12 Eylül 1980 Darbesi'nin 39. yılı (12 Eylül'de ne oldu?).

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında gerçekleştirdiği 12 Eylül darbesi ile Türkiye Cumhuriyeti, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü müdahalesini yaşadı.

12 Eylül 1980 Darbesi'nin 39. yılı (12 Eylül'de ne oldu?)

Giriş Tarihi: 12.9.2019  09:14 Güncelleme Tarihi: 12.9.2019  09:38

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında gerçekleştirdiği 12 Eylül darbesi ile Türkiye Cumhuriyeti, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü müdahalesini yaşamıştı. Darbenin üzerinden tam 39 yıl geçti.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında gerçekleştirdiği 12 Eylül darbesi ile Türkiye Cumhuriyeti, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü müdahalesini yaşadı.

12 EYLÜL DARBESİ'NİN 39. YILI (VİDEO)

 

12 Eylül Darbesi sonrasında Kenan Evren ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi 1983 genel seçimlerine kadar Türkiye’ye ilişkin tüm kritik kararları aldı.

 

1980 ihtilali ile Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu hükümet görevden alındı.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi.

 

Anayasa uygulamadan kaldırıldı. Siyasi partiler kapatıldı, parti liderleri gözetim altında tutuldu, yargılandı.

 

Türk siyasetinin yeniden tasarlandığı ve yaklaşık dokuz yıl süren askeri düzende, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.

 

Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 517 kişiye idam cezası verildi.

 

171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.

 

937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.

 

Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.

 

30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.

 

12 Eylül 1980 sabahı sokağa çıkma yasağı ilan edildi. (Arşiv)

 

Yönetime el koyan cuntacı askerler, acısı yıllarca sürecek idamların kararını da verdi.

Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren (fotoğrafta), 19 Mart 1980'ta idama mahkum edildi. Darbeci Kenan Evren'in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü ise yıllarca unutulmadı.

HABERE GİT: 'SON BAKIŞ' ŞARKISINA İLHAM OLAN ERDAL EREN

 

Eren'in idam kararı, Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi.

 

Yüksek Askeri Şura (YAŞ), Devlet Başkanı, MGK Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren (solda) başkanlığında toplandı. MGK üyeleri Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin (sağda) Deviz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer (sağ 2), Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya (sol 2) , Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun (sol 3) Milli Savunma Bakanı Ümit Haluk Bayülken

 

Temel ihtiyaçlarını karşılamak isteyen vatandaşlar fırınların önünde uzun kuyruklar oluşturdu.

 

MGK Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren (sağda) basına ilk açıklamasın yaptı. TBMM'deki açıklamaya MGK'nın diğer üyeleri Kara kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin (sağ 2) ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun (sağ 3) de katıldı.

 

TBMM'deki açıklamada (sağdan sola) Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Hava kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun da hazır bulundu.

 

MGK üyeleri (soldan sağa) Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun

 

TBMM'deki açıklamada Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya (sağda) Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin (sağ 3) ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun (sağ 4) da hazır bulundu.

 

Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyeleri Devlet Başkanı, MGK Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren (sağda önde) başkanlığında Anıtkabir'i ziyaret etti. MGK üyeleri Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin (solda), Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya (sol 2), Deviz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer (sol 3) ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun (sol 4)

 

Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyeleri Devlet Başkanı, MGK Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren (sağda önde) başkanlığında Anıtkabir'i ziyaret etti. MGK üyeleri Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin (solda), Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya (sol 2), Deviz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer (sol 3) ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun (sol 4)

 

Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyeleri Anıtkabir'i ziyaret etti. (Soldan sağa) Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deviz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun, Başbakan Bülend Ulusu ve Milli Savunma Bakanı Ümit Haluk Bayülken

 

Başbakan Bülend Ulusu eski Cumhuriyet Senatosu genel kurul salonunda hükümet programını okudu. Toplantıyı Devlet Başkanı, MGK ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren (üstte ortada) yönetti. MGK Genel Sekreteri Orgeneral Haydar Saltık (sol 2) Meclis Kanunlar Müdürü Orhan Dülgerler

 

12 Eylül askeri darbesiyle milletvekilliği sona eren ve gözaltına alınan Başbakan Süleyman Demirel (uçaktan iniyor) ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit (sol 5) eşleri Nazmiye Demirel (önde) ve Rahşan Ecevit ile birlikte kaldıkları Çanakkale Gelibolu Hamzaköy'deki Türk Silahlı Kuvvetleri misafirhanesinden alınarak Etimesgut Askeri Havaalanı'na getirildi.

 

12 Eylül askeri darbesiyle milletvekilliği sona eren ve gözaltına alınan Başbakan Süleyman Demirel (sağda) ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit (sol 2 ) eşleri Nazmiye Demirel (sağ 2) ve Rahşan Ecevit (solda) ile birlikte kaldıkları Çanakkale Gelibolu Hamzaköy'deki Türk Silahlı Kuvvetleri misafirhanesinden alınarak Etimesgut Askeri Havaalanı'na getirildi.

 

12 Eylül askeri darbesiyle milletvekilliği sona eren ve gözaltına alınan Başbakan Süleyman Demirel (sağda) ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit (solda ) eşleri Nazmiye Demirel (sağ 2) ve Rahşan Ecevit (sol 2) ile birlikte kaldıkları Çanakkale Gelibolu Hamzaköy'deki Türk Silahlı Kuvvetleri misafirhanesinden alınarak Etimesgut Askeri Havaalanı'na getirildi.

 

12 Eylül askeri darbesiyle milletvekilliği sona eren ve gözaltına alınan Başbakan Süleyman Demirel (sağda) ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit (solda ) eşleri Nazmiye Demirel (sağ 2) ve Rahşan Ecevit (sol 2) ile birlikte kaldıkları Çanakkale Gelibolu Hamzaköy'deki Türk Silahlı Kuvvetleri misafirhanesinden alınarak Etimesgut Askeri Havaalanı'na getirildi.

 

12 Eylül askeri darbesiyle milletvekilliği sona eren ve gözaltına alınan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit (sivil) kaldığı Çanakkale Gelibolu Hamzaköy'deki Türk Silahlı Kuvvetleri misafirhanesinden alınarak Etimesgut Askeri Havaalanı'na getirildi.

 

Konya ve İstanbul Cumhuriyet Savcılıklarının istemi üzerine Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na getirilen Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) Genel Başkanı Doğu Perinçek'in (ortada) ifadesine başvuruldu.

 

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Alparslan Türkeş (ortada) Ankara Adliyesi'nde ifade verdi.

 

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Alparslan Türkeş (oturan) 30 Ekim 1978 tarihinde Almanya'nın Dortmund kentinde yaptığı salon toplantısında söylediği sözlerle hükümete hakaret ettiği gerekçesiyle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Türkeş'in eşi Seval Türkeş (gözlüklü)

 

Laikliği aykırı davranmak suçundan haklarında 2 - 36 yıl arasında hapis cezası istenen Milliyetçi Selamet Partisi (MSP) Genel Başkanı Necmettin Erbakan (ayakta) ile 33 arkadaşının yargılanmasına Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesi'nde başlandı. Şevket Kazan (sağda), Recai Kutan (sağ 2), Fehmi Cumalıoğlu (sağ 3), Süleyman Arif Emre (sağ 4) ve İsmail Müftüoğlu (sol 5)

 

Milliyetçi Selamet Partisi (MSP) Genel Başkanı Necmettin Erbakan (sol önde) Tahir Büyükkorukçu (sakallı) ve Şener Battal (sağda) tutuklandı.

 

21 Haziran 1975 tarihinde Karabük'te yaptığı konuşmada hükümetin manevi şahsiyetine hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılan CHP eski başkanı Bülent Ecevit'in Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ifadesi alındı.

 

Adalet Partisi (AP) eski Bursa Milletvekili Kasım Önadım'ın (önde) 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde hükümetin manevi şahsına alenen tahkir ve tezyif iddiasıyla davasına başlandı. Duruşmayı AP eski milletvekilleri Gültekin Kızılışık (solda) ve Barlas Kuntay (sol 2) da izledi.

 

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) eski milletvekilleri (soldan sağa) Sadi Somuncuoğlu, Turan Kocal ve Mehmet Irmak 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefette bulundukları gerekçesiyle yargılandılar.

 

Hükümetin manevi şahsiyetine hakaretten yargılanan CHP eski Antalya Milletvekili Deniz Baykal beraat etti

 

16 Mayıs 1978'de Ankara'nın Keçiören ilçesinde 7 kişinin öldürüldüğü Piyangotepe katliamı sanıkları Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılandı.

 

Eski Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde yargılandı.

 

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Behiçe Boran ve arkadaşları Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılandı.

Sıkıyönetim komutanlığı operasyonlarda ele geçirilen silahlar hakkında açıklama yaptı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi.

12 Eylül 1980 Darbesi Utancın üzerinden 39. Yıl geçti

Kenan Evren’in 12 Eylül 1980'de yaptığı askeri darbenin üzerinden tam 39 yıl geçti. Türkiye güne tank sesleriyle uyandı. Seçimle iktidara gelen hükümet devrilmiş, sokaklarda postal sesleri yankılanıyordu. Türkiye’yi tamamen değiştiren müdahale sonrasında 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ belgelendi. O karanlık dönemi 39 yıl sonra sokakta vatandaşlara sorduk. 12 Eylül askeri darbesini hatırlıyor muyuz?

Kenan Evren’in 12 Eylül 1980'de yaptığı askeri darbenin üzerinden tam 39 yıl geçti. Türkiye güne tank sesleriyle uyandı. Seçimle iktidara gelen hükümet devrilmiş, sokaklarda postal sesleri yankılanıyordu. Türkiye’yi tamamen değiştiren müdahale sonrasında 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ belgelendi. O karanlık dönemi 39 yıl sonra sokakta vatandaşlara sorduk. 12 Eylül askeri darbesini hatırlıyor muyuz?

Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü gerçekleştirdiği askeri müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Meclisi hükümsüz kılındı. Dokuz yıl süren bu dönemde partiler geçersiz kılındı, parti liderleri önce gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı. 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askeri dönem başladı.

İki kutuplu dünyada Soğuk Savaş’ın son yıllarında Orta Doğu ve Asya’da hâkimiyetini pekiştirmenin yollarını arayan Amerika Birleşik Devletleri, bir yandan da Sovyetlere karşı bir ‘Yeşil Kuşak’ projesi yürütüyordu. Afganistan’da Sovyet işgaline karşı savaşan mücâhid gerillaları destekliyor; Pakistan ve İran’da dini rejimlerin yerleşmesini istiyordu.

Dünyada bu gelişmelerin yaşandığı sırada Türkiye’de 12 Eylül 1980 tarihinde askerî bir darbe oldu. Türkiye’nin politik, ekonomik ve sosyal manzarasının oldukça sorunlu olduğu darbe öncesi yaşanan gelişmeler adeta darbeye giden yolu adım adım hazırladı. 1974 yılında Anti-Amerikan Ecevit-Erbakan koalisyonunun Kıbrıs’a asker çıkarması, Türkiye’ye ağır ekonomik ambargonun başlatılması ile sonuçlandı. Kıbrıs’ı işgalden kurtaran Türkiye’de paranın değeri aşırı derecede düştü, enflasyon ise yüzde 100’ü geçti. Pek çok zorunlu ihtiyaç maddesi bulunamaz oldu.

Ciddi bir ideolojik kamplaşmaya maruz kalan Türkiye’de 1974 affıyla hapisten çıkan suçlular, terör faaliyetlerine girişti. Bir yanda Türkiye’nin Sovyetlerle entegrasyonunu savunan sol örgütler, beri yanda bunlara geçit vermemek iddiasındaki milliyetçi teşkilatlar silahlı çatışma haline girdi. Üniversiteler, liseler, sendikalar, devlet daireleri, hatta sokaklar, fraksiyonlar arasında bölündü.

Koalisyonlarla idare edilen ülkede siyasî bir kriz doğdu. Görev süresi dolan cumhurbaşkanının yerine yenisi seçilemedi. Seçim turları aylarca sürdü; ancak meclisteki partiler anlaşamadı.

DARBEYİ HAZIRLAYAN GELİŞMELER

TSK'nın emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği darbenin en önemli gerekçesi "güvenlik" oldu.

TBMM'nin 22 Mart 1980'de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yaptığı halde darbe gününe kadar sonuçlandıramamasının da etkili olduğu süreçte birçok cinayet işlendi.

Gazeteci Abdi İpekçi, Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, DİSK ve Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, Eski Başbakan Nihat Erim, Adalet Partisi İstanbul Milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu, CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok ile eşi ve kızının öldürülmesi gibi çok sayıdaki siyasi cinayet, darbeci generallerin gerekçeleri olarak tarihe geçti.

6 Eylül'de Konya'da düzenlenen "Kudüs Mitingi" de darbe yönetimi tarafından "şeriatçı girişim" olarak gösterilmişti.

Özellikle 1977'de Taksim'de yüzbinlerce emekçinin katıldığı coşkulu 1 Mayıs kutlamasına The Marmara Oteli'nden sıkılan kurşunlar, 1978 Yılının Aralık ayında Kahramanmaraş'ta ve 1980 yılında Çorum'da gerçekleştirilen katliam günlerce sürmüş ancak olaylara ısrarla müdahale edilmemişti.

Maraş katliamı sonrasında verilen Sıkıyönetim kararı katliamın amacına ulaştığının bir kanıtıydı. 26 Aralık’a kadar süren saldırılarda resmi rakamlara göre 105 kişi öldürüldü, yüzlerce kişi yaralandı.

ABD’NİN ÇOCUKLARI BAŞARDI

Darbenin dış bağlantıları ise yine hazırlık dönemi konusunda net fikir verecektir. Afganistan ve İran'da sorun yaşayan ABD ve NATO'nun Türkiye'yi de kaybetmekten korktuğu ve darbeye her türlü desteği verdiği biliniyor. Dönemin ABD Başkanı Carter'a Ankara'daki Amerikan diplomatik kaynaklarından geçilen "Bizim çocuklar başardı" cümlesi Kenan Evren ve arkadaşlarından böyle bir darbenin dört gözle beklendiğinin bir kanıtı niteliğindeydi.

TÜRKİYE 12 EYLÜL’E TANK SESLERİYLE UYANDI

Askeri darbenin hazırlıkları, Haziran 1980'den itibaren Genelkurmay Karargahı'nda yapılmaya başlandı.

Kod adı "Bayrak Harekatı" olan darbe, ilk olarak bütün ordu komutanlarına gönderilen emirle 11 Temmuz saat 04.00'te hayata geçirilmek istendi ancak 2 Temmuz'da Süleyman Demirel'in başbakanlığındaki hükümetin güvenoyu almasıyla plan ertelendi.

Aynı plan, yine aynı isimle 12 Eylül sabaha karşı uygulamaya konuldu, artık sokaklara palet ve postal sesleri hakimdi.

Emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen bu darbe, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi olarak tarihteki yerini aldı.

12 Eylül 1980 Cuma günü saat 03.59'da Türkiye radyoları (TRT) İstiklal Marşı'nın çalınmasıyla birlikte yayına geçti. Daha sonra anons yapılmadan Harbiye Marşı çalındı. Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. Bu bildiriyi 5 bildiri daha izledi.

ASKERİ MÜDAHALENİN SONUÇLARI

12 Eylül askeri darbesi ile Süleyman Demirel'in başbakanı olduğu hükümet görevden alındı, TBMM lağvedildi. 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı askeri dönem başladı.

Cuntacılar, 13 generali ülke genelinde ilan ettikleri 13 sıkıyönetim bölgesine komutan olarak atarken Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetleri de durduruldu.

“ŞARTLARIN OLGUNLAŞMASINI BEKLEDİK!”

Siyasi partileri de lağveden askeri yönetim, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne gönderdi. Siyasi yasaklar geldi.

Darbeye liderlik eden 5 generalin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu'ya kurdurulan hükümet, 21 Eylül'de göreve başladı.

Günde 15-20 kişinin öldürüldüğü cinayetler, çok sayıda insanın hayatına mal olan katliamlar bıçak gibi kesildi. Evren’in “Şartların olgunlaşmasını bekledik!” sözü tarihe geçti.

TBMM kapatıldı, 1961 Anayasası ortadan kaldırıldı. Ülke 13 sıkıyönetim bölgesine ayrıldı. 13 general sıkıyönetim komutanı olarak atandı. Belediye başkanlıklarına askerler getirildi. Darbenin ardından geçen 3 yıl içinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan 1982 Anayasası, yapılan "güdümlü" referandumla yüzde 92'lik "Evet" oyu aldı.

"ASMAYALIM DA BESLEYELİM Mİ?"

Yönetime el koyan cuntacı askerler, acısı yıllarca sürecek idamların kararını da verdi.

Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, 19 Mart 1980'ta idama mahkum edildi.

Darbeci Kenan Evren'in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü ise yıllarca unutulmadı. Yargıtay tarafından Eren'in idam kararı, iki kere iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi.

Milyonlarca kişinin hayatını etkileyen kararların altına imza atan askeri yönetim yıllar sürecek travmalara neden oldu. Darbe sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi. Bunlardan 517 kişiye idam kararı verilirken kararların 50'si uygulandı.

Hapishanelerde işkencelerin yaşandığı dönemde bine yakın film yine sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 4 bine yakın öğretmen, çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi. Yüzlerce gazeteci için de binlerce yıla varan hapis cezaları istendi.

Halk oylamasında, Kenan Evren cumhurbaşkanı seçilirken askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde, 2010'daki Anayasa değişikliği referandumuna kadar yürürlükte kaldı.

YARGILAMA YOLU YİNE 12 EYLÜL'DE AÇILDI

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yürürlüğe giren, "Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı"na dair Anayasa'nın geçici 15. maddesi, 12 Eylül 2010'daki referandumun ardından kaldırıldı.

12 Eylül darbesinin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkındaki suç duyurularının ardından, darbe döneminin Genelkurmay Başkanı, Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya 4 Nisan 2012'de, darbeden 32 yıl sonra yargılanmaya başlandı. Yargıtayda temyiz istemi görüşülen dava, iki ismin hayatını kaybetmesinin ardından düştü.

12 Eylül 1980 darbesinin acı dolu tarihi… 12 Eylül’de neler oldu?

12 Eylül’de neler oldu? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında gerçekleştirdiği 12 Eylül darbesi ile Türkiye Cumhuriyeti, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü müdahalesini yaşadı. İşte 12 Eylül darbesinin acı dolu tarihi...

39 sene önce 12 Eylül 1980 gününde yaşanan darbenin yıl dönümü. Türkiye’yi en çok yıpratan olayların ilk sıralarında yer alan darbelerden biri olan 12 Eylül darbesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi. Anayasa uygulamadan kaldırıldı. İşte acı dolu 12 Eylül 1980 darbesinin detayları…

12 EYLÜL DARBESİNDE NELER OLDU?

12 Eylül Darbesi sonrasında Kenan Evren ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi 1983 genel seçimlerine kadar Türkiye'ye ilişkin tüm kritik kararları aldı. 1980 ihtilali ile Süleyman Demirel'in Başbakan olduğu hükümet görevden alındı. Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi. Anayasa uygulamadan kaldırıldı.

Siyasi partiler kapatıldı, parti liderleri gözetim altında tutuldu, yargılandı. Türk siyasetinin yeniden tasarlandığı ve yaklaşık dokuz yıl süren askeri düzende, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.

Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 517 kişiye idam cezası verildi. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. Sıkıyönetim komutanlığı operasyonlarda ele geçirilen silahlar hakkında açıklama yaptı.

“POLİSLER BİZİ ALMAYA GELDİĞİNDE ŞAKA SANDIK”

12 Eylül darbesi mağdurlarından bir tanesi de sanatçı Müjdat Gezen'di. Gezen o günlerde yaşadıklarını şöyle anlattı; “Ben çakıl gazinosunda komedyenlik yapıyordum Perihan Kutman ile program bitti ve birden kapıya 4 tane sivil arkadaş geldi. `Müjdat bey emniyete kadar gitmemiz gerekiyor´ dediler. Ben şaka zannettim önce, sonra cebinden kağıdı çıkardı ve benim yazdığım ve Savaş Dinçer´in de çizdiği`Çizgilerle Nazım Hikmet´ kitabı hakkında gözaltı kararı olduğunu söylediler. Sonra tamam dedik, bindik gittik ama gidiş o gidiş. Sonra mahkeme var dediler 21, 22 gün sonra çıktık. Ben o dönem ekmeğimden oldum, çalıştığım yerden oldum, param kesildi. Radyoda program vardı kesildi. Senin ne hakkın var benim ekmeğimle oynuyorsun.  Ne yapmışım ben, kitap yazmışım. Neymiş Kenan Evren´in sevmediği bir adam olan Nazım Hikmet´in hayatı ile ilgili kitap yazmışım. Ben de seni sevmiyorum şimdi ne olacak. O yüzden bunlar, cumhuriyetleri, devletleri, halkları geri götüren eylemlerdir, bunlardan kaçınmak lazım. Barış içinde sevgi ile yaşamak gibisi yok. O yüzden bence 12 Eylül´ün de anılacak yeri yoktur”

“BU TÜR HAREKETLERİN DAİMA ZARARI OLMUŞTUR”

Müjdat Gezen 12 Eylül´ün benzerini 15 Temmuz´da da yaptıklarını belirterek, Ne oldu yani bu girişimin yararı mı oldu Türkiye´ye. Bu tür hareketlerin daima zararı olmuştur. Bir ülkenin halkının kendi emeği olan uçaklar, Türkiye Büyük Millet Meclisi´ni bombaladı. Bu işin fazla izanı yok o yüzden. Bu tür girimleri tasvip etmek demokrasilerde ayıpla karşılanmalı. Demokrasi görünümü altındaki yapılan her hareketi de ayıp karşıladım. Bu ülkeye ve bu ülke halkına iyi şeyler vermek için, onları mutlu etmek, güldürmek, biraz da düşündürmek tebessüm ettirmek için hayatımı verdim. Türkiye daha iyi olacak, mutlaka daha iyi günler göreceğiz. Çünkü başka çıkar yolu yok. Bu evrimdir neticede. Bak Kenan Evren yargılandı mesela. Üstelik 90 yaşındayken yargılandı. O yüzden tarihten de biraz ders almak lazım”