29 Eylül 1911 Türk - İtalya Savaşı ve Libya’nın İşgâli....

29 Eylül 1911 Türk - İtalya Savaşı ve Libya'nın İşgâli. İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!.

CHP heyetine Atatürk üzerinden yanıt verdi. "Libya'ya askeri desteğin boyutunu arttıracağız" diyen Başkan Erdoğan, Atatürk'ün Libya'da görev yaptığı günleri hatırlatarak "Gazi Mustafa Kemal'in Libya'da ne işi vardı?" dedi. Erdoğan'ın sözleri sonrası akıllara yaklaşık 100 yıl önce bölgede yaşananlar geldi. İşte Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi...

26 Aralık 2019 - 10:15

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

Giriş Tarihi: 26.12.2019  10:26 Güncelleme Tarihi: 26.12.2019 11:26

Geçtiğimiz günlerde Gölcük Tersane Komutanlığı'nda düzenlenen "Yeni Tip Denizaltı Projesi 1'inci Gemisi Pirireis'in Havuza Çekme ve 5'inci Gemisi Seydialireis'in İlk Kaynak Töreni'nde konuşan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "Libya'da ne işimiz var?" diyen CHP heyetine Atatürk üzerinden yanıt verdi. "Libya'ya askeri desteğin boyutunu arttıracağız" diyen Başkan Erdoğan, Atatürk'ün Libya'da görev yaptığı günleri hatırlatarak "Gazi Mustafa Kemal'in Libya'da ne işi vardı?" dedi. Erdoğan'ın sözleri sonrası akıllara yaklaşık 100 yıl önce bölgede yaşananlar geldi. İşte Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi...

​BU GALERİYİ PAYLAŞ

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

Mustafa Kemal Atatürk'ün katıldığı ilk savaş Trablusgarp Savaşı'dır. 1911 yılına gelindiğinde, İtalyanlar Trablusgarp'a saldırarak Osmanlı Devleti'ne savaş ilan ettikten sonra, Osmanlı Devleti, İtalyanlara karşı koymak için bölgeye asker gönderememiş sadece vatan sever bazı subaylar sivil kıyafetler ve zor şartlar altında Trablusgarp'a geçerek vatan topraklarının kaybedilmemesi için büyük çaba sarf etmişlerdir. İşte bu subaylar arasında Mustafa Kemal'de vardı. Mustafa Kemal, bu uzun yolculukta rahatsızlanmış ancak iyilileştikten sonra arkadaşları ile birlikte bölge halkını örgütleyerek, Derne, Tobruk ve Bingazi'yi düşmandan kurtarmışlardır. İşte Trablusgarp Savaşı'nda yaşananlar...

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

TRABLUSGARP SAVAŞI'NA GİDEN YOL
İtalyanlar, 19. yüzyıl sonunda, gerisinde kaldıkları sömürgecilik yarışında arayı kapatmanın telaşına düştü. Bunun için gözlerine Kuzey Afrika'yı kestirdiler. Hedeflerinde, Osmanlı egemenliğindeki Trablusgarp ve Bingazi vardı.

Coğrafi keşiflerin başlaması, güçlü Avrupa ülkelerini yeni topraklara yöneltti. Rotalarını peş peşe denizaşırı ülkelere çevirdiler. Böylece büyük bir hammadde kaynağı bulunmuş oldu. Yalnız hammadde de değil… Amerika kıtasının yeraltı, yerüstü ne kadar zenginliği varsa Avrupa'ya taşınmaya başladı. Avrupa ülkeleri 19. yüzyıla gelindiğinde, yani sanayi devrimi alabildiğine hızlandığında çok daha yakın bir coğrafyada kendilerine sömürü alanı buldular: Afrika!

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

Avrupa'da sömürgecilik yarışı
16. yüzyılda başlayan sömürgecilik yarışını kaçıran İtalya ise, 1870'de siyasi birliğini sağladıktan sonra sahneye çıktı. O zamana kadar Afrika topraklarının neredeyse tamamı güçlü devletler tarafından çoktan işgal edilmişti. Mesela Fransa, Tunus'a; İngiltere, Mısır'a girmişti. İtalyanlar ise, gözlerini 350 yıldan beri Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliğinde olan Kuzey Afrika'daki Trablusgarp ve Bingazi'ye dikti. Bunun için Avrupa devletleriyle birtakım gizli anlaşmalar yaptılar. İngiltere, Avusturya, Almanya, Fransa ve Rusya ile yapılan anlaşmalar sonunda Trablusgarp'ı işgal etmelerinin önünde hiçbir engel kalmadı.

İtalyanların Trablusgarp ve Bingazi'yi seçmesinin birden çok nedeni vardı. Bunlardan ilki, coğrafi olarak kendi ülkelerine yakınlığıydı. Bir diğer neden, Osmanlı Devleti'nin Kuzey Afrika'daki bu toprakları uzun yıllardır ihmal etmesiydi. Bu da Trablusgarp ve Bingazi'yi kolay ele geçirilecek bir hedef haline getiriyordu.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

İtalya, işgal hazırlıklarına başlıyor

1551'de Osmanlı egemenliğine giren Trabslusgarp, 1864'te vilayete dönüştürülmüştü. 1877'de ise başkente bağlı ancak bağımsız bir sancak haline gelmişti. O sırada Osmanlı İmparatorluğu, büyük bir karışıklık içindeydi. II. Abdülhamid'in yerine kardeşi Mehmet Reşat tahta çıkmıştı. İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimi tamamen eline almıştı. En önemlisi ise Balkanlarda süregelen karmaşa, imparatorluğu hayli zorluyordu.

Osmanlı'da tüm bunlar yaşanırken İtalya, Trablusgarp'ı işgal etme planını ince ince uygulamaya koydu. İtalya, gerek karada gerekse denizde savaşmak için bütün hazırlığını yaptı. 1911 yılında askeri olarak harekete geçmenin zamanı geldiğine karar verdiler.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

Önce nota sonra işgal

İtalya, 28 Eylül 1911'de Osmanlı Devleti'ne bir nota verdi. Aslında bu, kendilerince işgalin bahanesiydi… Buna göre İtalya, Osmanlı Devleti'nin Trablusgarp ve Bingazi'nin ilerlemesi bir çalışma yapmadığını öne sürüyordu. Bölgenin kendilerine olan yakınlığı sebebiyle, buraya "medeniyet" götürmekten bahsediyorlardı. Yine Osmanlı Devleti'nin, kendileri ile ters düşmeyecek bütün iktisadi imkanları vermeye hazır olduğunu ancak buna güvenmediklerini belirtiyorlardı. Tüm bunlara dayanarak işgale karar verdiklerini, hatta bundan başka çarelerinin kalmadığını savunuyorlardı.

Osmanlı Devleti, bu notaya cevap vermekte gecikmedi. Ama niyeti baştan belli olan İtalyanlar çoktan seferberlik hazırlıklarını tamamlamıştı bile. Daha nota vermeden önce yapmışlardı bunu. Nihayet 29 Eylül 1911'de beklenen oldu. İtalya, Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

TRABLUSGARP SAVAŞI
İtalyanlar, 29 Eylül 1911'de Trablusgarp ve Bingazi'yi ele geçirmek için Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. Ancak aralarında Mustafa Kemal'in de bulunduğu Türk subaylarının öncülük yaptığı direniş hareketiyle karşılaştılar.

İtalya, Kuzey Afrika'daki Osmanlı toprağı Trablusgarp ve Bingazi'yi işgal etmek için savaş ilan ettiğinde takvimler 29 Eylül 1911'i gösteriyordu. O sırada siyasi, askeri ve ekonomik olarak zor günler geçiren Osmanlı Devleti, İtalyanlar karşısında zayıf durumdaydı. Osmanlı'nın, uzun zamandır bu savaş için hazırlık yapan İtalyanlara kıyasla Trablusgarp'ta küçük bir ordusu vardı.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!İtalya'ya Avrupa desteği
İngiliz ve Fransız hükümetlerinin desteğini arkasına alan İtalya, saldırıya Adriyatik Denizi'nde bulunan bazı Osmanlı gemilerini batırarak başladı. 30 Eylül 1911'de ise asıl hedefleri Trablusgarp'a yöneldiler. Osmanlı güçleri, ellerindeki eski silahlarıyla şehri savunmaya çalışsa da başarılı olamadı. İtalya, 5
Ekim'de Trablusgarp'ı ele geçirdi. Bununla da kalmayarak 18 Ekim'de Derne'ye, 20 Ekim'de Bingazi'ye asker çıkardılar.

Sayıca İtalyan ordusunun çok altında olmasına rağmen Osmanlı ordusu da 23 Ekim'de karşı saldırıya geçti. Kuşatma altında kalan İtalyan ordusu, bu çarpışmada ağır kayıplar verdikten sonra geri çekildi.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

Mustafa Kemal Trablusgarp'ta

İki taraf arasında kıran kırana bir mücadele sürerken Trablusgarp'a gizlice giden genç Osmanlı subaylarının faaliyeti başladı. Mustafa Kemal, Kurmay Binbaşı Enver (Enver Paşa), Fuat Bulca, Nuri Conker ve Fetih Okyar gizlice Trablusgarp'a ulaşanlar arasındaydı. Komutanlar, vakit kaybetmeden bölgedeki kuvvetleri örgütledi ve İtalya'ya karşı saldırıya geçti.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

Bu direniş hareketi, İtalyanların beklemedikleri kadar güçlüydü. Trablusgarp'taki Osmanlı birlikleri üç kolda birden mücadele veriyordu. Kurmay Albay Neşet Trablus Komutanlığını, Kurmay Binbaşı Enver Bingazi Komutanlığını ve Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal ise Derne Komutanlığını yönetiyordu.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!Böylece Osmanlı Devleti yoktan var ettiği ordusuyla İtalyanlara karşı kıyasıya bir mücadeleye girişti. Mustafa Kemal, bu mücadele sırasında 22 Aralık'ta büyük bir başarı elde ederek Tobruk Savaşı'nı kazandı. Hatta o sırada Derne'de gözünden yaralanarak tedavi gördü.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

İtalya'nın savaşı yayma çabası

Osmanlı Devleti Bingazi'de 15 bin, Trablusgarp'ta 10 bin asker ve gönüllüden oluşan ordusuyla savaşıyordu. Buna karşılık İtalyanlar, 100 bin kişilik bir güce sahipti. İtalyanların bu üstünlüğe rağmen Bingazi'yi ele geçirmesi mart ayını buldu.

Yemen'de Ocak 1911'de başlayan isyan Osmanlı Devleti'ni Trablusgarp'ta iyice çıkmaza soktu. Trablusgarp'taki birliklerin bir kısmı, isyanı bastırmak için mecburen o bölgeye kaydırıldı. Bunu fırsat bilen İtalyan donanması Kızıldeniz'e girerek, buradaki Osmanlı gemilerinden bazılarını batırdı. Hemen ardından Hudeyde Limanı'na saldırı düzenledi. Deniz ulaşımının engellenmesi Yemen isyanının bastırılmasını da engelliyordu.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!Trablusgarp'ta işlerin iyiden iyiye kötü gitmesi sonucu devreye Almanya girdi. Almanlar, 25 Mart 1912'de Venedik Kralı'yla görüştü ama sonuç alınamadı.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

Kırılamayan Osmanlı direnişi

Savaşın şiddetti her geçen gün büyüse de İtalyanlar bir türlü iç bölgelere giremiyordu. Bunun üzerine bölgeyi ilhak etmek ve Osmanlı Devletini anlaşmaya zorlamak için savaşı yaymaya karar verdiler. Böylece 18 Nisan 1912'de Çanakkale Boğazı'nı bombalamaya başladılar. Osmanlı Devleti hemen önlem alarak Boğazları geçişe kapattı. Ancak uluslararası ticaretin büyük zarar görmesi üzerine Boğazlar 10 Mayıs'ta tekrar açıldı.

İtalyanlar, bu kez de On İki Ada ve diğer bazı Osmanlı şehirlerini baskı altına almaya çalıştı. Bununla da kalmayarak o sırada Fransız nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Beyrut'a saldırmak istediler. Plana göre bütün dinler tarafından kutsal sayılan Kudüs'ün kapısı durumundaki Beyrut'un işgali, Avrupa devletlerini rahatsız edecek ve Osmanlı hükümeti barışa zorlanacaktı. 24 Şubat 1912'de Beyrut'a saldırarak iki Osmanlı gemisini batırdılar. Peşinden şehri bombardıman altına aldılar.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

Balkan Savaşı ile gelen antlaşma

İtalyan kuvvetleri çok geçmeden Rodos Adası'na yöneldi. Rodos'u, On İki Adalar izledi. Rodos ve On İki Adalar iki hafta içinde İtalyanların eline geçti. İtalyanlar sayı üstünlüğü ve hırçın taktiklerine rağmen Trablusgarp'ta istedikleri hakimiyeti hala kuramamıştı.

Tam da o günlerde Balkanlar karıştı. Karadağ'ın 8 Ekim 1912'de Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmesiyle Balkan Savaşları başladı. Patlak veren yeni savaş, Osmanlı İmparatorluğu'nu İtalyanlarla barışa zorladı. Çünkü Ege Denizi'ndeki İtalyan donanması, Makedonya'ya yardım gönderilmesini engelliyordu. Sonuçta İtalya'nın şartları kabul edildi ve 18 Ekim 1912'de Uşi Antlaşması imzalandı.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

TRABLUSGARP KRONOLOJİSİ

23 Eylül 1911
İtalya, Osmanlı Devleti'ne nota verdi.
26 Eylül 1911
Silah ve cephane taşıyan bir Osmanlı gemisi Trablusgarp'a ulaştı.
28 Eylül 1911
İtalya, Osmanlı Devleti'ne ültimatom verdi. 48 saat içinde Bingazi ve Trablusgarp'ın İtalyan yönetimine bırakılması istendi.
29 Eylül 1911
İtalya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etti.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

30 Eylül 1911
Trablusgarp şehri İtalyanlar tarafından bombardımana tutuldu.
5 Ekim 1911
İtalyanlar, Trablusgarp'ı işgal etti.
8 Ekim 1911
Mustafa Kemal, İngiliz işgalindeki Mısır üzerinden kendisini gazeteci olarak tanıtarak Trablusgarp'a geçti.
18 Ekim 1911
İtalyanlar, Derne'yi ele geçirdi.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

20 Ekim 1911
Bingazi, İtalyanlar tarafından işgal edildi.
23 Ekim 1911
Osmanlı ordusu İtalyanlara karşı saldırı başlattı.
27 Kasım 1911
Mustafa Kemal binbaşılığa terfi etti.
18 Aralık 1911
Bingazi, Derne ve Tobruk bölgesinde kurulan Şark Gönüllüleri Komutanlığı'na Mustafa Kemal atandı.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya'daki mücadelesi!

22 Aralık 1911
Mustafa Kemal, Tobruk'un hemen dışında bulunan Nadora Tepesi'ni İtalyanlardan geri alıp, düşman birliğini yok etti.
15 Ocak 1912
Mustafa Kemal 5. Ordu'ya bağlı 38. Piyade Alayı'nda görevine devam etti.
11 Mart 1912
Mustafa Kemal, Derne Komutanlığı'na atandı.
18 Ekim 1912
Savaş, Osmanlı İmparatorluğu ve İtalya arasında imzalanan Uşi Antlaşması ile 

Osmanlı gidince katliam yapmışlar! Libya'da İtalyan vahşeti

Osmanlı gidince katliam yapmışlar! Libya'da İtalyan vahşeti

Yüzyıllarca Osmanlı hakimiyetinde huzur içinde yaşayan Libya'da; İtalyan işgalinin ardından gerçekleşen toplu idam 112 yıl sonra belgelendi.

İngiltere'de 1910-1970 yılları arasında habercilik alanında faaliyet gösteren "Pathe News"in arşivinden bazı infaz görüntüleri ilk defa yayınlandı. İngiliz Daily Mail gazetesindeki infaz fotoğraflarında, 1911-12 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu ile İtalya arasında meydana gelen Trablusgarp Savaşı'ndaki bir görüntüye de yer verildi. Fotoğraf, Libya'da işgalci İtalyan askerlerinin sokak ortasında, tek suçları vatanlarını savunmak olan 12 kişiyi asarak idam etmesinin hemen ardından çekilmiş. Silah ve teçhizat olarak kendilerinden kat kat üstün olan İtalyan askerlerine karşı kahramanca direnen Libyalı milisler halkın gözü önünde asılarak günlerce darağacında sergilenmiş. Bu görüntü, demokrasi ve insan hakları bahanesiyle sürekli dünya siyasetine müdahale eden Batı'nın ikiyüzlülüğünü açıkça ortaya koyuyor. Türkiye'yi 1915'teki olaylarda Ermenilere soykırımda bulunmakla suçlayan Batı'nın bu görüntü karşısında ne diyeceği merak konusu. 1911'de İtalyan işgali sonrası Libya halkı etrafı dikenli tellerle çevrili toplama kamplarına götürüldü. Libyalı çiftçilerin elindeki topraklara zorla el konarak buralara İtalya'dan getirilen binlerce çiftçi yerleştirildi.?Halkı toplu infazlar ve işkencelerle sindiren İtalyan güçleri Birinci Dünya Savaşı'ndaki müttefikleri İngiltere ve Fransa'nın da desteğiyle Libyalıları kendi ülkelerinde köle haline getirdi. Bu dönemde İtalyan sömürgeciliğine karşı Ömer Muhtar tarafından başlatılan direniş hareketi ise Muhtar'ın yakalanarak idam edilmesi neticesinde sekteye uğradı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bölge Fransa ve İngiltere'ye bırakıldı. Birleşmiş Milletler 1949'da Libya'nın bağımsız bir ülke olması gerektiği kararını aldı. 1951'de Libya?Birleşmiş Milletler aracılığıyla bağımsızlığa kavuşan ilk ülke oldu. 

29 Eylül 1911 Türk - İtalya Savaşı ve Libya'nın İşgâli

Halit Kanak

Trablusgarb ve Bingâzi'nin kendisine terkedilmesini isteyen İtalya'nın gönderdiği "nota" 23 Eylül'de Sadrâzâm İbrahim Hakkı Paşa'ya ulaştığında, Sadrâzâm İtalyan Robilan Paşa ve Eşiyle briç oynuyordu.(Robilan Paşa güyâ jandarmanın ıslâh edilmesi için Türkiye'deydi.)

Sadrâzâm Hakkı Paşa bir müddet getirilen zarfı açmadığı gibi cevabıda geciktirdi. Bunun üzerine İtalya 28 Eylül'de 24 saat içinde cevaplandırılmak üzere ikinci nota'yı verdi ve savaş ilân edeceğini duyurdu. 

Hakkı Paşa alelacele kendi konağında kabineyi topladı olmadı gece yarısı saraya taşındılar sabaha karşı hazırlanan cevapta "İşgâlden vazgeçildiği ve Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğüne saygı gösterildiği takdirde İtalya'ya daha fazla ticâri ve siyasî imtiyazlar verileceği" bildirildi. 

Buna rağmen İtalya 29 Eylül'de Türkiye'ye savaş ilân ettive Trablusgarb'ı bir gün boyunca denizden bombaladıktan sonra, üç bölük askerin koruduğu Trablusgarb'a girdi. (Yemen isyanı için Mahmut Şevket Paşa takviye asker isteyince buradaki tümen oraya sevkedilmişti.) 

Bu durum büyük bir infiâle yol açmtı. Sadrâzâm Hakkı Paşa, "Vaktiyle benim durumuma düşen Sadrâzâmların padişahlar tarafından binek taşlarında boyunları vurdurulurdu" diyerek istifa etti. Yerine 30 Eylül'de Said Paşa atandı.

Bu kritik ortamda Berlin'de Askerî Ataşemiliter olarak görev yapan Kurmay Binbaşı Enver derhal İstanbul'a gelerek Türk Hâkânı ile görüşmüş ve yanında Fuat Bey (Bulca) (amcası Halil Bey Paşa), Ekrem Bey, Kendi kardeşi Nuri Bey(Paşa) olduğu halde gizlice Libya'ya Cephe'ye koşmuştur. Paris askerî ateşesi Ali Fethi Bey ise Tunus üzerinden Libya'ya ulaşmıştı.

Ancak bu kolay olmamıştır.Mısır İngilizlerin elinde olduğu için Libya ile kara bağlantımız yoktu, denizde ise İtalya Donanması göz açtırmıyordu.

Enver Paşa planlamasını yaptı. Kılık değiştirerek İskenderiye üzerinden kara yoluyla Libya'ya geçilecekti. İlk önce, daha sonra Teşkilât-ı Mahsusa'nın başına geçireceği en güvendiği subaylardan ÇerkesKuşçubaşı Eşref'e haber saldı ve güvendiği subaylarla İskenderiye'ye hareket etmesini istedi.

Kuşçubaşı Eşref haberi aldığında Hamidiye Alayından bir subayla Bitlis, Muş, Van arasında dolaşıyor yetkililerle bölgenin durumunu görüşüp rapor ediyordu.Derhal telgrafın başına geçti.

İtalyanların Libya'ya saldırdıkları haberi telgraf tellerinde süratle dolaşmaya başladı. İlk haberi Edirne'de askeri okuldan beri arkadaşı olan Bağdat'taki Süleyman Askerî'ye ulaştırdı sonra diğerlerine.

Süleyman Askerî yanında subay arkadaşlarından Cemil, Tevfik ve Fehmi Bey'ler olduğu halde medrese öğrencisi kılığında İskenderiye'ye ulaştığında, Kuşçubaşı Eşref'de Mustafa Kemal, İzmit'li Mümtaz, Ömer Naci, Yakup Cemil, Sapancalı Hakkı, Nuri Conker, Çerkes Reşid (Çerkes Ethem'in kardeşi), Selanikli Nazım, Beşiktaşlı Niyâzi, Şeyh Salih Tunusî, Cezayirin milli kahramanı Abdülkadir Cezayiri’nin oğlu Emir Ali Paşa ile 29 Ekim'de İskenderiye'ye gelmişlerdi. 

Grubun Trablusgarb'a doğru yolculuğu Kasım Ayı ortalarında başladı. İngiliz devriyelerine yakalanmamak için Kuşçubaşı Eşref herkesi küçük gruplara ayırmıştı, fakat bu arada Mustafa Kemal hastalanınca O'nu Rum doktor Çaçatis'e teslim etmişlerdi. Mustafa Kemal, Enver Paşa'nın komutasında Derne'de görev almak için ancak 1 Aralık 1911'de yola çıkabildi. Savaş'ın başlamasından dokuz hafta sonra Sireneykaya'ya sızmayı başardığında askerlerin Enver'in topu ‘midfa'i Enver’ dedikleri top seslerini duymaya başladı. Savaşın en hararetli döneminde gözünden ciddi şekilde yaralandı.Libya dönüşünde Kuşçubaşı Eşref tarafından Viyana'da tedavisi yaptırıldı.

Enver Paşa daha 19 Ekim'de Libya'ya varmış Derne'de ve diğer bölgelerdeki direnişi teşkilatlandırmaya başlamıştı. Kısa sürede 20 bin kişilik yerel güce ulaşmış ve kendi adına para bastırmıştı.

Ekim sonunda ise Mısır ile Tunus arasındaki 1.320 km'lik sahil İtalyan'ların eline geçti. Ancak iç kesimlere birkaç km. dahi giremediler çünkü Kurmay Binbaşı Enver Bey ekibiyle gelmiş kurduğu özellikle Senûsiler'den oluşan gönüllü birliklerle şiddetli bir direniş göstermişti. Senûsî'ler 80 yıldır (1830'da Mekke'den gelmişlerdi) faaliyet gösteriyordu ve başlarında Seyid Ahmed Senûsî bulunuyordu.

Bu direniş Enver Bey'den sonrada 1939 yılına kadar sürmüş, ancak İtalya'da iktidara gelenMussolini hava kuvvetleri desteğiyle bu direnişi kırabilmişti. Senûsi âilesi (tarikatı şeyhi) bütün Kuzey Afrika'ya hâkimdiler. Senûsi Şeyhini Enver Bey ve ekibi sık sık ziyâret ediyor hayır duâsını alıyordu. Mustafa Kemal burada tanıştığı Seyid Ahmed Senusî'ye milli mücadeleye destek içingeldiği Anadolu'da halifelik teklif etmiş fakat Seyid Ahmed Senûsî "halife mutlaka Osmanlı Hânedânından olmalıdır" deyince TBMM 19 Kasım 1922'de Sultân Abdülaziz'in oğlu Abdülmecid Efendiyi halife seçmişti.

İstanbul ziyaretinde Eyüpsultan Camii'nde kitâbe yazdıran (hâlen caminin iç avlusunda bulunan Türkçe mermer kitâbe) Libya Kralı İdris Senûsî (I.İdris) bu ailedendi.

Libya'yı, sayısı sürekli artan 60 bin asker, 48 sahra topu, 24 dağ topu ve muazzam donanması ile bir hafta içinde ele geçireceklerini zanneden İtalyanlar, Enver Bey ile bütün şehirlerde bulunan 5.200 Türk Askeri ve O'nun organize ettiği yerli halkın şiddetli direnişi karşısında sahilde çivilenip kaldılar. Bu cehennemî direnişi çözmek için İtalyanlar farklı yollara başvurdular. 

Önce nisan başında Beyrut'u bombaladılar ardından 389 yıl 4 ay 7 gündür elimizde olan birer bölük askerin jandarma görevi yaparak koruduğu Rodos ve oniki adayı 26 günde tamamını işgâl ettiler.(24 Nisan - 20 Mayis 1912). Üstelik birde Çanakkale'den geçmeye kalktılar.1912'nin 18 Temmuz gecesi boğazı zorladılar ama beceremediler.

Ancak İstanbul'da durulmayan sular sık sık değişen hükümetler ve 8 Ekim'de patlak veren Balkan savaşı İtalya ile anlaşmayı zorunlu kıldığı için 1 yıl 17 gündür devam eden savaştan sonra 15 / 18 Ekim 1912'de İsviçre'de Leman Gölü kıyısında bulunan Ouchy'de (Uşi'de) yapılan anlaşmayı Türkiye adınaFahreddin ve Mehmed Nâbi Bey'ler imzaladılar.

Buna göre, Turgut Paşa'nın Saint -Jean Şövalyelerinden fethederek topraklarımıza kattığı Trablusgarb ve Bingâzi 360 yıl 1 ay 11 gün sonra İtalya'ya bırakılacak, İtalya ise Rodos ve oniki adayı boşaltarak Türkiye'ye verecekti. Ancak bu hiç bir zaman gerçekleşmedi.Adalar bir ve ikinci dünya savaşları sırasında Yunanistan İtalya İngiltere Almanya arasında gitti gitti geldi ama gerçek sahibi bizlere hiç gelmedi. Sadece Almanlar ikinci dünya savaşından sonra Ege'den çekilirken gelin adalarınızı alın dedi fakat muhatap bulamadı.

Bu anlaşmaya rağmen Enver Bey ve arkadaşları cepheyi terk etmemişlerdi. Anlaşmayı tanımayan Enver Bey "bağımsız bir devlet kurarım yinede bu toprakları İtalya'ya bırakmam" diyordu.Fakat İtalya'ya yardım için Türkiye'ye göz açtırmak istemeyen Avrupa ve Rusya'nın kışkırtmasıyla çıkartılan Balkan savaşlarında Türk Subaylarına daha fazla ihtiyaç olunca yurda döndüler. Direniş ise yukarıda belirttiğimiz gibi1939'a kadar sürmüş, Sultân V. Murad'ın torunu Şehzâde Fuat Osman Paşa Libya Kuvvetleri Komutanı olarak 1.Dünya Savaşı boyunca ciddi savaşlar vermişti. Enver Paşa yine bu süreçte kardeşi Nuri Paşa'yı savaşması için Alman denizaltısıyla bir miktar silah ve cephaneyle ikinci kez Libya'ya göndermişti.

Libya'da İtalyanlara karşı savaş devam ederken, Harbiye Nâzırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa, Şeyh Seyid Ahmet Senûsî'yi Teşkilât-ı Mahsûsa elemanı Hüsamettin (Ertürk) Beyle İstanbul'a dâvet etti.

30 Ağustos 1918'’de İstanbul'a gelen Seyid Ahmed Senûsî, o sıra vefat eden Sultân Mehmed Reşat'ın yerine tahta çıkan Sultân Vahdettin'e Eyüpsultân'da kılıç kuşattı. Kendisi bizzat Enver Paşa tarafından Topkapı Sarayı'nda misafir edildi, ayrıca Paşalık verildi.

Mondros mütârekesinden sonra Sultân Vahdettin tarafından Anadolu halkını vaaz ve sohbetlerle işgâllere karşı zinde tutmak için Bursa'ya gönderildi. Orada Ali Fuat Cebesoy ve Celal Bayar ile görüştü.Bursa 8 Temmuz 1920'de Yunan işgâline uğrayınca Konya'ya, 15 Kasımda Ankara'ya geçti.

Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'ya mücevherlerle donatılmış kılıç ile âyet-i kerimelerle donatılmış kemer hediye etti ve bu mücadelenin zaferle sonuçlanacağını gördüğü rüyâyı anlatarak müjde verdi.

Yine Mustafa Kemal'e 29 Kasım 1920'de Hakimiyet-i Milliye Gazetesinde de yayınlanan şu telgrafı Eskişehir'den gönderdi. "Din ve vatanın muhafazasını gâye edinen zât-ı âlilerinin ve Büyük Millet Meclisi'nin nihâyi saadete erişmesini niyaz ederim."

Şeyh Seyid Ahmed Senûsî milli mücadeleye yardım etmek amacıyla 18 Şubat 1921'de Sivas'ta Büyük İslâm Konferansına başkanlık etti. Kongredeki konuşması Sebilürreşad Mecmuasına yayınlandı.

Zaferden sonra ise, "Düşmanın bozguna uğrayarak perişan olduğunu evvelce rüyâ âleminde görmüş ve bunun müjdesini zât-ı devletlerine arzetmiştim. Biz tek bir şahıs gibiyiz aramızda ayrılık görmüyorum. Mahsus gözlerinizden öper, arz-ı hürmet eylerim" şeklinde telgrafını göndermişti.

Lozan Antlaşmasından sonra çıkmaza giren Musul konusunda destek olmak için Musul'a gitmek üzere Diyarbakır'a hareket ederken Ankara'dan Başbakan Rauf Orbay, Savunma Bakanı Kâzım Özalp yolcu etmişti. Ancak 1926 senesine gelindiğinde Osmanlı Hanedân üyeleri ile görüşmeleri devam ediyor gerekçesiyle Hükümet, Türkiye’den ayrılmasını isteyince Şâm-ı Şerife geçti. 

Bu seferde gördüğü ilgiden rahatsız olan Fransa kontrolündeki hükümet sınırdışı etti.Filistin'e geçti Filistin’de İngilizler rahatsız oluncada Mekke'ye geçti. Bu seferde Kral İbni Suud istemedi.

Bir müddet Yemen sınırında kaldı ve nihâyet 10 Mart 1933'te Medine-i Münevvere de vefât etti.

İtalya işgâlinden sonra  Libya'yı tekrar Türkiye'ye bağlanmak için çeşitli faaliyetler olmuş hatta birde parti kurulmuştu, kurulan siyâsî parti 1950'lerde Türkiye'den yüz bulamadığı için yanlış dış politikamız gibi oda çökmüş ve Libya bağımız kopmuştu.

Hiçbir zaman tasvip etmediğimiz Libya'da çıkan karışıklık ortamı, istemesekdeinisiyatif almamız gerekliliğini ortaya koymuş ve hükümetimizin attığı cesur adımlar sayesindeLibya'da ay yıldız bayrak yeniden dalgalanmış ve işin bir tarafında hep olmuşuz.

Bundan sonra yapmamız gereken, şartlarına hiçbir şekilde uyulmamış bir anlaşma ile elimizden alınan Rodos dahil 12 Ada karşılığında İtalya'ya bırakılan Trablusgarb ve Bingâzi,12 Ada bize verilmediği için tarafımıza iade edilmelidir teziyle bu çalışmayı yürütmektir. 

Selim ATALAY

İTALYA ÖNCE AYNAYA BAKSA?

15 Nisan 2019 Pazartesi

İtalya da kendi tarihini unutup, başka tarihlerle ilgilenen ülkelerden. Önce aynaya bakmaları gerekir.

İtalya’nın sömürgecilik dosyasına neredeyse her yıl bakmak gerekiyor, çünkü her yıl yeni belgeler, eklerle İtalya dosyası genişliyor. 

Sömürgecilik yarışına sonradan giren ve hep geride kalmanın ezikliğini yaşayan İtalya, son yüzyılın en büyük katliamlarını yapmıştır. Rönesans atılımı ve sanat katkılarıyla bilinen İtalyanlar, 100 yıl önce de hesapta aynı sosyal doku içindeydiler. Aynı İtalyanlar 100 yıl önce Faşizmi icat edip, sömürgecilik oynayıp Afrika’da korkunç gaddarlıkla katliamlar yaptılar. Ne kadar çok sivil, kadın, çocuk öldürürlerse, o kadar başarılı olacaklarına inanacak kadar çılgınlaşmışlardı. 

Zamanın İtalyan gazeteleri ‘Afrika’da imparatorluğumuz olmazsa, büyük güç olamayız’ yazıları yazmaktaydı. Medya, genel saplantılı ruh durumunu yansıtıyordu. İmparatorluk demek, Afrika’da arazi işgal edip, yerli halkı sömürmekti. Afrika, beyaz adamın suç mahallidir. 

Mussolini adlı hokkabazın ilk Faşist partiyi kuruşu, 1915’tir. Faşist partinin son versiyonunun iktidara gelmesi, 1922’dir. Oradan 2. Dünya Savaşı sonuna dek, Faşist parti İtalya’da iktidarda kaldı. Faşizm, İtalya’nın ezik gururudur, tarih karşısındaki kayıplarını telafi amaçlı zorbalığıdır... İtalya’nın Antalya bölgesini işgali, Faşist partinin bir başka sömürge arayışıdır. Neyse ki Türkiye 1922 zaferiyle herkesi kovdu. Ancak İtalya, Rodos başta 12 adanın gaspı ve Yunanistan’a devri gibi saçmalıklardan sorumludur. Ve İtalyanlar Afrika’da, o zamanın Habeşistanı, şimdinin Etiyopyasında en büyük katliamları yapmışlardır.

Aynı zamanda İtalya, Habeşistan’da işgal sürerken 1896’da Adowa’da yerli ordusu ile savaşa girmiş ve yenilmiştir. Sömürgecilik tarihinde Afrika’da ilk yenilgi alan ordu olma şerefi de İtalya’dadır. 

Addis Ababa katliamı

İtalya geç kalmış bir devletti, sömürgecilikte geri kalmıştı, Avrupa’da birinci sınıf değildi. Üstelik ilk sömürgecilik denemesinde zamanın Habeşistanında 1896’da şamar yemiş, rezil rüsva olmuştu. 

1896’nın öcünü 1935’te almak için yeniden hazırlandılar... 40 yıl önceki yenilginin öcünü almak... Hayli ilkel sayılacak bu kin, rafine İtalyanların milli kini idi. 

1935’te Habeşistan’a zamanın atom bombası ve en barbar, en vahşi cinayet aracı olan kimyasal silahlarla geldiler. Komşu Somali’de dev bir kimyasal silah fabrikası kurdular. Burada o kadar çok kimyasal imal ettiler ki, depolar bu silahları stoklayamadı. 

1935’te İtalyan ordusu kimyasal gaz ve en vahşi yöntemlerle Habeşistan’ı işgal etti. Habeşler direnemedi. Karada gaz atıyor, havadan da yeni model İtalyan uçaklarıyla ateş açıp, bomba bırakıyorlardı. 

Zaten İtalyan ordusu Mussolini hokkabazının emriyle esir de almıyordu. Her siyah erkek hedefti. Tutsakları sadistçe organlarından başlayarak kurşunluyor, son kurşunu göğüslerine sıkıyorlardı. Kurşun harcamak istemeyen İtalyan askeri, pala ile tutsakları doğrama yarışına giriyordu. 

Şubat 1937’de işgal sürerken, İtalyan vali Graziani başkent Addis Ababa’da yerel halkı meydanda toplamış nutuk atıyordu. Bu sırada valiye birkaç el bombası atıldı. Bombalar, vali dahil hiçbir İtalyanı yaralamamıştı. Ancak İtalyan misillemesi ağır oldu.

Meydanın çıkışlarını kapatan İtalyan askerleri kalabalığa ayrımsız ateş açtı... Meydanda tek bir canlı kalmadığından emin olduktan sonra askerler ve Faşist kara gömlek milisleri kente yayıldı. Hiçbir şeyden habersiz halkı çocuk, kadın demeden sokakta, evlerinde işyerlerinde, çarşıda, pazarda okulda katlettiler. Pala, buz çekici ve kürek kullanarak insanların kafalarını ayırıyorlardı. İtalyanlar bitap düşene dek insan öldürdü. Ölenlerin, varsa değerli eşyalarını aldılar. 

Tarihçiler, katliamda ele geçen yağmayı bir koşu bankaya götürüp paraya çeviren İtalyanların sonra kente telaşla dönüp katliama devam ettiğini yazar. 

Bu korkunç katliam 3 gün sonra İtalyanların yorulması sonucu bitti. Etrafta fazla canlı da kalmamıştı. Addis Ababa’da en az 19 bin, Habeşistan genelinde en az 30 bin kişinin katledildiği sanılır. Gerçek sayı bilinmemektedir. Ancak korkunç cinayetlerin bir kısmı fotoğraflanmıştır. 2017, Addis Ababa katliamının 80. yıldönümü idi.  İtalya’da sessizlikle geçiştirildi. 

Osmanlıya karşı sömürgecilik denemesi

İtalya sömürgecilik oyununa geç girmişti. Çizme yarımadadaki şehir devletlerinin birleşmesi 1871’dir. Sömürgecilikte ileri sayılan İngiltere, Fransa gibi ülkelere İtalya çok özenirdi. İbretlik bir durumdur.

1911’de İtalyanların Osmanlı toprağı Libya’ya saldırması, sömürgecilikte geç kalmışların toprak açlığıdır. Derne-Trablusgarp arasında Enver ve Mustafa Kemal Beylerin direniş çabalarını biliriz de, İtalyanların neden saldırdığı gözden kaçar: 1911, İtalya’nın birleşmesinin 50. yıldönümüydü. Yeni Kartaca zaferleri arayan İtalya, toprak ve sömürgecilik açlığıyla bir yerlere saldırmak istemekteydi. Osmanlı Libyasını kolay lokma görmüşlerdi. 

Libya’dan önce Tunus’u istiyorlardı. 1878 Berlin Konferansında Osmanlı paylaşılırken, İngiltere Kıbrıs’ı alıp, Tunus’u Fransa’ya verdi. Sicilya’nın hemen karşı kıyısındaki Tunus’ta İtalya’nın gözü vardı. Kenara itilmek, İtalya’yı yıktı. Tunus kiniyle Libya’ya saldırdılar. 

Libya’ya büyük bir açlık ve vahşetle saldırdılar. Müslüman halk, Osmanlı subaylarının desteğiyle direndi. Ekim 1911’de Trablus’ta işgalci İtalyan ordusuna saldıran Osmanlı-Arap güçleri, 500 İtalyan askerini öldürdü. Bu, üniformalı birlikler arasındaki bir muharebeydi. Ancak kalan İtalyan birlikler, misilleme için Maşiya Vahasındaki sivil köylere saldırdılar. Maşiya halkının önceki muharebe ile ilgisi yoktu. İtalyanlar üç günlük katliamla kadın-çocuk ayırmadan 4 bin sivili katletti. 

Libya’daki katliamlar daha sonra toplama kampları, bombardımanlar, zehirli gaz kullanımıyla sürdü. İtalyanlar Libya’da uçaktan bomba atma teknikleri geliştirdiler. Dünya havacılık tarihinin ilk hava bombardımanı Libya’da idi. Hedef de sivillerdi. Çünkü karşılarında bir ordu yoktu. 

Addis Ababa’dan önce İtalya, katliam provasını Libya’da yapmıştı. Ne kadar öldürürlerse o kadar güçlü olacaklarını düşünüyorlardı. Güçleri sivil halka, çocuklara yetiyordu.

Sonra Ömer Muhtar, Libya direnişini bayraklaştırdı. Ömer Muhtar, İtalyanların kabusuydu, şehadetinden sonra da bu durum sürdü. Yönetmen Lütfi Akad’ın Ömer Muhtar filmi 1980’de açıldığı zaman İtalya’da yasaklanmıştı. Şimdi serbest mi, bilmiyoruz.

İtalya özür diledi mi?

İtalya 2. Dünya Savaşı sırasında çökünce, sömürgeciliği de birden unuttu. Sonra Faşist-Komünist çatışmasına girdiler. Tarihçiler, hızlı hafıza kaybı ve örtme çabaları nedeniyle İtalyan sömürge tarihinin çok incelenemediğini söyler. Mussolini İtalyası dağılırken sömürgecilik belgeleri bodrumlara depolara kaldırılmış, yanan da yanmıştır. 

Unutulmayan ve belgelenen katliamlardan Addis Ababa, her yıl zihinlerden geçer ve Afrika unutmaz.

• Bu katliamı İtalya ‘uygarlık adına’ yapmıştı. Zamanın İtalyan uygarlığı ne ise onun devamı ve başarısı için bu katliamlar gerekliydi.

• Üstelik Papa Pius 11’den de takdis almışlardı. Papa ‘Büyük ve iyi bir milletin güzel zaferi için’ dua edip İtalyan ordusunu kutlamıştı. 

• 1937’de bu katliam oldu. 1941’de İkinci Dünya Savaşı kapsamında İngiltere, Addis Ababa’ya girip İtalyanları kovdu ve sürgündeki imparator Haile Selasiye’yi geri çağırıp tahta oturttu. İmparator Selasie İtalyanlar konusunda halkına ‘Şeytana şeytanlıkla karşılık vermeyin, Etiyopya’nın güzel adını lekelemeyin’ dedi. Kalan binlerce İtalyana kimse el sürmedi, misilleme yapmadı. Halbuki Selasiye ve Habeşler, İtalyanların gözünde ‘ilkel, barbar siyahlar’  idi. 

• İtalya, Habeşistan’da Libya’da yaptıklarının hesabını vermedi, özür dilemedi. Halen, şurda burda katliamcı Habeşistan valisi Graziani’nin heykeli ya da övgüsü vardır. Neredeyse milli kahraman ilan edecekler.

• Graziani, Etiyopya’da katolik kilisesi adına da katliam yapmış, Ortodoks bağlantılı Debre Libanos manastırını yıkıp 300’den fazla rahip ve keşişi katletmiştir.

• İtalya’nın Habeşistan’da sivillere karşı kimyasal silah kullandığı, ancak 1996’da resmen ifade edildi. Mecliste bir soru önergesine karşılık, zamanın savunma bakanı Domenico Corcione, ‘arşiv belgeleri kimyasal silah kullanıldığını gösteriyor’ dedi... Ama o kadar...

Bu haber 202854 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
CHP'li İBB Başkan adayı Ekrem İmamoğlu Alevilere meydan okudu: Size ihtiyacım yok ben kazanırım
CHP'li İBB Başkan adayı Ekrem İmamoğlu Alevilere meydan okudu:...
CHP - DEM - Kandil - Brüksel hattında 'İstanbul' pazarlığı! İmamoğlu'ndan PKK ile 100 milyon dolarlık kirli mutabakat: Demirtaş'a böyle el çektirdiler
CHP - DEM - Kandil - Brüksel hattında 'İstanbul' pazarlığı!...