor. İran ile ticarette bir sorun yok. Türkiye'nin bir hukuku var. Bunun yeri ABD değil. Mali boyutta ABD'nin bir zararı varsa oturup konuşalım. Ama iç hukukumuza ve iç siyasete müdahale ettirmeyelim. O duruşma salonunda olmayan diplomatik dokunulmazlığı olan insanları gıyabında yargılatmayalım ya da yargısız infazda bulunulmasına izin vermeyelim.

DAVADAN ÜMİTSİZ DEĞİLİM

-Dava nasıl sonuçlanır. Bir hukukçu olarak ümitli misiniz?

Ümitsiz değilim. Avukatların yapacakları savunma önemli. Halk Bankası'nın ceza alacağı kesin değil. Sanıklardan birisinin özgür iradesi baskı altına alındı. Keşke hiç gitmeselerdi. Niye gittiklerini hala bilmiyoruz. Ama olağan bir yargılama olmadığını düşünüyorum.

Tek merkezden yürütülen kirli operasyon!ABD’de başlatılan yargı tiyatrosunda gerçek hedefin ne olduğu gün geçtikçe ortaya çıkıyor. Neocon yazar Michael Rubin sosyal medya hesabından tehditler savurdu. Kirli planı itiraf eden Rubin, ABD’deki yargı tiyatrosunda meselenin 'ambargo' olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef aldıklarını açıkça itiraf etti. FETÖ’cülerle aynı söylemi kullanan CHP, yalan ve iftiralarla algı operasyonuna ortak oluyor. Türkiye aleyhine yürütülen kirli planın tek merkezden kontrol edildiği anlaşılıyor.

17/25 Aralık darbe girişimi başarılı olmayınca aynı dosya şimdi de Sarraf üzerinden ABD'de yeniden açıldı. Amaç Türkiye'yi uluslararası arenada ekonomik olarak köşeye sıkıştırmak. FETÖ'cü hakim ve savcıların başlattığı 17/25 Aralık hükümeti devirme operasyonunda kullanılan iddialar ABD'deki yargılamada yeniden karşımıza çıkıyor.

CHP KİME HİZMET VE NEYE HİZMET EDİYOR
ABD'de başlayan yargı tiyatrosuna eş zamanlı Kılıçdaroğlu'nun eline tutuşturulan sahte belgelerle Türkiye'de algı operasyonu yapılıyor. CHP de bu kirli plana destek verip, Türkiye üzerine oynanan bu alçak algı operasyonu fırsat görerek hükümete ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saldırıya geçmiş durumda. Her fırsatta Türkiye düşmanlarının tarafını tutan CHP, FETÖ'nün güdümünde olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

TEK MERKEZDEN YÜRÜTÜLÜYOR
Türkiye aleyhindeki operasyon tek merkezden yürütülüyor. FETÖ destekçisi Neocon yazar Rubin kirli oyunu sosyal medya hesabından itiraf ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tehdit eden Rubin ABD'deki yargılamada meselenin ambargo olmadığını gözler önüne seriyor. Rubin, "Zarrap ve MIT tırları gibi olaylar uluslararası mahkemede yargılanacaktır" diye yazdı. Geçmişte başaramadıklarını yeniden sahaya süren küresel çete, bu kez topyekün saldırıya geçti. MİT'in Türkmenlere giden yardım TIR'ını durduran FETÖ'cü militanlar 'Türkiye DEAŞ'a yardım ediyor' algısını uluslararası camiada yaymaya çalıştı. İçeride ise yine aynı isimler göze çarptı. CHP'li Eren Erdem, yabancı basın kuruluşlarına konuşarak Türkiye'yi şikayet ederek algı operasyonuna ortak oldu. Ardından ise FETÖ'cü hainler Can Dündar'a verdikleri görüntüleri Cumhuriyet gazetesinde haberleştirmişti. Fakat başarılı olamadılar.

HEDEF ERDOĞAN
FETÖ'cü hainleri savunan Rubin, Twitter hesabından asıl amacın ne olduğunu açıkça ortaya koydu. Rubin, "Zarrap ve MIT tırları gibi olaylar uluslararası mahkemede yargılanacaktır. Ancak suçlamaların muhatabı, Türk devleti değil RTE rejimi olacaktır. Çünkü devlet görevlileri bu hukuksuz olaylara müdahale etmiş ancak Erdoğan rejimi tarafından bu görevlilerin hepsi hapse atılmıştır" diye yazdı. Suriye'nin kuzeyinde terör devletine izin vermeyen, ABD'nin istekleri doğrultusunda değil yerli ve milli hamlelerle ilerleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kirli bir operasyonla hedef haline getirmeye çalıştıklarını açıkça itiraf ettiler.

MİLLET KÜRESEL ÇETENİN UŞAKLARINA TOKADI YAPIŞTIRDI
Türk milletinin Başkomutan Erdoğan'ın daima yanında yer aldığı bilen küresel çete Erdoğan'ı yalnızlaştırmak için yalan ve iftiralarla algı operasyonu yürütüyor. Sosyal medya kullanıcıları ise Rubin'e ve arkasındaki güçlere mesajı verdi: "Liderimiz Erdoğan'ın yanındayız. 15 Temmuz'da denediniz başaramadınız. Kuklaların işe yaramadığını görünce bizzat kendiniz geliyorsunuz. Şunu bilin ki Liderimizin daima yanındayız ve size yedirmeyeceğiz"

Sarraf’tan Dubai pazarlığıABD’deki davaya evrak kaçırmaya çalışan şüpheliden, Rıza Sarraf’ın el yazısıyla not çıktı. Sarraf notta, “ABD’li savcılarla anlaşırsam Dubai’ye yerleşebilir miyim avukata sor” diyor

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Rıza Sarraf hakkında başlatılan soruşturma kapsamında önemli bir gelişme yaşandı. Rıza Sarraf'ın ve ABD'deki avukatlarının talimatıyla ABD'deki yargılamayı yapan mahkemeye evrak kaçırmaya çalışan 3 şüpheli tespit edildi. Gözaltına alınan şüphelilerden Sinem A.'nın telefonunda, Sarraf'ın kendi el yazısıyla yazdığı bir not bulundu. Notta Sarraf, savcılarla iş birliği yapması durumunda, ABD'den sonra Dubai'de ikamet edebilme ihtimalinin Dubai'li bir avukata sorulması talimatı verdiği görülüyor.

OTURUM İZNİ ALABİLİR MİYİM?
Notta şu ifadeler bulunuyor: "Sinem Dubai'deki avukat Abdurrahman Al Sharifle görüşüp ileride Dubai'de yaşayabilmem için Dubai'den oturum izni alıp alamayacağımı... Avukata de ki ABD'de savcılarla işbirliği yapıp uzlaşmaya giderse, cezası bittikten sonra Dubai'ye yerleşe bilir mi? ABD'den direkt Dubai'ye deport ettirse oturumumu halledebilir mi? Bütün bunları görüşmek için avukattan randevu iste. Yüz yüze görüş." Sarraf'ın el yazısıyla gönderdiği notun ne anlama geldiği sorulan Sinem A. ise ifadesinde, "Rıza beyin avukatı Şems hanım, Sarraf'la görüşmesi sırasında Whatsapp üzerinde bana Rıza beyin el yazısı olduğu tahmin ettiğim fotoğrafı gönderdi. Rıza Bey'in İran asıllı çalışanı olan Kamelya'ya sordum ve cevabını avukat Şems hanıma ilettim" ifadelerini kullandı.

ABD'YE EVRAK KAÇIRMAYA ÇALIŞTILAR
ABD'deki yargılamaya evrak kaçırmaya çalışmaktan yakalanan 3 şüpheli Sinem A., Regaip A. ve Mustafa H. İstanbul Emniyeti'ne götürüldü. Şüphelilere, 'Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları kısmen veya tamamen yok eden, tahsis olundukları yerden başka bir yerde kullanmak, hileyle almak veya çalmak' suçlaması yöneltiliyor.

İkinci haftası başlayan 'Reza Zarrab davası'

Türkiye'nin gündemini geçen yıldan bu yana meşgul eden ve kamuoyunda "Reza Zarrab davası" olarak bilinen ancak resmi adı "ABD, Mehmet Hakan Attila'ya karşı" olan yargı sürecinde ikinci haftaya girildi. Davanın 2017 sonunda ya da 2018 yılı başında tamamlanması bekleniyor.

Türkiye, İran ve Makedonya vatandaşı iş adamı Reza Zarrab, savcılık ile yaptığı anlaşma kapsamında, davada sanık değil, tanık olarak yer alıyor. Davanın ilk haftasında jüri seçimi yapıldı ve Zarrab'ın tanıklığı dinlendi. 4 Aralık Pazartesi günü itibariyle davanın ikinci haftasında ise savunma avukatları tarafından Zarrab'ın çapraz sorgusu yapılacak.

Yargıç Richard Berman, jüri seçiminin yapıldığı oturumda bunun bir ceza davası olduğunu ve eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın yanı sıra benzer ya da aynı suçlarla başka isimlere de suçlama yöneltildiğini ancak bu davada bu isimlerin yargılanmayacağını söyledi.

Bir başka deyişle, her ne kadar kamuoyu tarafından bu süreç "Zarrab davası" olarak bilinse de resmi olarak jüri önüne çıkartılan bir tek Atilla oldu.

Savcılığın son hazırladığı iddianamede ise Atilla'nın yanı sıra Zarrab ve eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın da bulunduğu toplam dokuz kişiye yönelik suçlamalar yer alıyor.

Sanıklar, ABD'nin İran'a nükleer programı nedeniyle uyguladığı yaptırımları delmekle suçlanıyor. Tutuklu bulunan isimler Zarrab ve Atilla, daha önceki oturumlarda suçlamaları reddetti.

Reza Zarrab savcılıkla ne zaman anlaştı, ifadesinde neler anlattı?

Reza Zarrab'ın durumu, son haftalarda bir dizi spekülasyona neden olmuştu. Davanın başlamasıyla birlikte Zarrab'ın iddia makamı adına tanıklık etmeyi kabul ederek, savcılıkla bir anlaşmaya vardığı da kesinleşti.

Davanın en kilit isimlerinden olan Zarrab, Mart 2016'da ailesiyle birlikte Disney World'e yaptığı seyahat sırasında Miami'de tutuklandı ve New York'a getirildi.

ABD Cezaevleri Bürosu'nun internetteki kayıtlarında Zarrab'ın 8 Kasım'da serbest bırakıldığı bilgisi yer alıyor.

Duruşmaların ilk günlerinde mahkemeye sunulan belgelerde, Zarrab'ın 26 Ekim tarihinde savcılıkla anlaştığı görülüyor. Zarrab, kendisine yöneltilen ve aralarında kara para aklama, bankacılık sisteminde sahtekarlık yapma ve ABD'yi dolandırmak için kumpas kurma gibi iddialarında bulunduğu altı suçlamaya ek olarak, bir de gardiyanlara çeşitli imtiyazlar sağlamak adına rüşvet önerme suçlamasını da kabul etti. Zarrab'ın cezasını hakim belirleyecek.

Suçunu kabul eden Zarrab, davada ilk tanık olarak kürsüye çıktı. İlk gün hapishane kıyafetleriyle duruşmaya çıkan Zarrab, daha sonraki günlerde ise yargıcın onayıyla ceket ve gömlekle duruşmalarda hazır bulundu. Zarrab ayrıca, otelde tutulduğu iddialarını ise reddetti ve New York'un Brooklyn semtinde bulunan gözaltı merkezindeki nezarethanede tutulduğunu söyledi.

Zarrab ifadesi sırasında yaptığı anlaşmanın üç koşulu olduğunu söyledi ve bunları, tamamen gerçekleri anlatmak, savcılıkla işbirliği yapmak ve bundan sonra hiçbir suç işlememek olarak sıraladı.