Dünyanın seyrini değiştiren devrim 100 yaşında

Dünyanın seyrini değiştiren devrim 100 yaşında

-Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin, 7 Kasım 1917’de Çarlık Rusyasını sonlandırıp, Sovyetler Birliği’ni kurdukları ve dünyanın kaderini sonsuza kadar değiştirdikleri “Ekim Devrimi” bugün 100 yaşına girdi. -Modern tarihin en önemli olaylarından biri olarak görülen devrim, 1. Dünya Savaşı nedeniyle bitap düşen Rus halkının 23 Şubat 1917’de sokağa çıkmasıyla başlamıştı.

07 Kasım 2017 - 20:03 - Güncelleme: 07 Kasım 2017 - 20:18

Dünyanın seyrini değiştiren devrim 100 yaşında

Giriş Tarihi: 7.11.2017 12:22 Güncelleme Tarihi: 7.11.2017 15:48

Sadece Rusya'nın değil, tüm dünyanın kaderini değiştiren "Ekim Devrimi," Türkiye'den, Almanya ve Çin'e birçok ülkenin tarihinde önemli yer tutuyor.

Dünyanın seyrini değiştiren devrim 100 yaşında
 
 
Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin, 7 Kasım 1917’de Çarlık Rusyasını sonlandırıp, Sovyetler Birliği’ni kurdukları ve dünyanın kaderini sonsuza kadar değiştirdikleri “Ekim Devrimi” bugün 100 yaşına girdi.

Modern tarihin en önemli olaylarından biri olarak görülen devrim, 1. Dünya Savaşı nedeniyle bitap düşen Rus halkının 23 Şubat 1917’de sokağa çıkmasıyla başlamıştı. Protestoların merkezi ise dönemin başkenti olan ve “St. Petersburg” isminin Almancayı andırması nedeniyle adı değiştirilen Petrograd’tı.

Ekmek bile bulmakta zorlanan halkın sokağa çıkmasıyla başlayan protestolar yalnızca birkaç gün içerisinde on binlerce insanın isyanına dönüşürken, hükümetin başındaki Çar 2. Nikolay, isyanı bastırmak amacıyla orduyu kullanmaya karar verdi. Ordunun sert müdahalesi nedeniyle 40 protestocunun hayatını kaybetmesi nedeniyle ordu içerisinde de huzursuzluklar ve emre itaatsizlikler başladı.

Ordunun da giderek protestocular yanında yer alması üzerine Çar 2. Nikolay, haftalar süren isyanın ardından, giderek kaosa sürüklenen bir imparatorluğu arkasında bırakarak 2 Mart 1917’de tahttan çekilmek zorunda kaldı. Bu karmaşayı devralan ise Aleksandr Kerenski’nin önderliğinde kurulan “geçici ve kırılgan” bir hükümetti.

“Proletaryanın Diktatörlüğü”

Şubat Devrimi olarak adlandırılan bu olayların ardından, kısa bir süre içerisinde dünyanın seyrini değiştirecek Ekim Devrimi’nin baş aktörleri sahneye çıkmaya başladı.

10 yılı aşkın bir süredir Batı Avrupa’da gönüllü sürgün olarak yaşayan Vladimir Lenin, 3 Nisan 1917’de Petrograd’a döndü. Ülkesine döner dönmez Bolşevik destekçilerini toplayan Lenin, Kerenski önderliğindeki geçici hükümeti tanımadıklarını duyurdu.

Gerek “Barış, Ekmek, Toprak” gibi halkın ihtiyaçlarına karşılık veren etkin sloganlarla, gerekse de toplumun 1. Dünya Savaşı’nın sonlandırılmasıyla ilgili çağrısına paralel söylemler sayesinde Bolşeviklerin halk desteği giderek artıyordu. Savaşın zaferle sonuçlanana kadar devam edeceğine yönelik kararlar ve halkın karnını doyurmaktan uzak zayıf reform hamleleri ise halkın hükümete tepkisini giderek arttırıyordu.

Böylelikle, geçici hükümetin, Bolşevikler tarafından devrildiği Ekim Devrimi’ne giden süreç de başlamış oldu.

6 Kasım’ı, 7 Kasım’a bağlayan gece, kısa bir süre içerisinde önemli bir askeri güç de elde eden Bolşevik kuvvetleri, devrimin bir diğer önemli figürlerinden Lev Troçki önderliğinde harekete geçti.

Bolşevikler kısa sürede Petrograd’taki hükümet binalarını ele geçirirken, Kerenski’nin direnişe yönelik hamleleri başarısız kaldı ve yönetim Bolşeviklere geçti.

“Proletaryanın Diktatörlüğü” olarak adlandırılan yeni Lenin hükümetinin, Bolşevik karşıtı güçlerle girilen kanlı çatışmalardan da zaferle ayrılmasından sonra, Sovyetler Birliği 1922’de kuruldu.

Devrime bugünün Rusları nasıl bakıyor?

Yaklaşık 70 yıllık ömrü boyunca Sovyetler Birliği, dünyanın çeşitli yerlerindeki ulusal özgürlük mücadelelerinin başlangıç noktası oldu. Milyonlarca can kaybına ve yaşanan ıstıraplara rağmen, Rus sanayisi bu dönemde olağanüstü oranda gelişti, 2. Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı da önemli bir zafer elde etti.

Devrimin Türkiye açısından da önemi oldukça büyük. Zira Rusya’da Bolşevik rejimi yerine Çarlık rejimi devam etmiş olsaydı Türkiye’nin büyük zorluklarla kazandığı Kurtuluş Savaşı'nın seyri değişebilirdi.

Barış yanlısı söylemlerine rağmen Lenin ise Ekim Devrimi’nden aylar sonra, Rus işçiler arasında disiplin eksikliğini vurgulayarak, Bolşevik yönetim şeklini belirgin biçimde daha otoriter bir hale dönüştürdü. 1918 yazından itibaren, gerek ekonomik kriz, gerekse de iç savaş ortamı nedeniyle Sovyetler Birliği giderek şiddet ve baskı uygulamalarının çarpıcı bir biçimde yoğunlaştığı bir devlet haline dönüştü.

Günümüzde yapılan anketlerde Rusların yaklaşık yarısının, Sovyet devletinin çöküşünden pişmanlık duyduğu ortaya koyuluyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, devrimle bağlantılı toplumsal bölünmelerin Rusya için ölümcül olduğunu ve şu anda ihtiyaç duyulan şeyin güçlü bir devlet olduğunu belirtiyor.

Şubat Devrimi

Romanov ailesi: Çar Nikolay, eşi ve çocuklarıyla birlikte

 

1917’nin başında Rusya’da savaşın yıkıcı etkisi hissediliyordu. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte adındaki Almanca ekler çıkarılarak St. Petersburg’dan Petrograd’a dönüştürülen Rusya’nın başkentinde gıda maddelerine erişimde sıkıntı yaşanıyordu.

Ülke çapında köylüler işledikleri toprağa sahip olamamaktan, işçiler ise yaşam ve çalışma koşullarından şikayetçiydi. Üç yıldır devam eden savaş, milyonlarca kişinin yaşamına mal olmuştu. Çok sayıda asker silahlarını bırakıp, cepheyi terk eder hale gelmişti.

1917’nin başında şeker, yağ, süt, ekmek, meyve ve yakacak gibi temel ihtiyaç maddelerinde kıtlık yaşanıyordu. Bu durumun yaratabileceği sonuçların farkında olanlar, bir isyandan endişeleniyordu.

7 Şubat’ta Çar İkinci Nikolay’a bir mektup gönderen Dük Aleksandr Mihayloviç, “Danışmanlarınız Rusya’yı ve sizi bir felakete sürüklüyor” diyordu:

Huzursuzluk hızla artıyor. Geçen her gün halkınızla aranızdaki uçurum büyüyor. Bu durumun devam etmesine izin verilmemeli. Söyleyeceklerim kulağa garip gelse de, hükümet devrime zemin hazırlıyor. Halk bir devrim peşinde değil ama hükümet halkın huzursuzluğunu artırmak için mümkün olan tüm adımları atıyor.

Fakat aylar içinde sosyalist bir devrimin gerçekleşmesini kimse beklemiyordu. O devrimin liderliğini yapacak olan ve 1917’nin başında İsviçre’nin Zürih kentinde bulunan Vladimir Lenin bile, “Biz yaşlılar, gelecekteki devrimin tayin edici savaşlarını göremeyeceğiz” diyordu.

Şubat Devrimi'nin ardından Petrograd'a dönen sosyalist liderler Ekim Devrimi'nin yapılmasında önemli rol oynadı

Şubat Devrimi'nin ardından Petrograd'a dönen sosyalist liderler Ekim Devrimi'nin yapılmasında önemli rol oynadı

Şubat ayının başında, planlamada yaşanan sorunlar ve mevsim normallerinden sert seyreden kış nedeniyle ihtiyaç malzemelerini taşıyan araçlar da Petrograd’a ulaşmakta zorluk yaşıyordu.

Yazar Maksim Gorki, 10 Şubat’a gelindiğinde, gıda maddelerinin yetersiz yakıt nedeniyle Petrograd’a ulaşamayan trenlerde kalması sonucu kentin iki haftalık yiyeceğinin kaldığını, önlerinde büyük bir kıtlık olduğunu düşünmeye başlamıştı.

Rusya parlamentosu olan Duma’nın Başkanı Mikail Rodzianko, 10 Şubat’ta Çar İkinci Nikolay’a gönderdiği mesajda, gıda sıkıntısının olası sonuçları hakkında net uyarılarda bulunmuştu:

İçişleri Bakanı Protopopov’u görevden almazsanız her şey olduğu gibi devam edecek ve üç hafta sonra karşınızda o kadar güçlü bir devrim bulacaksınız ki sizi ve hanedanınızı yeryüzünden silecek.

13 Şubat günü kente gelen un miktarı, ihtiyacın 12’de 1’ine kadar düştü. Sokaklarda ekmek kuyrukları ve huzursuzluk paralel bir şekilde artarken o dönemde Bolşevik Merkez Komitesi’nin başında bulunan Aleksander Şlyapnikov, ekmek isyanından bir devrim çıkabileceğine inanmıyordu:

Bunlara biraz ekmek verin, bütün hareket bitecektir.

20 Şubat’ta emniyet birimleri, yiyecek bulamayan halkın isyan edebileceğini, Bolşevikler ve Menşeviklerin bu yönde hazırlıkları olduğunu bildirdi.

25 Şubat’a gelindiğinde sokaklar on binlerce protestocuyla dolmuştu. Yiyecek bulamayan halk hükümeti protesto ederken askerler, isyanı bastırmak için halkın üzerine ateş açtı. Çok sayıda kişinin ölmesine ve yaralanmasına yol açan bu olay, Şubat Devrimi’ne giden yolda yaşanan ilk şiddetli çatışmaydı. Sonraki gün, ölü sayısı 40’a çıktı, 100’den fazla kişi gözaltına alındı.

27 Şubat’ta askerlerin içinde ilk itaatsizlikler başladı. Bazı erler halka ateş açmak istemiyordu, bir asker ise kendisine ateş emri veren üstünü silahıyla öldürdü.

O güne kadarki en büyük eylemlerden biri 3 Mart 1917’de, kentin büyük endüstri tesislerinden biri olan Putilov’un işçileri tarafından örgütlendi. Hükümete karşı yapılan bu eylemler ve grevler, sonraki günlerde artışa geçti. Eylemcilerin talepleri arasında “barış ve ekmek” yer alıyordu.

Rusya’daki Fransa elçisi Maurice Paleologue, 6 Mart tarihinde “Petrograd’da ekmek ve yakacak sıkıntısı yaşanıyor” diye yazmıştı:

Sabah uyandığımda fırının önünde bekleyenlerin uzun bir sıra oluşturduğunu gördüm. Bazıları bütün geceyi orada geçirmişti. Ülkede büyük bir nakliye krizi var. Motorlar soğuktan bozulmuş, yedek parçaları üretecek fabrikalarda ise işçiler grevde. Yoğun karın da bazı demiryollarını tıkaması nedeniyle ülke çapında 57 bin vagon hareket edemez hale gelmiş.

1917 tarihli Halkın Zaferi adlı bu posterde, son Çar Nikolay Romanov'un tacını halka sunması tasvir ediliyor

1917 tarihli Halkın Zaferi adlı bu posterde, son Çar Nikolay Romanov'un tacını halka sunması tasvir ediliyor

Paleologue, 8 Mart’ta insanların “ekmek ve barış” sloganıyla sokağa çıktığını yazmış ve “havada devrim kokusu var” ifadelerini kullanmıştı.

O gün Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan kadın işçiler de eylemlere katıldı. On binlerle başlayan işçi eylemleri 9 Mart günü yüz bini aştı. Bazı yerlerde fırınlar yağmalandı.

O tarihlerde Petrograd’da olan İngiliz yazar Claude Anet, “Rus Devrimi’nin İçinde” adlı kitabında, 9 Mart tarihindeki gazetelerde isyana dair hiçbir haber yer almadığını yazmış ve “Hükümet basını kontrol edebiliyor ama sokakları kontrol edemiyor” demiş, tanık olduğu olayları şöyle anlatmıştı:

Askerler, Anitchkoff Sarayı’nın önüne gelen eylemcilere dağılmaları uyarısında bulundu. Dağılmamaları üzerine askerlerin başındaki komutan ateş emri verdi. Askerlerin çoğu havaya ateş etti ve insanlar silah sesi üzerine kaçtı.

Anet, sonraki gün de sokaklarda eylemcilerle konuşurken polislerin kendilerine ateş açtığını, askerlerin bu emirlere uymadığını anlattıklarını yazmıştı.

Petrograd Valisi Aleksandr Balk, solcu liderlerin kalabalık kitleleri ajite ettiğini ancak ordunun silah kullanmakta isteksiz olduğunu söylüyordu.

Eylemlerin büyümesi üzerine kentteki tüm eylemler yasaklandı, protestoculara ateş açılması emredildi. Polisler başlangıçta bu emirlere uysa da ilerleyen günlerde halka ateş açmakta isteksiz davranmaya başladı. Askerlerin bir kısmı de eylemcilere destek verdi ve eylemcilere ateş açan polislere ateş açtı, bazı polislerin silahlarına el koyuldu.

Petrograd’daki huzursuzluk artarken 11 Mart günü Rusya İmparatorluğu’nun meclisi Duma’nın faaliyetleri bir kararname ile durduruldu.

12 Mart’ta Duma’nın bir kısmı bu karara uyarken bir kısmı da Geçici Komite adı altında çalışmaya başladı. Bu komite, devrimin ardından Geçici Hükümet’in temelini oluşturacaktı.

Kentte isyan halinde olan kitleler, Petrograd Sovyeti (sovyet, Rusça’da konsey anlamına gelir) adı altında örgütlenmeye başladı. 1905 yılında da kentte, o zamanki adıyla St. Petersburg Sovyeti kurulmuş, fakat sonrasında Çarlık tarafından dağıtılmıştı.

1915 yılında Merkezi İşçi Grubu adı altında Menşeviklerin öncülüğünde, Bolşeviklerin de desteğiyle tekrardan benzer bir yapı kurulmuştu.

Menşevik ve Bolşevikler 1903 yılında birbirlerinden ayrışmış olsa da Şubat Devrimi'nde birlikte hareket etmişlerdi, Menşevikler, sosyalizme geçiş için şartların henüz olgunlaşmadığını savunurken, Bolşevikler ise silahlı ayaklanmayla hızlı bir şekilde devrim yapılması gerektiğini düşünüyordu.

Merkez İşçi Grubu yapı, Şubat Devrimi sürecinde Petrograd Sovyeti’ne dönüştü ve işçiler ve askerlerin üye olduğu, yönetiminde çeşitli sosyalist partilerin yer aldığı önemli bir yapıya bürünerek devrimin ardından zaman zaman Geçici Hükümet’ten daha etkili oldu.

1905'teki St. Petersburg Sovyeti, 12 yıl sonra kurulacak Petrograd Sovyeti'ne ilham vermişti. Fotoğrafta Troçki önde, soldan ikinci sırada.

1905'teki St. Petersburg Sovyeti, 12 yıl sonra kurulacak Petrograd Sovyeti'ne ilham vermişti. Fotoğrafta Troçki önde, soldan ikinci sırada.

12 Mart’ta Petrograd’daki askerler, halka ateş açma emirleri veren komutanlarına isyan edip silahlarıyla birlikte eylemcilere katılmaya başladı.

Ordunun ağır silahlarının bulunduğu garnizonda olan İngiltere’nin Rusya Askeri Ataşesi Alfred Knox, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Dün bir grup askerin polislere ateş açarak silahlarına el koyduklarını öğrendim. Bazı birlikler isyan etmeye başlamış. 12 Mart günü garnizondayken, binanın isyancı askerler tarafından sarıldığını gördük. Hepsi silahlıydı, çoğunun süngülerinde kızıl bayraklar asılıydı ve başlarında bir komutan yoktu. Bulunduğumuz binanın camlarına bakmaya başladılar. Düşmanca bir tavırları yoktu. Rütbeli askerler de camdan kalabalığı izliyordu.

“Beni en çok etkileyen şey o anki tekinsiz sessizlikti. Devasa bir sinemadaki izleyiciler gibiydik. İsyancı askerler camları ve kapıları kırıp içeri girerken bir grup general binayı arka kapıdan terk etti. Aşağıya inip isyancı askerlere kendimi tanıttım, bana verdikleri bir eskortla birlikte binadan ayrıldım. Yolda Fransız Askeri Ataşesi Albay Lavergne ile karşılaştık ve onunla birlikte Fransız Konsolosluğu’na gittik. Konsolosluğa vardıktan sonra bana eskortun isyancılardan olup olmadığını sordu, öyle olduğunu söyleyince inanamadı ve düzgün, dostça davranışları nedeniyle onları resmi görevliler sandığını ifade etti.”

Kısa süre içinde kentteki tüm askerler isyancıların safına katıldı.

Kentte huzursuzluk ve eylemler artarken Duma Başkanı Mikail Rodzianko, o sırada şehir dışında olan Çar İkinci Nikolay’a gönderdiği telgraflarda durumu şöyle anlatıyordu:

Durum ciddi. Başkente anarşi hakim. Hükümet felç olmuş, ulaşım sistemleri çalışmıyor, gıda ve yakıt stokları kontrol edilemiyor. Sokaklarda ateş açanlar var, bazı birlikler birbirlerine ateş açıyor. Bir an önce yeni bir hükümet kurulmalı. Gecikme olmamalı. Tereddüt ölümcül olur. Askerler isyan etmek üzere, komutanlarını öldürüyorlar, isyana katılıyorlar. Eğer ajitasyon orduya tesir ederse Almanya galip gelir, Rusya’nın ve hanedanınızın sonu gelir.

Petrograd’a dönmeye çalışan Çar İkinci Nikolay yalnızca Pskov kentine kadar gelebildi. Duma temsilcileri ve askeri yöneticilerle görüştükten sonra 15 Mart günü tahtı bırakmak zorunda kaldı ve böylece 17’nci yüzyıldan bu yana Romanov hanedanı tarafından yönetilen Rusya İmparatorluğu sonlandı.

16 Mart günü, Geçici Hükümet’in ilk işi haklar ve özgürlükleri genişletmek, siyasi suçluları affetmek ve bir kurucu meclis için seçim düzenleme kararı almak oldu. Bundan dokuz gün sonra da idam cezası kaldırıldı.

Siyasi suçluların affedilmesi, hapsedilen sosyalist devrimcilerin serbest bırakılması ve yurtdışındaki devrimcilerin ülkeye dönmesi ülkedeki sosyalist hareketlerin daha da güçlenmesine neden oldu.

Lenin, Troçki ve Stalin’in dönüşü

Şubat Devrimi’nin ardından, Ekim Devrimi’nin liderliğini yapacak isimler birer birer Rusya’nın başkenti Petrograd’a dönmeye başladı.

1900’den beri sürgünde yaşayan Vladimir Lenin, 16 Nisan 1917’de Rusya’ya geri döndü. Lenin 1895’in sonunda tutuklanmış, bir yıl hapis ve Sibirya’da üç yıl sürgünün ardından Avrupa’ya gitmişti.

Lenin, sürgünden tren ve vapurla yaptığı sekiz günlük bir yolculukla Petrograd'a ulaştı

Lenin, sürgünden tren ve vapurla yaptığı sekiz günlük bir yolculukla Petrograd'a ulaştı

1906’da, St. Petersburg Sovyeti’nin liderliğini yaparken tutuklanan ve Sibirya’ya sürgüne gönderilirken kaçarak Avrupa’ya giden Lev Troçki, 17 Mayıs 1917’de Petrograd’a geri döndü.

Troçki, Şubat Devrimi’nden kısa süre önce, New York’ta ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na dahil olmamasına yönelik faaliyetler yürütüyordu.

Stalin'in Petrograd polisindeki kaydı

Stalin'in Petrograd polisindeki kaydı

Sibirya’da sürgünde bulunan Stalin de Mart ayında Petrograd’a geri döndü.

Lenin, ülkeye döner dönmez ülkedeki durumu inceleyerek tezler üretmeye başladı. Bu tezleri önce konuşmasında anlatan, ardından da Pravda gazetesine yazan Lenin, özetle şunları savundu:

Bu haber 149418 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
CHP'li İBB Başkan adayı Ekrem İmamoğlu Alevilere meydan okudu: Size ihtiyacım yok ben kazanırım
CHP'li İBB Başkan adayı Ekrem İmamoğlu Alevilere meydan okudu:...
CHP - DEM - Kandil - Brüksel hattında 'İstanbul' pazarlığı! İmamoğlu'ndan PKK ile 100 milyon dolarlık kirli mutabakat: Demirtaş'a böyle el çektirdiler
CHP - DEM - Kandil - Brüksel hattında 'İstanbul' pazarlığı!...