HZ. ADEM’İN (A.S.) HAYATI.

HZ. ADEM'İN (A.S.) HAYATI.

Kur’an’da Hz. Adem’in yaratılış Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Âdem -aleyhisselam- ile ilgili âyetlerde bu konu genellikle üç ayrı noktadan ele alınmıştır. Öncelikle Hz. Âdem’in -aleyhisselam- son derece önemsiz bir madde olan topraktan başlamak üzere bedenî ve ruhî yönleriyle tam ve kâmil bir insan haline gelinceye kadar geçirdiği safhalardan söz edilir ve bu suretle Allah’ın kudretinin üstünlüğü vurgulanmış olur.

24 Ekim 2019 - 09:16 - Güncelleme: 24 Ekim 2019 - 21:34

HZ. ADEM’İN (A.S.) HAYATI

İlk insan, ilk Peygamber ve ilk mürşid-i kâmil Hz. Adem’in (a.s.) hayatı...

İslâmî kaynaklarda insanlığın atası olması sebebiyle ebü’l-beşer, Kur’ân-ı Kerîm’de (bk. Âl-i İmrân 3/33) Allah’ın seçkin kıldığı kişiler arasında sayılmış olduğundan safiyyullah unvanlarıyla da anılmaktadır.

adem peygamberin hayatı ile ilgili görsel sonucu

HZ. ADEM’İN (A.S.) YARATILIŞI VE MEZİYETLERİ

Kur’ân-ı Kerîm ve sahih hadislere göre Hz. Âdem -aleyhisselam- topraktan yaratılmıştır.

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Âdem’in -aleyhisselam- hangi günde yaratıldığı belirtilmemekte, ancak hadislerde onun cuma günü yaratıldığı, o günde cennete konulduğu, yine cuma günü cennetten çıkarıldığı, aynı günde tövbesinin kabul edildiği ve yine bir cuma günü vefat ettiği haber verilmektedir. (bk. Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 207; Tirmizî, “Cumʿa”, 1; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 79, “Cenâʾiz”, 65; Dârimî, “Ṣalât”, 206; Müsned, II, 311)

HZ. ADEM (A.S.) İLE İLGİLİ AYETLER

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Âdem -aleyhisselam- ile ilgili âyetlerde bu konu genellikle üç ayrı noktadan ele alınmıştır. Öncelikle Hz. Âdem’in -aleyhisselam- son derece önemsiz bir madde olan topraktan başlamak üzere bedenî ve ruhî yönleriyle tam ve kâmil bir insan haline gelinceye kadar geçirdiği safhalardan söz edilir ve bu suretle Allah’ın kudretinin üstünlüğü vurgulanmış olur.

İkinci olarak Âdem’in varlık türleri arasındaki mevkiinin yüksekliğine işaret edilir. Bu âyetlerde hem Âdem’in hem de onun soyunun yeryüzünün halifeleri olduğu, Allah’ın kendilerine verdiği aklî, zihnî, ahlâkî vb. meziyetlerden, dolayısıyla hem Allah’a ibadet eden hem de yeryüzünde Allah’ın hükümlerinin yerine getirilmesini sağlayan, ayrıca diğer birçok varlık türlerini kendi hizmetinde kullanabilen varlık olduğuna dikkat çekilir. Çeşitli âyetlerde Allah’ın emri uyarınca meleklerin Âdem’e secde ettikleri bildirilmektedir (aş.bk.). Buna göre Allah Âdem’i meleklerden daha üstün ve onların saygısına lâyık bir mertebede yaratmıştır. Bu meziyet yalnız Âdem’e münhasır olmayıp aynı zamanda bütün insanlığa şâmil bir şereftir. Kur’an’da başka vesilelerle de insanoğlunun bu meziyetine işaret edilmiştir (bk. el-İsrâ 17/70; et-Tîn 95/4).

Kur’ân-ı Kerîm’in Âdem’le ilgili olarak ele aldığı üçüncü konu onun peygamberliğidir. Hz. Âdem’in nebî veya resul olduğunu açık ve kesin olarak ifade eden âyet yoksa da yine Kur’an’ın açıkladığına göre, “Âdem rabbinden vahiy (kelimât) almıştır” (el-Bakara 2/37). Allah ona hitap etmiş, yükümlülük ve sorumluluğunu bildirmiştir (bk. el-Bakara 2/33, 35; el-A‘râf 7/19; Tâhâ 20/117). Başka bir âyette de Allah’ın Nûh, İbrâhim hânedanı ve İmrân hânedanı ile birlikte Âdem’i de âlemlere üstün kıldığı belirtilmekte (bk. Âl-i İmrân 3/33), böylece dolaylı olarak onun peygamber olduğuna işaret edilmektedir. Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde yer alan bir hadiste (bk. V, 178, 179, 265), ilk peygamberin kim olduğu yolundaki bir soruya Hz. Peygamber’in “Âdem’dir” karşılığını verdiği belirtilmektedir.

İNSAN NİÇİN ÜSTÜN YARATILDI?

Hz. Âdem ve onun soyunun diğer birçok varlıktan daha üstün ve değerli sayılmasının (bk. el-İsrâ 17/70) temelinde Allah’ın onlara verdiği bilgi gücü bulunduğu söylenebilir. Nitekim Kur’an’da meleklerin, insanoğlunu “yeryüzünde fesat çıkaran ve kan döken” varlık olarak nitelendirmeleri üzerine Allah’ın Âdem’e bütün isimleri öğrettikten sonra bunları meleklere sorduğu, onlar bilemeyince Âdem’e, “Ey Âdem, onlara eşyanın isimlerini bildir!” dediği ve Âdem’in isimleri onlara bildirdiği açıklanmıştır (bk. el-Bakara 2/30-33).

Tefsirlerde genellikle, bu âyetlerdeki “isimler”in kavram bilgisi olduğu ve meleklerin bilmedikleri şeyler hakkında Hz. Âdem’in bilgili kılındığı, böylece onun ilimde meleklerden daha üstün nitelikte yaratıldığı yine bu âyetlerde belirtilmektedir. Söz konusu âyetlerin birinde, “Allah Âdem’e bütün isimleri öğretti” denilerek Âdem’in bilgisinin genişliğine işaret edilmiştir. Bilgi gibi bir meziyet ve imtiyaza sahip olmak meleklerin bile Âdem’e secde etmesini gerektirdiğine göre, insanoğlu aynı meziyet sayesinde tabiattaki birçok varlığa ve güçlere hâkim olup eşyaya şekil verme ve onları kendi yararına kullanma kabiliyetinde yaratılmıştır.

İlgili resim

MELEKLERİN HZ. ADEM’E (A.S.) SECDE ETMESİ

Kur’ân-ı Kerîm’e göre, Allah Âdem’i -aleyhisselam- yarattığı ve ona ruh verdiği zaman meleklere, “Âdem’e secde edin!” diye emretmiş, bütün melekler bu emre uymuşlar (bk. el-Bakara 2/34; el-A‘râf 7/11; el-Hicr 15/29-31; el-İsrâ 17/61; el-Kehf 18/50; Tâhâ 20/116; Sâd 38/72-74), ancak İblîs kendisinin ateşten, Âdem’in ise topraktan yaratıldığını, dolayısıyla ondan üstün olduğunu ileri sürerek emre karşı gelmiş (bk. el-A‘râf 7/12; el-Hicr 15/33; el-İsrâ 17/61; Sâd 38/76) ve bu yüzden lânetlenerek Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmıştır (bk. Sâd 38/74-78). Bunun üzerine, Allah’tan kıyamete kadar, düşmanı olan Âdem soyunu doğru yoldan ayırmak, kendi cemaatini çoğaltmak için mühlet istemiş (bk. el-A‘râf 7/13-18; el-Hicr 15/34-43; el-İsrâ 17/61, 65; Sâd 38/75-83), Allah da ona bu fırsatı vermiştir.

İslâm’da Allah’tan başkasına ibadet maksadıyla secde etmek küfür olduğundan, meleklerin Hz. Âdem’e secdesi İslâm âlimlerince ibadet secdesi değil, saygı secdesi ve bir nevi biat olarak yorumlanmıştır. Bazı eserlerde (meselâ bk. Taberî, Câmiʿu’l-beyân, I, 180) Hz. Âdem’e secde etmekten kaçınan melekler olduğu ve bunların yakıldığı ifade edilmekteyse de bu rivayet, İslâm’ın melekler hakkındaki genel telakkisi ile bağdaşmaz (bk. İbn Kesîr, I, 111).

HZ. ADEM’İN (A.S.) KONULDUĞU CENNET

Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın Hz. Âdem ve Havvâ’ya -aleyhisselam- cennete yerleşmelerini emrettiği belirtilmekte (bk. el-Bakara 2/35), ancak bunun âhirette iyilerin kalacakları “ebedîlik yurdu” (dârülhuld) olan cennet olup olmadığı konusunda açık bir ifade bulunmamaktadır. Bu yüzden İslâm bilginlerinden bir kısmı, ilgili âyetlerdeki cennet kelimesinin sözlük anlamıyla “bahçe” demek olduğunu, bunun da yeryüzünde bir yer olması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Ebü’l-Kāsım el-Belhî, Ebû Müslim el-İsfahânî gibi birçok Mu‘tezile âlimi ile bazı Ehl-i sünnet âlimleri bu görüşü savunurken ileri sürdükleri başlıca deliller şunlardır:

a) Eğer Âdem ve Havvâ’nın -aleyhisselam- konulduğu cennet âhirette iyilerin mükâfatlandırılacağı cennet olsaydı, Âdem ve Havvâ’ya yasak konmaması gerekirdi. Çünkü esas olarak cennette yasak yoktur.

b) Cennette isyan ve günah söz konusu olamaz; halbuki Âdem ve Havvâ -aleyhisselam- günah işlemişlerdir.

c) Eğer burası asıl cennet olsaydı, orada kâfir bulunmaması gerekirdi. Oysa şeytan cennette iken kâfir olmuş ve bu yüzden oradan çıkarılmıştır.

d) Kur’an’da bildirildiğine göre cennet ebedîlik yurdudur; oraya giren bir daha çıkarılmaz (bk. el-Hicr 15/48); halbuki Âdem ve Havvâ -aleyhisselam- konuldukları cennetten çıkarılmışlardır. Bu görüşte olanlar, buranın dünyadaki bir yer olması gerektiği konusunda daha başka deliller de ileri sürmüşlerdir. Hatta bunlar, “bağlık bahçelik yer, yeşil topraklar” anlamına aldıkları bu cennetin Fars ülkesi ile Kirman arasında, Aden arazisinde veya Filistin’de olduğu yönünde iddialar ortaya atmışlarsa da bu iddialar ciddi bir delile dayanmaktan uzaktır. İmam Mâtürîdî de bu cennetin genel anlamıyla bağlık bahçelik bir yer olduğu şeklindeki açıklamalarıyla buranın yeryüzünde olduğu görüşüne katılıyor gibiyse de tam olarak yerini tesbit etmenin imkânsız olduğunu, selefin de bu kanaati taşıdığını belirtmektedir. (bk. Teʾvîlât, s. 106)

Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğu, Hz. Peygamber’in mi‘rac sırasında cenneti müşahede ettiğini bildiren hadisleri de göz önüne alarak, Âdem ve Havvâ’nın -aleyhisselam- bulunduğu cennetin gökte olduğunu savunmuşlar, ayrıca onların cennetten çıkarıldığını anlatan âyetlerde “ininiz!..” (ihbitû) kelimesinin kullanılmış olmasını da buna delil göstermişlerdir. Karşı görüşte olanlar ise bu kelimenin Bakara sûresindeki (2/61) örneğinde olduğu gibi, “gitmek” anlamında kullanıldığını belirtmişlerdir. Bazı âlimler de bu konudaki her iki iddianın mümkün olduğunu, konu ile ilgili sahih ve güçlü bir delil bulunmadığından kesin bir sonuca varılamayacağını, dolayısıyla tartışmaya girmemek gerektiğini söylemişlerdir. (bk. Râzî, III, 3-4; İbn Kayyim, Hâdi’l-ervâh, s. 24-44; Âlûsî, I, 233)

HZ. ADEM’İN (A.S.) HATASI VE CENNETTEN ÇIKARILMASI

Kur’an’a göre, Âdem ve Havvâ -aleyhisselam- cennete yerleştikten sonra orada Allah’ın nimetlerinden diledikleri gibi faydalanıyorlardı. Allah onları yasak ağaca yaklaşmamaları hususunda uyardı: “Ey Âdem! Eşin (Havvâ) ile birlikte cennete yerleş; orada çekinmeden istediğiniz her yerde cennet nimetlerinden yiyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın; sonra ikiniz de zalimlerden olursunuz.” (el-Bakara 2/35) Kur’ân-ı Kerîm’de bu ağacın mahiyeti hakkında bilgi verilmemiştir. Sadece şeytanın Âdem ile Havvâ’ya çirkin yerlerini göstermek için, “Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf melek olursunuz yahut ebedî kalıcılardan olursunuz diye şu ağacı size yasakladı” (el-A‘râf 7/20) ve “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayacak bir hükümranlığı göstereyim mi?” (Tâhâ 20/120) diyerek onları yanılttığı belirtilmektedir. Bu konuda sahih hadislerde de başka bilgi yoktur. Diğer İslâmî kaynaklarda yer alan ve bu ağacın hayrı ve şerri bilme ağacı veya üzüm asması, buğday, incir ağacı vb. bitki türlerinden biri olduğunu belirten rivayetler ise İslâm dışı kaynaklara dayanmaktadır (bk. Taberî, Câmiʿu’l-beyân, I, 184; Abdullah Aydemir, Tefsirde İsrâiliyyât, s. 256-257).

Kur’an’a göre onları yasak ağaca yaklaşmaya teşvik eden şeytandır. Âdem’e -aleyhisselam- karşı açık bir kıskançlık içinde bulunan şeytan, önce Allah’ın emrine karşı gelerek Âdem’e secde etmemiş (bk. el-A‘râf 7/11-12), sonra da onu aldatarak günah işlemesine sebep olmuştur. Şeytanın cennete girişi ve Âdem ile Havvâ’ya yaklaşması konularında Kur’an ve sahih hadislerde bilgi yoktur.

Kur’ân-ı Kerîm’e göre yasağı çiğnemenin hemen ardından utanılacak yerleri kendilerine görünmüş ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerine örtmeye başlamışlardır. (bk. el-A‘râf 7/22; Tâhâ 20/121) Kur’an’a göre Âdem ve eşi -aleyhisselam- işlenilen bu suç sebebiyle içinde bulundukları cennetten, belirli bir müddet yaşamaları için yeryüzüne indirilmişlerdir. İnsanlar arasındaki düşmanlıklar da yasağı çiğnemiş olmanın bir cezasıdır. (bk. el-Bakara 2/36, 38; el-A‘râf 7/24; Tâhâ 20/123)

İslâm’a göre Allah yol gösterici, bağışlayıcı ve yardım edicidir. Zaten Hz. Âdem -aleyhisselam- de cennetten atıldıktan sonra Rabb’inden birtakım kelimeler almış ve tövbesi kabul edilmiştir (bk. el-Bakara 2/37). İslâm’a göre suç ve ceza ferdîdir; kimse kimsenin günahından sorumlu değildir (bk. el-En‘âm 6/164). Kur’ân-ı Kerîm’de, Âdem’in hatasının ve cezasının ferdîliği, Allah’ın insanlara yönelttiği şu hitapla belirtilmiştir: “Yalnız size benden bir hidâyet geldiği zaman kimler benim hidâyetime uyarsa artık onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir; inkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar ise ateş ehlidir, orada ebedî kalacaklardır” (el-Bakara 2/38-39; Tâhâ 20/123).

Tâhâ Sûresi’nin 121. âyetinde Hz. Âdem ve Havvâ’nın -aleyhisselam- şeytana aldanarak yasak ağacın meyvesinden yedikleri belirtildikten sonra, “Böylece Âdem Rabbi’ne âsi olup yolunu şaşırdı” denilmektedir. Bu âyetteki “asâ” fiili, Mu‘tezile mezhebine göre, Hz. Âdem’in -aleyhisselam- büyük günah işlediği anlamına gelmez; o, küçük günah, başka bir tâbirle zelle* işlemiştir. Bunun “âsi oldu” fiili ile ifade edilmesi, insanlar için bir uyarı maksadı taşımakta, bir bakıma onlar, “Sakın, büyük günah şöyle dursun, önemsiz hataları bile küçümsemeyiniz!” şeklinde uyarılmaktadır (bk. Zemahşerî, II, 557). Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunluğu bunun bir günah olduğunu, yani Âdem ile Havvâ’nın yasağı çiğnemek suretiyle emre karşı geldiklerini ve bu yüzden âsi olduklarını kabul etmişlerdir. Ancak bazı âlimler Tâhâ sûresinin 115. âyetinde geçen, “Andolsun ki biz daha önce Âdem’e emir vermiştik; ancak o unuttu ve biz onu azimli bulmadık” meâlindeki ifadeyi göz önüne alarak, Hz. Âdem’in -aleyhisselam- yasaklanmış ağaca günah işleme azmi olmaksızın dalgınlıkla yaklaştığını belirtmişlerdir. Nitekim Hasan-ı Basrî, “Vallâhi, o unuttuğu için âsi oldu” demiştir (bk. Râzî, XXII, 127). Ayrıca İslâm âlimlerinin kanaatine göre bu olay Hz. Âdem -aleyhisselam- cennette iken, yani peygamber olmadan önce cereyan etmiştir. O zaman ne ümmet, ne de cemaat vardı.

HZ. ADEM’İN (A.S.) TÖVBE ETMESİ VE BAĞIŞLANMASI

Hz. Âdem’in -aleyhisselam- kasıtsız olarak işlediği bu hata, tövbe etmesi üzerine Allah tarafından bağışlanmış, yeryüzüne indikten bir müddet sonra da kendisine peygamberlik verilmiş, böylelikle o ilk insan, ilk baba ve ilk peygamber olmuştur. Aslında Hz. Âdem -aleyhisselam- ve eşinin şeytanın iğvâsına kapılmaları, pişmanlık duymaları ve tövbe etmeleri, tövbelerinin kabul edilmesi, cennetten çıkarılmaları gibi hadiseler, onların soyunun dünya hayatına ait macerasının bir hulâsası gibidir. Bu ilk günah ve daha sonraki gelişmelerin, yeryüzünde insanlar da haramlara yaklaştıktan sonra ataları Hz. Âdem -aleyhisselam- gibi samimiyetle tövbe ederlerse tövbelerinin kabul edilebileceğini, günah karşısında insan için bir tövbe ve af müessesesinin daima işleyeceğini, insanın böylelikle kemale ereceğini gösterdiği düşünülebilir.

HZ. ADEM’İN (A.S.) CENNETTEN ÇIKARILDIKTAN SONRAKİ HAYATI

Kur’ân-ı Kerîm’de şeytanın iğvâsı sonucu Allah’ın yasağını çiğneyen Hz. Âdem ile Havvâ’ya -aleyhisselam- (ve şeytana), “Birbirinize düşman olarak inin; yeryüzünde kalıp bir süre yaşamanız lâzımdır” (el-Bakara 2/36); “Hepiniz oradan inin” (el-Bakara 2/38) denildiği belirtilmektedir.

HZ. ADEM’İN (A.S.) KABRİ NEREDE?

İbn İshak’a göre Hz. Âdem’in -aleyhisselam- kabri cennetin doğusunda bir yerde, diğer rivayetlere göre ise Mekke’de Ebûkubeys mağarasında veya Hindistan’daki Nevz dağındadır. (bk. Sa‘lebî, s. 37) Başka bir rivayete göre de tûfanda Hz. Nûh, Âdem’in tabutunu gemiye almış, tûfandan sonra da Beytülmakdis’e defnetmiştir.

HZ. ADEM’İN (A.S.) YARATILIŞI

Kur’an’da Hz. Adem’in yaratılış

NİHAT HATİPOĞLU

Kur'an ve sünnetin haber verdiği değişik yaratma modelleri vardır. Yüce Rabbimizin yarattığı bu mahlukatı şöyle özetleyebiliriz:
1- Melekler nurdan yaratıldılar. (Müslim, Zühd, 60, hd: 2996)
2- Cinler dumandan yaratıldılar, halis ateşten yaratıldılar. (Rahman, 14-15) Zehirleyici, kavurucu ateşten yaratıldılar. (Hicr, 26-27)
3- Hz. Adem (ilk insan ve ilk peygamber) çamurdan (Sad, 71-78, Araf, 7) süzme çamur (Sülale min tin): yapışkan çamur (tin lazib): kurumuş çamur (salsal) gibi çamur türlerinden ve aşamalarından yaratılmıştır. (Hicr, 26, 28, 33: Rahman, 14; Ali İmran, 59)
4- Hz. İsa babasız, ruh üflenerek ol emriyle yaratıldı, anne rahminden doğdu. (Meryem, 21; 19: Ali İmran, 45, 47 vd)
5- Bizler bir anne ve babadan doğduk. (Hacc, 5)
6- Hz. Havva, Hz. Adem'in bir parçasından yaratıldı. (Zümer, 6; Nisa, 1)
Hz. Salih'in devesinin yaratılışı gibi benzeri örnekleri de eklerseniz; bütün bunlar Yüce Rabbimiz kâinatı ve varlığı var etmede kudret, azamet, kibriye ve hükümranlığına işarettir. Allah (c.c.) bizim mahkûm olduğumuz prensiplere mahkûm olmadan varı var ediyor, ham maddeyi yaratıyor, ondan da şekil veriyor, dilediğini vücuda getiriyor.

İlk insanın yaratılması
Topraktan yaratılan ilk insanın -ve ilk peygamberin- adını Yüce Allah Ali İmran suresinin 59. ayetinde açıkça zikrediyor. Diğer ayetler de ise malum olana işaret ediyor. Her birimiz çamurun -toprağın- değişik süreçlerinden geçmediğimize göre topraktan yaratılandan vücuda geldik. Tek canlıdan eşini yaratan Yüce Kudret oradan da erkekler ve kadınlar yaydı, bizi vücuda getirdi. (Nisa, 1)

Hz. Adem'in örneği - Hz. İsa'nın örneği
Yüce Kitap Hz. Adem ile Hz. İsa'nın yaratılmasındaki farkı tasarrufa ve imzaya şöyle işaret ediyor: "Şüphesiz Allah'ın yanında Hz. İsa'nın durumu Hz.Adem'in durumu -yaratılışı- gibidir. Onu -Adem'i- topraktan yarattı sonra ona 'ol' dedi, o da hemen oluverdi." (Ali İmran, 59)
Ayet hem Hz. Adem ve hem de Hz. İsa'nın yaratılışındaki farklılığa işaret ediyor, birbirine kıyaslıyor bu iki özel ve hikmet dolu yaratılışı. Babasız dünyaya gelen Hz. İsa ile hiçbir geçmişi olmayan ve topraktan şekillenen ve sonra ruh üflenen Hz. Adem.
Hz. İsa'da anne var, baba yok; Hz. Adem'de ne anne, ne baba, ne insan, ne ademoğlu, ne de başka bir soy -ve aşiret yok. Zaten dönüş de atamızın yaratılışına dönüş olacaktır: 'Sizi topraktan yarattık, sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız (Taha, 55). Her birimiz toprak ve çamurun bu aşamalarını yaşamadığımıza göre kastedilen dedemizin hammaddesine işarettir.
İnsan vücudunda topraktaki minerallerin varlığı da bu hakikati değiştirmiyor. Tam aksine ilk yaratılışın imzasının bütün varlık hayatı boyunca insanı takip edeceğini gösteriyor.

Hz. Adem'in toprağının özelliği
Hz. Adem -ilk insan ve ilk peygamber- çamurdan (İsra, 61; Araf, 12; Sad,76; Secde, 7) cıvık çamurdan (Saffet,11) çamurdan süzülmüş bir hulasadan yaratıldı (Müminun, 12) Hz. Adem kuru çamurdan şekillenmiş balçıktan yaratıldı (Hicr, 27; Rahman, 4)
Başka ayetler yaratılışı daha belirginleştiriyor.
"Ki o yarattığı her şeyi güzel yapan insanı (Hz. Adem'i) yaratmaya çamurdan başlayandır." (Secde, 7)
Kur'an'ın topraktan yaratılan Hz. Adem olduğunu belirttiğini daha önce (Ali İmran, 59) belirtmiştir. Sonra o toprak düzeltildi, tamamlandı içine ruh üflendi (Secde, 9) ve ebül beşer, insanın babası yaratıldı.

İnsanoğlunun yaratılışı
Kur'an-ı Kerim Hz. Adem'in yaratılışını anlattıktan sonra insanoğlunun -Ademoğlu'nun çoğalmasını ise şöyle anlatıyor:
"...Biz sizi aslında topraktan, sonra O'nun zürriyetini insan suyundan (normal çoğalma yolu), sonra pıhtılaşmış bir kandan (rahim süreci), daha sonra da şekillenmesi -yaratılışı belli belirsiz bir çiğdem etten yarattık. Ve bunları size kudretimizi apaçık gösterelim diye yaptık... (Hacc, 5)" Ayetler apaçık değil mi?

Havva nasıl yaratıldı?
Kur'an-ı Kerim şöyle belirtiyor: 'Ey insanlar! Sizi bir tek candan (Adem'den) yaratan, ondan da yine onun zevcesini (Havva'yı) vücuda getiren ve ikisinden de birçok erkek ve kadınlar (besse, yayan) türeten Rabbinize karşı gelmekten sakının. (Nisa, 1)
Yaratılış bir kişiden başlamıştır. O bir kişi de Hz. Adem'dir. 'Sizi bir kişiden yarattı, O sonra ondan da eşini meydana getirdi.' (Zümer, 6)

Hz. Adem'e özel bilgi veriliyor
Yüce Allah Hz. Adem'i özel bilgi ile donatıyor ve isimleri (eşyanın, varlığın ve belli bilgilerin) ona öğretiyor. (Bakara, 31)
Meleklere takdim ettiği Hz. Adem'e isimleri söylemesini emrediyor. Meleklerin bilemediği bilgileri -isimleri Hz. Adem söyledi. (Bakara, 33) Sonra Yüce Allah Adem'e secde etmelerini emrediyor.
Buradaki secde kulluk anlamında değil, emre itaat ve ihtiram -saygı- secdesidir. Hz. Yusuf'a baba ve annesinin secdesi gibi (Yusuf, 100) Adem'in yanında Allah'a secde edin gibi bir yorum isabetli değildir. Zira böyle olsaydı, İblis'in bir itirazı olmazdı. Zira iblis zaten Yüce Allah'a secde ediyordu. İtirazın sebebi; İblis'in kendini Hz. Adem'den daha üstün görmesiydi.

Hz. Adem'i seçti (istefa, icteba)
Yüce Allah'ın Hz. Adem'i peygamberliğe seçmesi -zira ilk insan peygamber olmayabilirdi- istefa (seçti) kelimesiyle anlatılır. Bu kelime (istefa-icteba arasında ton farkı var. İcteba da seçti anlamında, ama kendine yakınlaştırdı gibi içsel bir anlamı var. Yusuf, 6) Hz. Adem'i peygamberliğe layık gördü anlamı taşır. (Ali İmran, 33; Fatır, 32, Sa'd, 47) Yoksa cennete başka yaratıklar var da biz mi bilmiyoruz. Kur'an-ı Kerim her ayetiyle amel edilip mesaj alınacak bir kitaptır. O ne diyorsa ona uymalıyız. Yoksa biz ne diyorsak ona da onu söyletemeyiz. Bunun vebali öteki âlemde önümüze çıkacak. Sonra hem Allah ve hem Resulü bizden davacı olurlar. Rabbim tümümüze istikamet versin. Kur'an'ı beyin jimnastiğinin arenası haline getirmemeliyiz. Bu hayat behemehal bitecek. Her cümlemiz, her sözümüz sorgulanacak.

Hz. Adem'den başka Ademler var mıydı?
Soru saçma geliyor ama bu soruyu da sormakta zarar yok. Hz. Adem'in seçilmesi birçok seçenek arasından bir tercih ise -yani başka yaratılmışlara peygamberlik verilebildi de Yüce Allah Adem'i seçti diyecek olursanız- bir an için olabilir diyelim, bu seçenekler cinler ve meleklerdi, başka Ademler değil. Allah dileseydi cinlere, meleklere yeryüzünde halifelik görevi verebilirdi. (Bakara, 30)
Nitekim melekler bizler sana kulluk ediyorken, bu görevi yerine getiriyorken orada bozgunculuk yapacak birini mi yaratacaksın dediler. (Bakara, 30)
Yüce Allah Hz. Adem'i ve ondan yayılacak neslin özelliklerini söyleyince secde ettiler, ama iblis direndi. (Bakara, 34) Böylece kâfirlerden oldu. İblis çamurdan yaratılışı hazmedemedi. (17: 61: 20: 116) Melek seçeneğini başka bir ayette Allah şöyle önümüze koyuyor: 'Eğer biz dileseydik, sizden yeryüzünde yerinize gelecek melekler yaratırdık.' (Zuhruf, 60)
Demek ki Hz. Adem'in seçilmesi illaki bir tercihi çağrıştırıyorsa, bu daha önce yaratılmış olan melekler ve cinler olabilir. Aslında bu yoruma da gerek yoktur, zira Allah "...Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini' birbirlerinden gelen birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. (Ali İmran, 33, 34) derken peygamberlik şerefiyle onları diğer gelecek insanlardan daha üstün kıldık anlamı ortadadır. Bunun dışındaki her iddia safsata ve hurafedir. Hz. Adem'in yaratılışı esnasında cin, melek, hayvan ve şeytan (iblis) dışında ara bir canlıdan bahseden hiçbir ayet veya delil yoktur.

Hz. İsa ve Hz. Adem'e baba siparişi
Hz. İsa'nın annesi Meryem iffetli bir kadındı ve babasız bir çocuk dünyaya getirdi. Melek Hz. Meryem'e üfledi ve Allah ol dedi. Hz. İsa'ya hamile oldu. Hz. İsa'nın çocukken beşikte konuşması nasıl mucize ise, O'nun kehlende konuşması (kuhulette, Hz. İsa kuhulet dönemini yaşamadan göğe çekildi. Kuhulet ise, 45-50 yaş aralığıdır yaklaşık olarak. Halbuki Hz. İsa 30 yaş civarında göğe çekildi. Bu ayet, ahir zamandaki mucizevi inişe işaret olabilir.) öyle bir mucizedir. Ve olacaktır.
Hz. Adem'in de babasız ve annesiz topraktan bir yaratılış modeli olarak ortaya konulması da işte Hz. İsa gibi bir mucizedir. Özeldir.
Kur'an-ı Kerim'de ilk insanın yaratılışı, topraktan yoğrulması, ruh üflenmesi, meleklere takdim edilmesi, meleklerin secde ederken, iblisin direnmesi, Hz. Adem'den Hz. Havva'nın yaratılması (Araf, 19, Nisa, 1, Taha, 119, 117, 122) cennette şeytanın oyununa gelmeleri, cennetten çıkarılmaları gibi olaylar bu kadar net ve açık şekilde ortaya konmuşken bundan farklı bir din çıkarmak Kur'an'ın ve sünnetin bize öğrettiği açık bilginin dışına taşmak akıl tutulmasından başka ne olabilir ki?
Bu hasta anlayış; İslam bilim ve hikmet tarihinde eşi görülmemiş bir tahribata yol açıyor.
İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem'dir. Allah Hz. Adem'i peygamber seçti ve topraktan yarattı. Ondan da eşini yarattı. Cennete koydu. Orada Hz. Adem imtihanı kaybetti. Ve cennetten çıkarıldı. (Daha geniş bir yazıyla bunu ele alacağız daha sonra inşallah) Yüce Rabbim bizi büyük alimlerin sağlam ve düzgün yolundan uzak eylemesin.

NOT: Bu geniş konuyu bu dar alanda neden yazma ihtiyacı duydum. Birkaç yıldır. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hakemliğinden kendi nefislerinin hevasına sığınmış bazı kişilerin İslam'ın ve ehli sünnetin genel kabullerini yıkmaya yönelik bir çaba içinde, sistemli olarak çalıştıklarını görüyoruz. Akademisyen ve saygıdeğer hocalarımızın bu konularda sessiz kalmaları elbette vebaldir. Bazı İslam ülkelerinde görülen akım elbette akim ve ebterdir. Ama bizler sorumluluk içinde ikaz görevimizi yapmak zorundayız. Çer-çöp gider duru su kalır. Her yer durulanır. Bu dinin sahibi hâkimi Zülcelaldir ve dinini ahirete kadar koruyacaktır. Bu tahribata suskun kalan dini müesseseler de vebalin ortağıdır.

Bu haber 203233 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
CHP'li İBB Başkan adayı Ekrem İmamoğlu Alevilere meydan okudu: Size ihtiyacım yok ben kazanırım
CHP'li İBB Başkan adayı Ekrem İmamoğlu Alevilere meydan okudu:...
CHP - DEM - Kandil - Brüksel hattında 'İstanbul' pazarlığı! İmamoğlu'ndan PKK ile 100 milyon dolarlık kirli mutabakat: Demirtaş'a böyle el çektirdiler
CHP - DEM - Kandil - Brüksel hattında 'İstanbul' pazarlığı!...