Türkiye’nin hamlesi sonrası gündeme geldi! Az bilinen Libya ve...

Türkiye'nin hamlesi sonrası gündeme geldi! Az bilinen Libya ve Kaddafi olayı..

Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet, Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan "Libya'ya muharip güç gönderilecek mi? Önce tezkere sonra karar" adlı köşe yazısında, 1974 Kıbrıs çıkarmasında Türkiye'ye yardım eden iki ülkeden birinin Libya olduğunu, devlet hafızasının bunu unutmadığını ve zor durumdaki ülkeye neden yardım edildiğini, buradan yola çıkarak daha sağlıklı bir şekilde okunması gerektiğini vurguladı.

01 Ocak 2020 - 07:01 - Güncelleme: 01 Ocak 2020 - 12:58

Türkiye'nin hamlesi sonrası gündeme geldi! Az bilinen Libya ve Kaddafi olayı

Giriş Tarihi: 1.1.2020  11:53 Güncelleme Tarihi: 1.1.2020  12:03

Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet, Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan "Libya'ya muharip güç gönderilecek mi? Önce tezkere sonra karar" adlı köşe yazısında, 1974 Kıbrıs çıkarmasında Türkiye'ye yardım eden iki ülkeden birinin Libya olduğunu, devlet hafızasının bunu unutmadığını ve zor durumdaki ülkeye neden yardım edildiğini, buradan yola çıkarak daha sağlıklı bir şekilde okunması gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin hamlesi sonrası gündeme geldi! Az bilinen Libya ve Kaddafi olayı

İşte Mehmet Acet'in o yazısı;

1974 Kıbrıs çıkarmasında alay komutanı olarak görev yapan Orhan Kilercioğlu, ‘Unutulan Bedel’ isimli kitabında, ambargo nedeniyle sıkıntıların yaşandığı o dönemde iki ülkenin Türkiye’nin yardımına koştuğunu anlatıyor.

Biri Pakistan, diğeri Libya

Kilercioğlu’nun sözlerinin ilgili kısmını alıntılayalım:

“Birliklerimiz sadece havadan atılma şeklinde değil, helikopterle de bu bölgelere indiriliyorlardı. Birinci harekat sırasında özellikle hava kuvvetlerimizin bazı teknik özellikleri gösteren çeşitli mühimmatlara ihtiyacı bulunuyordu.

Libya ve Pakistan’dan bu konuda destek gelmişti.

Özellikle Kaddafi, malzeme ihtiyaçları için depolarını açtırdı haberleri geldi ve oradan şayet varsa veya ihtiyaç duyulacak malzemelerin alınmasına imkan sağlanıyordu.”

O dönemde Libya adına gönderilen yardımların Ankara’da ‘devlet hafızasına’ kaydedildiğini şimdilerde fark ediyoruz.

Nereden, nasıl mı fark ediyoruz?

Yapılan anlaşmalara, gelen destek taleplerine ilgili kurumlar nezdinde yüksek bir motivasyonla sahip çıkılmasından.

Libya’nın, 70’lerin ambargo döneminde Türkiye’ye sadece mühimmat değil, petrol de verdiğini öğrendik.

Dolayısıyla yarın TBMM gündemine gelecek olan tezkere hazırlanırken, güncel anlaşmaların korunmasına dönük çabaların yanına, Libya’ya geçmişteki dayanışma örneklerinden gelen bu sempatik yaklaşımın eklenmesi yanlış olmayacaktır.

HUDUT, ŞÜMUL, MİKTAR VE ZAMANI CUMHURBAŞKANINCA BELİRLENECEK

Yarın Meclis’te oylaması yapılacak olan tezkere ile ilgili, ilgili çevrelerden aldığım nabzı şöyle özetleyeyim:

-Henüz muharip güç gönderilmesi konusunda nihai bir karara varılmış değil.

-Diğer yandan Libya’dan muharip güçten ziyade, oradaki kendi imkanlarını güçlendirmeye dönük talepler geliyor.

-Bu karar biraz gidişata göre şekillenecek. Tezkerenin daha önce belirlenen tarihten daha erkene çekilmesinin nedeni, oradaki gelişmelerin hızlı bir şekilde ilerlemesi.

-Yani, yaşanabilecek muhtemel gelişmelere karşı, örneğin Trablus’a dönük ani bir saldırı karşısında alınması gereken güçlü kararlar için Meclis yetkisini elde hazır bulundurma niyeti söz konusu.

-Bu bağlama oturacak şekilde, tezkere metninde geçen şu ifadelerin altını çizelim:

“Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için, süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere, hudut, şümul (kapsamı), miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde…”

"ÖNCELİKLİ GÖREVİMİZ İNSANİ YARDIM, EĞİTİM VE İŞBİRLİĞİ"

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Libya ile ilgili son açıklamaları da bu çerçeve ile örtüşüyor.

Şimdi de o açıklamalara bakalım:

"Libya ile uzun süredir tarihi kültürel birlikteliğimiz var. Asi General Hafter unsurlarının saldırıları söz konusu. Bu çerçevedeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Birçok yabancı ülke de olaylara müdahil olmuş durumda. Libya dostumuz kardeşimiz. Sivillere yapılan harekatlara ilgisiz kalmamız söz konusu değil. Cumhurbaşkanımıza davet mektubu geldi. Kayıtsız kalmamız mümkün değil. Libya için hazırlıklarımızı yaptık, insani yardım, eğitim ve işbirliği öncelikli görevimiz."

CHP’NİN LİBYA VE AKDENİZ TUTARSIZLIĞI

CHP’nin Libya tezkeresi için hayır oyu vereceği kesinleşti.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, "Ne işimiz var Libya’da" sorusuyla partisinin tutumunun ne olacağını zaten belli etmişti.

Diğer taraftan bu tutum, aynı Kılıçdaroğlu’nun daha birkaç ay önce "Akdeniz’de neden bir tek biz yokuz" ifadelerine yansıyan açıklamalarıyla temel bir çelişki arz ediyor.

Ağustos 2019’da Nevşehir’in Gülşehir ilçesindeki bir otelde düzenlenen CHP İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan CHP lideri, "Doğu Akdeniz’de zengin petrol var. Doğal gaz yatakları var. Amerika orada, Yunanistan orada, Kıbrıs Rum Yönetimi orada, Mısır orada, Katar orada, hepsi orada. Bir tek devlet yok, Türkiye. Niye yok?" demişti.

Akdeniz’in yer altı zenginliklerinden yararlanmak için "Armut piş, ağzıma düş" politikasının bir işe yaramayacağı ortada.

Hem, "Niye herkesin olduğu yerde biz yokuz" diyeceksin, hem de Akdeniz’de var olmak için adımlar atıldığında "Ne işimiz var Libya’da" diye çıkışacaksın.

Bu iki söylem yan yana durduğunda yaman bir çelişki dışında bir anlam ifade etmez.

Kemal beyin de inandırıcı olabilmesi için ikisinden birini seçmesi lazım.

Kaddafi 1974 Kıbrıs harekatı sonrasında Türkiye'ye yardım etmişti

Libya lideri Muammer Kaddafi, Türkiye ile ilişkileri sıklaştırma ve geliştirme politikasının bir sonucu olarak Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında ABD ambargosu sırasında elindeki Amerikan silahları ve uçak yakıtı rezervlerini Türkiye’ye nin kullanımına sundu.

Emre Gül

 
  

Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı yapılan darbenin ardından Kıbrıs Helen Cumhuriyeti ilan edildi. Bu gelişme üzerine Kıbrıs’taki bunalım daha da artınca Türkiye, 1960 yılında imzalanan anlaşmadan doğan garantörlük hakkıyla 1974’te Kıbrıs’a askeri müdahalede bulundu. Kıbrıs’a yapılan ikinci harekâtın ardından ise dünya kamuoyunda Türkiye karşıtı bir hava oluştu. Bu harekâtın bir işgal ve ilhak girişimi olduğunu ileri süren İngiltere, ABD ve SSCB gibi büyük devletler, Türkiye’ye karşı bir tavır takındılar. ABD Kongresi 1975’te Türkiye’ye silah ambargosu konulmasına karar verdi. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yapıldığı dönemde ve ilerleyen yıllarda Türkiye dış ilişkilerde izole edilmeye çalışıldı ve Türk dış politikasında yeni bir devir başladı.

 

İşte böyle bir dönemde Libya lideri Muammer Kaddafi, Türkiye ile ilişkileri sıklaştırma ve geliştirme politikasının bir sonucu olarak Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında ABD’nin ambargodan sonra  elindeki Amerikan silahları ve uçak yakıtı rezervlerini Türkiye’yenin kullanımına sundu.

Konuyla ilgili olarak, Libya devleti ve halkının desteğini iletmek üzere 2 Ocak 1975’te Türkiye’ye gelen Libya Başbakanı Callud yaptığı açıklamada: “Bizim Libya Devrim Konseyi olarak ve Libya halkı olarak şu veya bu nedenle kopan tarih bağlarının tekrar birleştirilmesi hususunda ısrarımız vardır. İki ülke arasında köprülerin onarılması için her türlü gayreti göstermeye hazırız. Bu hususta kapıları tamamıyla açık tutuyoruz. Arap milletiyle Türk milletinin bir araya gelmesi büyük bir olaydır” dedi.

Bunun ardından 5 Şubat’ta ABD yardımının kesildiği ve Türkiye’ye silah getirmekte olan gemiler geri çevrildiği gün Dışişleri Bakanlığında sessiz bir törenle Türk-Libya Petrol anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre, Libya uygun fiyatla 3 milyon ton ham petrol ve 200 bin ton fueloil vermeyi taahhüt etti.

 
  

Bunun yanı sıra silah ambargosu sebebiyle bu yöndeki askeri desteği arttıran Kaddafi, savaş uçaklarını ve füzelerini de Türkiye’nin hizmetine arz etti. Yapılan askeri yardımlarla ilgili olarak hibe edilen silahları taşırken çekilen resimleri de basın-yayın organlarında yer aldı.

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Pakistan'dan uzanan yardım eli...

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türk askerlerinin yardımına koşan Pakistanlı sağlık ekibinde yer alan emekli General Karamat, yaşadığı o günleri yıllar sonra anlattı...

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Pakistan'dan uzanan yardım eli...

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Pakistan'dan Türkiye'ye yardıma gelen sağlık ekibinde yer alan emekli General Ahmet Karamat, "Türkiye'de hiç yabancılık çekmedik. Bize kendilerinden biriymişiz gibi davrandılar." dedi.  

Patalog Prof. Dr. Karamat, 1974'teki Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türkiye'de yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.  

Pakistan Ordusunun Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türk askerlerinin tedavisine yardımcı olması için Türkiye'ye gönderdiği sağlık ekibindeki doktorlardan biri olan Karamat, 1974'te Ravalpindi şehrindeki askeri patoloji laboratuvarında görev yaptığını, eşi 7 aylık hamile olmasına rağmen komutanın Türkiye'ye gitme önerisini tereddütsüz kabul ettiğini söyledi.  

Ardında hamile eşiyle küçük çocuğunu bırakarak yola çıkan Karamat, "Bana 'Ben hamileyim, doktor sezaryenle doğum yapmamı önerdi. Sen ise beni bu halde bırakıp gidiyorsun' diyen eşime 'Allah sana yardım edecektir fakat benim Müslüman kardeşlerim savaşta ve yardıma ihtiyaçları var. Gitmem gerek.' diye yanıt verdim." ifadesini kullandı.  

Yüzlerce Türk askerini tedavi etti 

Karamat'ın da aralarında bulunduğu 29 kişilik sağlık ekibi, 17 Temmuz 1974'de askeri uçakla Pakistan'dan Adana'ya gelmiş, aynı gün otobüsle Mersin'in Tarsus ilçesine geçmiş ve Türk Kızılayının kendilerine ayırdığı bölgede hemen çalışmalara başlamıştı.  

Yaklaşık 2 ay görev yaptığı Tarsus'ta yüzlerce Türk askerini tedavisi eden Karamat, o günleri unutamadığını dile getirdi.  

Karamat, kızının doğum haberini bir gün sonra kayınbabasının Tarsus'a gönderdiği telgraftan öğrendiğini anlattı.  

"Türkiye'de hiç yabancılık çekmedik"  

Karamat, gelirken başta dil sorunu olmak üzere bazı endişeleri olsa da kısa sürede Türkiye'ye alıştıklarını söyledi.  

Tarsus'ta Türk sağlık ekipleri ile yan yana çalıştıklarını belirten Karamat, "Türkiye'de hiç yabancılık çekmedik. Bize kendilerinden biriymişiz gibi davrandılar. Beraber yemek yiyor, aynı çadırlarda kalıyorduk. Acılarımız da mutluluklarımız da aynıydı. Zaman zaman Mersin'deki üst düzey yetkilileri ziyarete gidiyorduk ve bize çok sıcak davranıyorlardı." diye konuştu.     

Karamat, Türkçe öğrenmek için aldığı sözlük sayesinde bazı Türkçe kelimeleri öğrendiğini ancak aradan geçen uzun yıllarda bu kelimeleri unuttuğunu aktardı.  

"Türk insanı dinine çok bağlı bir millet." ifadesini kullanan Karamat, bundan çok etkilendiğini kaydetti. 

Karamat ayrıca, Türkiye'de görev yaparken birçok arkadaş edindiğini ama bu arkadaşlıkların zamana yenik düştüğünü dile getirdi.  

"Davet edilirsem tekrar Türkiye'yi ziyaret etmek isterim" 

Türkiye'yi çok sevdiğini vurgulayan Karamat, Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra 2003'te yeniden Türkiye'yi ziyaret ettiğini söyledi.  

Eşinin de Türkiye'yi görmesini istediğini belirten Karamat, "Türkiye'yi yeniden ziyaret etmeyi çok isterim ancak artık yaşlandım ve bastonsuz yürümekte zorlanıyorum. Uçak paramızı ve diğer masraflarımızı ödemeye hazırım. Bize sadece konaklamak için yardımcı olunsa ve rehberlik edecek biri olsa eşimle Türkiye'yi ziyaret etmek isterim." dedi.  

Pakistan ile Türkiye arasında uzun yıllardır devam eden dostluğa da değinen Karamat, iki ülke halkı arasındaki sevginin sınırı olmadığına dikkati çekti. 

Pakistan halkının Türk halkını çok sevdiğini dile getiren Karamat, "Pakistan halkı, Türk halkına karşı derin bir sevgi taşıyor. Türk halkı da Pakistanlıları çok seviyor." diye konuştu.   

Bu haber 201320 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Kod adı damla! FETÖ'cü kurmay pilotun eşi de itirafçı oldu: Adil Öksüz'ün evine götürüldüm
Kod adı damla! FETÖ'cü kurmay pilotun eşi de itirafçı oldu:...
Barışın anahtarı Türkiye! Putin, İstanbul'u işaret etti: Ukrayna ile müzakerelerin başlatılmasına temel teşkil edebilir
Barışın anahtarı Türkiye! Putin, İstanbul'u işaret etti:...